T24'ten Murat Sabuncu'nun sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “Burası Cumhuriyet Halk Partisi. Burada ‘şunu destekleyenler’ ile ‘bunu destekleyenler’ diye bir yarış olmaz. Bizde yarış ‘bayrağı ben daha ileriye taşırım’ iddiasına sahip kişiler arasında olur. Demokrasi içerisinde, sevgi, saygı içerisinde olur. Bizi diğer partilerden ayıran da zaten budur. İsteyen yarışa girer, hak eden yarışı kazanır. Bu kadar net. Şu anda da kongre sürecimiz en demokratik şekilde ilerliyor. Cumhuriyet Halk Partisi bu süreçten daha güçlü, daha dinamik biçimde çıkarak yerel seçime girecektir" ifadelerini kullandı.
İşte o röportaj:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile en son seçim sonrası bayramda konuşmuştum. 14 Mayıs sonrası değiştirdiği siyasal-sözel tavrı için eleştirdim-eleştirmeye devam ettim. Kılıçdaroğlu ile bu hafta yüz yüze bir görüşmem de olacak. Ancak bunun öncesinde danışmanı Ömer Topsakal’ın da aracılığıyla ekonomi konusundaki görüşlerini benimle paylaştı. Bir soru da ‘değişim’ ve ‘yarış’ üzerine... Burada aktarıyorum:
- Enflasyon çok uzun bir zamandır başta ücretliler ve emekliler olmak üzere halkı giderek daha çok bunaltıyor. Sizce ekonomi nasıl bir sürece evriliyor?
Üzülerek söylüyorum ki, bugünlerin geleceğini hepimiz biliyorduk. Seçimlerden önce de bu konuda defalarca uyarılarda bulunduk. Nitekim seçimden bu yana her şey daha kötüye gitti. Çünkü devlet yönetiminde liyakati yok ederseniz, devlet yönetimi ile parti yönetimini bir tutup, iç içe geçirirseniz sonuç felaket olur… Bugün o felaketi yaşıyoruz. Sadece ekonomide değil, dış politikadan tutun eğitime, sağlıktan tutun adalet dağıtan yargı dünyasına kadar Türkiye bir sorunlar yumağı ile karşı karşıya. Tek gerçek gündem ekonomi... Bakınız, Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre merkezi yönetim borç stoku 2023 yılı Temmuz ayı itibarıyla 5,8 trilyon TL düzeyinde. 2022’nin sonunda bu rakam 4 trilyon TL idi. Yani, sadece 7 ayda borç stoku 1,8 trilyon TL arttı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtiğimizde (Temmuz 2018) borç stoku 1 trilyon TL idi. Ucube yönetim sistemiyle merkezi yönetimin borcu yaklaşık 6 kat arttı. Bu anormal artışın gerisinde iş bilmezlik, liyakatsizlik ve kötü yönetim var.
Türkiye’nin borç yönetiminde nasıl riskler görüyorsunuz?
Kötü yönetim, öngörüsü olmayan, günlük yaşayan ve sağlıklı karar alamayan bir yönetim anlayışı Türkiye’yi bu noktaya taşıdı. Planı plan değil, bütçesi bütçe değil… Yüz yıllık devlet geleneği yerle bir edildi… Devletin saygın kurumları politika üretemez, karar alamaz noktaya getirildi. İçerde satacak mal kalmayınca borçlanmaya gidildi. Şu anda merkezi yönetim borcunun yüzde 67’si dövizle yapılan borçtan oluşuyor. 5,8 trilyonluk borcun 3,9 trilyonu dövizli borçlanmadan… Kur arttıkça borcumuz da olduğu yerde artıyor. Haydi, dışarıdan dolarla borçlandın diyelim, peki Türkiye’de kendi vatandaşından niçin dövizle borçlanma ihtiyacı duydun? Biz buna “ilk günah” demiştik, hatırlayın. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi parasına ve hükümetine güvenip Türk Lirası üzerinden borç vermiyor. Dolar kurundaki her 1 TL’lik artış, borç stokunda 145 milyar TL artışa yol açıyor. Anormal bir tablo… Bu yükü kim kaldıracak?
Daha acı olanı ise, ihracatçılar; “Rekabet gücümüzü koruyabilmemiz için doların 33 - 35 TL olması gerek” diyorlar… Dolar 35 TL olursa borç stoku 1 trilyon TL daha artacak! Diğer yandan merkezi yönetimin TL cinsinden borcunun 413 milyar TL’si TÜFE’ye endeksli. Enflasyon arttıkça devletin ödediği faiz de artacak. 2023 yılının ilk 7 ayında bütçeden yapılan faiz harcamaları 313 milyar TL oldu. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yürürlük kazandığı 2018’in ilk 7 ayında faiz gideri yaklaşık 42 milyar TL idi. Aradan geçen beş yılda faiz giderlerindeki artış 7,5 kat!
- Merkez Bankası’nın beklenmedik 750 baz puanlık faiz artışı, üç ayda yüzde 8,5’ten yüzde 25’e gelen faizler. Yorumunuz nedir?
