Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu Habertürk'te Hülya Hökenek'in sorularınn yanıtladı.
Karamollaoğlu "Neden üçüncü ittifak" dediniz sorusuna şu karşılığı verdi: Ben aslında anormal bir şey söylemedim. Maalesef biraz farklı yorumlamaya kalkanlar oldu, o da herkesin hakkı...
"İKTİDAR İTTİFAKLARI ZAYIFTLATMA ÇABASINA GİRDİ"
Karamollaoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:
Ben onu bir farklılık olsun diye söylemedim. Bazı benzer yaklaşımlar, iddialar var dendiği için ben de elbette üçüncü bir ittifak bu ittifakın içinde olabilir. Yoksa bu ittifak bozulacak, farklı bir yapıya kavuşacak, öyle bir lafım olmadı. 6'lı masa aslında Türkiye'de muhalefetin ciddi bir adımı sayılmalıdır. Ülkemiz maalesef iyi yönetilmiyor, yönetilemiyor. AK Parti iktidarı ülkenin bütün problemlerini çözeceğini vaad ederek geldi. Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü. Geldiği noktada problemleri çözemez duruma düşünce eski söylediklerini unuttu, yeni sayfa açmaya; baskı, zorlama, yasaklama gibi noktalara evrildi ülkenin problemlerini çözeceğine. Bizim buna evet dememiz mümkün değil. İttifakları zayıflatma çabasına girdi. Kendisinin karşısındaki ittifaklar öne çıkacak diye şartları değiştirdi. Kendi bileceği iş. Bu demokrasi ve dürüst davranışla izah edilecek konu değil. Bu noktada ittifakla problemi bozmadan dışarıda üçüncü ittifaklar oluşabilir. Çünkü baraj meselesini değiştirdi. Evet ortada baraj var ama eskisi gibi değil. Ben ittifakların içinde de ittifak kurulabileceğini, bu birlikteliği bozmadan başka ittifakların da olabileceğini ifade ettim.
"YÜZDE 15'LİK KESİM ÇOK BÜYÜK MANA İFADE EDİYOR"
Birazcık millet yeni birtakım konular arıyor. Üzerinde münakaşa edecekleri. Buna ihtiyaç duyuyor. Özellikle medya mensupları arayış içinde. Bu 6'lı masanın içinde zaten bir ittifak var. İYİ Parti ile Demokrat Parti, sayın Uysal oradan seçildi. Kendisi seçime müstakilen girmedi. Benzer oluşumların olabileceğine atıfta bulunmak, bu masanın bozulacağı manasına kesinlikle gelmez. 6'lı masa ülkemizin geleceği için çok ama çok önemli bir mana ifade ediyor. Şu anda AK Parti sürekli kan kaybediyor. Buna rağmen de yine bir ağırlığı var. Yüzde 30'ların altına da inse, CHP ile başabaş gidiyor neredeyse. AK Parti'den kopan yüzde 15'lik kesim var. Henüz nereye meczedeceğini belirlemedi. İster istemez herkes zihninde bu soruyu soruyor; acaba bu yüzde 15'lik seçmeni nasıl etkileriz? Bundan daha tabii bir iş olmaz. Bu seçmen neden 'Ben AK Parti'yi desteklemeden vazgeçtim, şimdi sizi destekliyorum' demedi. Demek ki endişeleri ve beklentileri var. Yüzde 15'lik kesim çok büyük mana ifade ediyor. Yüzde 15'i cezbedecek olan siyasi parti veya ittifak bu seçimde en büyük hamleyi yapacak. Sayın Cumhurbaşkanının gayretleri ile her ne kadar AK Parti eriyorsa da birkaç puanı da tutmak için ciddi çaba sarfediyor. Orada da başarısızlar diyemem. Bundan dolayı AK Parti'den kopacaklar olacak bundan sonra. Son zamanlarda gündeme getirdikleri her konu artık AK Parti'nin kendi ayaklarının üzerinde duramayacağını gösteriyor. Seçim kanunu niye değişti? Bilmem hakimler, seçim kurulları neden değişti? Neden AK Parti'nin etkileyebileceği bir yapıya evriliyor. İttifaklardaki avantajlar bütünüyle neden ortadan kaldırıldı? Cumhur, Millet ittifakı derken bunların oluşturduğu kümelerin avantajları vardı. O avantajlar bir bakıma kalktı.
