İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:
"Kudüs Filistin'in ebedi başkenti temalı konferans münasebetiyle bugün bizleri bir araya getiren bu ulvi gaye etrafında gönüllerimizi buluşturan herkese şükranlarımı sunuyorum. Dini, dili ne olursa olsun Filistin davasına sahip çıkan Kudüs'ün tekrar tüm insanlık için bir barış ve esenlik yuvası olması için gayret gösterenlerin, Arakan'dan Suriye'ye kadar gönül coğrafyamızın dört bir köşesinde barış ve huzura hasret Müslümanlara, mazlumlara, Yemen'de masum yavrulara, sizlerin aracılığıyla en kalbi selam ve muhabbetlerimi gönderiyorum.
İsrail kurşunlarına göğüslerini siper eden babaları, top oynarken bombalarla minik bedenleri parçalanan Filistinli çocukları, sabah namazına giderken siyonist yerleşimciler tarafından yakılarak şehit edilen Filistinli gençleri, Kudüs'e sahip çıkan Filistin'in cesur kadınlarını rahmetle yad ediyorum.
"BU DAVA HEPİMİZİN ORTAK DAVASIDIR"
Merhum Cahit Zarifoğlu bir şiirinde; "Filistin bir sınav kağıdı, her mümin bunun önündedir." Kudüs Plaftormu yaptığı çalışmalarla işte bu imtihanı alnının akıyla vermenin mücadelesini yürütüyor. Bu dava hepimizin ortak davası, hepimizin ortak meselesidir.
Kudüs kırmızı çizgimizdir diyoruz. Kudüs'ü savunmanın insanlığı savunmak, barışı adaleti bağımsızlığı savunmak olduğu inancıyla bu meseleye en güçlü şekilde sahip çıkıyoruz. Bu süreçte sizlerin ülkemize verdiği destek sadece bugünümüz adına değil, geleceğimiz adına da hayati öneme sahiptir.
"SİLEMEYECEKSİNİZ, HALKLARI YOK EDEMEYECEKSİNİZ"
İsrail son 50 yıldır kasıtlı şekilde Kudüs'teki İslam dünyasının izlerini silmeye çalışıyor. Silemeyeceksiniz. Bu tarihi gerçeği yok edemeyeceksiniz. Ve tüm 1 milyar 700 milyonluk İslam dünyasını içinde gaflet içerisinde olan yöneticiler olabilir. Ama bu halkları yok edemeyeceksiniz. Müslümanlara ait toprakları, iş yerlerini, evlerini hatta ibadethaneleri gasp ederek burada bir soykırım uyguluyor. Buralara bir kaç tane büyükelçilik getirmek suretiyle eğer Kudüs'ün şahsı manevisini yok edeceğinizi zannediyorsanız kendinizi aldatıyorsunuz. Bununla bunu yok edemezsiniz.
1967 yılındaki Filistin haritasıyla 2018'deki haritayı karşılaştırmak başka hiçbir söze gerek kalmadan Filistin'de yaşanan bu kültürel soykırımı ortaya koyacaktır. BM'nin beş daimi üyesinin bir tanesinin iki dudağı arasında sıkışmış kalan bu dünya adil bir dünya olamaz.
70 yıl önce başkalarının işlediği cürümlerin bedelini bugün Filistinliler ödemek zorunda kalıyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa'daki Musevilere yapılan zulümleri aratmayacak baskıda yıldırma politikalarına bugün Filistin halkı maruz bırakılıyor. Bizim açımızdan faili kim olursa olsun, bunların her ikisi de katliamdır, vahşettir, zulümdür. Holokost nasıl insanlık dışı suçsa, Gazze sahilinde top oynayan çocuklara bomba yağdırmak da aynı derecede ağır bir insanlık suçudur.
Biz mazlumlar arasında ayrım yapmadığımız gibi zalimler arasında da ayrım yapmıyoruz. Bir siyasi çıkar uğruna asla insanların acılarını yarıştırmıyoruz. Nerede bir adaletsizlik, zulüm varsa; kimliğine, inancına bakmadan tavrımızı ortaya koyuyoruz. Ancak birileri her eleştiriyi, vahşet ve katliama yönelik her haklı tepkiyi hemen antisemitizm yaftasıyla önemsiz hale getirmeye çalışıyor.
