İZMİR - İzmir’in Türkiye’deki diğer illere oranla çevre alanında daha iyi noktada olduğunu savunan nedeniyle Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Helil İnay Kınay, İzmir’de de yaşanan çevresel sıkıntıların olduğunu ancak Türkiyi’ye baz alındığında kötünün iyisi olarak görülebileceğini ifade etti.
İzmir’in Çevre Durum Değerlendirme Raporunu paylaşan Kınay, raporu hazırlarken kamu kurumlarının resmi verilerini kullandıklarını belirtti. Türkiye’deki 22 ileri düzeyde arıtmanın 14’ünün İzmir’de bulunduğunu aktaran Kınay şunları söyledi:
“İçme suyu ve atık suyu anlamında Türkiye’deki en iyi illerden bir tanesi İzmir. Yine kentimizde katı atık problemimiz var. Türkiye genelindeki verilere baktığımızda katı atık tesisi ne yazık ki 50 civarında. İzmir de kendi içinde 8 tane transfer istasyonu ve Harmandalı Depolama Alanıyla katı atık sorununu çözmeye çalışıyor. Ama şu anda yaşadığı sosyal ve planlama problemi nedeniyle alternatif alan arayışları devam ediyor. Büyükşehir’in süreçle ilgili çalışmaları var. Biz ona ‘çöp fabrikası’ diyoruz aslında. Bununla ilgili de ÇED süreci devam ediyor. Biz de oda olarak kullanılan yöntemin ideal bir yöntem olduğunu, 'çöpün atık değil kaynak olduğu' fikrinden yola çıkarak, mümkün olan her türlü gereksinimden yararlanılması gerektiğini savunuyoruz. Bu sitem sayesinde de Harmandalı’da yaşadığımız sorunları yaşamayacağız. Türkiye’de 2 bin 950 belediyede 326 arıtma var. İzmir’in arıtma tesisleri ise diğer illere oranla ileri düzeydedir. Raporda sanayi bölgesi olan Aliağa’da yaşanan çevresel sıkıntılar da bilimsel raporlarla ortaya konulmuştur. Mevcut hali bir an önce rehabilite edilmelidir. Ayrıca yapılacak herhangi bir nükleer yatırımın intihar hale gelebilir. Öte yandan Gaziemir’de radyoaktif atık süreci ile ilgili bakanlık herhangi bir değerlendirme yapmadı. Bölgede acil olarak çevresel durum değerlendirmesi yapılmasının gerekiyor. Radyokatifleri bile bertaraf edemediğimiz süreçte nükleer atıklarla nasıl baş edebileceğimiz sorularını akla getiriyor.”
Türkiye’de Çevre Kanunu’nun yayımlanmasının üzerinden 30 yıl geçmiş olmasına rağmen çevre kalitesinin korunup geliştirilmediğini belirten Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay, ülke yönetimde doğal varlıkların korunmasını esas alan yönetim politikalarının etkin olmadığını ifade etti.
“BAKANLIKTAN AYRILAN BÜTÇE, VERİLEN ÖNEMİ GÖSTERİYOR”
Çevre Bakanlığı’nın sürekli değişen yapısı nedeniyle çevre mevzuatında da değişiklik oluşturduğuna işaret eden Kınay, “ Çevrenin korunmasının, ekonomik gelişmenin önünde bir engel olduğu ön yargısının ülke yönetiminde hakim olması, çevre mevzuatında da bitmek bilmeyen bir değişikler sürecine yol açıyor. Özellikle çevre mevzuatına çevre mevzuatına hayatiyet kazandıran yönetmeliklerde yapılan değişikliklerin çokluğu ve bu değişikliklerin çokluğu ve değişikliklerin mevcut hükümlerinin gevşetilmesi şeklinde gerçekleştirilmesi dikkat çekicidir” dedi.
Türkiye’de çevrenin korunması ve çevre yönetimine bakanlıkların bütçesinden ayrılan payların verilen önemin en önemli göstergesi olduğunu söyleyen Kınay, “350 milyar 898 milyon TL’lik 2013 yılı bütçesinde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ayrılan pay 292.8 milyon TL, Orman ve Su İşleri’ne ayrılan pay ise 1 milyar 846 milyon TL’dir. Her iki bakanlığın toplam bütçeden aldıkları pay oranı ise sadece binde 6 düzeyinde kalıyor. Sadece bu rakam bile ülke yönetiminde çevre sorunlarının ne derece bir önceliğe sahip olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı.
TMMOB Çevre Mühendisleri İzmir Şubesi olarak doğal varlıkların korunarak geliştirilmesini yaşamsal bir olgu olarak değerlendirdiklerini dile getiren Kınay, “Çevre korumanın en kalıcı teminatı olarak sosyal gelişimin sürekli kılınması ve katılımcı çağdaş bir yönetim anlayışını hayata geçirilmesinin önemini vurguluyoruz. Bu süreçte kamu yararı tarafında olduğumuzu tekrarlıyor, yurttaşlarımızın esenliği ve doğal varlıkların korunmasını esas alan yönetim ve çevre politikalarının hayata geçirilmesini istiyoruz” diye konuştu.