İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Habertürk TV’de Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtladı. Akşener, özetle şunları söyledi:
HERHANGİ BİR MUTSUZ DURUM YOK: (Akşener’in Saadet Partisi önünde yapılan açıklama esnasında suratının asık olduğuna ilişkin yorumlar hakkında sorulan soruya): Samimi söylüyorum, o paltolu olarak, üzerimde palto varken Temel Bey'in yaptığı konuşma ve Kemal Bey'in yaptığı konuşma esnasındaki resme baktığınızda ben onu inceledim, tuhaf bir ışık gelmiş. Bu tarafım (yüzünün diğer tarafını göstererek) Dolayısıyla sonra paltomu çıkarmışım, iki ayrı fotoğraf var orada, hepimiz dizilmişiz, orada bir sorun yok ışıkta. Ben aslında şey değildim, herhangi bir mutsuz vesaire durum yok. İmza koymuşum ben. Öyle şey olur mu?
HİÇKİMSE BANA ZORLA BİR ŞEY YAPTIRAMAZ: Bu dünyada eşim dahil, oğlum hariç; hiç kimse zorla bir şey yaptıramaz. Bir gece evvel hiç uyumadım. Müzakere sebebiyle, insanlar geldi gitti evime. İki belediye başkanımız Mansur Bey ve Ekrem Bey. 02.15 gibi bizim evde oldular. İstanbul'dan çıkmış gelmiş Ekrem Bey. Sıfır uyku uyudum. Biraz hareketleriniz ağırlaşıyor uykusuzluktan. O masada bir müzakere oldu, uzlaşı ve mutabakat sağlandı. İki metnin altına, altı genel başkan imza attık. Bununla ilgili mutsuzluk söz konusu değil. İstemediğiniz, doğru bulmadığınız bir kararın altına niye imza atasınız? Arkadaşlar baksınlar, paltolu olanda yüzüme gelen ışık şöyle. Bir de deprem oldu, kahkaha atmaya çekiniyoruz. Yemek yiyecektik Temel Bey’e dedim ki ‘Ne olur beni affedin bacaklarım titriyor. Eve gideyim biraz dinleneyim.’
BEN MASADA OTURMAYA DEVAM ETTİM: Pazar gününün gecesinden bahsediyorum. Hiçbir şey gizli saklı değil esasında. Perşembe günkü müzakere masasında, müzakereye kapalı bir ortam oluştu. Siz bir fikir, teklif ortaya koyuyorsunuz. Ama diğer beş kişi, sadece tek bir konuda karar almış ve onun üzerinden geri gitmiyor. Siz de bunun tartışılmasını arzu ediyorsunuz. Herkes bana, ‘masadan kalktı’ diyor. Ama öyle değil, masa kalktı. Ben masada oturmaya devam ettim. Müzakere alanı tıkandığı zaman… Mesela Lozan görüşmelerinde elbette sertleşmeler, zıtlaşmalar zaman zaman şu hareket, (elini masaya vurma hareketi) olur. Lozan’daki müzakereye de baktığınız zaman herkes bir ortak nokta bulmak üzere...
BU ALANIN BİRBİRİYLE OLAN ÇATIŞMASINI O MASADA EN İYİ BİLEN BİRİYİM BEN: Şimdi biz altı kişi… Hepimiz bir değiliz ki… Her birimizin hayata bakışı, gördüğümüz problemlere çözüm anlayışımız, duruşumuz, beğenilerimiz, nefretlerimiz hepsi birbirimizden farklı. O masanın en büyük kıymeti; Türkiye’nin büyük bir siyasi ve sosyal alanını temsil etmeleri... Ben orada zaman zaman arkadaşlara espri yapıyordum; ailem sebebiyle bir ayağım burada, bir ayağım burada bir insanım. Babamın ailesi rahmetli Atatürk’ün, İnönü’nün dostu, arkadaşı; dolayısıyla hiç solcu bir aile olmadık, üzgünüm bizi izleyenler; bu sözü söylediğim için, hoplayacak olanlar vardır. Ama solcu bir aile olmadık hiç. Ama Atatürkçü, CHP’nin o kurucu iradesinin kenarında payı olan bir ailenin çocuğuyum ben. Ama annemin öz dayısı Menderes’in İstanbul İl Başkanı. Bu alanın birbiriyle olan çatışmasını o masada en iyi bilen biriyim ben.
