Ege Postası
Geri

Erdoğan'dan Amasra ve bütçe mesajları

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı ve Recep Tayyip Erdoğan, Bartın’daki maden faciasına ilişkin, “Özellikle kaza ve kadere inanan insanlarız. Elbette suçlunun yakasına yapışacağız. Elbette sistemde eksiklikler, aksaklıklar varsa giderilmesini sağlayacağız. Şehitlerimizin geride kalanlarına tüm imkanlarımızla sahip çıkacağız. Bunları yapmak hem bulunduğumuz makamın sorumluluğunun gereğidir hem de milletimizle aramızdaki gönül bağının tabii bir neticesidir. Hiç şüphesiz tüm bunları yaparken mukadderata, Rabbimizin yazgısına da teslim olacağız. Biz Müslümanlar için bu, olmazsa olmazdır. Yeri geldiği zaman ‘Bu ülkenin yüzde 99’u Müslüman’dır’ diyor muyuz? Diyoruz. Müslüman olarak da bunun gereğine imanımız tam olacak. Senin İslam ile alakan yoksa onu zaten biz bıraktık gitti. Bu ikisi birbiri ile çelişen değil, tamamlayan tutumlardır” dedi.2023 bütçesinin detaylarını açıklayan Erdoğan, asgari ücret artışını işaret ederek, "Refah kaybını telafi etmekte kararlıyız" diye konuştu
Erdoğan'dan Amasra ve bütçe mesajları
Haberler / Politika
19 Ekim 2022 Çarşamba 12:43
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuştu.

Erdoğan şunları söyledi:

“SON 20 YILDA BU OCAKTA YAŞANAN KAZALARDA HAYATINI KAYBEDEN MADENCİ SAYIMIZ ALTIDIR: Bartın Amasra’daki bir maden ocağında yaşanan elim bir kaza, hepimizin yüreğini dağlamıştır. Türkiye Taşkömürü Kurumu’na ait Amasra kömür ocağı, 503’ü yer altında olmak üzere toplam 713 çalışanı ile yılda 100 bin ton üretim yapan bir müessesedir. Geçtiğimiz 20 yılda bu madene, yarısı iş güvenliği alanında olmak üzere 77 milyon lira yatırım yapılmıştır. Son 20 yılda bu ocakta yaşanan kazalarda hayatını kaybeden madenci sayımız altıdır. Mevzuata göre her 250 kişi için bir iş güvenliği uzmanı bulundurulması gerekirken bu madende her 37 kişiye bir iş güvenliği uzmanı düşmektedir. Ayrıca kurum bünyesinde 30 tahlisiye görevlisi mevcuttur. Amasra kömür ocağımız, son sistem teknolojilere ve güvenlik sistemlerine sahip bir işletme olarak öne çıkmaktadır.

METAN, TÜM DÜNYADA MADENCİLERİN KORKUYU RÜYASIDIR: Son dönemde mevzuatta yaptığımız düzenlemeler doğrultusunda diğer ocaklarımız gibi Amasra’da da toplamda 50 kalemi bulan iyileştirme çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Renksiz, kokusuz, tatsız, zehirsiz bir gaz olan metan, patlayıcı özelliği ile tüm dünyada maden işletmelerinin ve madencilerin korkulu rüyasıdır.

SAAT 18:09’DAN SONRASINA İLİŞKİN KAYIT MEVCUT DEĞİLDİR: Madendeki gaz izleme sensörleri 24 saat çalışmakta, oran belirli bir değerin üzerine çıktığında sesli ve ışıklı alarm vermektedir. Kömür ocaklarında havadaki metan seviyesi yüzde 1 oranına çıktığında patlatmalar durdurulmakta, yüzde 1 buçuk oranına çıktığında enerji kesilmekte, yüzde 2 oranına çıktığında ise personel tahliye edilmektedir. Metan gazının patlaması için ise havadaki oranının en az yüzde 5 ve daha üzerinde olması gerekmektedir. Amasra’daki kaza öncesi kayıtlara göre; saat 18:05’te havadaki metan gazı oranının yüzde 1 buçuk seviyesine çıkması sebebiyle ocaktaki elektrik kesilmiştir. Maalesef saat 18:09’dan sonrasına ilişkin kayıt mevcut değildir.

