EGEPOSTASI - Siyasetçilerin kullandıkları üsluba dikkat etmesi çağrısında da bulunan İYİ Parti İzmir İl Başkanı Hüsmen Kırkpınar, TV35 Ana Haber'e katıldı ve son dönemlerde İzmir üzerinde yaşanan çeşitli tartışma, durum ve polemiklerin birileri tarafından planlandığını ima etti.
Yeniden İYİ Parti İzmir İl Başkanı seçilen Hüsmen Kırkpınar, bu konuyla ilgili uyarısını, “İzmir birileri tarafından provoke edilerek kutuplaştırmadan medet umup oy devşirenlerin yeni gözde mekanıdır diyebilirim. Burada bizim için bu ülkenin her karış toprağı mübarektir. Bu mübarek şehirde insanların inançlarının olmazsa olmazı olan ibadetlerini yaptıkları ibadethanelerde müzik çaldırmak. İzmir seçilmiş bir bölgedir” sözleriyle yaptı.
Ardından siyasetçilere dil ve üslup çağrısında bulunan İl Başkanı Kırkpınar, “Bu hassas dönemde kullanacağımız dil ne maksadımızı aşsın ne de biz kendi haddimizi aşalım. Saygı çerçevesi içinde, üslubumuza dikkat ederek siyaset yapmamız lazım. Bunu sayın genel başkanımız siyasetin tam da orta noktasına koydu. Hakarete hakaretle karşılık verirseniz, oradan bir şey çıkmayacağı gibi belki birilerine fayda sağlayabilir ama toplumun sosyal tabakaların birbirlerine olan bakışı düşmanca olmamalı” diye konuştu.
PROGRAMIN SATIR BAŞLARI:
Bir yarışın içinde olmaktan ziyade yarım kalmış bir işimizi tamamlamak için bir adaylığımız söz konusuydu. Bütün ilçe başkanlarımın da beni onurlandıran, bana güç ve kuvvet veren birliktelikleri sonunda hepsinin desteğini alarak böyle bir yeni sınava girmiş olduk. Yüz akıyla çıktık. Allah mahcup etmesin.
İYİ Parti’yi daha yukarılara taşımak istiyoruz. Parlamentoda bulunmayı çok önemsiyoruz ama onun da ötesinde Millet İttifakı ile beraber iktidarımıza yürümüş olacağız. Bu da buradan işaret fişeği olsun demiştik.
Her şeyin başı sağlık
Kongremiz pandemi kuralları yüzünden 29 Mart’ta ve 5 Nisan’da ertelene ertelene 21 Haziran’a geldik. Hem Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK), ilçe seçim kurulunun görüşleri bu doğrultudaydı, açık alanda yapabilirsiniz. Bu kurallara uyacaksınız şeklinde. Tarihi havagazı fabrikasında yaptık. Tüm teşkilatlarımıza teşekkür etmek istiyorum. O kurallara, açık söylüyorum ben il başkanı adayı iken de o salonda o atmosferde tek tek uyarmaya gayret ettim. Ama uyarmaya da pek gerek kalmadı zaten. Çünkü onlar uyuyordu. Her şeyin başı sağlık dedik. Bunlar rutin işler. Seçim olur, aday kazanır, adaylar arasında yarış olur, asıl olan sağlık.
Esnafı ziyaret ederek…
Hem sosyal mesafe hem hijyen hem maskemiz olmalı. Bu kurallara uyarak süreci tamamladık. İnşallah bir dahaki kongre ya da kurultayımız bu pandemi sürecinden kurtulur ve daha coşkulu bir kurultay düzenleriz. Bizim zaten planlamamız vardı. O planlamanın içinde artık, sayın genel başkanımızın 31 Ocak 2020’den 2 Şubat 2020’ye kadar burada dört gün kaldı kendisi. 15 ilçeyi gezdik 4 gün içerisinde. Genel başkanımız ekim ayının ilk haftası üye kayıt kampanyası açıkladı İstanbul’da. Bu çağrı üzerine bütün illerimizde üye kayıtlarını arttırdık. Kayıtları kamuoyuyla paylaştık, iddialarımızı ortaya koyduk. Akabinde de esnafımızın, bakın bu bahsettiğim salgından iki ay önce, Antalya7da başlayıp İzmir, Ege Bölgesi ve Marmara-Trakya bölgesinde, ekonominin etki alanlarının nerelerde olumsuz iz bıraktığı yer çoğunlukla esnaf. Genel başkanımız Antalya’da başlayıp Balıkesir Ayvalık ilçesine kadar sürdü.