BİR MASANIN ETRAFINDA, BU ÜLKEDEKİ BU UCUBE SİSTEMDEN KURTULMANIN YOLLARINI ARAMAK ÜZERE OTURUP BİRBİRİNİ ANLAMAYA GAYRET ETMESİ ÇOK KIYMETLİ: İlk defa kıymetini söylüyorum bu masanın. Bir masanın etrafından bu ülkedeki bu ucube sistemden kurtulmanın yollarını aramak üzere oturup birbirini anlamaya gayret etmesi çok kıymetli. Biz farklılıklarımıza saygı duymayı öğrendik, müştereklerimizde de birleştik. Her bir siyasetçinin sabitesi vardır. Sonuç itibariyle elbette birçok konuda ortaklaşabilmek için pek çok münakaşa, pek çok müzakere ondan sonra da bir araya geliş oluyor.
DÜN ERDOĞAN SEÇİM TARİHİNİ 14 MAYIS OLARAK İLAN EDECEĞİNİ İLAN ETTİ, BİZ DE ADAYIMIZI AÇIKLADIK: Kemal Bey ile buluşmadık. O günkü toplantıda başkanlık konuşmasını biraz öne almak konusunda katkım olduğunu düşünüyorum en azından yöntemi konuşalım diye. Aniden aday konuşulduğu takdirde önce farklılıklar ortaya çıkar. Biz hep bir şey dedik, Sayın Erdoğan ve arkadaşlarına; ‘Seçim tarihini açıkla adayımızı açıklayacağız…’ Ve öyle oldu. Dün Erdoğan, seçim tarihini 14 Mayıs olarak ilan edeceğini ilan etti. Biz de adayımızı açıkladık. Zamanında bir problem yoktur.
PERŞEMBEDEN PAZARTESİYE SÜREKLİ BİR TAŞ YAĞMURUNA TUTULDUYSAM DA ÖNEMİ YOK: (Siz Kemal Bey’in aday olacağını bilmiyor muydunuz?) Hayır, belli oluyordu Kemal Bey’in partisinden gelenler... Herkesin Cumhurbaşkanı adaylığına hem hakkı vardır hem isteği vardır. Ben 2018’de, bir ders çıkardım aday olmadığımı ilan ettim. (Pişman oldunuz mu?) Hayır hiç olmadım. Perşembeden pazartesiye sürekli bir taş yağmuruna tutulduysam da önemi yok. Türkiye’de yaşayan herkesin kendine bir şey yontuyor duygusunun olmamasını sağlamaya çalıştım. Ersan hocayı ben çok severim, teşekkür edeyim. En fazla taş atıldığı bir dönemde, kendimi şeytan taşlamasında hissettim, biliyor musunuz? O gün Ersan Hoca; benim için çok kıymetli o sözler... (Adaylık mı teklif edecektiniz?) Hayır ben fikirlerini almak üzere, o da biliyor onu. Herkesin ateş ettiği, taşladığı bir dönemde o çok kıymetli benim için.
İKİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANINI DA ONUN KOŞU PARTNERİ HALİNE GETİRDİ O MASA. 13’ÜNCÜ CUMHURBAŞKANI MİLLET İTTİFAKI’NIN ADAYI SAYIN KILIÇDAROĞLU OLACAK. BİRLİKTE KOŞACAKLAR: (Masadan sonraki açıklama neden o kadar sertti?) Evet, sertti. Sert olmalıydı. Ben ne düşünüyorsan o metni kendim yazdım. Sosyal bilimciyim. 28 yıldır aktif politika yapıyorum. Sert olarak algılanabilir, ama aslında net olmasına dikkat ettim. Aşırı netlikler sinir bozar. Oradan çıkan sonuç şu; ‘Biz beşimiz böyle düşünüyoruz, senin önerilerin herhangi bir takdire uygun değil’ gibi bir tutum alınırsa o zaman net olursunuz. Ben kişisel olarak hiçbir şeyin talibi değilim, Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda… Vazgeçmemiş olsaydım hani diyorlar ya top, gelirdi… Bugünkü sistemi oluşturabilmek için bir gayretim oldu. Şu anda Sayın Kılıçdaroğlu aday, Cumhurbaşkanı adayı… Biz elbette, liderler; o masayı oluşturan liderler başından beri destekleyeceğiz adayı ama, popülaritesi çok yüksek, milletin ‘hadi hadi’ dediği iki Büyükşehir Belediye Başkanını da onun koşu partneri haline getirdi o masa. 13’üncü Cumhurbaşkanı Millet İttifakı’nın adayı Sayın Kılıçdaroğlu olacak. Birlikte koşacaklar. Üçü birden önde elbette Sayın Kılıçdaroğlu’nu seçtirmek üzere.
