Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla TBMM kürsüsünde yaptığı konuşmada duygulandı. Erdoğan, çözüm sürecini de anlattığı konuşmasında şehit olan Denizlili Vedat'ın annesinin sözlerini aktardı. Erdoğan'ın, bunları söylerken duygulandığı görüldü.
Erdoğan, kürsüdeki konuşmasına, "23 Nisan 1920 Cuma günü Ankara'da Hacı Bayram Veli Camii'nde kılınan Cuma Namazı'nın ardından TBMM Kuran tilavetleriyle, salavat-ı şerifelerle, dualarla, buhari şeriflerle açıldı. Türkiye'nin her yerinden gelen bütün renkleriyle bütün farklılıklarıyla aynı ortak gaye etrafında toplanan mebuslar derin bir huşu ve büyük bir heyecan içinde mecliste ilk toplantılarını gerçekleştirdiler. Sizlere burada bu anlamlı gün dolayısıyla geçtiğimiz günlerde bazıları ilk yayınlanan birkaç fotoğrafı göstermek istiyorum." dedi.
Ardından bir fotoğraf gösteren Erdoğan, "Bu fotoğrafta Gazi Mustafa Kemal, silah arkadaşları ve Latife hanım cumhuriyetimizin kuruluşunun hemen öncesinde çocuklarla sohbet ediyorlar. Ve bu çocuklarımızın kuruluştaki yerini göstermesi bakımından çok büyük öneme haiz. Onun için bu fotoğrafı ve göstermeyi görev telakki ettim." dedi.
Erdoğan, ikinci olarak gösterdiği fotoğrafı da "Bir başka fotoğraf; o da yine Kurtuluş Savaşı yıllarında bir grup çocuk umutla Gazi Mustafa Kemal'i bekliyorlar; fakat bu çocukların giyimi, kuşamı, şöyle yalın ayak tablolarına baktığımız zaman nereden nereye geldiğimizi göstermesi bakımından bu tablo da çok büyük bir öneme haiz." diye anlattı.
Erdoğan, üçüncü ve son kez gösterdiği fotoğraf için ise "Evet bu da işte meclisimizin açıldığı gün. ve yine o gün Gazi Mustafa Kemal'i ve gelecek heyeti karşılamak üzere bekleyen çocuklar sancakla beraber TBMM'nin önünde o kutlu anı yaşamak üzere bekliyorlar." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, ardından konuşmasını şöyle sürdürdü: "Şunu çok net olarak ifade etek mümkündür. TBMM çocuklarla birlikte ve en çok da çocuklar için açılmıştır. Kurtuluş Savaşı'mız çocuklar için verilmiştir. Cumhuriyet 29 Ekim 1923'te en çok da çocuklar için ilan edilmiştir. Bakınız değerli milletvekilleri. Türkiye 23 Nisan 1920'ye ve 29 Ekim 1923'e gerçekten çok zor şartlar altında ulaştı. Balkan Savaşları'ndan başlayarak Mağrib'te, Çanakkale'de, Hicaz'ta, Kanal'da, Kafkas cephesinde yüz binlerce Mehmet şehitlik mertebesine yükseldi. Şehit olan askerlerimizin önemli bir bölümü evli ve çocuk sahibiydi. Tertemiz alnından vurulmuş uzan yatan o Mehmetler girecekleri o gül bahçesini kendilerini gülümseyen melekleri gördükleri kadar köylerinde evlerinde doya doya koklayamadıkları çocuklarının hayallerini de görüyorlar, tebessüm ediyorlardı. Mehmetçikleri bu denli kahramanlaştıran göğüslerindeki imanları ile birlikte o çocuklara miras bıraktıkları şan ve şerefti. Onlar vatanları için seve seve can verdiler. Onlar bayrakları için kahramanca savaştılar. Ama onlar en çok da geride bıraktıkları çocukları için Türkiye'nin tüm çocukları için adeta düğüne gider gibi savaşa gittiler, adeta sevgiliye kavuşur gibi şehadet mertebesine ulaştılar. Bizim tarih boyunca bütün şehitlerimiz kurtuluş savaşı şehitlerimiz, cumhuriyet dönemindeki şehitlerimiz, terörle mücadele şehitlerimiz vatanın bağımsızlığı, ay yıldızlı bayrağın şerefi için, bu topraklarda ezan-ı Muhammedinin ebediyen okunması için ama en çok da çocuklar için, çocuklarımız için canlarından vazgeçtiler. Evet, tıpkı 23 Nisan 1920'de olduğu gibi bugün de TBMM her şeyden ve herkesten daha çok çocuklar için vardır, çocuklarımız için vardır. Bütün gayemiz hedefimiz çabamız kendimizden önce çocuklarımız için daha yaşanabilir daha müreffeh daha huzurlu ve daha güçlü bir Türkiye inşa etmektir."