NASIL OLUP DA PATLAMA YAŞANDIĞINI HENÜZ BİLMİYORUZ: Kömür ocağımızda tüm önlemlere ve sistemlere rağmen nasıl olup da patlama yaşandığını henüz bilmiyoruz. Kurumlarımız ve uzmanlarımız çalışmalarını tamamladıktan sonra bunu öğrenebileceğiz. Patlama ile ilgili kesin rapor çıkana kadar, söylenen her şey spekülasyondan ibaret kalacaktır. Bize düşen, bu rapor önümüze gelene kadar yapabileceklerimize bakmaktır. Kazanın yaşandığı andan itibaren devletimiz, tüm bakanları, kurumları ve personeli ile olaya müdahale etmiştir. Kazadan sonraki 18 saat içinde de arama kurtarma faaliyetleri tamamlanmıştır.

BEŞER PLANINDA ATILMASI GEREKEN ADIMLARI ATTIK: Ocağın 16-24 vardiyasındaki 110 çalışandan 41 kardeşimiz maalesef patlamada hayatını kaybetmiştir. Yaralılarımızdan durumu ağır olan altısı, İstanbul Çam Sakura Hastanesi’nde tedavi edilmekte. Kalanları, mahallinde tedavi altına alınmış ve evlerine dönmüştür. Cumartesi günü Amasra’ya giderek hem olayla ilgili yerinde bilgi aldım hem bazı şehitlerimizin de cenaze törenlerine katıldım. Diğer mevtalara da diğer bakan arkadaşlarım, cenaze törenlerine katılarak ailelerini ziyaret ettiler. Ben de ilk gün bu ziyareti yapan bir kişi oldum. Ertesi gün İstanbul’daki yaralılarımızı da bizzat Çam Sakura’da ziyaret ettim. Bazılarının durumlarının iyiye gittiğini biliyorum. Sağlık Bakanlığı’mız, bu hastalarımızın bütün yakınlarından 50 civarında insan, onlar da Çam Sakura’daydı, onlara da adeta bir otel hizmetini verdiler. Kendileri ile doktor arkadaşlarımızı da yanıma almak suretiyle ayrıca sohbetimiz oldu. Hepsi bize şükranlarını bildirdiler, kendilerine gösterilen ilgi sebebiyle memnuniyetlerini ifade ettiler. Hastanedeki işçi kardeşlerimizin, sağlığına kavuşarak, onların da evlerine dönmesi en büyük beklentimizdir. Beşer planında atılması gereken adımları attık, atıyoruz. Sağlıktaki en ileri teknoloji neyse Çam Sakura hastanemizde mevcut. Eksiklik söz konusu değil. İlgilenen doktorlarımız, alanlarında kendilerini ispatlamış.

DENETİMLERİN EN YOĞUN UYGULANDIĞI YERLERDEN BİRİ DE AMASRA’DAKİ OCAĞIMIZDIR: Kurumlarımız canla başla görevlerini yapmaktadır. Afet öncesi yapılan denetimleri de mercek altına aldık. İlgili kurumlar tarafından yürütülen denetimlerin en yoğun uygulandığı yerlerden biri de Amasra’daki ocağımızdır. Kazanın meydana geldiği maden ocağı, son olarak ağustos ayında, yedi gün süreyle iki maden ve bir jeoloji mühendisi tarafından denetlenmiştir. Tüm madenlerimiz gibi burası da yılda en az 4 defa denetlenerek eksikler tespit edilmekte, ikazlar yapılmakta, gerekirse müeyyideler uygulanmaktadır. Buna rağmen bir kaza meydana gelmişse önü ile arkası ile sebeplerini araştırmak, bulmak ve gerekeni yapmak, bizim en başta gelen vazifemizdir.

MADDİ DESTEKLERLE İLGİLİ ADIMLARI KOLAYLAŞTIRACAK BİR DÜZENLEME İÇİN DE İLGİLİ ARKADAŞLARIMIZ ÇALIŞMALARINI SÜRDÜRÜYOR: Meclis grubumuz, bir araştırma komisyonu kurulması için gereken girişimleri başlattı. Maden kazalarında hayatını kaybedenlere verilecek maddi desteklerle ilgili adımları kolaylaştıracak bir düzenleme için de ilgili arkadaşlarımız çalışmalarını sürdürüyor. Madencilerimizin yakınlarına; Enerji, İçişleri, Çalışma ve Aile bakanlıklarımız ile sendikamız, toplamda 1 milyon 550 bin lira ile 1 milyon 700 bin tutarındaki ödemelere başlamışlardır. Hayatını kaybeden madencilerimizin yakınlarından kamuda işe girme hakkı olanlarla ilgili işlemler kendi mecrasında ilerlemektedir. Milli Eğitim Bakanlığı’mız da vefat eden madencilerimizin çocuklarına eğitim hayatları boyunca burs verecek ve eğitim masraflarını karşılayacaktır.