BURADA HERHANGİ BİR MENFAAT SÖZ KONUSU DEĞİLDİ. BU UCUBE SİSTEMDEN KURTULMAMIZ LAZIM, BUNUN İÇİN DE KAZANACAK FORMÜLÜ BULMAMIZ LAZIM DİYE DÜŞÜNDÜM: (Masaya dönme ihtimaliniz, içinizde var mıydı?). Hayır. Kalbi açık bir insanım. Masada uzunca bir dönem geçtikten sonra aday işine doğru yavaş yavaş gittik biz. Ama alan sıkıştığı andan itibaren şunlar konuşulmaya başlandı; ‘Meral Akşener birinci başkan yardımcısı olmak istiyor, kazanacak aday onun için diyor.’ Bu külliyen yalan. Ben başta Sayın Kılıçdaroğlu olmak üzere diğer dört arkadaş da dahil olmak üzere bir kişiyle buna dair, tek bir kelime, nokta, harf konuşmuşsam… Bu arkadaşlar derlerse ki; ‘Meral Hanım bizimle bunu konuştu, istedi.’ Ben politikayı şuradan çıkışta bırakmaya hazırım. İki… Şu denildi; ‘Sayın Kılıçdaroğlu aday olduğu takdirde partisi az oy alıyor bunun için istemiyor.’ Eğer böyle bir şey olmuş olsa bu dünyanın en büyük salaklığıdır. Burada herhangi bir menfaat söz konusu değildi. Bu ucube sistemden kurtulmamız lazım, bunun için de kazanacak formülü bulmamız lazım diye düşündüm.
Hepimiz birer adım attık. İki belediye başkanını sordunuz. Ekrem bey beni aradı ‘Yola çıktım gelebilir miyim Mansur beyi de alacağım’ dedi. Hay hay. Bir tek şey sordum; ‘Kemal beyin bilgisi var mı’ dedim, ‘Var’ dediler. Sonra bir haber çıktı, beni değil iki belediye başkanını rencide eden bir haber… Sanki arkadan iş çeviriyorlarmış haline getiren. Kendileri talep etti kendileri iptal etti, o günden bahsediyorum. Gece bir soru sordum; ‘Siz bunu Kemal beyden izinli mi yapıyorsunuz’ ‘Evet’ dediler. Sonra dedim ki ne olur ne olmaz, ben size bir arkadaşımı göndereyim onun arabasıyla gelin, en azından görülmeyin. Burada özne ben miyim hayır. Halbuki benim duyurmam daha bana yarar mı partime artı katar mı, katar. O kadar taşın önünü keser mi keser. Ama benim amacım bu ülkenin feraha çıkması. Geldiler.
BU KAMPANYADA VE SONRASINDA TAŞIN ALTINA ELLERİNİ VE GÖVDELERİNİ KOYACAKLARININ DA İSPATI LAZIM VE ORADA UZLAŞTIK: Bu iki arkadaşımızın popülaritesi benden fazla başkasıyla mukayese etmiyorum. Bu arkadaşlarımızın mutlaka o süreçte aktif olmaları gerekiyor ama belediye başkanı görevi üzerinden yardım etmek başka bir şey ama bu kampanyada ve sonrasında taşın altına ellerini ve gövdelerini koyacaklarının da ispatı lazım ve orada uzlaştık. Üçümüz uzlaştık önce. Bu konuşurken ortaya çıkan bir şeydi.
Ondan sonra saat 09.30’du Kemal Bey beni aradı dediler ki, ‘İki arkadaşımız (belediye başkanları) sizi ziyaret edecekler bilginiz olsun.’ O arada 06.00’da yatmıştım bir de diyorsunuz ki ‘nasıl güleyim.’ Bunun üzerine ben de dedim ki ‘Dün iki belediye başkanımız sizin bilginiz dahilinde geldiler ve bir konuşma yaptık. Şurada şurada size iletilmek üzere bir yazı haline de döktüm. Bu bilgiler size geldi mi’ dedim. ‘Evet geldi, benim görüşlerimi size getirecekler’ dedi. 09.30’da onlar eve geldi tekrar yeni baştan el sıkıştık.
