TBMM'nin 27. Dönem 3. Yasama yılı başladı.
Meclis Genel Kurulu, TBMM Başkanı Mustafa Şentop başkanlığında toplandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni yasama yılı açılışı dolayısıyla Meclis'e geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM Başkanvekili Celal Adan tarafından törenle karşılandı. Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Onur Kıtasını selamlayan Erdoğan, daha sonra Genel Kurul Salonu'na geçti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis'in 27. Dönem Üçüncü Yasama Yılı'nın açılışı dolayısıyla TBMM Genel Kurulu'nda, milletvekillerine hitap etti.
"Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle, hürmetle selamlıyorum" diyerek sözlerine başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Büyük Millet Meclisi'nin açılışından bugüne kadar, bu çatı altında milli iradenin üstünlüğü inancıyla ülkeye hizmet eden tüm milletvekillerini saygıyla andığını söyledi.
Halen hayatta olan milletvekillerine sağlık ve afiyet, vefat edenlere Allah'tan rahmet dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İstiklal Harbimizin Başkomutanı, Meclisimizin ilk Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile Cumhuriyetimizin bugünlere gelmesinde emeği geçen herkese ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum" dedi.
Malazgirt'ten Anadolu Selçuklu ve Osmanlı devletlerinin kuruluşuna, İstanbul'un fethinden İstiklal Harbi'ne ve terörle mücadele sürecine kadar bu toprakların vatan olması ve ilelebet öyle kalması için mücadele eden, şehit veya gazi olan tüm kahramanları rahmetle, minnetle yad eden Erdoğan, "Halen tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet şiarıyla sınırlarımız içinde ve dışında canları pahasına mücadele eden güvenlik güçlerimizin her birini Rabbim muhafaza buyursun diyorum. Suriye'de, Irak'ta, Afganistan'da, Katar'da, Somali'de, Lübnan'da, Balkanlarda ve daha pek çok yerde bayrağımızı gururla dalgalandıran güvenlik güçlerimize Mevla'dan başarılar diliyorum" diye konuştu.
Türkiye'nin yumuşak gücü olarak dünyanın hemen her köşesinde, son derece zor şartlar altında, insani yardım ve kalkınma faaliyeti yürüten sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerine de muvaffakiyetler temenni eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu yıl, İstiklal Harbimizin başlamasının 100'üncü yıl dönümü. Bir asır önce Samsun'dan başlayıp Amasya, Erzurum, Sivas duraklarının ardından Ankara'da ilk menziline ulaşan bu kutlu yolculuk, 23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi'nin açılışıyla yeni bir safhaya evrilmiştir. Kurtuluş Savaşımızı bizzat sevk ve idare eden Büyük Millet Meclisi, dönemin tüm zorluklarına göğüs gererek, bu mücadeleyi zaferle taçlandırmıştır. 600 yıllık bir çınarın yerine dikilen genç Türkiye Cumhuriyeti fidanı, inşallah 4 yıl sonra bir asrını geride bırakacaktır. Milletimiz, sadece bu topraklardaki bin yıllık varlığı döneminde Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti olarak üç devlet kurmuştur. Cumhurbaşkanlığı forsunda sembolleri yer alan devletlerimize baktığımızda 2 bin 200 yılı aşkın bir mirasa sahip olduğumuzu görüyoruz. Dünyada böylesine derin, yaygın ve kesintisiz devlet tecrübesine sahip bir başka millet yoktur. Bu süreklilik aynı zamanda millet olarak bizim hiçbir zaman esareti kabul etmediğimizi; özgürlüğümüze, onurumuza, ideallerimize hep bağlı kaldığımızı ifade ediyor.
Türkiye'yi sınırları cetvelle çizilmiş, bağımsızlığı bahşedilmiş, müesseseleri suni olarak kurulmuş; medeniyet müktesebatı, tarihi, kültürü, hedefleri olmayan toplumlar ve devletçiklerle karıştıranlar oluyor. Ülkemizin ve milletimizin kadim geçmişini ve bugünkü gücünü anlamayanlara, bu gerçekleri her fırsatta hatırlatmanın görevimiz olduğuna inanıyorum. Bir asır önce 'hasta adam' diyerek adeta gömmeye hazırlandıkları bu millet, İstiklal Harbi ile kıyam etmiş ve hürriyetini tekrar kazanmıştı."
"ÖNCE MİLLETİM, ÖNCE MEMLEKETİM"
"Son dönemde de PKK'dan DEAŞ'a ve FETÖ'ye kadar envaiçeşit terör örgütüyle dize getirmeye kalktıkları bu necip millet, bir kez daha kıyam ederek, istiklaline ve istikbaline olan bağlılığını göstermiştir" diyen Erdoğan, bu süreçte verdiği mücadele ile TBMM'nin de ikinci defa gazilik unvanıyla şereflendiğini vurguladı.