Burada bir hatırlatma yaparak başlayayım... Çok değil, daha seçimlerden hemen önce, 21 Nisan 2023’te, Erdoğan ne diyordu?
“Bu kardeşiniz iktidarda olduğu sürece faiz yükselemez. Faiz devamlı düşecektir.”
Ne kadar güzel... Peki, ne oldu? Merkez Bankası “fiyat istikrarını” sağlamak amacıyla faizi artırdı. Düne kadar faizi düşürürken, Kur’an’ı, ayetlerini, dini gerekçe gösteren, Erdoğan tükürdüğünü yaladı ve faiz artışına “Evet” dedi… “Faiz sebep, enflasyon netice” diyerek faizleri indirirken, özellikle sabit gelirlileri ve orta sınıfı görülmemiş bir enflasyon tsunamisiyle perişan etmişlerdi. Şimdi de “enflasyonla mücadele edeceğiz” diyerek faizi yükseltirken, yine sabit gelirlileri ve orta sınıfı, yükselen borçlanma maliyetleri ve artan işsizlikle perişan edecekler. Yani faturayı hep sabit gelirlilere ve orta sınıfa kesiyorlar. Daha acı olanı ise enflasyonu o kadar yüksek seviyelere sıçrattılar ki, yaptıkları olağanüstü faiz artışı bile yetmiyor. Merkez Bankası’nın 2023 yılsonu için beklediği enflasyon yüzde 58; 2024 yılsonu için beklediği enflasyon yüzde 33. Ama şu anda uyguladıkları faiz yüzde 25. Anlaşılan ilerleyen günlerde, Sayın Erdoğan daha çok tükürdüğünü yalayacak ve daha çok faiz artışları göreceğiz. Bunlar Yörük sırtından kurban kesmeye o kadar alışmışlar ki…
- Krizden çıkış için görülen en kolay yol vergiler olarak belirlenmiş gibi…
2023 için ek bütçe getirdiler. Getirdikleri ek bütçede milletin sırtına ilave 1 trilyon TL vergi yüklediler. Bunun üçte ikisi ise dolaylı vergilerden geliyor. Yani yük yine dar ve sabit gelirlinin sırtına… Saray hükümeti ise hiçbir şatafatından, lüksünden vazgeçmiyor. Eylül’ün başında 2024 bütçe süreci başlayacak. Bakalım milletin sırtına daha ne kadar yeni vergi yükleyecekler.
- Nasıl bir istikrar programı olmalı size göre?
Bir istikrar programının başarısı üç koşulun bir arada sağlanmasına bağlıdır. İlki programın teknik tarafı sağlam olacak. Yani para, maliye ve makro ihtiyati politikalar birbiriyle tutarlı olacak. Hedefler makul olacak. Bu hedeflere ulaşmak için atılacak adımlar zamana bağlanacak. İkincisi bu programı uygulayabilecek ehliyetli kadroların olacak. Üçüncüsü ve en önemlisi ise program siyaseten sahiplenilecek.
Bu program üreteni, alın teri dökeni cezalandırmayacak, aksine özendirecek bir program olmalı… Enflasyon beklentilerini ancak bu şekilde kırabilirsiniz. Şu anda böyle güven veren bir program da bu programı sahiplenen bir siyasi irade de ortada yok. Onun için de enflasyon beklentileri yüksek seviyelere yapıştı kaldı. Türk Lirası’nın “değer saklama” fonksiyonu tamamen kayboldu. Kur Korumalı Mevduat uygulamasıyla dolarizasyon tarihimizin en yüksek seviyelerine çıktı.
Geçtiğimiz günlerde söyledim. Bir kez daha söylüyorum. Eylül ayında açıklayacağınız Orta Vadeli Program bir fırsattır. Geçmişte olduğu gibi laf olsun diye TBMM’nin huzuruna bir Orta Vadeli Program getirmeyin. Güven uyandıracak bir programı ortaya koyun. Kur Korumalı Mevduat’tan nasıl kurtulacaksınız, bunun yol haritasını bu programla açıklayın. Aksi takdirde tarih ve millet huzurunda ağır vebal taşırsınız.
“Burası CHP, hak eden yarışı kazanır”
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ekonomi konusundaki cümleleri böyle. Gelelim ‘değişim’ talebi ve parti içindeki yarışa. Şöyle diyor:
“Burası Cumhuriyet Halk Partisi. Burada ‘şunu destekleyenler’ ile ‘bunu destekleyenler’ diye bir yarış olmaz. Bizde yarış ‘bayrağı ben daha ileriye taşırım’ iddiasına sahip kişiler arasında olur. Demokrasi içerisinde, sevgi, saygı içerisinde olur. Bizi diğer partilerden ayıran da zaten budur. İsteyen yarışa girer, hak eden yarışı kazanır. Bu kadar net. Şu anda da kongre sürecimiz en demokratik şekilde ilerliyor. Cumhuriyet Halk Partisi bu süreçten daha güçlü, daha dinamik biçimde çıkarak yerel seçime girecektir.”