Ege Postası
Geri

Kılıçdaroğlu'ndan Gezi'ye müdahale sonrası açıklama

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: “Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir.”
Kılıçdaroğlu'ndan Gezi'ye müdahale sonrası açıklama
Haberler / Politika
16 Haziran 2013 Pazar 01:00
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Genel Başkanı muhabirleriyle bir araya geldi. İstanbul’da gerçekleşen toplantı öncesi Türkiye’deki gündeme ilişkin CHP’nin yaklaşımlarını anlatan Kılıçdaroğlu, daha sonra basın mensuplarının sorularını tek tek cevapladı. Toplantı öncesi Türkçe ve İngilizce hazırlanmış broşürlerin dağıtıldığı toplantıda ayrıca Taksim Gezi Parkı eylemleriyle ilgili bir video da gösterildi. Türkiye’nin ve CHP’nin yurtdışındaki yansımalarının ele alındığı toplantıda Genel Başkan Yardımcıları Faruk Loğoğlu, Gürsel Tekin, Haluk Koç, Erdoğan Toprak ve Sezgin Tanrıkulu’nun yanısıra Milletvekilleri de yer aldı.

“Bugün Ankara’da bir miting yapılacak. AKP hükümeti yapacak bu mitingi. Mitingin adı Milli İradeye Saygı Mitingi. Şunu merak ediyorum. Halkın oylarıyla seçilmiş 8 milletvekilini hapiste tutan bir hükümet hangi milli iradeye saygı duyuyo? Milli iradeye saygı duyuyorsanız, halkın oylarıyla seçilmiş milletvekillerinin parlamentoya gelmesi lazım, orada görev yapması lazım. 8 milletvekili mahkum olan milletvekili değil. Tutuklu milletvekili bunlar. “

 

“Gezi Parkı’nda eylem yapanlara her türlü desteği vereceğiz çünkü onlar daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi istiyorlar.”

 

 

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’de görev yapan yabancı basın kuruluşlarının yönetici ve muhabirleriyle İstanbul’da biraraya geldi. Kılıçdaroğlu’nun yabancı basın mensuplarına yaptığı konuşma şöyle:

 

“Dışarıda hava çok güzel ama güzelliği kadar birazda gergin. Umuyorum Türkiye gergin olmayan, yüzünü batıya çevirmiş, çağdaş ülkenin, çağdaş dünyanın bir parçası olur. Efendim demokrasilerde sizlerde çok iyi biliyorsunuz bireylerin, sivil toplum kuruluşlarının belli olayları protesto etme, var olan belli konularla ilgili düşüncelerini açıkça dile getirme özürlükleri var. Bizde de gezi parkı olayıyla başlayan bir süreç var. Sürecin büyümesinin nedeninin bir görünür nedeni var, birde belli bir zaman dilimi içinde oluşan, biriken ve sonra patlayan olaylar zinciri var. Görünen yüzü Taksim’deki gezi parkının alışveriş merkezi, topçu kışlası veya rezidans yapılması gibi düşüncelerin dile getirilmesi, siyasi otorite tarafından buna karşın bu kentte yaşayanların kendi kentlerine sahip çıkarak gezi parkının yapılaşmasına karşı çıkmaları. Bununla ilgili mücadelelerini yaptılar ama bir demokraside görülmeyecek gerçekten de hepimizi üzen görüntülerin oluşmasıyla toplum tepki verdi. Gezi parkında eylem yapan, hiç kimseye zararı olmayan gençlerin üzerine kimyasal gaz, yani gaz kullanılarak, biber gazı kullanılarak, polis şiddeti uygulanarak orantısız bir müdahale yapıldı. Bu müdahalenin sonucunda bütün Türkiye ayağa kalktı.

 

Bu işin görünen yüzü. Görünmeyen yüzü, yıllardır AKP iktidarının Türkiye’de uyguladığı baskı rejimi. Baskı rejiminden kastımız şu değerli basın mensupları. Bir; üniversiteler susturuldu. İki; medya hükümetin uyguladığı baskılarla büyük ölçüde bağımsızlığını yitirdi. Üç; yargı batı standartlarında bağımsız ve tarafsız değil. Yapılan bir düzenlemeyle yargı bağımsızlığı kaldırıldı.