Erdoğan, "15 Temmuz gecesi bu millete sıkılan her kurşun, atılan her bomba, bizi büyük ve güçlü Türkiye'nin inşası yolundan vazgeçirmek bir yana, kararlılığımızı daha da perçinlemiştir. İstiklal Marşı 'korkma' diye başlayan bir milleti, darbeyle teslim alacaklarını sananlar, daha gün doğmadan 'hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal' nidasına teslim olmuşlardır. Şayet bugün geleceğimize çok daha güvenle ve cesaretle bakıyorsak, işte bu mücadelenin başarısı sayesindedir" dedi.
Bu vesileyle herkesi, milletin yakın tarihteki en büyük demokrasi, hak ve özgürlük zaferi olan 15 Temmuz'un şanını, şerefini, anlamını koruma hususunda azami hassasiyet göstermeye davet eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Aynı şekilde, milli iradenin tecelligahı olan TBMM'nin itibarının gözetilmesini de her şeyin üzerinde tutmamız gerekiyor. Çok partili siyasi hayata geçişi sağlayarak ülkemizi demokrasiyle tanıştıran bu Meclise sahip çıkmak, milli iradeye ve hukuk devletine de sahip çıkmak demektir. Bu sebeple, milli iradenin üstünlüğü yerine küçük bir azınlığın çıkarlarını korumayı amaçlayan tüm darbelerin, cuntaların, siyaseti ve hukuku örseleyen nice ayak oyunlarının ilk hedefinde hep bu Meclis olmuştur. Hamdolsun her seferinde milli irade üstün gelmiş, Meclisimiz yeniden millet adına görev üstlenmiştir" değerlendirmesini yaptı.
TBMM'nin, İstiklal Harbini yönetirken de 15 Temmuz'da darbecilerin karşısına cesaretle dikilirken de milletin adına tarihte eşine az rastlanır bir mücadele verdiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"İnşallah gelecekte de bu kutlu çatı altında aynı mücadele kararlılıkla verilmeye devam edecektir. Siyaset yaparken de Meclis çalışmalarını yürütürken de hepimiz önce bu ülkeye ve millete karşı sorumlu olduğumuzu unutmayacağız. 'Önce milletim, önce memleketim' demeyen hiç kimsenin bu kutlu kurumun çatısı altında yer almaya hakkı olmadığını düşünüyorum. Türkiye'nin en büyük gücü, milletiyle ve onu temsil eden kurumlarıyla sergilediği birliktir, beraberliktir, dayanışmadır. Bu öyle bir güçtür ki ne parayla ne teknolojiyle ne de diğer imkanlarla kıyas kabul eder.
İşte bunun için her fırsatta bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız diyoruz. İşte bunun için terörle ve şiddetle arasına mesafe koyan tüm kesimleri, milli meselelerde aynı ortak paydada buluşmaya davet ediyoruz. Bu hissiyatla hareket eden herkesle ülkemizin, bölgemizin ve dünyanın tüm meselelerini konuşmaya, görüşmeye, birlikte hareket etmeye hazırız. Milletimizin ve onların temsilcileri olan siz milletvekillerinin sesine hiçbir zaman kulağımızı ve yüreğimizi kapatmadık, kapatmayacağız. Yeter ki siyasi konulardaki rekabetimizi ve farklılıklarımızı, ülkemize ve milletimize karşı olan sorumluluklarımızın önüne geçirmeyelim. İnşallah önümüzdeki yasama dönemi, Meclis çatısı altında bu yönde örnek bir işbirliği sergileyeceğimiz bir devir olarak tarihe geçecektir."
Türkiye'nin, Cumhuriyet döneminde yeniden ayağa kalkma mücadelesi verirken aynı zamanda darbeler, vesayet, geri kalmışlık, iş bilmezlik gibi nice sıkıntılarla da boğuşmak zorunda kaldığını belirten Erdoğan, "Şöyle geriye dönüp baktığımızda, demokraside, ekonomide, altyapıda, sanayide, ticarette, eğitimde, sağlıkta velhasıl her alanda uzunca bir süre milletimizin oldukça düşük hizmet standartlarına mahkum edildiğini görüyoruz" diye konuştu.
Bu durumun en önemli nedenlerinden birinin, siyaset kurumunun kendi içindeki rekabeti ülkeye hizmetin üzerinde tutması olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bunu gördüğümüz için yaklaşık 18 yıl önce, Türkiye'nin yönetimine talip olarak milletimizin huzuruna çıktığımızda, ilk önce siyasetin üslubunu ve tarzını değiştirmekle işe başladık. Daha da önemlisi yalnızca karşımızdaki devasa sorunları görmekle kalmayıp, asıl onun gerisindeki büyük potansiyele odaklandık" ifadelerini kullandı.