MASADAN KALKMA DİYE BİR KARAR YOK, ORADA ÖNERİMİZİN ARKASINDA DURMA KARARI ÇIKTI: Buna kimse inanamıyor. Sonra partiye gittim. İlk perşembe günü GİK’ten şu kişileri şu şekilde götür dendi bana, oyladık biz bunu. Masadan kalkma diye bir karar yok, orada önerimizin arkasında durma kararı çıktı. Tekrar gidip yetki almam gerekiyordu, 09.30’daki toplantı sonrası. Gittim genel merkeze. İki belediye başkanımız son durumu rahat rahat kamuoyuyla paylaşabilelim diye geldiler, ondan sonra da ben masaya katılacağımı Kürşad Zorlu beyefendi üzerinden.
TAYYİP BEY İLE BENİM KAPI ARKASINDAN GÖRÜŞMEME NE GEREK VAR? BEN O PARTİNİN BAŞLANGIÇTA KURUCUSUYUM, YÜRÜNECEK YOLUNU BEĞENMEDİĞİM İÇİN AYRILDIM: (Erdoğan ile anlaşıldığı, beşli çete ile görüşüldüğü iddialarının sorulması üzerine): Çok kirli hissettim kendimi. Dedim ki Meral değer mi? 56 doğumluyum, bu devletin imkanlarıyla okudum, bu milletin oylarıyla İçişleri Bakanı oldum, daha ötesi yok ki. Bu ülkede Tayyip Bey ile benim kapı arkasından görüşmeme ne gerek var? Ben o partinin başlangıçta kurucusuyum, kurucusuyum yürünecek yolunu beğenmediğim için ayrıldım, ben geri zekalı mıyım? Menfaatçi olsam niye ayrılayım? Eğer ben Tayyip Erdoğan’ın çevresinden veya başka bir şekilde bir Allah’ın kulundan birinin dediğini yapmak için 1 lira, 5 lira adını ne koyarsanız almışsam dünyanın en şerefsiz insanıyım. (Koray beyin konuştuğu doğru mu beşli çete iddiasında) Bilmiyorum, ben yeni duydum. Bu ispat edemeyen şerefsizdir dedi. Bugüne kadar Tayyip Bey benim görüşmek için hiçbir şey yapmadı. Benim de Tayyip beyle gizli saklı hiçbir görüşmem olmadı. Bugünün dijital dünyasında gizli bir şey kalabilir mi? Olsa söylerim, kimden korkacağım. Tayyip Bey’e de ayıp. Biz açık ve net biçimde kavgayı ikimiz yapıyoruz. Rize’de başıma neler geldi? 31 Mart’ta ne dedi; ‘Tutuklattıracağım seni’ dedi.
BİZ, 13’ÜNCÜ CUMHURBAŞKANIMIZI SEÇMİŞ GİBİ HİSSEDİYORUM ÇOK İYİ ÇALIŞACAĞIM: Bugün itibariyle kendimi çok iyi hissediyorum. Biz, 13’üncü Cumhurbaşkanımızı seçmiş gibi hissediyorum çok iyi çalışacağım. (Sizin Cumhurbaşkanlığı Baş Yardımcılığı gibi bir öneri geldi mi?) Hayır, gelmedi. Bu dedikodu ilk çıkmadı. Sayın Davutoğlu, Babacan, Karamollaoğlu, Uysal şahididir. Böyle bir konuşma yapmadık çünkü ben kendimle ilgili bir teklif gelse reddedeceğimi söyledim. Yol haritası metnin de hepimizin Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacağımız var. Biz her birimizin kendi partimizin milletvekili sayısını çok tutabilmek için ona çalışacağız. Milletvekili adayı olmayacağız. Bunun anlamı nedir? Bizim buna inandığımız anlamına gelir.
“LİDERLERİN BAŞKAN YARDIMCILIĞI, SAYIN FUAT OKTAY GİBİ DEĞİL DAHA BİR DANIŞMA KURULU GİBİ AYNI ZAMANDA: (5 genel başkan milletvekili adayı olmayacak) Evet. Sayın Mansur Yavaş ile Sayın Ekrem İmamoğlu’nun yaptığı iş o biraz daha bizden farklı. Yarın başkan yardımcılığını sonuçta Sayın Kılıçdaroğlu atayacak. Ama buradaki iddialı olduğumuzu ileri sürmenin yolu milletvekili adayı olmamak. (Meral Akşener’i Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak göreceğiz) Evet. Orada ben daha büyüğüm sen daha küçüksün denemez, çok ayıp bir şeydir. Liderlerin başkan yardımcılığı Sayın Fuat Oktay gibi değil daha bir danışma kurulu gibi aynı zamanda.