İsrail'in politikalarına tepki göstermek asla antisemitizm değildir. Bizim medeniyetimizde bir insana sırf inancından, etnik kökeninden ırkından veya ten renginden dolayı düşmanlık edilmez. İşte bunun için bizim tarihimizde sömürgecilik lekesi de soykırım suçu da yoktur. Biz böyle tertemiz bir tarihe sahibiz.
İstanbul gibi, Kudüs gibi, Kahire, Mardin, Şam, Bağdat, Granada, Toledo gibi farklı inançların, farklı kültürlerin asırlar boyunca bir arada sulh içinde yaşadığı şehirler var. 500 yıl önce İspanya'dan kaçan Musevilere kapıları kim açt? O 500 Musevi İstanbul'a geldiler. Ve onlar burada barındılar. Ve böyle bir millet olarak bütün gayemiz Filistin'de kalıcı barış ve istikrarın tesis edilmesidir. Bunun yolu da her fırsatta ifade ettiğimiz gibi 1967 sınırlarında bağımsız Filistin devletinin kurulmasıdır.
"KAŞIKÇI ALÇAKÇA BİR OPERASYONLA ŞEHİT EDİLDİ"
Özellikle İsrail'in Kudüs'e yönelik işgal teşebbüslerine hız vermesinin bir başka nedeni de İslam aleminin içinde bulunduğu parçalanmışlıktır. Burada bir şeyin önünde ısrarla duracağım. Yakın zamanda İstanbulumuzda, Suudi Arabistan Başkonolosluğu'nda bir Cemal Kaşıkçı olayı yaşadık. Cemal Kaşıkçı, başkoloslukta ne yazık ki alçakça bir operasyonla şehit edildi. Dışarıda nişanlısı bekliyor. Nikah muamelesi yapmak için içeri giriyor.
KRAL İLE KONUŞMAYI ANLATTI
Tabi bizi Suudi Arabistan'dan aradılar. Ve biz gerek babaya, gerek oğluna her şeyleri anlattık. Ve özel temsilcilerimizi gönderebilir miyiz dediler, buyrun gönderin dedim. Geldi, bizzat kabul ettim. Kendilerine anlattık. İstihbarat şeflerine bütün belgeleri dinlettik, gösterdik. Fakat bütün bunlara rağmen Krala ben şunu sordum. "Bu 15 kişi İstanbul'a niye gönderild? Bu 15 kişinin İstanbul'da ne işi va? Bunlar İstanbul'a geldiyse konsoloslukta bunlar ne iş yapt? Bu katili siz biliyorsunuz. Bak ben size adres vereyim, bu katil bu 15 kişinin içinde" dedim. "Eğer isterseniz siz bu katili çıkartırsınız ve ilan edersiniz."
Bana verdiği cevap şu oldu "Şu anda 18 kişiyi tutukladık. Sonra sayı 22'ye çıktı" Tamam da tutuklamak çıkış yolu değil. Cezası bunların ne old? Yargılayamıyorsanız suçun işlendiği yer İstanbul olduğu için bunu İstanbul mahkemelerinin uluslararası hukuka göre yargılaması gerekir. Gönderin biz yargılayalım.
"BUNLAR DÜNYAYI ENAYİ ZANNEDİYOR"
Dışişleri bakanı dedi ki "yerli işbirlikçilerle bu iş yapıldı" Konuşmamda sordum. Kimdir o yerli işbirlikçiler bunu açıklamaya mecbursun. Çünkü iddia sahibi sizsiniz. Açıklayamadılar, sonra inkar ettiler.
Veliaht Prens dedi ki, "Cemal Kaşıkçı başkonsolosluktan çıktı" Ya Cemal Kaşıkçı çocuk m? Dışarıda nişanlısı var. Onu alıp ayrılmaz mıyd? Bunlar dünyayı enayi zannediyor. Bu millet enayi değil hesabı sormasını bilir.