"Biz ülkemize, milletimize, kendimize ve politikalarımıza inandık" diyen Erdoğan, her şeyden önce TBMM'nin sorunları çözme ve Türkiye'nin önünü açma iradesinin büyüklüğüne de inandıklarını vurguladı.
Demokrasiyi, hak ve hürriyetleri tüm kesimler için genişleterek, inanç ve ifade özgürlüğünü gerçek anlamda tesis ederek güçlendirebileceklerine inandıklarını da söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Eğitim öğretimde çocuklarımızı 70-80 kişilik sınıflardan 20-30 kişilik sınıflara indirmek suretiyle onları oralardan kurtarabileceğimize, üniversiteye girmek için yaşanan yığılmayı önleyebileceğimize inandık. Sağlıkta vatandaşlarımızı hastane kapılarında eziyet çekmekten kurtarabileceğimize, herkese insanca hizmet sağlayabileceğimize inandık. Sosyal güvenlikte ülkemizde yaşayan istisnasız herkesi kucaklayabilecek sürdürülebilir bir sistemi kurabileceğimize inandık. Kadınlardan gençlere, engellilerden yaşlılara, kimsesizlerden bakıma muhtaçlara kadar herkesin yanında olabileceğimize inandık. Ulaşımda ülkemizin her yerine kara yoluyla, hava yoluyla, demir yoluyla hızlı, konforlu ve güvenli şekilde erişilebilmesini sağlayabileceğimize inandık.
Enerjide kendi su, güneş, rüzgar, termal ve kömür kaynaklarımızı en etkin şekilde değerlendirebileceğimize inandık. Bayındırlıkta yerleşim yerlerimizin tamamını, insanlarımızın ihtiyaçlarına uygun ve modern bir şehirleşme anlayışıyla dönüştürebileceğimize inandık. Sanayimizi dünyayla rekabet edebilecek düzeye çıkartabileceğimize inandık. Savunma sanayinde ülkemizi dışa bağımlılıktan kurtarabileceğimize inandık. İhracatımızı hem çeşit hem pazar hem de rakam itibarıyla katbekat artırabileceğimize inandık. Büyümemizi, ülkemizin potansiyeline ve hedeflerine uygun seviyelere yükseltebileceğimize inandık."
"NEYİ BAŞARDIYSAK YÜCE MECLİSLE GERÇEKLEŞTİRDİK"
İstihdamı, herkesin kendisini ve ailesini geçindirebileceği bir iş bulabileceği seviyeye getirebileceklerine de inandıklarını ifade eden Erdoğan, "Adaletten güvenliğe her alanda, milletimizi özlemle beklediği hizmetlere kavuşturabileceğimize inandık. Dış politikada, bayrağımızın onurunu, pasaportumuzun ve paramızın değerini, ülkemizin itibarını hak ettiği yere çıkarabileceğimize inandık. İşte bu inançla yürüttüğümüz Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı görevlerimiz döneminde ne yaptıysak, neyi başardıysak, hepsini de yüce Meclisle birlikte, sizlerle birlikte gerçekleştirdik" diye konuştu.
Demokrasilerde iktidar kadar muhalefetin de önemli olduğuna inandıkları için bu başarıyı, hiçbir ayrım yapmadan yüce Meclisin tüm milletvekillerine ait gördüklerini belirten Erdoğan, "Demokraside, ekonomide, altyapıda Cumhuriyet tarihinin en büyük atılım hamlesinin gerçekleşmesinde, icraatıyla, teklifiyle, tenkidiyle emeği olan herkese şükranlarımı sunuyorum. Türkiye'nin uzun, meşakkatli, zaman zaman kesintili de olsa demokraside bugün geldiği yer, hepimizin ortak zaferidir" dedi.
Erdoğan, özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin hayata geçilmesiyle herkesi çok daha aydınlık bir geleceğin beklediğini vurgulayarak, "Meclisimizin gayreti, milletimizin takdiriyle hayata geçen yeni yönetim sistemimiz, artık sorunlarımızı herhangi bir müdahaleye meydan vermeden, demokrasinin imkanlarıyla çözebileceğimizin en büyük ispatıdır. Bir yılını geride bıraktığımız Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni, sürekli güncelleyerek, sürekli geliştirerek bizden sonraki nesillere en büyük mirasımız olarak bırakacağımıza inanıyorum" ifadelerini kullandı.