"TÜİK KANUNU'NU GETİRECEKLERSE VAY GELDİ BAŞIMIZA"
Şimdi yeni kanunlar getiriyor. İhtimal veremiyorum ama bunu yaparlar mı? Dün olsaydı kesinlikle yapmazlardı. Ama bugün yapabilirler endişesini taşıyorum. Mesela TÜİK. Sen enflasyon rakamlarını hesap edip, mutlaka izin alacaksın. Hoppala bu ne yahu! Diyor ki, 'yayınlayamazsın TÜİK'ten izin alacaksın' Eğer bu doğruysa vay geldi başımıza. Oyunu verirken herkes görsün niye saklıyorsun diyebilir mi? Der. orada kendi emniyet güçleri görsün, başına geleceklerini hesap etsin diye. Bu bir faraziye. Ama TÜİK'le ilgili kanun getireceklerse, fikir, düşünce, akademik hürriyetle bağdaşması mümkün olmayan bir davranış olur. Şu anda AK Parti bir bocalamanın içinde. Patinaj yapıyor. Verdiği sözleri tutamıyor. Yasaklamakla bu problemleri çözmüş gibi yapıyor. 6'lı masa Türkiye'nin geleceğini belirleyen en önemli teşebbüstür. İçeride farklı konular da gündeme geliyor. Farklı yaklaşımlar elbette var. 6'lı masa seçime kadar devam edecek, hükümeti mutlaka değiştirecek. Buna ciddi olarak inancım var. Ufak tefek değişiklikler olmuş, onları önemsemiyorum.
"BU ARKADAŞLARIMIZ ÇOK BÜYÜK ERDEM GÖSTERDİLER"
Ben ortaya basit, sade bir fikir attım. Bunun üzerinde bu kadar münakaşa olacağını bilseydim, imtina ederdim. Bunun abartılacak bir tarafı yok. Elbette eğer ittifaklar meydana gelirse bunlar biraz daha geçmiş itibariyle, taban itibariyle birbirlerine yakın olan siyasi partiler arasında meydana gelebilir. Bunun ötesinde bir kelime söylesem 50 soru çıkacak. Onara cevap versem 51. gelecek. 6'lı ittifak devam edecek. Bugünkü sisteme yönelik bir ittifak. Birbirlerinden çok farklı politikaları olan partiler var. CHP başka bir politikası olan, öncelikleri farklı olan parti. İYİ Parti öncelikleri farklı olan parti, biz farklıyız, Demokrat Parti farklı, DEVA, Gelecek elbette farklı. AK Parti ile uzun zaman beraber yürümüşler, bir şeyler beklemişler, sonunda 'bu iş artık gitmiyor' demişler ve ayrılmışlar. Bunu yapanları kınayamam. Bu arkadaşlarımız çok büyük erdem gösterdiler. 'Artık bu iş böyle gitmez' dediler. Bunu herkes söyleyemez. Takdir edilmeleri icap eder. Fikirlerine, düşüncelerine saygı göstermek icap eder.