 

Gazeteciler, avukatlar, üniversite öğrencileri, akademisyenler, milletvekilleri şuanda hapiste. Büyük bir kısmı hapiste. Gezi parkında dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Biz kendi ülkemizde daha fazla özgürlük istiyoruz, daha fazla demokrasi istiyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak siyasal iktidara defalarca ama defalarca Türkiye’nin daha fazla özgürlüğe, daha fazla demokrasiye ihtiyacı var diye seslendik. Ve biz sizlere dağıttığımız özgürlük ve demokrasi bildirgesini yayınladık.

 

Değerli arkadaşlarım, hükümetin uyguladığı baskı yargının siyasallaştırılması, medyanın susturulması, üniversitelerin susturulması sonucunda doğrudan Sayın Başbakan ve onun hükümeti günlük özel yaşama müdahale etmeye başladı. Hatta o kadar ileri gitti ki bir kadının kaç çocuk doğuracağına ve doğumu nasıl yapacağına kadar müdahale etti. Toplumun bu baskıyı kaldırmaya tahammülü yok. Gezi olayları bardağı taşıran son damladır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak gençleri dikkatle dinliyoruz. Onların söylemlerinden ders çıkarmaya çalışıyoruz. Onların eylemlerine ve söylemlerine saygı duyuyoruz. Bizim milletvekillerimiz gezi parkında eylemcilerin orantısız güçle muhatap olmamaları için orada nöbet tutuyorlar. Bir demokrasinin olmazsa olmazı düşünce özgürlüğüdür. Düşünce özgürlüğünün olmadığı bir yerde zaten siz demokrasiden de söz edemezsiniz.

 

Yaşadığımız daha dramatik bir olay var. İstanbul adliyesinde gezi parkında direnişi simgeleyen, sergileyen gençlere destek vermek için avukatlar bir açıklama yaptılar. 35’in üstünde avukat yaka paça polis zoruyla gözaltına alındı. Hangi batılı demokraside, hangi çağdaş demokraside avukatlar özgürlük talebinde bulunan gençleri desteklediler diye yaka paça gözaltına alınırlar. Savunma hakkının kutsal olduğundan hükümetin haberi yok. Eğer onlar avukatların yaka paça gözaltına alınmasına demokrasi diyorlarsa biz böyle bir demokrasiyi kabul etmiyoruz. Bu anlayışın adı diktatörlük yönetimidir. Diktaya karşıyız, özel yaşama saygılıyız, dikta rejimine de karşıyız. İster Recep Tayyip Erdoğan olsun, ister bir başkası olsun. Biz kendi ülkemizde batı standartlarında birinci sınıf demokrasi istiyoruz. Her türlü düşünceye özgürlük istiyoruz. Üniversitelerin bir özgürlük alanı olmasını istiyoruz.

 

Bugün Ankara’da bir miting yapılacak. AKP hükümeti yapacak bu mitingi. Mitingin adı milli iradeye saygı mitingi. Şunu merak ediyorum. Halkın oylarıyla seçilmiş 8 milletvekilini hapiste tutan bir hükümet hangi milli iradeye saygı duyuyo? Milli iradeye saygı duyuyorsanız, halkın oylarıyla seçilmiş milletvekillerinin parlamentoya gelmesi lazım, orada görev yapması lazım. 8 milletvekili mahkum olan milletvekili değil. Tutuklu milletvekili bunlar.