BUNUN SİYASİ İSTİSMARI OLMAZ: Hayatını kaybeden madencilerimizin geride bıraktıkları aileleri devlete emanettir. Bunun siyasi istismarı olmaz. Ve bu siyasi istismarı yapanları da ben milletime havale ediyorum.

BİZİM ULAŞTIĞIMIZ YERE SENİN HAYALLERİN BİLE ULAŞAMAZ: İktidara gelirlerse çocuklarının hepsinin haklarını vereceklermiş. Ne yaptığımızdan haberi yok. Soma’da ne yaptığımızdan haberi yok. Soma’da hepsini yaptığımız gibi, aynı şekilde biz, Başbakanlığım döneminde onların çocuklarını işe yerleştirdik. Biz bunları yaptık. Sen nereden geliyorsun? Bu geriden geliyor. Zaten nal toplamaya alışmış. Hâlâ nal toplamaya devam ediyor. Aynı şeyi Soma’da yaptık, kimseyi aç açık bırakmadık. Gerekli destekleri verdik. Veriyoruz, vereceğiz. Bizim ulaştığımız yere senin hayallerin bile ulaşamaz. En küçük bir mağduriyet yaşamaması için süreci biz de yakından takip ediyoruz. Kaza raporlarının çıkması ile birlikte ihmali görülen hiç kimsenin gözünün yaşına bakılmayacağından da milletimiz emin olsun.

HER YERDE YAŞANABİLMEKTEDİR: Dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de kömür madeni kazaları yaşanmakta ve bunların bir kısmında pek çok insan hayatını kaybedebilmektedir. İngiltere’den Fransa’ya, Almanya’dan Japonya’ya, Hollanda’dan Kanada’ya, Amerika’dan Rusya’ya her yerde yaşanabilmektedir. Bunlar arasında, bazılarında bakıyorsunuz, örneğin Fransa’da bin 99 ölüm, Japonya’da 687 ölümün, Çin’de 2 bin 888 ölümün, Almanya’da 405 ölümün, İtalya’da 268 ölümün yaşandığı kazalara da şahit oluyoruz. Ülkemizde de kayıt tutulmaya başlandığı 1930 yılından bugüne de 2 bin 14 vatandaşımız, maalesef maden kazalarında şehit olmuştur. Üstelik bu rakamlara, 2000’ler öncesinde kıyı köşedeki pek çok ruhsatsız ocakta yaşanan kazalar ve kayıtlara aktarılmayan kayıplar dahil değildir. 1983’te Zonguldak’ta 103 ölüm, 1990’da Amasya’da 59 ölüm, 1992’de Zonguldak’ta 263 ölüm, 2003’te Yozgat’ta 38 ölüm, 2014’te Manisa’da 301 ölüm…

EN KÜÇÜK BİR AFFIMIZ OLAMAZ: Amasra’daki 41 kayıplı son hadise de nispeten yüksek ölümlü kazalar arasında yer alıyor. Bizim inancımız, tek bir insanımızın burnunun dahi beşer hatasından sebeplerle kanamasına rıza göstermemeyi emreder. Hele ki can söz konusu olduğunda en küçük bir affımız, en küçük bir esnekliğimiz söz konusu olamaz. Amasra’daki madende hayatını kaybeden her bir madencimizin acısını yüreğimizde hissediyoruz. Bunu söylerken birileri gibi istismar yapmıyor, gerçek hissiyatımızı ifade ediyoruz.

KAZA VE KADERE İNANAN İNSANLARIZ: Burası inananlar için çok çok önemli. Kadere inanan insanlarız. Özellikle kaza ve kadere inanan insanlarız. Elbette suçlunun yakasına yapışacağız. Elbette sistemde eksiklikler, aksaklıklar varsa giderilmesini sağlayacağız. Şehitlerimizin geride kalanlarına tüm imkanlarımızla sahip çıkacağız. Bunları yapmak hem bulunduğumuz makamın sorumluluğunun gereğidir hem de milletimizle aramızdaki gönül bağının tabii bir neticesidir. Hiç şüphesiz tüm bunları yaparken mukadderata, Rabbimizin yazgısına da teslim olacağız. Biz Müslümanlar için bu, olmazsa olmazdır. Yeri geldiği zaman ‘Bu ülkenin yüzde 99’u Müslüman’dır’ diyor muyuz? Diyoruz. Müslüman olarak da bunun gereğine imanımız tam olacak. Senin İslam ile alakan yoksa onu zaten biz bıraktık gitti. Bu ikisi birbiri ile çelişen değil, tamamlayan tutumlardır.