Kadim bir medeniyet ve tarih birikiminin varisi olmanın, Türkiye'ye büyük itibar kazandırma yanında, ağır sorumluluklar da yüklediğine dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:
"Bugün bölgemizde ve dünyada, kalbiyle ve gözüyle bizi takip eden yüz milyonlarca insan bulunuyor. Türkiye, yalnızca komşularının değil, onlarla birlikte bugün bize uzak gibi gözükse de aslında aynı tarih ve medeniyet dairesinde birlikte olduğumuz tüm kardeşlerinin ve dostlarının meseleleriyle ilgilenmek zorundadır. Suriye'ye sırtımızı dönemeyeceğimiz gibi Filistin'e, Libya'ya, Pakistan'a, Afganistan'a, Arakan'a, Türkistan'a da sırtımızı dönemeyiz. Irak'ı, İran'ı görmezden gelemeyeceğimiz gibi, Azerbaycan'dan Kazakistan'a, Özbekistan'dan Türkmenistan'a, Kırgızistan'dan Kırım'a kadar Asya coğrafyasının hiçbir köşesine bigane kalamayız.
Kıbrıs'taki, Yunanistan'daki, Bulgaristan'daki soydaşlarımızın haklarını korumak nasıl vazifemiz ise tüm Balkan ve Avrupa coğrafyasına da aynı gözle bakmakla mükellefiz. Akdeniz'in, Ege'nin, Karadeniz'in her karışındaki gelişme bizi doğrudan ilgilendirir. Avrupa'dan Kafkaslara, Orta Asya'dan Güney Asya'ya kadar her yerde bu anlayışla varlık gösteriyoruz. Türkiye olarak bu geniş coğrafyada, sadece yaşatmak, yardımcı olmak ve imkan varsa birlikte kazanmak için çalışırız, mücadele ederiz."
"İNSANİ DURUŞUMUZDAN ASLA VAZGEÇMEDİK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin sınırları dışındaki hiçbir faaliyetinin işgal, ilhak, istismar amaçlı olmadığının altını çizerek, şunları kaydetti:
"Kendi güvenliğimiz, huzurumuz ve refahımız adına neyin peşindeysek, yakındaki ve uzaktaki tüm dostlarımız için de aynı mücadeleyi veriyoruz. Birileri sınırlarından binlerce kilometre öteye kaynakları sömürmek, bu uğurda gerekirse terör örgütlerini, canileri, diktatörleri desteklemek için gidiyor olabilir. Biz ise çevremize sadece yaşatmak, yardım etmek ve imkan varsa birlikte kazanmak anlayışıyla bakıyoruz. İnsan merkezli bu anlayışın elbette bir bedeli var. Ne bedel ödersek ödeyelim, Türk milletini diğerlerinden ayıran bu insani duruşumuzdan hiçbir zaman vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz."
SORULARI YANITLADI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fırat'ın doğusuna yönelik Türkiye'nin adımlarıyla ilgili soruya ''Bunların hepsinin toplam açılımı nedi? Bir gece ansızın gelebiliriz'' yanıtını verdi.
Erdoğan'a, AK Parti'li Faruk Çelik'in, ''Cumhurbaşkanı seçilmek için gereken yüzde 50+1 Türkiye'yi yorar yüzde 40 olmalı'' önerisi de soruldu.
Erdoğan ''Kampta konuşmamız önemli değil. Konuşma yeri burası. Anayasa değişikliği gerektiriyor. Sadece iktidar olarak ön hazırlık yaparız. Ön hazırlığımızı buraya getirebiliriz. Bir yıl önce milletin onay verdiği yeni yönetim sistemini tekrar gündeme getirmek asıl milleti o yorar. Daha yeni çıkardık'' değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, açılış konuşmasında özetle şunları söyledi:
''Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile cumhuriyetimizin bugünlere gelmesinde emeği geçen herkese ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Sınırlarımız içinde ve dışında canları pahasına mücadele eden güvenlik güçlerimizin herbirini Rabbim muhafaza buyursun diyorum. Bu yıl İstiklal Harbimizin başlamasının 100. yıldönümü.
Dünyada böylesine derin yaygın ve kesintisiz devlet tecrübesine sahip bir başka millet yoktur. Türkiye'yi sınırları cetvelle çizilmiş bağımsızlığı bahşedilmiş hedefleri olmayan toplumlarla karıştıranlar oluyor. 15 Temmuz gecesi bu millete sıkılan her kurşun bizi büyük ve güçlü Türkiye'nin inşası yolundan vazgeçirmek bir yana kararlılığımızı daha da perçinlemiştir. 15 Temmuz'da TBMM ikinci defa gazilik unvanıyla şereflenmiştir. Milli iradenin üstünlüğü yerine küçük bir azınlığın çıkarlarını korumayı amaçlayan tüm darbelerin ilk hedefinde hep bu Meclis olmuştur. Önce milletim memleketim demeyen hiç kimsenin bu kutlu kurumun çatısı altında yer almaya hakkı olmadığını düşünüyorum. Terörle ve şiddetle arasına mesafe koyan tüm kesimleri, milli meselelerde aynı ortak paydada buluşmaya davet ediyoruz. Türkiye'nin uzun zaman zaman kesintili de olsa demokraside bugün geldiği yer hepimizin ortak zaferidir.