BEN MİLLETVEKİLİ ADAYI DEĞİLİM İNANIYORUM ELBETTE Kİ ALACAĞIZ: (Seçime beş kala bir olay çıkar mı?): Katiyen çıkmaz. Bu netlikte söyleyeyim. Ben bireysel bir kavga vermedim ki bu seçimi almamız lazım dedim. Alacağız diyorum. Ben milletvekili adayı değilim inanıyorum elbette ki alacağız.
(Kılıçdaroğlu’nun HDP ile görüşme ihtimaline ilişkin): Türkiye’de siyasi partilerin birbirleriyle olan ilişkilerine her bir siyasi parti saygı duymak zorundadır. Ekmeleddin İhsanoğlu hem MHP hem de CHP’nin adayıydı, çok çalıştım, görünür oldum, Sayın Erdoğan’ınkini tam hatırlamıyorum ama Selahattin Demirtaş da adaydı onun kampanyasına kendi kampanyasından yardım etti, sanıyorum iade mi ettiler ne oldu bilmiyorum. 2014’ün Türkiye’sinde MHP’nin adayı olan İhsanoğlu’na kimse bir şey demedi. Kırmızı çizgilerimiz normal bir vatandaşla aynı; insan olmaktan doğan her bir insanın hakkı, hukuku vardır burada bir problemimiz yok. Bu vatanın, ülkenin birliğine, bütünlüğüne saygı, anayasanın ilk dört maddesine saygı ve bunların neticesinde Türkiye’deki birlik beraberliğe yapılan vurguya saygı. Atatürk ile derdi olmayacak. HDP’nin de HDP yöneticilerinin de diğer siyasi partilerin de insanların da düşünmesi gereken o, 2014’te MHP’nin adayı Selahattin Demirtaş’ın kampanyasına para yardımı yapmışsa sembolik değer olarak yapmışsa ve buna da başta Sayın Bahçeli olmak üzere herkes saygı duymuşsa, sonra da İhsanoğlu MHP’den birinci sırada milletvekili adayı yapılmışsa burada bir şey var demektir.
TÜRKİYE’DE SİYASİ PARTİLER ÜZERİNDEN AYRIŞTIRMA YERİNE ETNİK AİDİYETLER ÜZERİNDEN AYRIŞTIRAN BİR DİL OLUŞTU: Sebebini söyleyeyim; Türkiye’de siyasi partiler üzerinden ayrıştırma yerine etnik aidiyetler üzerinden ayrıştıran bir dil oluştu. Bu dilin sahibi samimiyetle söylüyorum Türk milliyetçileri değil. 31 Mart 2019, bizim Güneydoğu’da belediye başkan adaylarımız ve meclis üyesi adaylarımız oldu, birden Yenişafak gazetesinde nüfus cüzdanlarının kimlik bilgileri dahi 29 adayımızın ismi yayınladı, PKK’lı diye yayınlandı, bir baktık ikisi hariç onlar Ahlatlıydı Türk, geri kalanların ortak özelliği Kürt olmaları çok enteresan. Kürt olup seçilen belediye başkanlarımızın üçünü de AKP bizden transfer etti Muş’ta. Hatta PKK’lı diye iddia edilen bir tanesi de Süleyman Soylu’nun genel başkan olduğu dönemde Demokrat Parti’nin belediye başkanı.
O masada HDP yok. Mithat Hoca’nın söylediğine göre kendileri de ikrar ediyor. Böyle bir sağ duyunun devam etmesi ve derinleşmesi gerekiyor ama bakanlık, şu, bu gibi alışveriş olması mümkün değil. Diyalog başka bir şeydir. (CHP, HDP ile görüşebilir ama HDP’nin taleplerini bizim olduğumuz masaya getiremez) Bizi ilgilendiren bir durum yok. Asla getiremez. Sonrasına da getiremez.
KILIÇDAROĞLU’NA “MERAL HANIM MERTTİR” SÖZLERİ NEDENİYLE TEŞEKKÜR: (Kemal Bey ayağa kalktı, Temel Bey ‘yeter’ dedi iddialarının sorulmasını üzerine): Hayır kimse ayağa kalkmadı. 5 arkadaşımız masaya 5 olarak devam edebilirlerdi orada da ben o vebali alamazdım. Onun için çok iyi oldu. (Kılıçdaroğlu’nun sizin hakkınızda bugün söylediklerini duydunuz mu) Duydum. Kemal beyin zihninde, güzel bir şey bu. Mert bulduğunu ifade etmiş. Kendisine teşekkür ederim. (Kampanya nasıl olacak?) Şu anda Sayın Erdoğan’dan Sayın Kılıçdaroğlu’nun ve onunla koşacak olan iki belediye başkanının işi daha kolay. Sayın Erdoğan seçim beyannamesi hazırlayacak, bizim ki hazır Cumhurbaşkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun hazır, bunu anlatacak. Bize şu anda sadece iletişim teknikleri üzerinden bir kampanya sistemi lazım.
BU 4 GÜN İÇİN DEPREM BÖLGESİNDEKİ BÜTÜN KARDEŞLERİMİZİN HAKKINDA KONUŞMANIN BİRAZ PERDELENMESİ SEBEBİYLE BÜTÜN KALBİMLE ÖZÜR DİLİYORUM: (Deprem bölgelerindeki oy meselesi…) Bu 4 gün için deprem bölgesindeki bütün kardeşlerimizin hakkında konuşmanın biraz perdelenmesi sebebiyle burada pay sahibi olduğu için bütün kalbimle özür diliyorum. 4 günde onlarla ilgili konuların perdelenmiş olması Türkiye'nin geleceği için önemliydi. Hem Millet İttifakı hem Cumhurbaşkanı adayımız hem bizler o konuda ciddi çalışacağız.
CUMARTESİNDEN İTİBAREN TEKRAR BAŞLIYORUM. SIRASIYLA DEPREM BÖLGESİNDE SON DURUM NEDİR DİYE BAKACAĞIM: Mesela Ekrem Başkanın İstanbul'da depremde çalıştayı var. O Hatay'dan, Mansur Başkan Kahramanmaraş'tan sorumlu. Ben her gün bir ilimize gittim. 72 saat sonra gittim. Kocaeli'nden bilgim vardı. Acı şeyler yaşanıyor. Eski İçişleri Bakanıyım. DYP milletvekiliydim. Akrabalarımdan birisi enkazın altındaydı. Onu bildiğim için 72 saat sonra gittim, her gün gittim. Cumartesinden itibaren tekrar başlıyorum. Sırasıyla deprem bölgesinde son durum nedir diye bakacağım.
DEPREM MESELESİNDE İNANILMAZ AFET OLDU, SAYIN ERDOĞAN VE İKTİDAR ELİYLE AFETE DÖNÜŞTÜ: Bir kere deprem meselesinde inanılmaz afet oldu, sayın Erdoğan ve iktidar eliyle afete dönüştü. Sayın Erdoğan bunu kader planı diye söyledi. Dolayısıyla kader planına amenna amma kaderin içinde en önemli konu tedbirdir, hazırlıktır. Siz Kocaeli depreminden sonra Kasım'da olan Bolu depreminden sonra 21 yıldır hiçbir şey yapmamışsanız tedbirsizliktir, kader planı diye tarifleyemezsiniz. Kader planı diye tarifliyorsanız sayın Erdoğan'ın zırhlı araç kullanmadan, korumalarla gezmeden yapması gerekir. Korunmasında bir sorunumuz yok. Böyle ise o zaman bu tedbiri kendine uyguluyorsun vatandaşa niye uygulamıyorsunuz.
AFAD DARMADUMAN OLMUŞ: AFAD kavramsal olarak çok iyi kurum. Ama darmaduman olmuş. Kurulmuş bir şey yok. Şimdi İçişleri'ne bağlanmış. Karman çorman bir durum. Bu kurumlarda yönetici ve uzman sayısı azdır. Bakanlığım döneminde sivil savunmanın Türkiye genelinde 6-7 bin personeli ve 35 eğitilmiş kişi vardı.
ŞEHİRCİLİK VE AFET BAKANLIĞI YAPTIK BİZ. İMAR AFFI'NI KALDIRIYORUZ: Şimdi bunu lağvetmişsiniz, AFAD'ı kurmuşsunuz, altına eğitilme alanını koymamışsınız. AFAD'ın sahadaki yöneticilerine söyleyecek sözüm yok, çaresiz. 10 kişi ne yapabilir? 10 kişinin her birinin 15 civarında eğittiği ona bağlı sivil olmalıydı. Bütün kurumlar gitmiş, deprem felakete dönmüş. Biz bunun içinden çıkacağız inşallah. Şehircilik ve Afet Bakanlığı yaptık biz. İmar Affı'nı kaldırıyoruz. Daha bunları deprem olmadan evvel hazırladık.
DİYELİM Kİ KAHRAMANMARAŞ'TAN ANKARA'YA GELDİLER, KAHRAMANMARAŞ İÇİN OY KULLANACAKLAR. AYNI YURT DIŞINDAKİ VATANDAŞLARIMIZ GİBİ: (Seçim güvenliği): An itibariyle 4 gün öncesi başlamıştı. Sonra başka odaklaşmamız söz konusu oldu. Yarın itibariyle parmak boyası demeye başlayacağız. Deprem bölgesinde oy kullanmak başka bir de oradan batıya tahliye olanların oy kullanması. Sayın Şenol Sunat arkadaşımız, diğer partilerle de irtibatını sürdürüyor. Sayın İsmail Tatlıoğlu, Müsavat Dervişoğlu, Erhan Usta ile CHP'ye gittiler. Bir kanun teklifi ve anayasada değişiklikle, oy birliği ile hızlıca düzenleme yapmayı söylediler. Bunu düzeltmek için teklif yaptık, CHP ve AKP’ye ilettik. Keşke oy birliği ile geçirsek. Batıya gelmiş insanların oy kullanması hem de orada kalanlar. Formülümüz şu; diyelim ki Kahramanmaraş'ta Ankara'ya geldiler, Kahramanmaraş için oy kullanacaklar. Aynı yurt dışındaki vatandaşlarımız gibi.
ERDOĞAN’IN ADAYLIĞI KONUSU HAKKINDA “ALTILI MASA’DA KONUŞMADIK” YANITINI VERDİ: (Erdoğan’ın adaylığı tartışmaları): Altılı Masa’da bunu konuşmadık. Bireysel olarak söyleyeyim, etseniz nedir, etmeseniz nedir diye sonuç çıkıyor. YSK’sı var. Asıl mesele şu; meşhur anayasayı, Türk tipi Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi değişikliğini hazırlayanı derhal yanından uzaklaştırsın. İnsan geçici bir madde koyardı. İtibar açısından çok pis tartışma olacaktı. O anayasa madde geçecekti. Bu yalapşalap yapılan bir iş. O madde konulsa tartışmayacaktık. Niye koymadınız? Bakın liyakat, ciddiyet, bilgi yok. Sayın Erdoğan şu anda şahsı üzerinden yapılacak her bir tartışmayı ona bu eksikliği ortaya koyan liyakatsiz adamlarla ilgisini kesmeli. Ben üçüncü kez aday olduğunu düşünüyorum, olmaması gerektiğini düşünüyorum. Siyasi olarak bunu söylüyorum. Bütün bunların özü liyakatsizlik, bilgisizlik, eksikliktir. Yazık Türkiye'ye.
BİZİM PARTİMİZ SEÇİLİR SEÇİLMEZ İSTİFA ETMESİ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORDU. AMA O MASADA ARTILAR, EKSİLER KONUŞULDU. BEN İKNA EDİLDİM: (Kemal Bey Cumhurbaşkanı seçilirse CHP Genel Başkanlığı makamını bırakacak mı): Bizim partimiz, seçilir seçilmez istifa etmesi gerektiğini düşünüyordu. Ama o masada artılar, eksiler konuşuldu. Ben ikna edildim. Kötü niyetle söylemiyorum. Gerekçeler sunuldu. Bir süre, hiç değilse yerel seçimlere kadar, genel başkan seçilecek vs. iç hareketlilik olmaması açısından. Yerel seçimlere kadar partisinin başında kalmasına dair konsensüs var.
ÇOK ERKEN BİR ŞEKİLDE PARLAMENTER SİSTEME GEÇİŞ, UZATMADAN: Yerel seçimler 9 ay sonra oluyor. Benim ve partimin öngörüsü hemen olması gerekendi. Mesela benim ve partimin görüşü, Meclis'i aldığımız takdirde, inşallah alacağız, çok erken bir şekilde parlamenter sisteme geçiş, orada uzatmadan. Kimisi 5 ene olsun diyor sahada. Yazılan çizilenleri söylüyorum. Öyle 3-4 yıl kesinlikle olmaz. Çok kötü şeyler yapıldı, aynı hızla temizlememiz lazım. Aynı kötülüklere sebep olabilirsiniz. Onun için yargı. Onun için liyakat.
Hukuk dışı olan her şey gider. Seçim olur iktidar değişir, üst düzey bürokratların tümü siyasiydi, liyakat usulü olsa dahi. Çok enteresan kendileri istifalarını getirirlerdi bakanlara doğrusu budur. Şimdi sarayda bürokratik sistem var. Onlar zaten kendiliğinden gideceklerine dair, sistemden düştüğüne dair bilgim var. Liyakat, şeffaflık, ciddiyet esas mesele. Bilgi, bilgi, bilgi, asıl mevzu bu.
SEÇİMİ KAZANMA İHTİMALİMİNE İLİŞİKN “YÜZDE 100” YANITINI VERDİ: (Seçimi kazanma ihtimalini ne kadar görüyorsunuz?) Yüzde 100 görüyorum, yüzde 100. Bugün çok yüksek. Barometremiz şu anda perşembe günün sonrasında özellikle cuma günkü konuşmamdan sonra atılan taşların yönü vardı. Bugün itibariyle atılan taşların yönü kendini rahat hissedenlerden geliyor. Bir tereddüdümüz olsa milletvekili adayı olurum, kazanırız, kazanamayız parti olarak söylüyorum. Çok iyi oy alacağımıza inanıyorum. 3 yıldır sahadayım. Dükkan dükkan gezdim. İlk girdiğim dükkanda yüz ifadesiyle, o dükkandaki aynı insanın yüz ifadesi ve söylemler arasındaki farkı biliyorum. Şu anda iddia ediyorum sahayı benim kadar bilen siyasetçi yok.
En ciddiye aldığım konu bu. Bir programınızda söylemiştim. Eskiden devlet vardı, bürokrasinin bilgisi vardı. 40 yaşındayım, üniversite hocasıyım. İçişleri Bakanlığı'na gittim. Kocaeli Üniversitesi'nde hocalık yaparken, Kocaeli Emniyeti'nin meslek içi eğitiminde görev alan birisiyim. Hocam rahmetli Nurettin Tarakçıoğlu'ydu. Aynı zamanda Milli Güvenlik Akademisi'nde ders verirdi. Bir gün bana dediler ki, sayın Bakanım MİT, Jandarma, Dışişleri, Emniyet'ten bir grup sizi bilgilendirmeye gelecek. Söylenen şey şu: dünyanın her yanında hareketlilik var. Fakir ve sorunlu ülkelerden zengin ülkelere göç var. Afrika, Asya, Ortadoğu. Dolayısıyla Türkiye geçiş yeri. Avrupa ülkeleri, Batı dünyası Türkiye'yi bu hareketlilik esnasında hendek haline getirmek istiyorlar. 'Buna müsaade etmeyin' dendi. 1997 yılında dendi bu. Çok sevdiğim arkadaşım Salih Demirtaş, göçü inceleyendi. Ne kadar kitap varsa getirdi, okudum. Biz bir hendek olduk, bu AB'nin işine geliyor. Suriye, Irak girdi, Afganistan gidi, Asya'da iç savaş, iklim girdi, fakirliğin dibine vurulmuş dünya girdi. Şimdi buradan geçiş hızlandı. Avrupa buraya yapıştırmak istiyor. Burada taviz verilmesi mümkün değildir.
BABACAN İLK 4 MADDEYİ KASTETMEDİĞİNİ SÖYLEDİ: Sayın Babacan ilk 4 maddeyi kastetmediğini söylemekle birlikte, diyelim ki öyle niyeti var, o zaman Sayın Babacan'ın tek başına iktidar olması gerekiyor. Onun için böyle bir durum yok. Sayın Babacan bunu söylemiştir, söylememiştir. Önemli olan biz kazandıktan sonra Sayın Babacan'ın yaptığı işte bu görüşlerin hayata geçirmesi mümkün değil çünkü buraya imza atıldı. Ayrıca öyle olmadığını biliyorum, masada da söyledi. Sayın Erdoğan, bugün bir gasp üzerinden, olmayan hakkın gaspı üzerinden tartışılacak. Bu yurt dışında da geçerli tartışma. Bu eksikliği gündeme getiren arkadaşlarını sorgulasın diyorum. (Seçimlerin ertelenme ihtimalinin sorulmasının üzerine): Hayır, kesinlikle olmaz. Onlar denendi, İstanbul’da denendi. Devlet dediğimiz mesele ciddiyet meselesidir. Mesela x kurumunun başındaki bir arkadaşımız Sayın Kılıçdaroğlu seçildi ve aradı kamuoyuna duyulacak şekilde ‘Sayın Cumhurbaşkanım hayırlı uğurlu olsun’ dedi ne olur ki? İyi olacağına eminim.”