Ankara’nın gündemi ile milletin gündemi zıt
Daha sonra pandemi başladı, ara vermiştik. Genel başkanımız oradaki esnafları ziyaret edip dertlerini dinleyip grup toplantılarında anlatıyordu. Bunu hem sokaktaki insana anlatıyordu, aynı zamanda da iktidara anlatıyordu. Ankara’nın gündemi ile milletin gündemi arasında paralellik yok, zıt. Pandemi süreci nedeniyle yapılan iyileştirmeler, yardımlar, ötelemeler itelemeler halk nezdinde yani memur, emekli, çiftçi nazarında yerini bulmuyordu. Şu kadar verdik diyorsunuz, kendi adıma söyleyeyim, 60 yıldır burada yaşıyorum, küçük yaşta ticarete girdim. Hangi esnafa sorsam size yardım yapıldı mı diye böyle bir şey yok diyor. Ankara kahvehaneler oda başkanını kürsüye çıkardı sayın genel başkanımız. Herkes de duydu dinledi. Bir dahaki programa genç işsiz kardeşimi çağıracağım demişti genel başkanımız öyle de yaptı.
Şehirlerin bayrağı ve parası olmaz
Kongre sürecini tamamladık. Gelenimiz ziyaret edenimiz yoğundu. Bir gazeteci arkadaşımız arayıp görüşümü sordu. Ben şunu söyledim; haberle ilgili bilgim yoktu yoğunluk nedeniyle. Şehrin bir bayrak ve ayrı bir parasının olması yönünde bir ifade kullandı gazeteci. Devletlerin ve milletlerin simgesidir kutsalıdır. Bayrak kanunla tarif edilir. Kullanılacak yerleri ve kullanılmayacak yerleri vardır, bağımsızlığın simgesidir dedim. Para bağımsızlığın simgesi olmayabilir. Farklı para birimleri kullanılabilir. Ama bir ülkenin tek bir bayrağı olabilir. Bu ifadeleri kullandım. Ama tabi çok farklı mecralardan taşınmış. Sayın Soyer’in tarihsel süreçte, bu kentin bayrağı vardı diyor, bayraktan flamayı anlıyorum, onu kast ediyor sanırım. Şehirlerin bayrağı, parası olmaz. Sembolik şeylerdir bunlar. Bir şehrin tanımlanması için Trabzon için bordo sarı, Beşiktaş’a siyah beyaz denir. İlçedir ama renkleri vardır. Bunlar başka bir şey.
İzmir birileri tarafından provoke edilerek…
Ama ben bu ifadelerden önceki konuya temas etmek istiyorum. İzmir birileri tarafından provoke edilerek kutuplaştırmadan medet umup oy devşirenlerin yeni gözde mekanıdır diyebilirim. Burada bizim için bu ülkenin her karış toprağı mübarektir. Bu mübarek şehirde insanların inançlarının olmazsa olmazı olan ibadetlerini yaptıkları ibadethanelerde müzik çaldırmak. İzmir seçilmiş bir bölgedir.
Saygı çerçevesinde, üslubumuza dikkat ederek siyaset yapmamız lazım
Ben AK Parti’nin yöneticilerinin en azından İzmir özelinde tabi ki hepimizin millet ittifakı ve cumhur ittifakı bileşenlerinin bu hassas dönemde, -salgın var bir yanda, ekonomik kriz var bir yanda, dış politikada operasyonlar yapılıyor yanımızdaki çevremizdeki ülkelerde-birilerinin (dış güç dış güç diyorlar ya, dış güce gerek yok, iç güçler de bu işi tezgahlar) milli birliğimizi muhafaza etmek için, devletimizin varlığını ve birliğini korumak ve kollamak için sadece silahlı güçlere ya da emniyet güçlerine emanet edilmiş bir devlet değildir. Bu devlet hepimizin devleti. Çok dikkat etmemiz gerekiyor. Bu hassas dönemde kullanacağımız dil ne maksadımızı aşsın ne de biz kendi haddimizi aşalım. Saygı çerçevesi içinde, üslubumuza dikkat ederek siyaset yapmamız lazım. Bunu sayın genel başkanımız siyasetin tam da orta noktasına koydu. Hakarete hakaretle karşılık verirseniz, oradan bir şey çıkmayacağı gibi belki birilerine fayda sağlayabilir ama toplumun sosyal tabakaların birbirlerine olan bakışı düşmanca olmamalı.
Kardeşçe yaşamayı becermemiz lazım
Biz cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz. Bu cennet gibi bir ülkenin içinde bir de kardeşçe yaşamayı becersek iyi olmaz m? Büyük, zengin bir devletimiz ve cennet gibi bir vatanımız var. Başkalarının imrenerek hatta beka sorunu diyorlar ya, sonsuza kadar devam edecek beka sorunu, ama bu cennet gibi ülkede kardeşçe yaşamayı becermemiz lazım. Söyleyeceklerim bunlar.