CHP Lideri Kılıçdaroğlu, bu akşam Halk TV’de Liderler Masası programının konuğu oldu. Kılıçdaroğlu, Bengü Şap Babaeker ve İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu’na yöneltilen sorular ve verdiği yanıtlar şöyle:
“Eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’ın ‘Tüm adaylar ve sayın Kılıçdaroğlu, seçimden sonra sarayın kurulacak kadın bakanlığına, şiddete uğramış kadınların tedavi ve rehabilitasyon merkezlerine, kadın öğrenci yurtlarına, emekçi kadın misafirhanelerine, ev işçisi kadınların sendikalarına, kadın sığınma evlerine, bağımsız kadın örgütlerine tahsis edilmesi iyi olmaz mı? Bu kadın eşitliği yerleşkesinin ismini de kadınlar koyar diye düşünüyorum’ ne dersiniz?”
“ŞİDDETİN OLMADIĞI, KADININ ŞİDDETE UĞRAMADIĞI BİR TOPLUMU İNŞA ETMEMİZ GEREKİYOR”
Bence gayet güzel bir öneri, kendisine teşekkür ederim, selamlarımızı da gönderelim. Haksız bir şekilde içeride tutulduğunu da biliyorum. Kadınların dünya kadar sorun yaşadığını biliyorum, onlarla zaman zaman konuşuyoruz zaman zaman dertleşiyoruz, büyük sorunları var, ekonomik, sosyal açıdan büyük sorunları var. Kızlarımız üniversiteye giderken yurt bulamıyorlar orada sorunları var, üniversiteyi bitirmiş mezun olmuş gencecik evlatlarımız var onlar işsiz ve anneler, babalar büyük bir dram içindeler. Bütün bunların tamamını çözecek olan kurumun adı siyaset kurumu. Siyasetçi kaynakları doğru harcarsa yerinde harcarsa bütün sorunları çözebilir. Şiddetin olmadığı, kadının şiddete uğramadığı bir toplumu inşa etmemiz gerekiyor. Diyoruz ki; ‘Cennet anaların ayağı altındadır’ peki, cennet eğer anaların ayağı altındaysa neden kadınlara şiddet uygulanıyor? Buradan toplumun çıkması, toplumun bu konuda eğitilmesi lazım.
“BAKALIM, GÖRELİM, KADINLAR KİME OY VERİYOR”
Kadınların siyasetteki yeri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu konuda bir çalışma yaptık, bütün kadın örgütlerine de gönderdik. CHP’de yüzde 35 cinsiyet kotası var. Bunu yasa haline getirmek istedik yüzde 35 cinsiyet kotası olsun diye, 306 kadın örgütü ‘Hayır biz yüzde 50 istiyoruz’ dediler. Peki, 50 - 50 yapacağız kanun teklifini vereceğiz, kanun teklifini reddedenlere kadınlar oy verir mi vermez mi? Mücadele edeceğiz onlara oy vermesinler diye. Biz de kanun teklifini verdik AK Parti ve MHP milletvekilleri reddettiler. Şimdi buradan bütün kadınlara sesleniyorum; biz görevimiz yaptık, siyasi partiler yasası değişsin dedik, yüzde 50 cinsiyet kotası olsun dedik, AK Parti ile MHP bunu reddetti. Şimdi bütün kadınlara düşen görev ‘Sen benim siyaset hayatımın önüne engel çıkarıyorsan kimse kusura bakmasın. Ben de sana oy vermeyeceğim.’ Bakalım, görelim, kadınlar kime oy veriyor.
“EĞER DAVA AÇILACAKSA ÇOK ÖNCEDEN AÇSAYDINIZ, NİYE ŞİMDİ BEKLİYORSUNUZ?”
HDP kapatma davası seçim aritmetiğinin bir parçası mı?
Olmamalı. Zaten seçim süreci başlayınca bir partiyi kapatamazsınız artık. Parti bütün hazırlıklarını yapıyor, seçime girmek istiyor. Eğer dava açılacaksa çok önceden açsaydınız, niye şimdi bekliyorsunuz? Tam seçimlere girerken bir partiyi kapatıyorsunuz. Ben şahsen, CHP olarak da hiçbir partinin kapatılmasını istemeyiz. Çünkü bir partinin iktidara gelip gelmemesine karar verecek olan o partinin yöneticileri değil doğrudan doğruya halk. HDP’nin bankalardaki hesaplarına tedbir de kondu, onu da doğru bulmuyoruz. Demokrasi istiyorsak, sadece benim için değil benden farklı düşünenler içinde demokrasi olmalı, onlar da düşüncelerini ifade etmeliler. Parlamento ne kadar çok farklı düşünce bir arada olabilirse saygınlığı o kadar fazla olur, nitelikli yasalar çıkar. Birimizin görmediğini bir başkası görebilir, bir başka parti sağlıklı, tutarlı eleştiriler getirebilir. Demokrasiden, düşünce özgürlüğünden korkmamak gerekiyor.