"BU İKTİDAR ÇOK TAKDİR EDİLECEK ADIMLAR DA ATTI"
Geçmişte AK Parti'nin içinde çok önemli pozisyonda bulunmuşlar. Bakanlık, Başbakanlık yapmışlar, hiçbirisini küçümseyemeyiz. Son merhalede 'Bu iş burada bitti, sayın Cumhurbaşkanımızla fikirlerimiz örtüşmüyor' dediler. Bundan sonra da AK Parti'den kopanlar oldu. Yüzde 15. Bunlar da karar vermediler henüz. Bu kesim ne istiyor, neden endişe ediyor, ne bekliyor? Onu da gündemimize almamız icap eder. AK Parti'nin politikalarını prensip itibariyle baştan beri dış politika başta olmak üzere tasvip etmiyorum. Ama attıkları birtakım adımlar var ki, bu millet buna susamıştı. Ayasofya'nın açışılına gitmiyorum diye kesinlikle hafife almadım. Çok büyük adım attılar tebrik ediyorum. Başörtüsü meselesini çözdüler. Bakanlar, milletvekilleri, valiler, emniyet mensupların arasında başörtülüler var. Bunlar takdir edilecek adımlar. Biz bunları takdir etmiyoruz dememiz mümkün değil. İmam hatip okulları problem olmaktan çıktı. Ancak eylemleri ile söylemleri uyuşmamaya başladı. Bu bizim için önemli kriter. Çocuklara okulda adaleti, dürüstlüğü, vefakarlığı anlatacaksınız, ondan sonra yolsuzluklarda zirveye çıkacaksınız. Adaleti kendi inhisarına alacaksınız. Benim dediklerime uyan hakimler derseniz, ipler kopar. Bizim itirazımız bu çelişkilere.
"BİZ TOPLUMUN TÜMÜNÜ KUCAKLAMAYA HAZIRIZ"
Toplum da bilsin; bizim özellikle inançlı kesim, manevi değerlerine önem veren kesimin kazanımlarından 1 milim bile taviz vermeyiz, verdirtmeyiz, böyle bir ittifakın içinde bulunmayız. Bu konuda kazanımlarımızdan taviz verilmeyeceğine inanarak birlikteliği yürüttük. Şimdiye kadar bunun zıddına tek bir kelime gündeme gelmedi. Biz AK Parti'nin yanlış politikalarının karşısınayız. Şu anda bunlar zirveye çıktı. Demokrasi, adalet, fikir özgürlüğü diyorlardı. Şimdi Meclis'e bir kanun sevketmeye kalkıyorlar. Şuyuu vukundan beterdir derler. Duyulması onun meydana gelmesinden beterdir anlamında. TÜİK'ten izin almadan görüş açıklarsan senin canına okurum. İlmi özgürlüğün var olduğu ülkede bu nasıl düşünülebilir? Onun için bizim yaklaşımız çok farklı ve olumlu istikamette. Biz toplumumuzun tamamını kucaklamaya hazırız. Saadet Partisi olarak toplumumuzun bütün problemlerini dış, iç politika, adalet, eğitim ve özellikle şu anda ekonomide karşılaştığımız problemler karşısında çözümümüz olan partiyiz. Geçmişte biz bunu uyguladık. İşsizlik denilen problem ancak yatırımlarla ortadan kalkar. Siz yatırım yapmazsanız ülke kalkınmaz. Kalkınmazsanız vatandaşa geçinebileceği ücret veremezsiniz huzur olmaz.
"SAYIN KILIÇDAROĞLU GÜZEL BİR GİRİŞİMDE BULUNDU"
Bu aslında muhalefete karşı uygulanan ambargo. Bir devlet dairesine giderim, onlardan bilgiler almak isterim. Normalde bunu bana vermeleri icap eder. Bilgiyi vermeseler bile 'Buyrun efendim, hoşgeldiniz' der. Nihayetinde ana muhalefet partisi. Bir de baktık ki kapılar kilitlendi. Bu aslında farkına varmadan iktidarın kendi ayağına kurşun sıkması manasına gelir. Böyle bir şeyi aklımdan geçmediği için yapmadım ama bana göre sayın Kılıçdaroğlu halimizi ortaya koyan güzel bir girişimde bulundu, bunu da takdir etmek icap eder.