"MAZİYİ DEĞİŞTİRME GÜCÜNE SAHİP DEĞİLİZ AMA İSTİKBALİ ŞEKİLLENDİRME GÜCÜNE SAHİBİZ"
Ardından Çözüm Süreci'ne değinen Erdoğan, şöyle konuştu: "Maziyi değiştirme gücüne sahip değiliz ama istikbali şekillendirme gücüne sahibiz. Yetim kalmış çocuklara babalarını iade edecek bir kudretimiz yok. Ancak daha fazla çocuğun yetim kalmasını engelleyecek iradeye sahibiz. Bizim yaşadıklarımızı çocuklarımızın da torunlarımızın da yaşamasını önleyecek birikime, tecrübeye, imkana ziyadesiyle sahibiz. Şehitlerimiz çocuklar için canlarını hiç tereddüt etmeden ortaya koydular. İşte bu Meclis, milletin tüm fertleri ile birlikte özellikle Türkiye'nin çocuklarına yani istikbale dair yine ve yeni bir ufuk çizmek zorundadır. Bu meclis bugün de Türkiye'nin çocuklarına söyleyecek sözü gösterecek hedefi onlara verecek umudu olmalıdır. Bu güzel ülkenin çocukları her şeyin en iyisini ziyadesiyle hak ediyorlar. Bu ülkenin çocukları, en kaliteli, en yaygın eğitimi hak ediyorlar. Bu güzel ülkenin çocukları cıvıl cıvıl oynayacakları şehirleri, güvenli sokakları, huzurlu evleri fazlasıyla hak ediyorlar. Türkiye'nin tüm çocukları refah ve istikrar içinde büyüyecekleri dayanışma ve kardeşlik içinde büyütecekleri bir vatanı çok ama çok fazlasıyla hak ediyorlar. İnanın bu ülkeni tüm çocukları, anne ve babaları ile büyümeyi, her akşam anne ve babaları ve kardeşleriyle sofraya oturmayı, her akşam babalarını doyasıya kucaklamayı hak ediyorlar. Her biri şehit evladı şehit torunu olan bu ülkenin çocukları onurla gururla şerefle yaşamayı, ülkesiyle vatanıyla bayrağıyla milletinin büyüklüğüyle gururlanmayı elbette hak ediyorlar."
"YENİ VEDAT'LAR ŞEHİT OLMASIN DİYE..."
23 Nisan 1920'de ilk Meclis'in milli egemenliği tesis ederek çocuklara hediye ettiğini söyleyen Erdoğan, "İlk meclis tüm renkleri tüm farklılıklarıyla tek bir Türkiye fotoğrafı teşkil ederek çocuklara yeni bir millet kavramını onula birlikte güçlenmiş bir kardeşliği hediye etti. Biz sorunlar içinde büyüdük; ama çocuklarımıza sorunlarını çözmüş ya da çözüm yoluna koymuş bir Türkiye emanet etmek boynumuzun borcudur. Biz müdahale anayasaları ile büyüdük. Ama çocuklarımıza demokratik katılımcı özgürlükçü herkesi kucaklayan bir anayasa teslim etmek bizim de bu meclisimizin de boynumuzun borcudur. Biz acılarla büyüdük. Terörün kararttığı hayatlara söndürdüğü ocaklara gözyaşı dökerek büyüdük. Ama şimdi çocuklarımıza güvenle yaşayacakları, kardeşçe yaşayacakları, birbirlerine silah doğrultarak değil birbirleri ile kucaklaşarak yaşayacakları hepimizin boynunun borcudur. Geçtiğimiz günlerde Denizli'de bir şehit ailesi kendisini ziyaret edenlere şunu söylüyor: 'Keşke diyor, keşke bu süreç 6 ay önce başlasaydı da Vedat'ım da şehit olmasaydı, yanımda olsaydı.' Evet, şehit Vedat'ı geri getiremeyiz. Ama şunu biliniz ki başka Vedat'ların başka fidanların başka ana kuzularının zamansız toprağa düşmesini engelleyebiliriz. Tek başımıza da kalsak yalnız da bırakılsak, daha aydınlık bir Türkiye imar etmek için biz bu mücadeleye devam edeceğiz. Yeni Vedat'lar şehit olmasın diye. Şehitlerimizin muazzez ruhunu incitmeden, şehit analarını rencide etmeden, birliğimizi bütünlüğümüzü kardeşliğimiz tıpkı şehitlerimiz gibi muhafaza etmeye ve yücekltmeye devam edeceğiz. 23 Nisan 1920 ruhuyla o anlayışla o kardeşlikle ilerlemeyi kararlılıkla sürdüreceğiz."
Erdoğan'ın Denizlili Şehit, Vedat'tan bahsederken duygulandığı görüldü.