Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İlim Yayma Vakfı İlim Yayma Mükâfatları takdim törenine katıldı. İstanbul Atatürk Kültür Merkezi'nde yapılan törende Erdoğan şöyle konuştu:
“BU KARDEŞİNİZ DE BİR İLİM YAYMA MEYVESİDİR”
“Sözlerimin hemen başında, bugün vefat haberini derin bir teessürle öğrendiğimiz aziz kardeşim Kuveyt Emiri Şeyh Nevvaf'a Allah'tan rahmet ve mağfiret diliyorum.
İlim Yayma Cemiyetimizin ve daha sonra kurulan Vakfımızın serencamı ülkemizin çok partili siyasi hayata geçmesiyle filizlenen demokrasi, özgürlük ve kalkınma ikliminde başlamıştır.
Tek parti faşizmi döneminde yasakların ve baskıların altında ezilen milletimiz Demokrat Parti iktidarıyla adeta yeniden kendini bulmuştur. Milletimiz demokrasinin kendisine sağladığı özgürlük iklimine samimiyetle sahip çıkmış, bugüne kadar da aynı hissiyatla safını korumuştur. Bu ilk dönemdeki demokrasi ve kalkınma atılımlarının en önemli sonuçlarının görüldüğü alanlardan biri de eğitimdir. Milletimiz kendi inanç, tarih ve medeniyet şuurunun mührünü vurduğu kurumları vasıtasıyla evlatlarına sahip çıkmıştır. İlim Yayma Cemiyetimiz de işte bu uyanışın meyvelerinden biridir. Bu kardeşiniz de bir İlim Yayma meyvesidir.
“İMAM HATİP OKULLARININ KURULUŞUNDA CEMİYETİMİZİN HAYATİ KATKILARI OLMUŞTUR”
Bugün Cemiyetimiz ve Vakfımız öğrenci yurtları, bursları, eğitim merkezleri, örgün ve yaygın eğitim kurumları, üniversitesi ve diğer faaliyetleriyle iftihar verici bir müessese konumundadır. Ayrıca ülkemizin en önemli manevi kaynaklarından imam hatip okullarının kuruluşunda ve yaşatılmasında Cemiyetimizin çok hayati katkıları olmuştur.
Büyüklerimiz, bilhassa teknik sahadan gelen öğrenci ve akademisyenler içtimai sahada eksikliklerini kapatmak için Milli Türk Talebe Birliği bünyesinde bir sosyal bilgiler enstitüsü kurmuşlardır.
Biz, kendi kavramlarımızı kaybettiğimiz ve yenilerini üretemediğimiz için fikir kuraklığı yaşıyoruz. Ne zaman ki ilim insanlarımız yaptıkları çalışmalar, verdikleri eserlerle dünya çapında söz sahibi olurlarsa o zaman kendi kavramlarımızla konuşma ve düşünme imkânı buluruz.
“MİLLİ BÜNYEMİZİ TAHRİP EDEN SAPKIN AKIMLARIN TOPLUMUMUZA SİRAYET ETMEYE BAŞLADIĞINA ŞAHİT OLUYORUZ”
Kendi evlatlarımızı teknolojiyle birlikte hızla bünyemizi saran yeni iletişim mecralarının sinsi, yıkıcı ve olumsuz etkilerine karşı korumak zorundayız. Son dönemde özellikle yabancı sosyal medya platformlarının kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte ahlaki açıdan ciddi bir erozyon, hatta yozlaşma yaşandığını görüyoruz. Yine bu platformlar vasıtasıyla milli bünyemizi tahrif ve tahrip eden sapkın akımların toplumumuza sirayet etmeye başladığına şahit oluyoruz. Bunlarla mücadele konusunda en büyük görev İlim Yayma Cemiyeti ve Vakfı gibi dava sahibi, dert sahibi müesseselerimize düşüyor.
“ÇOK BÜYÜK BEDELLER ÖDEDİK AMA ÜLKEMİZİ İÇİNDE ÇIRPINDIĞI BİR BATAKLIKTAN ÇIKARDIK”
Ülkemizdeki darbeleri, 'Bizim çocuklar başardı' cümlesiyle kendi yöneticilerine bildirenlerin işaret ettiği gerçek işte budur. En son örneklerini sosyal kaos boyutuyla Gezi'de, silahlı kalkışma boyutuyla 15 Temmuz'da ihanetinde, ekonomik tuzak boyutuyla 2018’den beri yaşadığımız süreçlerde gördüğümüz bu hayasız akını Allah'a hamdolsun göğsümüzü siper ederek durdurduk. Çok büyük bedeller ödedik ama ülkemizi üç çeyrek asırdır içinde çırpındığı bir bataklıktan çıkarmayı da başardık. Türkiye artık 20 yıl, 40 yıl öncesine göre demokrasisi ile güvenliği ile ekonomisi ile savunması ile diplomasisi ile çok daha hürdür, geleceğine çok daha güvenle bakabilmektedir.
“İSRAL'İN GAZZE'DEKİ KATLİAMLARININ, KUDÜS'TEKİ MÜTECAVİZ EYLEMLERİNİN ÖNÜNE GEÇECEĞİMİZ GÜNLER YAKIN”
Biz siyasi, askeri ve ekonomik olarak güçlendikçe umutlarını bize bağlamış olan dost ve kardeşlerimizin özgüvenleri de arttı. Artık hem İslam aleminde hem Türk dünyasında geçmişe göre çok daha farklı, çok daha olumlu, çok daha cesur bir hava vardır. Karabağ'ın işgalden kurtuluşu bu havayı daha da güçlendirmiştir. Zalim İsrail devletinin Batı devletlerinden desteği ile sürdürdüğü Gazze'deki katliamlarının, Kudüs’teki mütecaviz eylemlerinin önüne geçeceğimiz günler de endişe etmeyin Allah'ın izniyle yakındır.
Yakaladığımız bu ivmeyi sürdürebilmemiz için çocuklarımızı medeniyetimize, tarihimize ve kültürümüze uygun şekilde yetiştirme meselesini önceliklerimizin en başına koymak mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde sonumuz nesillerinin kesilmek tehdidi karşısında çaresiz kalan Batılı ülkeler gibi olur. Bunun yolu da eğitim vasıtasıyla çocuklarımızın maddi ve manevi beslenme kaynaklarını millileştirmekten geçiyor. Devletin görevi bu sürecin önünü açmak, kolaylaştırıcı ve teşvik edici rol oynamaktır.”