"BEN EKONOMİYİ BİLİRİM DİYEREK BUNLARI ÇÖZEMEZSİNİZ"
Bu 6'lı masada aldıkları oya göre herkesin fikrini söyleme hakkı yok. Herkesin fikrini söyleme hakkı eşit. Sayın Kılıçdaroğlu ana muhalefet lideri. Elbette onun toplumda karşılığı farklıdır. O masada herkes kendi fikrini söylemekte, sonuna kadar savunmakta serbest. Bunun bilinmesinde fayda var. Herhangi bir siyasi parti 6'lı masanın liderliğini yapıyor konumunda değil. Bunu özellikle CHP'nin, ana muhalefet partisi olma özelliğini reddederek söyemiyor. Ama masada herkes eşit söz hakkına sahip. İktidarla ilgili atılan bazı adımları gündeme getirirken şunu ifade etmeyi, evet biz İslami değerlere saygı gösterilmesi gerektiğine inanıyoruz. Topluma benim söylemlerin tamamına bakın, kimse itiraz edemez, bu aynı zamanda inancımın gereği. Adalet olmadan hiçbir şey olmaz. Dürüstlük diyoruz, hürriyet diyoruz, bunlar olmadan olmaz. Devlette belli makamlara gelen insanların vatandaşa karşı sorumluluğu diyorum. Bir vatandaş çıkıp da herhangi bir yerde, özelliği olmayan vatandaş Cumhurbaşkanına hesap sormak istiyorsa, bu hakkı onun elinden alma yetkisi kimsede yok. İktidar bu sorulara cevap vermekle mükelleftir. Ayasofya açıldı, Allah razı olsun. Teşekkür ederiz. Ama açılması adaletin tesisi, aç insanın doyması, ehliyete riayet edilmesi manasına geliyor mu, gelmiyor mu? Eğer İmam Hatip okuluna giden insanların adedi azalıyorsa, oraya giden gençler iktidarı, hocalarını sorgulamaya başlıyor. Bu ne lahana, bu ne turşu derler. Burada adalet yok, liyakattan bahsediyorsun, ehil olan insanı alıp hiçbir ehliyeti olmayan insanı tayin ediyorsun. İcraatlarıyla söylemleri arasında bu fark bugünkü iktidarın en büyük zaafı. Geçmişte bu gözükmüyordu. Daha toleranslıydı. Zaman içinde güce esir düştü. Şu anda maalesef iktidarda bulunanlar güce esir düşmüş bulunuyorlar. Gücü muhafaza edebilmek için bütün değerleri çiğneyebiliyorlar. Adalet çiğneniyor. Ekonomi elbette düzelir. Ehliyetli insanı iş başına getirirsin, ona müdahale edemezsin. Cumhurbaşkanı 'ben ekonomistim' diyor. Bilmem ne ekonomi fakültesinden mezun olmakla ekonomist olunmaz. Ekonominin işlerliğini, dünyayı tanımadan, Türkiye'de sektörleri bilmeden, yatırım ne manaya geliyor, işsizlik nasıl çözülür, dış ticaret dengesi ne demek, bunu bilmeden 'Ben ekonomiyi biliyorum, bunları çözerim', yok arkadaş çözemezsiniz. Çözemiyorsunuz da zaten.
"SAYIN CUMHURBAŞKANI HENÜZ 'BEN ADAYIM' DEMEDİ"
Bu fikirleri 6'lı masada bulunmayanlar söylüyor. Tabiri caizse uzaktan gazel okuyorlar. Bu liderlerin kendi aralarında hiç mi mahremiyetleri olmayacak? Her konuyu toplumun önünde konuşacak olurlarsa ortaya masa koyarız, yemekleri yeriz, beraberce konuşalım, böyle bir mantık olur mu? Zorluyorlar; ille de adayınızı belirleyin. Cumhurbaşkanı seçimleri yapıldı, kimse kimseye 'şu adayı açıklayın da görelim' dedi mi? Biz mantıksızlıkları ortaya koymaktan bayağı becerili toplum haline geldik. Cumhur İttifakı niye açıklamıyor? Sayın Bahçeli sayın Erdoğan'ı 'bu benim adayım' dedi. Sayın Cumhurbaşkanı bugüne kadar 'ben adayım' dedi mi? Tayyip Bey, seçime kadar gözlemleyecek, kaybetme ihtimali güçlü olduğu takdirde başka bir adayı gösterecek. Kendisi kaybetmiş olmayacak, başka aday kaybedecek, bu söyleniyor. Doğru mudur bilemem. Hiçbir zaman adaylar seçim sathı mailine girmeden açıklanmaz. Niye açıklansın, niye ihtiyaç var? Ben belli sürede o adayın canına okurum, iftiralar atarım, sonunda o adamı çürütürüm, maksat bu. Ben bu tip iddiaları hiçbir zaman cevap vermiyorum. Bizim 6'lı masada konuşmadığımız konuyu neden toplumla görüşelim. Konuşmamışız. Bu zorlama doğru bir zorlama değil. Herkesin aklından 50 tane formül geçer. Bu formüllerin hiçbirine itibar edilmez. Ama düşüncedir, belki karar vericiler tarafından dikkate alınır. Eğer 6'lı masa diye bir masa varsa. Bu masa da meseleleri görüşüyorsa, bu görüşmelerin de mahremiyeti varsa buna da saygı gösterilmelidir kanaatindeyim.
"GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEMİNDE ÜLKE HÜKÜMETSİZ KALMAYACAK"
Bizde bunları düşündüğümüz kadarıyla ve gerçeklere uyan ama aşırı gitmeyecek bir tarzda da cevaplamak durumundayız. Bu soruların hepsine, sanki konuşulmuş veya konuşulmamış olsa bile 'benim kanaatim şudur' diye gündeme getirmeyi doğru bulmuyorum. Bu soruların hepsi tamamen şu günkü şartlarda afaki sorulardır. Ben burada ittifak olabilir dedim diye, Cumhurbaşkanı adayını da bu ittifak çıkarır diye bir şey olur mu? Bunları kafa karıştıracak, kafaları daha da karıştıracak sorular olarak görüyorum. Milletin hakikaten zihni karışık. Ne olacağını kestiremiyor. Eğer bunlar ciddi manada gündeme getirilen konular, Meclis'e sevkedilecekse, TÜİK Kanunu gibi. TÜİK'ten izin almadan enflasyon açıklanmayacak, hoppala! Komünist Rusya'da gidin söyleyin, 'deli misin' derler. Bu iktidar olması mümkün olmayan o kadar çok işe imza attı ki, korkmaya başladık. Acaba bunlar da doğru olur mu diye. 6'lı ittifakın bir numaralı hedefi Başkanlık sistemini değiştirmek, parlamenter sisteme geçmektir. Güçlendirilmiş parlamenter sistem ifadesi, geçmişte normalde parlamenter sistemle karşılaşılan hükümet düşünce uzun zaman boşluk doğabiliyordu. Şimdi onu ortadan kaldıracak yeni formül ortaya kondu. Bu değişiklik yapılırsa Türkiye hükümetsiz kalmayacak. Biz elbette bazı konuları henüz karara bağlamakta mükellefiz. Bir Cumhurbaşkanı seçilecek, Cumhurbaşkanı bu değişiklikler yapılana kadar Türkiye'yi mevcut yetkilerle yönetecek. Oturup bunların konuşulmasına ihtiyaç var. Burada prosedür nasıl olacak? Sistem nasıl olacak? Yeni Cumhurbaşkanı siyasi partilerle, Meclis'le nasıl ilişki kurulacak. Elbette bunların formülüze edilmesine ihtiyaç var.
"ANİDEN ERKEN SEÇİM KARARI ALINABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM"
Ekonomik problemler, enflasyon, işsizlik, dış ticaret açığı, vergilerdeki dalgalanmalar, tarım, hayvancılıkta problemler kısa dönemde ne ölçüde halledilebilir. Bu konularda ittifak sağlanmasına ihtiyaç var. Bu uzlaşmayla olacak. Bir partinin ben dedim oldu demesiyle olmaz. Bir Cumhurbaşkanı adayı gösterdik. Sonradan dedi ki 'çok teşekkür ederim 5 yıl içinde bu değişiklikleri yaparız' dedi. Ne yapacağız? Eğer Meclis'te gücümüz yoksa ortada kalırız. Bunların da görüşülmesine ihtiyaç var. Önümüzde 1 sene gibi uzun bir zaman var. Ben aniden bir seçim kararının sayın Cumhurbaşkanı tarafından alınabileceğini düşünüyorum. Bunu kendisi alacağım demez. Ama şartların çok olumlu gözüktüğünde veya beklerse işlerin sarpa saracağını düşünmesi halinde seçime gidiyoruz diyebilir. Çünkü tek yetkili bu konuda. Bunu dediği zaman mevcut seçim kanunu yürürlüğe girmez. Üzerinden 1 sene geçmesi lazım. Bu kararı Mecis'te aldırabilir. AK Parti ve MHP bu kararı alabilirler. Seçime gidiyoruz derler. O zaman sayın Cumhurbaşkanının aday olma imkanı belirmiş olur. Bu çalışmalar olacak ama çok erken açıklamaların, muhalefet yönünden bir faydası olmadığını düşünüyorum.