''BİZ ÇEVREMİZE SADECE YARDIM ETMEK ANLAYIŞIYLA BAKIYORUZ''
Bugün bölgemizde ve dünyada kalbiyle ve gözüyle bizi takip eden yüz milyonlarca insan bulunuyor. Sınırlarımız dışındaki hiçbir faaliyetimiz ilhak istismar amaçlı değildir. Kendi güvenliğimiz adına neyin peşindeysek yakındaki ve uzaktaki tüm dostlarımız için aynı mücadeleyi veriyoruz. Biz çevremize sadece yardım etmek anlayışıyla bakıyoruz. Türk milletini diğerlerinden ayıran bu insani duruşumuzdan hiçbir zaman vazgeçmedik vazgeçmeyeceğiz. Akdeniz'in Ege'nin Karadeniz'in her karışındaki gelişme bizi doğrudan ilgilendirir. Suriyeli kardeşlerimiz rejimin baskısı altında ezildiğinde yine gönlümüzün ve sınırlarımızın kapılarını açtık.
''HİÇBİR ÜLKE ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMADI''
Suriye krizi uzadığı için, halen sınırlarımız içinde yaşayan 3 milyon 650 bin misafirimizin yol açtığı ekonomik, sosyal ve kültürel sınamaların tabii ki farkındayız. Türkiye’den başka böyle bir yükü omuzlayabilecek ve bu kadar uzun süre yönetebilecek bir başka ülke olmadığını da biliyoruz. Bununla birlikte, milyonlarca sığınmacıyı ilanihaye kendi topraklarımızda misafir etmeye devam etmek gibi bir düşüncemiz de yoktur. Yaklaşık 8 yıldır ülkemizde misafir ettiğimiz bu insanların evleri, yurtları, vatanları zaten vardır. Bize düşen, sığınmacıların bir an önce kendi ülkelerinde hayatlarını sürdürebilecekleri güvenli bir iklimi oluşturmaktır. Bu konuda uluslararası topluma şimdiye kadar pek çok çağrıda bulunduk. Bundan 4 yıl önce Antalya'daki G20 Zirvesi'nde Suriye güvenli bölge oluşturmayı teklif ettim. Söze gelince herkes memnuniyetle karşılarken hiçbir ülke elini taşın altına koymadı.
''GERİ DÖNEN SURİYELİ SIĞINMACI SAYISI 360 BİNİ BULDU''
Şimdiye kadar, güvenli hale getirdiğimiz yerlere geri dönen Suriyeli sığınmacı sayısı 360 bini buldu. Suriye’deki mevcudiyetimizin tek sebebi, sınırlarımıza yönelik terör tehditlerinin, aynı zamanda ülkemizdeki Suriyelilerin geri dönüşlerini de engelleyen bir bariyer haline dönüşmüş olmasıdır. Fırat'ın doğusu olarak ifade ettiğimiz bölge ile ilgili uzun ve zahmetli süreç yaşadık. Öncelikle şu hususu bir kez daha sizlerle milletimizle tüm dünya ile paylaşmak istiyorum Türkiye Suriye'nin toprak bütünlüğünden yanadır. Biz asla savaştan kan dökülmesinden ölümden yana değiliz. Hem kendimiz hem de tüm Suriye halkı için güvenli bir gelecek istiyoruz. Birileri bize diz çöktürmeye çalışıyor. Türkiye böyle alçakça oyunu kabul edecek kadar aciz bir ülke midi? Türkiye masa başında yazılan senaryoların figüranlığını yapacak kadar köksüz bir ülke midi? Böyle düşünenler varsa kusura bakmasın milletimizi de bizi de tanımıyor demektir. Biz bu dayatmaya rıza göstermeyiz. Millet olarak gerekirse ser veririz ama istiklalimizden ve onurumuzdan kesinlikle taviz vermeyiz. Türkiye, kendi güvenliğini ve kardeşlerinin geleceğini, bölgede hesabı olan güçlerin keyfine terk edecek değildir.
FIRAT'IN DOĞUSUNA HAREKAT MESAJI
Türkiye'nin artık bu konuda kaybedecek tek bir günü dahi yoktur. Kendi yolumuzda devam etmekten başka çaremiz kalmamıştır. Hiç şüphesiz işimiz kolay olmayacak. Allah'ın yardımı sayesinde bu mücadeleden de alnımızın akıyla çıkacağımızdan şüphe duymuyorum.