Ve tabi dedik ki biz herkese açığız. Suudi Arabistan almak istedi, kusura bakmayın o kadar değil. Dinletiriz, gösteririz ama vermeyiz. Verelim de ondan sonra bunları yok mu edeceksiniz'
"ADAM AÇIK AÇIK 'BEN KESMEYİ İYİ BİLİRİM' DİYOR"
Kendi istihbarat şefi bile bu bir felaket, bu adam uyuşturulmuş, böyle bir şey yapılamaz diyor. Adam açık açık "ben kesmesini iyi bilirim" diyor. Niy? Çünkü bir morg mensubu. Bu adam asker, üst düzey. Bunların hepsi kayıtlarda var. Eninde sonunda denilen yere geldiler. Şimdi ABD senatosu ne diyo? Suudi yönetimini şimdi suçluyor.
"BURADAN ÇOK ŞEYLER ÇIKAR"
Daha bir çok şeyler çıkacak. Buradan çok şeyler çıkar. Artık insanlık bunlara tahammül edemez. İslam dünyası da birbirini bu şekilde çekiştirerek, zulmederek bir yere varamaz. Ya bir olacağız, iri olacağız, kardeş olacağız. Hakkıyla Müslüman olacağız.
Aliya'nın bir ifadesi var. "İslam güçlü ama Müslümanlar zayıf" Sıkıntı burada. Filistin meselesi başta olmak üzere Müslümanların ortak dertlerine deva aranması, kimi zaman bizzat kendi kardeşlerimizde endişe oluşturuyor.
"GERİLİM YÜKSELDİKÇE BATILI ŞİRKETLERİN KRLARI DA YÜKSELİYOR"
Libya'dan Yemen'e Suriye'den Irak'a kadar çatışmaların dindirilmesine kimi politika ve eylemleriyle diğer Müslüman ülkeler mani oluyor. Türkiye'den kaçan teröristlerin senelerce batılı ülkelerle beraber kimi komşularımızda himaye bulması bunun örneklerinden biridir.
15 Temmuz'da 251 vatandaşımızı şehit eden FETÖ'cülerin karalama kampanyalarına kimi dost görünen ülkenin maddi manevi destek vermesi gerçekten düşündürücüdür. İslam dünyasında gerilim yükseldikçe, batılı şirketlerin karları da yükseliyor.
"KENDİ GÖBEĞİMİZİ KENDİMİZ KESTİK"
İşte Türkiye'ye karşı oynadıkları oyun bu. Biz Müslüman kardeşlerimize, o dönemde senin imkanların var, biz sizden sadaka diyet zekat istemiyoruz. Ama gelin en azından bir borç takviyesinde bulunabilirsiniz. İnanır mısınız hemen hemen hiçbirinden ses yok. Yine biz kendi göbeğimizi kendimiz kestik. Tekrar yeniden ayağa kalktık.
Batılı devletlerin silah satışları da artıyor. Filistin'de işgal, Somali'de açlık katlanarak devam ediyor. Somali'de kim va? Yahu neredeyse bizden başka kimse yok ya. Somali'de biz varız biz. Bir büyükelçilik var orada sadece Türkiye. Amerika konteyner içerisinde büyükelçilik kurmuş. Bizden başka yok.
Bir süredir alevlendirilmeye çalışılan bölgesel çatışmaların kazananı asla Müslüman olmayacaktır. Ceplerini dolduracak olan yine batılı silah şirketleridir. 2017 ve 2018 senesi Kudüs'e yönelik saldırıların yoğunlaştığı bir yıl oldu. Amerikan yönetiminin uluslararası hukuku hiçe sayarak büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararı alması Müslümanların haklarını gasp etmeye yönelik provokatif bir adımdı. Bu gelişme karşısında İslam İşbirliğini Teşkilatı'nı süratle harekete geçirdik.
Filistinli kardeşlerime seslenmek istiyorum. Aranızdaki ayrılığa son vermeniz gerekiyor."