"ŞU ANDA CUMHURBAŞKANI ADAYININ AÇIKLANMASININ FAYDASI YOK"
Şu anda herkes konuşabilir. Affınıza sığınarak ben konuşmam. Liderlerin fikir beyan etmesini isabetli bulmam. Sorumluluğu olmayan arkadaşlar elbette konuşur. Bir partili konuşur, milletvekili konuşur. Onun için sorumluluk sözkonusu değil. Kimi Mansur Yavaş'ı, kimisi İmamoğlu, kimisi Kılıçdaroğlu der. Sorumluluğu olan insanların şu ana kadar iddialı çıkışları yok. Bir ihtimal olarak söylendiğinde parti liderleri ittifak ederse olabilirim diye makul yaklaşıyorlar. Bir siyasi parti genel başkanı olarak adaylardan birisini tercih ederken öbürünü neden tercih etmediğimi söylemem gerekir. İster istemez araya sıkıntı girer. Niye ben öyle bir şeye gireyim ki? Şu anda bunun faydası yok. Şu anda sırf fikir teatisinde bulunmak için yokuz. Parti liderleri karar verip, icraata geçmesi için varlar. Parti liderlerinin sorumlulukları var. Çok somut isimler üzerinde durmak sakınca doğurabilir. 5 tane parti lideri ittifak eder bir tanesi de özel sebepten dolayı destek vermiyorum diyebilir. O zaman ne edeceğiz? Onun için acele etmiyorum. Hiçbir siyasi parti liderinin de aceleci olduğu kanaatinde değilim. Ağzımdan yanlış kelime çıksa, işte üçüncü ittifak olabilir diye söz çıktı, Türkiye karıştı. Bir ihtimaldir diye söyledim, ondan ibarettir. Bu konuşmayı yaptıktan sonra hiçbir liderle görüşmem olmadı.
"ORASI NORMALLEŞİNCE ELBETTE GİTMELERİNDEN YANAYIM"
Tabii çok zor mesele. Ben şahsen Türkiye'ye sığınan Suriyelilerin veya başka ülkelerden gelenlerin, Orta Asya'dan ciddi manada göç var. Çobanlık onların mesleği. Şu anda kimsenin çıkıp da dağ başında sürülerin başında olmayı düşünmüyor. Ama onlar rahatlıkla bunu yerine getiriyor. Suriyelilerden bir kısmı yerleşik hale gelmişler, iş kurmuşlar. İstihdam sağlıyor, ihracat yapıyorlar. Bir kısmı da tamamen gariban, yardıma muhtaç kimseler. Biz elbette Türkiye olarak bunların kendi memleketlerine dönmelerini arzu ederiz. Onlar da arzu ederler. Ama kendi memleketlerinde o ortam oluşturulmadan zorla 'hadi bakalım kendi memleketlerinize' dersek, doğru bulmam. Malesef Suriye'yi karıştıran ilk adımları AK Parti hükümeti attı. Suriye kan gölüne döndü. 30 milyon Suriyelinin yarısı yer değiştirdi. Elbette bu problemlerin çözülmesi icap eder. Türkiye doğru karar verip, 'Biz Suriye sorununu çözeceğiz, gerekli adımları atacağız' derse, adımlar atılabilir. Büyük kısmı kendi memleketlerine dönmek ister. İktidarın hakim olduğu bölgede buraya göç eden Suriyeli varsa aynı yere dönmesini beklemek büyük risk barındırır. İhtiyatlı hareket etmenin faydası vardır diye düşünüyorum.