Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı (BAYETAV), İzmirlilerin yereldeki sorunlara ilişkin hazırlanan İzmir Barometresi'nin sonuçlarını paylaştı.
Yapılan araştırmaya göre; İzmirlilerin en şiddetli hissettiği duygular stres ve kaygı. Bu duyguların şiddeti, kişinin geliri düştükçe artıyor. Derin yoksulluk koşullarında yaşayan katılımcıların yüzde 61’i bu duyguları çok sık yaşadığını ifade ederken, üst sınıfta bu oran yüzde 47’ye kadar düşüyor.
Buna karşı, İzmirliler İzmir’de yaşamaktan oldukça memnun. Katılımcıların yüzde 73.5’i İzmir’de yaşamaktan memnun olduğunu söylüyor.
Ancak, politik tercihler ve de etnik mensubiyet İzmir’de yaşamaktan memnuniyeti etkiliyor. Araştırmaya göre AK Parti ve DEM Parti'yi destekleyenlerde İzmir’de yaşamaktan memnuniyetin düştüğü görülüyor.
Katılımcıların yüzde 80’inden fazlası, Türkiye’de ekonominin mevcut durumunu “kötü” olarak nitelendiriyor ve yüzde 60’ı bu durumun daha da kötüye gideceğini düşünüyor. Yalnızca Türkiye ekonomisinin değil, kendi hanesinin ekonomik durumunun da 5 yıl sonra şimdikinden daha kötü olacağını düşünenlerin oranı yüzde 40’a yaklaşıyor.
Katılımcıların kendilerini en fazla ilişkilendirdiği ilk üç kimlik; Atatürkçülük, milliyetçilik ve demokratlık. Her dört İzmirliden en az biri kendisini en fazla Atatürkçülüğe yakın hissediyor. Katılımcıların kendilerini en uzak bulduğu kimlikler ise aşırı sağcılar, dine yakın gruplar, mülteciler ve Araplar.
Araştırmanın özel teması olan eğitime ilişkin bulgulara bakıldığında; öğrenci okutmanın İzmir’deki en az dört haneden birinin meselesi olduğu söylenebilir. Bu hanelerde çocukların yüzde 87’si devlet okuluna gidiyor.
İzmirliler iyi bir okulun her şeyden önce kaliteli bir eğitim sunması gerektiğini belirtiyor. Veliler, eğitim kalitesini değerlendirirken hem eğitim programını hem de öğretmenlerin niteliğini önemsiyor. Öğretmenin öğrencilere bireysel olarak ilgi göstermesi ve doğru yönlendirmeler yapması en sık dile getirilen talepler arasında. Fiziksel imkanlar bakımından ise öncelikler; okulların temizliği ve sınıf mevcudiyeti. İyi bir okulda aranan diğer fiziksel olanaklar ise teknolojik donanım, ulaşım kolaylığı ve beslenme seçenekleri.
Okulların güvenliği, öğretmen ilgisizliği, çocukların akran zorbalığı yaşama ihtimali, alınan eğitimin kalitesi ve çocukların alınan eğitimden sonra erişebileceği kariyer-iş fırsatları velileri en fazla kaygılandıran faktörler. Daha sonra; eğitim masrafları, okul temizliği, ulaşım ve yüksek sınıf mevcudunun da kaygı yarattığı görülüyor. Sınav odaklı eğitim sistemi ise, veliler üzerinde tek başına kaygı yaratmıyor.
Farklı veli profilleri, ücretsiz okul yemeği talebinde buluşuyor. Katılımcıların yüzde 80’inden fazlası, çocuklara okulda bir öğün ücretsiz yemek verilmesini devletin en önemli sorumlulukları arasında görüyor. Bu yoruma, ücretsiz okul yemeğine ihtiyaç duymayan gelir grubu da katılıyor.
Katılımcıların yüzde 70’i, nitelikli eğitime ulaşmanın yeterli ekonomik gücü olmayanlar için son derece zor olduğunu düşünüyor. Eğitimin niteliğine ilişkin tatminsizlik ve memnuniyetsizlik orta sınıf ile üst sınıfta çok daha güçlü.
Alt gelir grubundaki veliler, çocuklarının aldığı eğitimden daha az şikayetçi. Ancak, alınan eğitimin çocuklarına daha iyi koşullar getireceğine inanmıyorlar. (DUVAR)