BEN, KAZA VE KADERE İMAN ETMİŞ BİR İNSANIM VE BÖYLE YÜRÜYORUM: Hadisenin nasıl yaşandığı bile tam olarak bilinmiyorken meseleyi başka taraflar çekenler, hele hele işi kader kavramını aşağılamaya kadar vardıranlar, tehlikeli bir mecrada ilerlediklerini bilmelidir. Sen inanmayabilirsin, senin bileceğin bir iştir. Ama Bay Kemal ve avenesi; ben, kaza ve kadere iman etmiş bir insanım ve böyle yürüyorum. Bu, bizim imanımızın gereğidir. Sende o yoksa bilmem.

MİLLETİN PARLAMENTOSU BUNLARA HADDİNİ BİLDİRMELİDİR: Bugün Meclis Başkan’ım ile de bunu konuştuk. Bay Kemal, önce adamlarına sahip çık. Meclis’in kürsüsüne kalkıp da çekiçlerle gelip orada telefon kırmaya yönelmesinler. Bu, ahlaki değildir. Bu, edebe adaba terstir. Meclis’in edebine de adabına da terstir. Ve siz bunları yapadurun, parlamento Meclis İçtüzüğü’nü süratle değiştirmelidir. Bu İçtüzük ile bu işler yürümez. Daha çok kişiler, daha önce olduğu gibi silahla da gelir adam öldürürler, çekiçle gelir telefon kırar, başkalarının kafasını da kırar. Bunlara eyvallah mı edeceğiz? Doğru mu yapıyorsunuz diyeceğiz? Gereken ne ise bu milletin parlamentosu bunlara haddini bildirmelidir. Dünyadan da ülkemizden de yapılanlardan da haberi olmayanları hezeyanları ile baş başa bırakıyoruz. Kimin geçmişinin kirli, kimin yüreğinin nasırlaşmış, kimin yalan ve iftira çukurunda debelenip durduğunu milletimiz çok iyi bilir.

2023 BÜTÇESİ: Hazırlıkları tüm kurum ve kuruluşların katılımıyla yürütülen 2023 bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum. Bu AK Parti hükümetlerinin 21'inci, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin 5'inci bütçesidir. Bütçemizi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütme esasına dayalı şekilde hazırladık. Bu teklifi hazırlarken de bütçe disiplininden taviz vermedik. Enflasyon bütçe kaynaklı olsaydı bugün iflas etmiş bir Türkiye manzarası olurdu. Ne bugün ne bundan sonrası için bir tehditle karşı karşıyayız.

1999'u hatırlayın. Günde 6 kez devlet dairelerinin elektrikleri kesilirdi. Şu anda devlet dairelerinden böyle bir şey söz konusu değil.

TÜRKİYE, DOĞAL GAZDA DA BİR HAT OLACAK: Avrupa, ‘doğal gazı nereden temin edeceğiz’ diye fellik fellik arayış içinde. Hamdolsun Türkiye’nin böyle bir sorunu yok. Türkiye, inşallah doğal gazda da bir hat olacak. Son görüşmemizde, Sayın Putin ile bu noktada hemfikir olduk ve Rusya’dan gelen Türk gazı ile burada bir hat oluşturacağız. ‘Avrupa, doğal gazını Türkiye’den temin edebilir’ dedi.

Her bütçemiz gibi 2023 teklifinde de çalışanından işverenine, esnafından çiftçisine tüm kesimleri koruyacak, yatırımları sürdürecek yaklaşımı esas aldık. Türkiye'nin önümüzdeki sene benzer tempoyu sürdürmesini sağlayacak bütçe hazırladık. Küresel ekonomik krizin ve artan resesyonun çıkaracağı sıkıntıların farkındayız. Kimi sektörlerde bunun etkilerini görmeye başladık. Reel sektörü daha fazla destekleyecek, 250 milyar doları aşan ihracatın daha yukarı çıkmasını sağlayacak bütçe hazırladık. Turizmde 50 milyon turiste ve 40 milyar dolara giden bereketli bir sezon geçiriyoruz. Bunu daha ileri taşıyacak hazırlıkların içindeyiz. Bütçe açığını yüzde 3,5 hedefinin altında tutabileceğimiz anlaşılıyor. Ekonomimize kurulan tuzağı bozmuştuk.