''BANKACILIK SİSTEMİMİZ GÜÇLÜ YAPISINI KORUYOR''
Finansal dalgalanma faizlerden enflasyona kadar pek çok zincirleme etkiye yol açtı. Ağustos ayındaki sıkıntının ardından ekonomi yönetimiz pek çok önlem almıştır. Saldırı dalgasının ilk ayağı olan döviz kuru istikrarlı çizgiye oturtulmuştur. Bankacılık sistemimiz güçlü yapısını koruyor. Önümüzdeki günlerde enflasyonun yeniden tek haneli rakama ineceğine inanıyorum. Merkez Bankamızın döviz rezervleri yeniden 100 milyar doların üzerine çıktı. Şu aralar 103 milyar dolar seviyesine ulaştı.
''IMF DEFTERİNİ, TEKRAR AÇILMAMAK ÜZERE MAYIS 2013'TE KAPATTIK''
IMF defterini, tekrar açılmamak üzere Mayıs 2013'te kapattığımızı, altını çizerek tekrar ifade etmek istiyorum. Turizmde çok bereketli ve karlı bir sezon geçiriyoruz. Muhtemelen bu yıl tüm zamanların turist rekorunu kıracağız. Ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirene kadar durup dinlenmeden çalışmaya devam edeceğiz. Turizm gelirlerimiz geçen yıl yüzde 12 artmıştı, bu yıl yüzde 10 daha artacak. Burada da 50 milyon turisti inşallah yakalayacağız. Hem bütçe açığımızın hem de borç stokumuzun milli gelirimize oranı, AB standartlarına göre çok çok iyi bir seviyededir.
YARGI REFORMU STRATEJİ BELGESİ
Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin ilk paketinin hazırlıklarını tamamladık. Böylesine önemli bir konunun, Meclis’te mümkün olan en geniş uzlaşmayla tartışılması ve kabul edilmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Daha çok hak ve özgürlükleri genişletmeyi amaçlayan hususları içeren bu paketi yenileri takip edecektir. Gerek komisyonlarda, gerekse genel kurulda bu reform paketlerinin yapıcı bir anlayışla tartışılacağını umut ediyoruz.
İSTANBUL'DA 5,8'LİK DEPREM
İstanbul'da yaşanan 5,8 büyüklüğündeki deprem bize karşı karşıya olduğumuz tehlikeyi bir kez daha hatırlattı. Önümüzde 1,5 milyon acil dönüşüm bekleyen yapı var. Hem kriz hem de risk yönetimini birlikte yaparak 81 ilde afetlere hazırlık yapıyoruz. Deprem gibi hayati meselelerin siyaset üstü olduğuna ve bu şekilde konuşulması, tartışılması, çalışılması gerektiğine inanıyoruz. Aksi yöndeki her tavır ve beyan, hiç kimseye, ülkemize zarar vermekten başka fayda sağlamayacaktır. Bugün Türkiye’nin 17 yıl öncesine göre afetlere daha hazırlıklı olduğu bir gerçektir."
TBMM BAŞKANI ŞENTOP'UN KONUŞMASI
Meclis Başkanı Mustafa Şentop da, 27. Dönem Üçüncü Yasama Yılı'nın açılışı dolayısıyla sunuş konuşması yaptı.
Konuşmasına Şentop, yeni yasama yılında, Meclis tarafından alınacak kararların, çıkartılacak kanunların ve gösterilecek gayretin başta Meclis olmak üzere, millet ve devlet için hayırlar getirmesini temenni ederek başladı.
Şentop, bugün çatısı altında toplanmaktan müftehir oldukları TBMM'nin, 100 yıl önce istila ve ilhak tehdidi karşısında istiklal iradesinin mücessem hali olarak ortaya çıkan Milli Mücadelenin karargahı olduğunu ve zaferden sonra kurulan yeni devletin kurucu temellerini inşa ederek, hayati tarihi bir görev üstlendiğini anımsattı.
Bu nedenle bulundukları çatı altında gerçekleşen her oturum, her yasama faaliyetinin, Milli Mücadele ruhunda manasını bulan istiklal iradelerinin bir faslını teşkil ettiğine dikkati çeken Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Açılışını yaptığımız bu yasama yılını diğerlerinden farklı kılan çok ayrıcalıklı bir husus da var. Zira bu yasama yılı içerisinde, 23 Nisan 2020’de, TBMM'nin kuruluşunun 100. yıl dönümünü kutlayacağız. Bu yüzden, milletimizin istiklal uğruna gösterdiği azim ve kararlılığın 100. yıl dönümünü memleketin dört bir yanında olduğu gibi bu çatı altında idrak edenlerin ayrıca bahtlı olduklarını düşünüyorum.
