Siyasetçi, yazar, avukat Kemal Anadol, akademisyen, hukukçu Prof. Dr. Korkut Kanadoğlu, yine akademisyen, hukukçu Prof. Dr. Meltem Dikmen ile akademisyen, hukukçu ve siyasetçi Dr. Süheyl Batum'un geçen hafta sonu konuşmacı olarak katıldığı, İzmir Barosu Nevzat Erdemir Salonu'nda geçen cumartesi günü başlayan çalıştayın sonuç bildirgesi hazırlandı. Bildirgede,"Getirilmek istenen anayasa değişiklikleri, her ne kadar şeklen 18 madde olarak görünse de doğrudan etkilediği anayasa maddeleri 50'nin üzerindedir. Bu değişiklikler doğuracakları sonuçlar itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti'nde rejim değişikliğini doğuracak yeni bir anayasa hükmündedir. Milletimiz, vatanın bütünlüğü için bölünmeye, milletin birliği için parçalanmaya, Cumhuriyetimiz için rejim değişikliğine neden olacak bu anayasa değişikliğinin, TBMM'de seçtikleri milletvekilleri tarafından sağduyu ve vatanseverlik duyguları ile durdurulmasını sabırla beklemiştir. Ancak umut edilen, beklenen olmamış ve konu referanduma taşınma sürecine gelmiştir. Bu sonuç karşısında, vekillerinin yapamadığını asiller olarak aziz Türk Milleti yapacak, ülkemiz için telafisi çok zor sonuçlar doğuracak olan bu anayasa değişikliğine kendisi 'Hayır' diyecektir. Bizim de hem davamıza hem milletimize inancımız tamdır. Çünkü, ancak davasına inananlar kazanır. Bu mücadelede Türkiye Barolar Birliği, barolar ve avukatlar öncülük görevini üstleneceklerdir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri cumhurbaşkanları, Türk Milleti'nin tamamını temsil eder ve kucaklar. Parti genel başkanı seviyesine düşürülmüş olan bir cumhurbaşkanının ise sadece kendi partisinin il ve ilçe teşkilatları ile kendi seçmenini kucaklayacağı çok açıktır. Bu ise zaten etnik köken, mezhep, laik - anti laik gibi çatışmalarla kutuplaştırılan Türk Milletinin resmen bölünmesi sonucunu da doğurabilir. Oysaki Millet bölünürse, vatan bölünür" denildi.
"HALKI BÖLÜNMÜŞ BİR DEVLETTE, İSTİKRAR OLMAZ"
Bu değişikliklerin kalıcı istikrarsızlık ve bölünme getireceği savunulan bildirge şöyle devam etti:
"Halkı bölünmüş bir devlette, istikrar olmaz. Yatırımların hukuki güvenliğinin, bağımsız mahkemelerce sağlanmadığı bir devlette istikrar olmaz. Milletin kendini Meclis'te görmediği ve Meclisin değersizleştiği bir ülkede istikrar sağlanamaz. Bizim kişilerle ya da siyasi partilerle bir kavgamız yoktur. Mesele Türkiye Cumhuriyeti ve demokrasi meselesidir. Oysa anayasa değişikliği teklifini dayatanların tek amacı, şahsi emellerini yasalaştırmak olup, içinde halk yoktur. Cumhurbaşkanı elbette bir siyasi partinin aday göstermesiyle seçilebilir. Ancak seçildikten sonra, devleti ve milletin bütününü temsil edebilmek için tarafsız olmak zorundadır. Getirilen anayasa değişikliği teklifi, Türkiye'yi kimin nasıl yöneteceğini düzenlemekten öte, adeta Türkiye'nin tapusunun kime ait olacağı meselesi haline dönüştürmektedir. Bu millet, ne Atatürk'ün saraydan alarak kendisine verdiği egemenliğini, ne de Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusunu hiçbir kişiye asla devir ve teslim etmeyecektir. Çünkü bedelini, şehit kanıyla ödemiştir. Önümüzdeki referandumda halkımız, egemenliğine ve Cumhuriyetine sahip çıkacaktır. Bundan sonra bir daha kimse bu gücü almaya teşebbüs dahi edemeyecektir. Egemenlik bir makamdan alınan emanet değil, kayıtsız şartsız milletindir. Cumhuriyet için, parlamenter sistemin devamı için, laik Türkiye için, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı için, İzmir Barosu referandumda 'Hayır' diyecektir."
Baro Başkanı Özcan, "İzmir Barosu, Türk hukuk sistemini, adaleti, demokrasiyi, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekasını ve Türk Milletinin kaderini etkileyecek her konuda olduğu gibi, anayasa değişikliği konusunda da üzerine düşen öncülük görevini yerine getirmiştir" dedi.