REFAH KAYBINI TELAFİ ETMEKTE KARARLIYIZ: Yükselen enflasyon sebebi ile özellikle sabit gelirli vatandaşlarımızın yaşadığı refah kaybını telafi etmekte kararlıyız. Ocak ve temmuz ayında yaptığımız iyileştirmelerle bu konuda mesafe kat ettik. Şimdi, önümüzdeki yıl başında yeni bütçemizle birlikte daha ileri adımlar atarak telafi sözümüzü yerine getirmeyi sürdüreceğiz.”

Erdoğan, konuşmasını bu bölümünde, kamuoyunda ‘sansür yasası’ olarak bilinen düzenleme ile ilgili bir video izletti. Erdoğan, daha sonra konuşmasını şöyle sürdürdü:

“KİMSEDEN İZİN ALACAK DEĞİLİZ: Görüldüğü gibi bu kanun, keyfe keder bir düzenleme değil, acil bir ihtiyaçtı. Tabii her iyi, güzel, doğru şey gibi, bu düzenlemeye de karşı çıkanlar var. Başta ana muhalefet. Buna da karşı çıktı. Çünkü işlerine gelmiyor. Amacımız, fiziki alanda olduğu gibi sosyal medya mecralarında da ülkemizin ve vatandaşlarımızın güvenliklerini ve huzurlarını temin etmektir. Bu görevi yerine getirdiğimiz için adeta ağızlarından köpükler saçarak höykürenler, sosyal medya mecralarındaki kaostan ve linç kültüründen beslenenlerdir. İnsanımızı, sosyal medya mecralarındaki kokuşmuşluğa, yalana, şantaja, enva-i çeşit tehdit ve tehlikelere karşı korumak için kimseden izin alacak değiliz. Amerika’da, Almanya’da benzerleri zaten var olan bir düzenlemeyi Türkiye’ye çok gören zihniyet, açık söylüyorum ya müstemleke zihniyetidir ya da beşinci kol elemanıdır. İşlerine geldiğinde dünyanın büyük üniversitelerinin araştırmalarına atıfta bulunuyorlar ya. Oxford Üniversitesi tarafından hazırlanan Dijital Haber Raporu’nda, Türkiye’nin dünyada en çok dezenformasyona maruz kalan ülke olduğu belirtiliyor… Bilimsel verilerle de teyit edilen böyle bir tehdit karşısında vatandaşımızı savunmasız bırakamazdık. Yalan ve iftira kampanyaları da bir çeşit terör saldırısıdır. Yalanla yatıp kalktıkları için gerçekle, gerçek hayatla ilişkisi kopmuş olanların bunları anlaması elbette mümkün değil.

DERDİ ÖZGÜRLÜK DE OLAMAZ, HUKUK DA OLAMAZ: Öğrenci diye, gazeteci diye, demokrasi savunucusu diye milletin karşısına çıkardıkları ya eli silahlı terörist ya darbeci ya kriminal suçlu çıkan bir anlayış, elbette hakikat ışığının güçlenmesini istemez. Meclis’e, onun başkanına hakaret edenlerin derdi, özgürlük de olamaz, hukuk da olamaz. Bunların tek karın ağrısı, tepe tepe kullandıkları bir çöplüğü ıslah edecek adımların atılmaya başlanmasıdır. Hukukun sokakta, evde, iş yerinde olduğu gibi sosyal medya mecralarında da geçerli olması herkesin menfaatinedir. Bu düzenlemeye karşı çıkanların haklarını, hukuklarını, haysiyetlerini korumak da bizim görevimizdir.

ÇOCUKLARIM O BİNAYI YAPTIRMIŞLAR, OĞLUM YAPTIRMIŞ FİLAN… DAVAYI AVUKATLARIM AÇACAKLAR: Türkiye’nin her meselesi bir şekilde, bir yöntemle bir gün çözülür. Ama Kemal Kılıçdaroğlu’nun en önemli temsilcisi ve aktörü olduğu muhalefet sorunu çözülür mü, işte onu bilemiyorum. Demokraside muhalefetin de en az iktidar kadar önemli olduğu gerçeğinden hareketle bunu samimiyetle istiyoruz. Lakin karşımızda öylesine karikatür bir tip ve onun peşine takılıp giden tuhaf bir muhalefet katarı var ki umutlarımızı hep başka seçimlere ertelemek zorunda kalıyoruz. Bu zat, seçime artık ayların kaldığı bir dönemde Amerika’ya gitti. Amerika gezisinin medyaya yansıyan kısımlarında ülkeye ve millete hiçbir hayrı dokunmayacak görüntüleri değerlendirme ihtiyacı dahi duymuyorum. Benzin istasyonuna girmiş, orada hamburgerci varmış, hamburgercide takılmış ve 8 saat orada geçmiş. Bu görüntüleri vermek için ta oralara kadar gitmeye gerek yoktu. Ülkemizde de benzer fotoğraflar verilebilirdi. Burada da bir benzin istasyonuna takılabilirdi. Bu gezinin bir de bilinmeyen, karanlık tarafları var. O şaibeli kısmın hesabını sormak, bu zatı Amerika’ya gönderen partisine düşer. Görüştüğü FETÖ iltisaklı kişi ve kurumlarla ilgili muhasebeyi yapmak da Altılı Masa’daki ortaklarının görevidir. Tabii bir de vermediği görüntüler var. New York’a kadar gideceksin, TURKEN Vakfı’nın yurt inşaatının önünde hezeyanlar savururken hemen yakınındaki ülkemizin gurur abidesi olan Türk Evi’ni ziyaret etme ihtiyacı duymayacaksın. Sen nasıl bu ülkenin ana muhalefetisin? Yapamaz. Gittiği anda onun Türk Evi, bütün fiyakasını siler, süpürür, atar. TURKEN’in oradaki yaptırdığı bina ile ilgili benim çocuklarıma laf atıyor. Benim çocuklarım o binayı yaptırmışlar, oğlum yaptırmış filan… Attığın bütün bu yalanlarda açtığım davaların hepsini de kazandım, kazanıyorum. Bununla ilgili de davayı avukatlarım açacaklar. Buradan da bir şeyler gelecek inşallah. Çünkü yalan. Ortada böyle bir şey yok. Washington’daki ziyaretleri arasında büyükelçiliğimiz yer almıyor. Bir başka ifadeyle bu zat, Amerika’da Türkiye’yi temsil eden her yerden, Türkiye’nin menfaatine olan her görüşmeden uzak durmuştur. Birkaç alt düzeyli ziyareti saymazsak tek yaptığı iş kapalı kapılar ardında şaibeli kurumlar ve kişilerle bir araya gelmektir.

Buradan Sayın Kılıçdaroğlu’na açık bir çağrı yapmak istiyorum. Madem kendine bu kadar güveniyorsun, madem siyaset tarzının doğruluğundan bu kadar eminsin, madem ülkenin ve milletin geleceğinde sorumluluk almak istiyorsun, öyleyse hodri meydan. Gücün yetiyorsa, yüreğin varsa, kendi özgür iradenle hareket edebiliyorsan seçimlerde çık karşımıza; birikimlerimizi, vizyonlarımızı, projelerimizi yarıştıralım. Kararı millet versin. Aday olmak istiyor ama birilerinin şantajına, baskısına maruz kalarak bunu ilan edemiyorsan da korkma. AK Parti’nin ülkemizde sağladığı huzur, adalet, hak, hukuk, özgürlük iklimi, senin de en büyük güvencendir. Sorsanız, Türkiye’yi yönetmeye talipler; seçime 7 ay kalmış, daha ortada cumhurbaşkanı adayı bile yok. Bugün bir aday belirlemeyi bile beceremeyenlerin, yarın dünya siyasetinin kurtlar sofrasında ülkemizin ve milletimizin çıkarlarını nasıl temsil edeceklerini merak ediyoruz.

Bay Kemal, senin nasıl bir devrimci olduğunu bilmiyorum. Ama ben, muhafazakâr bir devrimciyim. Türkiye’de, hâlâ fırsat bulduğu her yerden çıkan vesayetle mücadele yürek ister. Yeniden sökün edecek darbecilerle mücadele yürek ister. Akıntıya karşı kürek çekerek ülkeyi büyütmek sadece yürek değil, azim ister, sebat ister. Bu da ancak Cumhur İttifakı’nda var.”

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
POLİTİKA YEREL POLİTİKA GÜNCEL İZMİR EGE 3. SAYFA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SPOR YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ DÜNYA KÜLTÜR - SANAT GENEL MAGAZİN SEÇİM
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Ege Postası