“DEĞİŞECEKSE HEP BİRLİKTE HAREKET ETMEK GEREKİYOR, DEMOKRASİDEN YANA OY KULLANMAK GEREKİYOR”
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Cumhurbaşkanlığı adayı çıkarma ihtimallerine ilişkin ne düşünüyorsunuz?
Demokrasiye inanan, düşünce özgürlüğünü savunan, kadın erkek eşitliğini savunan, yargının bağımsızlığını savunan, işsizliğe, yolsuzluğa, talana karşı olanların birleşmesi lazım. Yani bu zulüm iktidarının, tek adam rejiminin değişmesi lazım. Türkiye için temelde bir beka sorunudur. Değişecekse hep birlikte hareket etmek gerekiyor, demokrasiden yana oy kullanmak gerekiyor. Dünya şimdi ikiye ayrılmış vaziyette; demokrasiden yana olanlar, otoriter yapıdan yana olanlar. Otoriter yana olan ülkeleri biliyoruz zaten, o ülkelerde ciddi sorunlar yaşandığını biliyoruz. Demokrasiden yana olanlar belli, demokrasisi gelişmiş ülkeler belli, kişi başına düşen gelir de belli; alın İsveç’i, İsviçre’yi, Kanada’yı, Amerika’yı, Güney Kore’yi...Baktığınız zaman kişi başına gelir 25 bin dolar, 30 bin dolar, 50 bin dolar gidiyor.
“DEMOKRASİDEN YANA TAVIR ALMALARINI İSTERİZ (EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI)”
Diğer ülkelere bakın, otoriter yapıdaki ülkelere; oralarda da kişi başına gelirin çok düşük olduğunu görüyorsunuz. Biz refahı yükseltmek istiyoruz, büyümek, kalkınmak, teknoloji üretmek, bilgi üretmede söz sahibi olmak istiyoruz. Bunun yolu da demokrasiden geçiyor. Siz, Barış Akademisyenleri diye akademisyenleri üniversiteden attınız, hepsi yurtdışına gitti, hepsini kapıştılar, götürdüler. Akıl alacak şey değil. Demokrasiden yana tavır almalarını isteriz (Emek ve Özgürlük İttifakı). Onlar adına konuşursam çok yanlış olur. Demokrasi istiyorlarsa, evet birinci turda bu iş bitsin diyorlarsa demokrasiden yana olanların ortak hareket etmesi lazım.
“CUMHURBAŞKANI ADAYIMIZ DOĞAL OLARAK PARTİLERİ GEZECEKTİR, OY İSTEYECEKTİR,”
Cumhurbaşkanı adayımız doğal olarak partileri gezecektir, oy isteyecektir, neyi nasıl yapacağını bizim altı liderin de altına imza attığı metni kamuoyuyla paylaşacaktır, hedeflerimiz, amaçlarımız ortaya konacaktır. Bunlar olacak zaten, işin doğasında var. Şimdi anayasa değişikliği için AK Parti bütün grubu olan partileri ziyaret etti. Sayın Bahçeli de ne dedi; ‘Gayet doğal’ dedi. Biz de eğer öyle bir tablo ortaya çıkarsa elbette ki bütün partilerden destek isteriz. Demokrasi, bu ülkede huzur için yaşamak istiyorsan, artık hiç kimsenin inancı, kimliği, yaşam tarzı dolayısıyla ötekileştirilmemesini istiyorsan gelip demokrasiden yana oy kullanacaksın. (Tek aday ile seçimin birinci turda kazanılacağına ilişkin yorumlar hakkında) Onu söyleyen yazalnar var, düşünürler var ama dediğim gibi biz birinci turdan Cumhurbaşkanlığını kazanmak ve ülkeye huzuru getirmek istiyoruz, nokta.
“BİZ SANKİ DİĞER LİDERLERİN DÜŞÜNCELERİNİ BASKILIYORMUŞUZ GİBİ BİR ATMOSFER ORTAYA ÇIKAR VE BEN BUNU DEMOKRATİK OLARAK DOĞRU BULMUYORUM”
CHP’li belediye başkanlarının ‘Çıkın adaylığınızı açıklayın’ ya da ‘Biz size destek açıklaması yapalım, desteğimizi ilan edelim, adayımız Kılıçdaroğlu’dur diyelim’ dediler. Siz bunu neden istemediniz?
Evet, doğru geldiler büyükşehir belediye başkanı arkadaşlarımız; ‘Biz bir açıklama yapalım kamuoyuna ve sizin Cumhurbaşkanlığı adaylığınızı desteklediğimizi ifade edelim’ diye. Ben bunun doğru olmadığını söyledim. Nedeni de şu; dedim ki yarın yani bir gün önce gelmişlerdi, yarın biz liderlerle toplanacağız, şimdi siz böyle bir açıklama yaparsanız biz sanki diğer liderlerin düşüncelerini baskılıyormuşuz gibi bir atmosfer ortaya çıkar ve ben bunu demokratik olarak doğru bulmuyorum. Sonuçta liderler bir araya gelecekler, oturacaklar, konuşacaklar, tartışacaklar ve bir aday belirleyecekler diye düşüncelerimi ifade ettim. (Mansur Yavaş’ın bir açılış sırasında ‘İnşallah Cumhurbaşkanı olarak teşrif edersiniz’ sözleri) O daha önceden, bir açılış dolayısıyla yapmıştı. Bittiği zaman, ‘İnşallah Cumhurbaşkanı olarak gelir, açılışını yaparız’ diye söylemişti.
Ekrem İmamoğlu’nun Anadolu turu hakkında bilginiz var mı?
İstanbul gibi bir kente büyükşehir belediye başkanı olarak seçiliyorsunuz üstelik bütün engellemelere rağmen seçiliyorsunuz. Başarılısınız, onların yarım bıraktığı, bir anlamda inşaatlarını bile yapamadıkları metro inşaatlarını yeniden başlatıyorsunuz, pek çok sorunu aşmak için mücadele ediyorsunuz. Bakıyorlar ki başarılı olacak, o zaman başarılı olmaması için ne yapmalıyız diye bir sürü engel çıkardılar. En son yargı kararlarıyla Ekrem beyi engellemek istediler. Çıktım şunu söyledim; ‘Ekrem bey, büyük lokmadır, boğazınıza takılır siz yutamazsınız’ diye, gerçekten de Ekrem bey, bu mücadelenin ana aktörüydü. Ekrem beyi başarısız kılmak, bir anlamda iş yapamaz konumuna getirmek için yargıyı sopa olarak kullandılar. Evet, yargıçları değiştirdiler yeni yargıç atadılar ama ne yaparlarsa yapsınlar sonuçta bu ülkede yaşayan insanların bir vicdanı var.
“ANADOLU’YA ÇIKACAĞINI SÖYLEDİ, ‘EVET ANADOLU’YA ÇIKABİLİRSİN, HAKSIZLIĞI ANLAT, ÖNÜNE GELEN KİM OLURSA YAPILAN HAKSIZLIKLARI ANLAT…”
Saraçhaneye gittik, bir miting yaptık, Anadolu’ya çıkacağını söyledi, ‘Evet Anadolu’ya çıkabilirsin, haksızlığı anlat, önüne gelen kim olursa yapılan haksızlıkları anlat’ çünkü adalet talebini yükseltmemiz lazım. Ben söylüyorum, o da söylüyor, Mansur bey de söylüyor. Yapılan bir haksızlık var ne adalete ne hukuka sığıyor. Bunun bir şekliyle geniş kitlelere duyurulması lazım. Bunu benim duyurmamın çok daha ötesinde bizzat haksızlığa uğramış kişinin duyurmasının bana göre halk nezdinde özel bir ağırlığı var. Gidiyor, geziyor, söylüyor, anlatıyor ama bu şu anlama gelmesin; ‘İstanbul’a verecek hizmetlerde bir durgunluk var’ hayır İstanbul saat gibi çalışıyor. Kulis haberlerine çok fazla girmek istemem, iki kişi arasında yapılan görüşmenin dışarıya yansıtılması doğru değil. İşin özü şu tabii Ekrem bey başarıyla belediye başkanlığı görevini yapıyor.
“YERİ ZAMANI GELİNCE BÜTÜN ONLARIN HEPSİ YAPILACAK”
Belediye başkanları seçim kampanyasına nasıl katılacak?
Yeri zamanı gelince bütün onların hepsi yapılacak. Toplum gerçekten de demokrasiyi, adaleti istiyor. İş dünyasıyla görüşüyorum, Mersin’de de görüştüm, pek çok yerde görüştüm. Biz onlara sorunları nasıl çözeceğimizi anlattığımızda emin olun gözlerinin nasıl parladığını görüyorum çünkü artık bizim samimi olduğumuzu biliyorlar. Bizim kendimizi, hayatımızı, yaşamımızı gerçekten bu ülkeye adadığımızı fark ediyorlar. Bu ülke bu yönetimi hak etmiyor, güzel bir yönetimi hak ediyor, saydam, şeffaf bir yönetimi hak ediyor. Kucaklaşmayı hak ediyor bu ülke. Sanayici, çiftçi, besici üretecek üretemiyor, önünü göremiyor, yarın ne olacak bilmiyor, bize soruyor; ‘Nasıl yapabiliriz bunu, siz nasıl çözeceksiniz’ diye, biz onlara bütün ayrıntıları anlatıyoruz, onlar ‘Tamam, bunları yapacaksanız bu memleketin sorunu çözülür’ diyorlar. Göreceksiniz sandıklarda gerçekten bir oy patlaması yapacağız Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde. İşçisi, memuru, çiftçisi, esnafı, sanayicisi şikayetçi mi evet, hepsi şikayetçi.
“HEPİMİZ FAKİRLEŞTİK, SARAY VE ŞÜREKASI HARİÇ ONLAR ZENGİNLEŞTİLER”
Türkiye, bu cenderen çıkmak zorunda, sanayici önünü görmek zorunda. 100 lirayla pazara giderdiniz, filenizi doldururdunuz, cebinizde artan para kalırdı ve eve gelirdiniz. 200 liralara çıktı, yetmiyor şimdi. Enflasyon frenlenemiyor, enflasyonu frenleyemiyorlar o nedenle seçim ‘Aman 14 Mayıs’ta olsun da enflasyon daha fazla yükselmeden, verdiğimiz paralar daha fazla erimeden biz seçimi alabilir miyiz diye…’ Vatandaş bunu biliyor, görüyor. 20 yılın sonunda geldiğimiz noktaya bakın, kişi başına gelirin düştüğü dünyadaki tek ülkeyiz. 10 bin dolardı, 10 bin 200 dolardı şimdi 8-9 bin dolara düştü. Hepimiz fakirleştik, saray ve şürekası hariç onlar zenginleştiler.
Beşli çeteler hariç onlar zenginleştiler, uyuşturucu baronları hariç onlar zenginleştiler ama bu millete söz verim; o beşli çetenin çaldığı paraları, 128 milyar doları, 418 milyar doları hepsini alacağım, hepsini öyle yurtdışına götürdükleri o gökdelenlere yaptıkları yatırımları hem o gökdelenleri hem o paraların tamamını Türkiye’ye getireceğim. Bu milletin alın terini kimseye çaldırtmayacağım, kimseye yedirmeyeceğim bu konuda çok kararlıyım. Diğer konularda esnek olabilirim, ama bu hırsızlık, yolsuzluk, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenler konusunda çok kararlıyım. 418 milyar dolar çalındı bu ülkede, Sayıştay raporlarında bunların tamamı yazılı. Şimdi Sayıştay’a müdahale ediyorlar, ‘Aman bunları raporlara yazmayın’ ne için, görünür diye, hepsini biliyoruz.
“SAYIŞTAY’IN YENİDEN YAPILANDIRILMASI LAZIM”
Sayıştay’ın statüsü değişecek mi?
Sayıştay bir anayasal kurum ve TBMM adına bütçe harcamalarını denetleyen kurum. Yani TBMM Başkanı ‘Biz bütçeyi kabul ettik, bu parlamento adına sen kabul ettiğimiz bütçenin doğru harcanıp harcanmadığını denetle ve raporu Meclis’e gönder’ diyor. Raporun Meclis’e doğru gelmesi lazım, belli bölümlerinin makaslanmaması lazım. Makaslanan bölümleri biliyoruz, onu zaman zaman milletvekili arkadaşlarımız açıklıyorlar, Sayıştay Başkanı da bunu gayet iyi biliyor, kimler tarafından talimat verildiğini. Uluslararası Sayıştaycılar Birliği var, denetim standartları var, o denetim standartlarına göre Sayıştay’ın yeniden yapılandırılması lazım.
“ERDOĞAN HER KONUDA KONUŞUR, NİYE BU KONUDA HİÇ KONUŞMUYOR… FAİLLERİ YAKALAYACAĞIM VE HESABINI MUTLAKA SORACAĞIM’ NİYE DEMEDİ ERDOĞAN?”
Eski Ülkü Ocakları Sinan Ateş’in silahlı saldırı sonucu öldürülmesi sonrası yaşananlara ilişkin ne düşünüyorsunuz?
Erdoğan her konuda konuşur, niye bu konuda hiç konuşmuyor. Gerçekten niye? Sade vatandaşlara soralım, niye konuşmuyor? Acaba MHP’yi kızdırırım diye mi konuşmuyor. Ortağımı darıltırım diye mi konuşmuyor? MHP, doğrudan doğruya biat etmiş vaziyette zaten. Ne derseniz deyin Erdoğan’ın her dediğine biat ediyor. Neden bu konuda Erdoğan konuşmadı? ‘Failleri yakalayacağım ve hesabını mutlaka soracağım’ niye demedi Erdoğan? Bir olayı gizlemeye mi çalışıyorlar? Kapatmaya mı çalışıyorlar? Az kaldı fazla değil, 6 ay sonra bütün bunlar toplumun önüne gelecek ve bütün bu olaylar aydınlanacak.
“BU AŞAMADA TABİİ BİZE ULAŞAN BİLGİLER VAR AMA BU BİLGİLERİ BUGÜNDEN DİLLENDİRMEK ASLA DOĞRU DEĞİL”
Benzer ülkücüler Adana’da da Mersin’de de geldiler, onlar da teşekkür ettiler. Burada çok acı bir olay var ve bu olayın şeffaf bir şekilde aydınlatılması lazım. Savcılar, polisler üzerine bir baskının gelmemesi lazım, baskı olmadığı takdirde olayı bütün ayrıntılarıyla bu ülkenin polisi de savıcısı da aydınlatır, hiçbir endişem yok. Olay savcılıktan yargıya intikal ettiği zaman çıkıp konuşmak gerekiyor. Bu aşamada tabii bize ulaşan bilgiler var ama bu bilgileri bugünden dillendirmek asla doğru değil ama savcı ve polisler üzerine belli baskıların yapıldığını gayet iyi biliyoruz. O baskıların olmaması lazım. O baskılara izin verilmemesi lazım, bir cinayet işlenmiştir faillerin yakalanması ve yargının önene çıkarılması lazım.
Bürokrasiden gelen bilgi var mı?
Elbette, bilgiler gelir. Her şeye rağmen bu ülkede namuslu hakimler, savcılar, bürokratlar var, gerçekten devletini, vatandaşına hizmet eden bürokratlar var, onlar iktidarın baskı altında seslerini çok fazla çıkaramıyorlar çünkü birisi bir yerlere sürülebilir, görevden alınabilirler. Bu ayrıntıları biliyoruz bize bilgiler geliyor ama olayı dikkatle takip ediyoruz. Savcılar da biliyor bizim dikkatle takip ettiğimizi, polisler de biliyor, olayı aydınlatmak mümkün ama bekliyoruz, umarım aydınlatırlar, ailesi de bekliyor.
“BU SEÇİMİN KADERİNİ GENÇLER BELİRLEYECEK”
Gürsel Erol’un ‘Bu seçimin kaderini milliyetçi, ülkücü seçmenin tavrı belirleyecek’ sözlerine hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu seçimin kaderini demokrasi sevdalıları belirleyecek, demokrasiye inan herkes belirleyecek seçimin kaderini. Kitle olarak tanımlarsak bu seçimin kaderini gençler belirleyecek. Gençler, doğuda, batıda, güneyde, kuzeyde gençler otoriter bir yapı istemiyorlar. Eğer vatanseverlik ülkücülükse tabii ben de ülkücüyüm dedim, bayrağını sevmek ülkücülükse evet ben de ülkücüyüm, bayrağımı, vatanımı, insanımı seviyorum, ülkücünün tanımı buysa ben de ülkücüyüm o zaman. Gerçek ülkücüler de rahatsız altını çiziyorum gerçekler ülkücüler de bu gidişten rahatsızlar. (MHP’deki oy kaybı iddiaları…) Bilmiyorum, oy kaybı olur, olmaz falan filan ama gerçekten de gidişattan herkes rahatsız elbette kendisini ülkücü olarak tanımlayan vatansever kardeşlerimiz de rahatsız. Bu kadar da olmaz diyorlar, Ankara’nın göbeğinde kalkıyorsunuz bir kişiyi öldürüyorsunuz, kıyamet kopuyor her konuda konuşan tek adam bu konuda ağzını açmıyor ne için? Sen de konuş kardeşim; en azından faillerin derhal yakalanacağını, adalete teslim edileceğini söyle, söyleyemiyor. Niye söyleyemiyor? Çıkıp kendisinin ‘Ankara’nın göbeğinde ben faili meçhul cinayet istemiyorum’ demesi lazım.
“POLİS, SAVCI HAREKETE GEÇTİ, ADALET DEDİĞİNİZ BUDUR, SESSİZ KALSAYDIK YİNE BU KAPATILACAKTI”
H.K.G davası hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu olayı arkadaşlarım bana aktardığında ben o gece uyumadım. Altı yaşında bir kız çocuğu, sistemli bir şekilde tecavüze uğrayamaz, hiçbir vicdan, ahlak, inanç bunu kaldıramaz. Olayın bazı çevrelerin baskısı nedeniyle kapatıldığını da duyduk sonra araştırdığımızda. Yargı, emniyet dumura uğramış, çalıştırılmıyor baskı nedeniyle. Tek yolum vardı; o kadının hakkını savunmak için sabah erken saatlerde bütün milletvekili arkadaşlarımı grup toplantı salonunda topladım, olayı anlattım, dumura uğramış bir devlet yapısı var bir çürümüşlük var ve biz bunu geniş kitlelere duyurmak zorundayız ve ben Adalet Bakanlığı’na yürümek zorundayım, benimle gelmek isteyenler buyursunlar hep beraber gideceğiz dedim ve gittik. Sonra ne oldu? Devlet nefes almaya başladı. Polis, savcı harekete geçti, adalet dediğiniz budur, sessiz kalsaydık yine bu kapatılacaktı.
“O KADININ HAKKI KADINA TESLİM EDİLMELİ”
Peki o altı yaşındaki çocuğun hakkını, hukukunu kim savunacaktı? Böylesine bir acı karşısında susan bir iktidar var, iktidara destek veren bir parti var, ona da destek veren başka siyasi partiler de var. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır değil mi onlar şeytan biz değiliz. Onlar ses çıkarmadılar, biz adalet istedik, adalet aradık. O dava için sadece ben değil arkadaşlarımız da takip ediyorlar. O kadının hakkı kadına teslim edilmeli. Adaletsizlik yapanların cezasını bir şekilde çekmeleri gerekiyor, hukuk içinde. Adaletin kinden ve öfkeden arınması lazım, hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre bir yargı kararının çıkması gerekiyor.
“İKTİDAR OLDUK, ‘EFENDİM SAYIN ERDOĞAN’IN DAMADI BİZ BUNU CEZALANDIRALIM’ O ZAMAN BENİM ERDOĞAN’DAN BİR FARKIM KALMAZ”
Savunma sanayi konusu…Selçuk Bayraktar’ın açıklamaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hiçbir sorun olmaz, üreten bir insanı başınızın üstünde taşırsınız, çalışan bir insanı ödüllendirirsiniz niye cezalandıralım? Keşke daha mükemmellerini yapsalardı. Kendisini, babası hayattayken ziyaret eden kişi benim. İkitelli’deki fabrikasında ziyaret eden kişi benim, kadrolarıyla fotoğraf çektiren benim. O dönem kendisine bir sürü haksızlık yapıldığını ifade etmişti, haksızlıkların giderilmesi için mücadele edeceğini söyleyen kişi de benim. İktidar olduk, ‘Efendim Sayın Erdoğan’ın damadı biz bunu cezalandıralım’ o zaman benim Erdoğan’dan bir farkım kalmaz. Hiç kimseyi cezalandırmak gibi bir niyetim yok, asla. Hele teknoloji konusunda üretiyorsa başımızın üstüne yeri var, yeter ki üretsin.
“BİZİM TEMEL HEDEFLERİMİZDEN BİR TANESİ BUDUR ZATEN SAVUNMA SANAYİNİ GÜÇLENDİRMEKTİR”
Rekabet için olması lazım ki daha mükemmelini yakalayabilelim. Kim çalışırsa üretirse başımızın üstünde yeri var. Ürettiğini ihraç edecek, dolar kazanacak, o dolar Türkiye’de bankalara gelmiş olacak, ekonomi genişleyecek. Öbürünü yapmak gerçekten dünyadan, vicdandan, adaletten uzaklaşmak demektir tam tersine her türlü destek verilir. Biz neden bağırıyoruz, diyoruz ki; ‘Katar ordusuna sattığınız tank palet fabrikasını alacağız ordumuza vereceğiz’ diye. 2018’de tank üretilecekti değil mi? Hangi yıldayız, 2023, nerede tank? Biz savunma sanayinin bütün alanlarında uçağından İHA’sından, SİHA’sına her alanda üretmek istiyoruz. Bizim temel hedeflerimizden bir tanesi budur zaten savunma sanayini güçlendirmektir çünkü bölgede de güçlü olacaksınız o zaman.
“DAHA ONLARA ÇOK ŞEY YAPTIRACAĞIM AMA SÜRE AZ KALDI BUNDAN SONRA VAR OLAN SORUNLARI ÇÖZMEK BİZİM BOYNUMUZUN BORCUDUR”
EYT konusu hakkında ne düşünüyorsunuz?
EYT’lilerle ilgili olarak uzun süre bunu dillendirdim, seçim meydanlarında, grup toplantılarında dillendirdim, EYT’lilerle yaptığımız toplantılarda dillendirdim, sorunun nasıl çözülmesi gerektiğini onlara ifade ettim ve eğer bunlar yapmazlarsa biz gelip yapacağız. Erdoğan, bir dönem demişti ki; ‘İktidarı kaybedeceğimi bilsem dahi bunu çıkarmayacağım’ çıkarmak zorunda kaldı. 'Loading'in (paylaştığı mesaj) nedeni oydu zaten. Eksik var mı yok mu onu da teklifi görünce göreceğiz. Eksiklikler varsa hem parlamentoda önergeler hazırlanacak hem komisyonda önergeler hazırlanacak. Komisyonda dilerim EYT’lileri, onların kurduğu derneği çağırırlar, davet ederler, milletvekillerimiz de var olan eksiklikleri gidermek için önergeler verecekler, Genel Kurul’da da aynı şekilde çaba göstereceğiz.
Beni mutlu eden şu tabii, düşündüklerimin, ‘Ben bunu yapacağım’ dediklerimin bir süre sonra yapılması güzel bir şey. Bu şunu da gösteriyor; Türkiye’nin sorunlarını ben biliyorum ve ben dillendiriyorum, onlar saraylarında yaşıyorlar, etrafında hiç sorun görmüyorlar. Onlar Türkiye gerçeklerinden kopmuş vaziyetteler, Türkiye gerçeklerini benim eleştirilerim üzerine biliyorlar ve öğreniyorlar. Daha onlara çok şey yaptıracağım ama süre az kaldı bundan sonra var olan sorunları çözmek bizim boynumuzun borcudur. Bütün sorunları çözeceğiz.
(Yaz saati, kış saati uygulaması) Değiştireceğiz. Çocuklarımıza yazık, annelere yazık. (Çocukların okuldaki beslenme imkanları) Kesin taahhüt var. Bütün çocuklar zengin fakir ayırımı yapmaksızın beslenmelerini okulda yapacaklar. (En düşük emekli maaşının asgari ücret seviyesine çıkarılması teminatınız var mı?) Evet, var. Sadece emekli değil dul ve yetimler var, onlar çok daha düşük aylık alıyorlar, 200-300 lira alanlar var. Dul ve yetimlerin aldıkları aylıklar için zaman zaman açıklama yapınca Sosyal Güvenlik Kurumu o açıklamaları kendi internet sitesinden çıkardı, Kılıçdaroğlu görmesin diye herhalde.
“ENKAZ EDEBİYATI HİÇ YAPMAYACAĞIZ, BU KONUDA KARARLIYIZ”
Millet İttifakı gelirse bir enkaz devralacağınızı düşünüyor musunuz?
Enkaz edebiyatı hiç yapmayacağız, bu konuda kararlıyız. Var olan sorunları biliyoruz, sorunların giderek derinleştiğini biliyoruz ama şundan da eminiz çözüm yollarını da biliyoruz. Az önce söyledim, hangi organları kuracağımızı, devlette liyakati nasıl sağlayacağımızı, öncelikleri nasıl belirleyeceğimizi bir şekliyle ifade ettim. Her şeyi biliyoruz çözümünü de biliyoruz. Bir enkaz edebiyatı yapmayacağız. Türkiye düşündüğümüzden daha zengin bir ülke, kaynaklar yerli yerinde kullanıldığında çok hızla büyümeyi yakalamak mümkün. Bütün evlere huzuru getirmek mümkün. Bölgesinde örnek ülke olmak mümkün. Bütün bunların hepsini kısa süre içinde öyle 20 yıl falan değil, 6 ay içinde bu topluma nefes aldırmak, 2 yıl içinde enflasyonu kontrol altına alıp düşürmek, daha sonra tek haneye düşürmek bizim hedeflerimizden birisi zaten. Aç ve açıkta kimse kalmayacak. Ayrıntıya giremiyorum nedeni de şu, yarın açıklanacak bizim Ortak Politikalar Mutabakat Metni, orada bütün bunların ayrıntıları bir şekliyle var.
“TOKİ NİYE KURULDU, ORTA GELİRLİ EV SAHİBİ OLSUN DİYE, TOKİ NİYE LÜKS KONUTLAR YAPAR?”
Kira fiyatlarının yükselişi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ücrete yapılan zamlar kira artışını karşılamıyor. Çözeceğiz. Konut sayısını artıracağız. TOKİ’ye öyle lüks konutlar değil sen vatandaşa konut yap diyeceksiniz. Yapılacak bunlar. İzmit Belediye Başkanımız bunu yaptı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile anlaştılar konut yaptılar. Bizim İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, geçen gittim, açtım, önce kooperatif haline getirdiler. Yüzde 1 kar ile bizim büyükşehir belediyesinin inşat şirketi yapacak, insanlara ücretsiz konut verecek. Bunların bütün yolları, yöntemleri var ama bunlar bilmiyorlar çünkü bunlar ceplerine çalışıyorlar. Biz halkın cebine çalışacağız, halk için çalışacağız. Kişi konut sahibi olmalı evet, araba sahibi olmalı mı evet. Gençlerin de en büyük arzusu o; ‘Ben bu ülkede asgari ücretle çalışırsam hayat boyun ne ev sahibi olabilirim ne araba sahibi olabilirim’ diyor ama ‘Asgari ücretle Almanya’da, Fransa’da, İsveç’te, Norveç’te, Japonya’da, Amerika’da, Kanada’da çalışsam ev sahibi de olabilirim araba sahibi de olabilirim’ diyor. İngiltere, dünyanın en önemli 20 üniversitesinden mezun olan herkese vatandaşlık veriyor. Bizde de 400 bin dolara daire alıyorsan vatandaşlık veriyorlar, eğitim falan hepsi hikaye. Bu Türkiye’nin nasıl yönetildiğini gösteren çok temel bir gösterge. TOKİ niye kuruldu, orta gelirli ev sahibi olsun diye, TOKİ niye lüks konutlar yapar?
“ELBETTE Kİ İNSAN DUYGULANIYOR, DUYGULANMAMAK MÜMKÜN DEĞİL”
(Büyük dedesi Seyid Mahmud Hayrani'nin Türbesini ziyareti hakkında…): Üçüncü kez gittim, Seyid Mahmud Hayrani Türbesi Akşehir’de, büyük dedemizin türbesi. Daha önce de giderdim dua ederdim, şimdi tabii gidince biraz daha farklı oldu Genel Başkan olarak gidince. Fazla girmek istemiyorum, kendi özel hayatıma, ailemin hayatına ama yani işte bizim Horasan erenleri dediğimiz kişilerden birisi. Her Akşehir’e gittiğimde doğal olarak türbeyi ziyaret edip, duamı ediyorum, bu da benim görevlerimden biri zaten. Baba ocağı bizim için, kişinin kendi köklerini, kendi tarihini bilmesi kadar güzel bir şey yok. O köklerin bugüne kadar yansıyan tarihinin gereğini yaparsanız ahlakı, erdemi, bilgiyi, birikimi, insana, doğaya saygıyı öncelerseniz ve o tarihin getirdiği kültür bunu sizin kültürünüze dönüştürmüşse elbette duygulanırsınız. Elbette ki insan duygulanıyor, duygulanmamak mümkün değil.
ACILARDAN DERS ÇIKARMAK
Elbette ki tarihimizin önemli bir seçimi, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandırmak gibi bir görevimiz var. Bir 100 yıl yaşadık, o 100 yılın çok acıları da oldu sevinçli günleri de oldu. Başbakanların, bakanların, gencecik filinta gibi evlatlarımızın idam edildiği süreçleri yaşadık. Askeri darbeler oldu, büyük acılar yaşandı. Bir 100 yılın getirdiği acılardan ders çıkararak yeni bir 100 yılı inşa etmek durumundayız. Bu yeni yüzyılın demokrasi olması lazım ana ögesi çünkü her birimizin bir başka kişiye saygı duyması lazım. Cumhuriyeti artık sevgi, barış üzerine inşa etmek zorundayız. Acılardan ders çıkarmak gibi bir erdeme sahip olmamız lazım, onu yaptığımız zaman Türkiye’yi büyütmüş olacağız, o zaman kucaklaşmış, helalleşmiş olacağız. Elbette tek tek baktığımız zaman birey olarak hatalarımız, kusurlarımız olabilir ama insan hatalardan ders çıkarmalıdır. Hep şunu söylerim hata insana özgü bir kavramdır. Yüce yaradanın bize verdiği aklı kullanmak zorundayız. Aklımızı erdem, iyilik için kullanacağız. Kibirden uzak durması gerekir insanın, sevgiyi, saygıyı öncelemesi lazım.
“AHLAKLI, NAMUSLU, DÜZGÜN, KUL HAKKI YEMEYEN İNSANLARA BU ÜLKENİN TESLİM EDİLMESİ LAZIM, YETER DEMEMİZ LAZIM”
Bütün bunları yaptığımız zaman önümüzdeki yüzyılı daha güzel bir yüzyıla dönüştürebiliriz. Bunun için çalışmamız, alın teri dökmemiz lazım, avantandan para kazanan düzene son vermemiz lazım, gencecik evlatlarımızı zehirleyen uyuşturucu baronlarına bu topraklara girmesini kesinlikle yasaklamamız lazım. Bunların tamamını yapacak olan siyaset kurumu. Siyasete ahlaklı insanları taşımamız lazım. Şunu söyledim; siyasete giren kişi zenginleşiyorsa bilin ki o iyi bir insan değildir. Kul hakkına el uzatmış demektir. Uzun süredir siyasetteyim, siyasette zenginleşmedim aldığım aylık bana yetiyor. Milyar doların olsa ne olur sonunda gideceğimiz yer bellidir. Siz siyaseti ne için yaparsınız halkınız için yaparsınız. Bu ülkenin çıkarı için, bekası için yaparsınız. Geleceği öngöremeyen bir siyaset olmaz. Siz planlama teşkilatını kapatırsanız, geleceği ben öngörmek istemiyorum anlayışı çıkar ortaya ve Türkiye’nin bütün bu hatalardan alınması lazım. Bir de ahlaklı, namuslu, düzgün, kul hakkı yemeyen insanlara bu ülkenin teslim edilmesi lazım, yeter dememiz lazım. Onun için diyorum; yeter artık söz milletin olsun."