Elbette böylesi anlamlı bir yıl dönümünde bu çatı altında olmanın ayrı bir manası var. Bu durum bazı sorumlulukları da hepimize yüklemektedir. Her ne kadar kimi zaman sert ve bazen de haksız eleştirilere maruz kalsalar da milletvekillerimiz, yoğun bir tempoyla ve zor şartlar altında çalışmaktadır. Bu çalışma temposunun daha da artacağına; daha uyumlu ve gayretli bir yasama yılı geçireceğimize, oturumların ve siyasetin 100. yılın manasına uygun olarak daha da verimli seyredeceğine kanaatim tamdır."
"KISIR ÇEKİŞMELERDEN UZAK DURMAK"
TBMM Başkanı Şentop, tarihin yeniden şekillendiği, coğrafyaların derin yarılmalar ve altüst oluşlar yaşadığı bir zaman diliminde olduklarına işaret etti. Şentop, bu yeni durumun, birçok riskler ve tehditler içerse de millet ve istiklali uğruna çetin mücadeleler verdikleri vatanları için bir hamle çağının müjdecisi olduğuna yürekten inandığını söyledi.
Bu hamleyi gerçekleştirmek için her zamankinden daha çok çalışmaya, takatlerini tüketen kısır çekişmelerden uzak durmaya ve birliklerine kasteden çatışmalara son vermeye mecbur olduklarını vurgulayan Şentop, bu mecburiyetin ifasına en çok hizmet edilecek yerin de TBMM olduğunu dile getirdi.
Şentop, bugün milletin gözünün burada olduğunu ifade ederek, "Ülkemizin çözüm bekleyen sorunlarının ele alınması, milletimizin geleceğini doğrudan ilgilendiren adımların atılması ve yeni hükümet sistemine tam olarak intibakın gerçekleştirilmesi sorumluluğu bu Meclistedir. Bu Meclis, şanlı ve ibretlerle dolu mazisiyle olduğu kadar, geleceği inşa edecek güçlü iradenin sahibi olması bakımından da tarihi bir öneme sahiptir. Bu önemin her bir milletvekili arkadaşım tarafından hakkıyla kavrandığına inanıyorum" diye konuştu.
"ÖRNEK ÜLKE"
Türkiye'nin, sadece çalışkan ve asil milleti, istisnai konumu ve parlak tarihi sebebiyle değil, aynı zamanda köklü demokrasisinden dolayı da örnek bir ülke olduğuna dikkati çeken Şentop, 170 yılı aşkın seçim, 142 yıllık parlamento tarihi ve 73 yıllık çok partili siyasi hayatı, Türkiye’yi farklı ve öncü kıldığının altını çizdi.
Şentop, bu yüzden demokrasinin değerini ve anlamını daha iyi kavramak, demokrasinin kendilerine kattıklarını hakkıyla değerlendirmek zorunda olduklarını vurgulayarak, "Fakat demokrasimizin değeri ve anlamı üzerinde dururken, demokrasi dışı arayışları, özellikle şiddeti siyasi bir yöntem sayan ve bu yolla şiddeti meşrulaştırmaya yönelen çarpık anlayışın içerdiği tehlikeye işaret etmeyi de elzem görüyorum. Gerekçesi, yöntemi ve şekli ne olursa olsun şiddet, demokrasimizin ve siyaset kurumunun en yıkıcı düşmanıdır. İçinde şiddetin yaygınlaştırılmasına ve onaylanmasına dair niyet taşıyan her söylem, Türkiye’ye suikasttır ve ortadan kaldırılmayı hak etmektedir. Sırtını şiddete dayayan, varlığını çatışmaya borçlu olan her yapı, milletimizin iradesi karşısında er veya geç, ama mutlaka mağlup olacaktır" değerlendirmesinde bulundu.
"BUGÜN DÜNYANIN EN GÜR VE HAKLI SESİ OLARAK..."
"Bugün sadece aziz milletimizin değil, dünyanın birçok coğrafyasında yaşayan ve gönülleri Türkiye ile çarpan kardeşlerimizin de gözü buradadır." diyen Şentop, nasıl ki bundan 948 yıl önce İslam dünyasının camilerinde Sultan Alparslan için dualar edildiyse, nasıl ki bundan 100 yıl önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başlayan Milli Mücadelenin başarısı için birçok memleketten bu kutlu kıyama destek verildiyse, bugün de Türkiye ve haklı mücadelesinin çok geniş bir destek gördüğünü belirtti.