 

Değerli basın mensupları, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz yüzümüzü batıya, çağdaş demokrasiye, özgürlüğe döndürmüş olan bir partiyiz. AB ile ilk sözleşmeyi imzalayan partiyiz. 1963 Ankara anlaşmasını imzalayan partiyiz. Daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük isteyen bir partiyiz. Batıda herhangi bir ülkede Amerika’da, Almanya’da, Fransa’da, Japonya’da, herhangi bir ülkede, çağdaş bir ülkede olması gereken bütün demokratik kuralların Türkiye’de de olmasını istiyoruz. Biz kendi ülkemizde özgür medya istiyoruz. Siyasi otoritenin emrinde bir medyayı kabul etmiyoruz. Medya patronunun Sayın Başbakana gidip hangi yazarı çalıştırmamı istiyorsanız denen bir ülkede demokrasinin olmadığına inanıyoruz. Sayın Başbakanın beğenmediği bir yazarın, köşe yazarının işine son verilen bir ülkede demokrasinin olmadığına inanıyoruz. Çünkü medya halkın gözü, kulağı ve sesidir. Eğer halkın gözü, kulağı ve sesi olmayıp da iktidarın sesi olacaksa onun adı medya değildir. Biz kendi ülkemizde yargının bağımsız ve tarafsız olmasını istiyoruz. Özel yetkili mahkemeler, eski sıkı yönetim mahkemeleri yani askeri mahkemeler. Bunların behemehal kaldırılmasını istiyoruz. Bu mahkemelerde görülen davaların yeniden normal mahkemelerde görülmesini istiyoruz.

 

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak askeri yönetim zamanında çıkan siyasal partiler yasasının değiştirilmesini istiyoruz. %10 seçim barajı gibi demokrasiye aykırı bir uygulamanın kaldırılmasını istiyoruz. Düşünce özgürlüğünün önündeki en büyük engel olan yine askeri rejim döneminde çıkarılan terörle mücadele yasasının değiştirilmesini istiyoruz. Hükümet yetkilileri batıya gidip gazeteciler hapiste sorusuna onlar terörist diye yanıt verebiliyor. Hiçbir köşe yazarı terörist değildir. Kitap yazan hiç kimse terörist değildir. Çağdaş demokrasilerde de terörist olarak algılanmaz, terörist olarak görülmez. Bizim ülkemizde çok sayıda gazeteci hapiste. Hangi görüşten, hangi siyasal görüşten olursa olsun hiçbir gazetecinin yazı yazdı diye hapse girmesini istemeyiz.

 

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’nin askeri dönemlerden kaynaklanan çok demokrasi ayıpları var. Bunlardan biriside faili meçhul cinayetler. Faili meçhul cinayetlerin aydınlığa kavuşturulması lazım. Faillerin yakalanıp adalete teslim edilmesi lazım. Belki haklı olarak şu soruyu soracaksınız. Sayın Genel Başkan çok güzel anlatıyorsun, anlatıyorsun da bunların gereğini parlamentoda yaptınız m? Rahatlıkla şunu söyleyebilirim. Bunların gereğini yaptık. Size anlattıklarımla ilgili olarak yasa değişikliği taleplerini Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin imzasıyla meclis başkanlığına verdik. %10 seçim barajının kaldırılmasıyla ilgili bir önerimiz TBMM’de AKP oylarıyla reddedildi. Altını çiziyorum AKP oylarıyla reddedildi. Diyarbakır cezaevinde askeri dönemde yüzlerce kişi işkenceden geçirildi. O cezaevinin müzeye döndürülmesi için, insan hakları müzesi olmasını sağlamak için yasa teklifi verdik. O yasa teklifimizde AKP oylarıyla reddedildi.

 

Bugün gezi parkında kararlar alacak eylem yapanlar. Kararları nasıl alırlarsa alsınlar saygılıyız. Nasıl alırlarsa alsınlar onlara her türlü desteği vereceğiz. Çünkü onlar daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi istiyorlar. Bizde aynı şeyi istiyoruz. Daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi. Gezi parkında eylem yapanlar belki en çok bizim partimizi Cumhuriyet Halk Partisini eleştiriyorlar. Biz buna da saygı gösteriyoruz. Bir siyasetçinin öncelikle eleştirilere kulak kabartması gerektiğinin bilincindeyiz, bunu biliyoruz. Ama biz onların daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi taleplerinin yanında olacağız.

 

Ben burada sözlerime son veriyorum değerli arkadaşlarım. “

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
POLİTİKA YEREL POLİTİKA GÜNCEL İZMİR EGE 3. SAYFA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SPOR YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ DÜNYA KÜLTÜR - SANAT GENEL MAGAZİN SEÇİM
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Ege Postası