Şentop, çeşitli vesilelerle ve birçok defa, doğudan batıya, kuzeyden güneye farklı ülkelerin en üst düzey yöneticilerinden "Türkiye’nin her başarısından iftihar ediyoruz. Çünkü Türkiye güçlü olduğu sürece biz de güçlüyüz." tespitine muhatap olduklarını anlattı. Bu tespit ve başarı temennilerinin boşuna olmadığını dile getiren Şentop, Türkiye, millet ve devletiyle, bugün dünyanın en gür ve haklı sesi olarak yeryüzündeki adaletsizlikleri teşhir ettiğini ve daha yaşanabilir bir dünya kurmanın lüzumuna işaret ettiğini söyledi.
"VECİZ VE TARİHİ KONUŞMA İÇİN ŞÜKRANLARIMI SUNARIM"
TBMM Başkanı Şentop, geçen hafta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, etkili ve haklı bir biçimde ifade ettiği, insanlığın büyük bir kesiminde "İyi ki Türkiye var" dedirten Birleşmiş Milletler konuşmasının, Türkiye’nin dünya siyaset sahnesinde nerede durduğunu açık bir biçimde ortaya koyduğunu vurguladı.
Meclis Başkanı olmanın ötesinde, bu ülkenin bir ferdi olarak, bu veciz ve tarihi konuşma için Erdoğan'a şükranlarını sunan Şentop, "Millet olarak adaletten yana sergilediği tavrın, iftiharla ve daima arkasında durduğumuzu ifade ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşması, esasen, milletimizin duygularına ve duruşuna tercüman olmuştur. Zira milletimiz, bundan 100 yıl önce istiklali için ayağa kalktığında kendisini yalnız bırakmayan Hint Müslümanlarının dostluğunu unutmamıştır ve Keşmir meselesinde Pakistan’ın yanında yer almayı vazife addetmektedir. Yine milletimiz, Filistin’de İsrail’in sergilediği devlet terörünü bütün kalbiyle telin etmekte ve Filistinli kardeşlerinin yanında durmaktadır" diye konuştu.
"TÜRKİYE, SADECE VATANIMIZ DEĞİL, AYNI ZAMANDA VAZİFEMİZDİR"
Dünyanın büyük dönüşümlere gebe olduğu tarihin önemli bir kavşak noktasında olduklarına dikkati çeken Şentop, bu şartlar altında Türkiye'nin, değişmiş, gerçekliğini kaybetmiş, artık varolmayan bir dünyanın yapay dengelerine değil, yeni şartların icabına ve sadece milli çıkarlarına uygun hareket etmek kararında olduğunu bildirdi.
TBMM Başkanı Şentop, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu yüzden, Doğu Akdeniz’de, Ortadoğu’da ve bütün coğrafyalarda yegane ölçümüz, milletimizin şerefini ve menfaatlerini, dünya barışını ve bütün insanlık için adaletin gerçekleşmesini esas alarak hareket etmektir. Yüce Meclisimizin kuruluşunun 100. yıl dönümünde milletimizin bizden beklentisi de fikir ve telakki farklılıklarımıza rağmen bu yolda mutabakatla hareket etmemiz, milli çıkarlarımızın tahakkuku için elbirliği yapmamızdır. 100. yılını idrak eden bu yüce ve gazi Meclisin her bir mensubunun bu beklentiye uygun davranacağına inanıyorum.
Coğrafyaları şekillendiren, tarihe düzen veren milletimizin dünyaya ve insanlığa söyleyeceği söz bitmemiştir. Bilakis milletimiz, kargaşayla malul yeni dünyada sözünün tesiri gittikçe artan ve daha da artacak bir konumdadır. Milletimize ve Türkiye’ye bu gerekçeyle düşmanlığa yeltenenler, kisveleri, gayeleri ve dayanakları ne olursa olsun kaybetmeye mahkumdurlar. Bu hususta milletimizin cesaretine ve kararlılığına en büyük delil de yüzyıl önce 19 Mayıs 1919’da Samsun’dan doğup vatanı saran mücadele ve direniş kararlılığıdır.
Birçok vesilelerle ifade ettiğimiz gibi, Türkiye, bugün artık sadece bir ülkenin ve bir coğrafyanın adı değildir. Türkiye bugün, kendi sınırlarını aşan bir umudun, bir hamlenin ve insanlık davasının adıdır. Ve Türkiye bugün, sadece vatanımız değil, aynı zamanda vazifemizdir.
Yeni yasama yılının milletimiz, ülkemiz ve bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, başta Cumhuriyetimizin banisi ve Milli Mücadelenin önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşları olmak üzere bu millet için emek vermiş, bu yüce çatı altında hizmet etmiş bütün vatan evlatlarını ve aziz şehitlerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum."