HALİDE DEMİR POLATLI/ HABER MERKEZİ-TMMOB’a bağlı Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Halil İbrahim Arslan, İzmir’in yoğun yapılaşma baskısı altında olduğunu belirterek, planlı ve programlı olunmadığı sürece İzmirlilerin yakın süreçte kenti terk edeceği uyarısında bulundu.
BÖYLE GİDERSE ON YIL SONRA İZMİR’İ TERK EDİP…
Mimarlar Odası Başkanı Halil İbrahim Alpaslan, “Cumhurbaşkanı bizzat kendisi ‘kentlere ihanet edildiğini’ söylüyor. Bursa ve İstanbul’daki gibi bir yapılaşma istiyor musunuz desek şimdi, hayır derler. Ne yazık ki bu yaftayla uyarılarımız hep göz ardı edildi. Peki ne oldu bu on yıld? Kentler mahvoldu. İstanbul ya da Bursa ve Ankara gibi kentler mahvoldu. Sıra İzmir’e geldi. Yine uyarıyoruz. Yine dinleyen yok. Böyle giderse on yıl sonra İzmir’i terk edip başka yerlerde yaşamanın yollarını arayacağız” dedi.
ALPASLAN YENİDEN ADAYLIĞINI AÇIKLADI
Hafta sonu gerçekleşmesi beklenen Mimarlar Odası İzmir Şube Genel Kurulu’nda Çağdaş Demokrat Mimarlar, Toplumcu Demokrat Mimarlar ve Gelecek Grubu altında üç grup başkanlık için yarışacak.
MADDİ ÇIKARDAN BAĞIMSIZ ÇALIŞACAK EN ÖNEMLİ AKTÖR MİMARLAR ODASIDIR
Manisa, Aydın ve Uşak illerindeki mimarların da üye olduğu, yaklaşık 5 bin 200 üyesi bulunan odanın başkanlığına yeniden aday olan Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Halil İbrahim Alpaslan,
“İzmir’de mimarlığın daha iyi şartlarda yapılması için çalışacak kadrolara ihtiyacı var. Her türlü maddi çıkardan bağımsız-mimarlık için çalışacak en önemli aktör mimarlar odasıdır. Odanın bu görevini layıkıyla yerine getirebilmesi için bu yönde düşünen yöneticilere ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bunun da kamusal ve mesleki sorumluluk olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle tekrar adayız. Mimarlar odasının işlevini bağımsız ve layıkıyla yerine getirmesi için bu sorumluluk bilincindeki yöneticilerin burada olması gerektiğini düşünüyoruz. Bunun için tekrar adayız. Açıkladığımız listede de görüleceği gibi genç ve dinamik bir kadromuz olacak. Bu mesleki ve etik ilkeler doğrultusunda mesleğimizi yüceltmek için adayız. Örgütlerin büyük yara aldığı bu dönemde genel kurulumuzun demokrasi şöleni havasında geçmesini temenni ediyoruz. Tüm üyelerimize genel kurulumuza ve seçimlere davet ediyoruz” çağrısında bulundu.
BU ŞEKİLDE GİDERSE İZMİR TRAFİĞİ İSTANBUL’U ARATMAYACAK
Kent gündemi ve sorunlara dair sorularımızı yönelttiğimiz Oda Başkanı Alpaslan, çarpık yapılaşmanın trafik sıkışıklığı sorunu da doğurduğunu belirtti:
“Çarpık yapılaşmanın bir diğer yansıması da yansıması altyapı ile birlikte trafik. Şu an İzmir’de ciddi bir trafik sıkışıklığı yaşıyoruz. Beş yıl önce olmadığı kadar. Bu şekilde giderse İzmir trafiği İstanbul’u aratmayacak.”
İSTEMEZÜKÇÜ DEĞİL İSTERÜKÇÜLERİZ
AK Partili yetkililerin de zaman zaman ‘Bunlar istemezükçü’ diye nitelendirdiği Oda Başkanı İbrahim Arslan, istemezükçü olmadıklarını,
“İstemezükçü değil aslında isterükçüleriz. İktidar on yıl önce biz çarpık yapılaşmaya karşı uyarırken bizi böyle nitelendiriyordu, şimdi iktidar da istemezükçü” şeklinde açıkladı.
BİZ HER TÜRLÜ İŞBİRLİĞİNE AÇIĞIZ. HİÇBİR KURUMLA KÜS DEĞİLİZ
Kamu kurumu niteliğinde olmaları nedeniyle görevlerini ve uyarılarını yapmayı sürdüreceklerini ve işbirliğine açık olduklarını ifade eden oda başkanı Alpaslan,
“Ki biz her türlü işbirliğine açığız. Belediyenin bu dönem bize karşı çok açık olduğunu düşünmüyoruz ne yazık ki. Neden böyle bir strateji izlediklerini bilmiyoruz. Hiçbir kurumla küs değiliz. Sonuna kadar iletişim yolunu kullanma amacında olan bir oluşumuz” dedi.
MAALESEF DİKKATE ALINDIĞIMIZI DÜŞÜNMÜYORUZ ANCAK…
İstanbul’un tıkanması nedeniyle inşaat sektörünün ve sermaye gruplarının gözünü İzmir’e diktiğini savunan Alpaslan, uyarılarının yerel yönetimler ve ilgili Bakanlıklar tarafından ciddiye alınmadığından yakındı:
“Bir gün Bornova’dan bir gün Karşıyaka’dan yüksek yapılar yükseliyor. Parsel bazında ayrıcalıklar tanınarak yüksek yapıların önü açılabiliyor. Bu da sonuçta silüete, altyapıya, mikro klimaya negatif etkilerle dönecek önlem alınmazsa. En somut örneği İstanbul. İstanbul ciddi göç verir duruma geldi. Sorunlu kentleşme nedeniyle. Yerel yönetimleri ve ilgili çevre ve şehircilik il müdürlüğünü bu konularda dikkatli olmaları konusunda uyarıyor. İmar planı değişikliklerine itirazlarımızı raporlar eşliğinde sunuyor, kente dezavantajları olacağını anımsatmaya çalışıyoruz. Dikkate alındığımızı düşünmüyoruz. Böyle olunca da zaman zaman yargıya başvuruyoruz kamunun çıkarını gözetmek adına” açıklamasını yaptı.
İSTANBUL TIKANDI, İNŞAAT SEKTÖRÜ GÖZÜNÜ İZMİR’E DİKTİ VE…
“İzmir’de yoğun yapılaşma baskısı açıkça hissedilen bir durum. İstanbul’da tıkanan inşaat sektörünün gözünü diktiği kentlerin başında İzmir’de geliyor. Konut bloklarının reklamlarını artık görüyoruz. Beş on yıl önce İstanbul’da yaşananların aynısını İzmir yaşıyor. Kentlere ihanet ettik söylemi İzmir için de yavaş yavaş söylenebilir. Yoğun yapılaşma baskısı sonucunda aslında çok da uygun olmayan alanlarda yüksek yapılaşmanın önü açıldı. Bazen belediyenin bazen bakanlık eliyle yoğun yapılaşma iyi bir şekilde yönetilemiyor. Bunun somut örneği olarak; kent silüeti çok kötü etkileniyor. İzmir zengin bir mimari kültürle yoğrulmuş, 8 bin yıllık geçmişi olan bir kent. Ancak son beş on yılda bu siluetin değişmeye başladığını görüyoruz” diyen Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Halil İbrahim Alpaslan,
“Elbette kentler yaşayan organizmalardır. Ancak planlı programlı ve denetlenebilir bir sürecin izlenmesi gerekiyor. İzmir’de bunun gelişigüzel yapıldığını görmekteyiz. Kentin mikro kliması da olumsuz etkilenecek. Bu bilim insanları tarafından sıklıkla ifade ediliyor. Ne yazık ki sorgulama yapılmadan bu yapılara izin veriliyor. Avrupa’da kısıtlı bölgelerde ve alanlarda izin veriliyor. Altyapısı geliştirilmiş ve çevresel analizleri yapılmış bölgelerde, dikkatli bir şekilde yüksek yapılara izin veriliyor. Kentin geleneksel ve tarihi dokularla oluşmuş alanlarda yüksek yapı görmek mümkün değil” diye konuştu.
İZMİR-İSTANBUL OTOYOLU İSTANBUL’DA SIKIŞAN SERMAYENİN İZMİR’E AKIŞINI HIZLANDIRACAK VE…
Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Halil İbrahim Alpaslan, İzmir-İstanbul otoyolunun da ‘görünür anlamda bir ihtiyaç olmadığı halde’ İstanbul sermayesinin İzmir’e akışını hızlandırmak için yapıldığını savunarak,
“İstanbul’da sıkışan sermayenin İzmir’e soyut ve somut anlamda akışını hızlandıracak İzmir-İstanbul otoyolu. İzmir ve İstanbul arasında ciddi ulaşım sıkıntısı yok aslında. Görünür anlamda otoyola ihtiyaç yok aslında. Ama sermayenin akışını hızlandırmak için İstanbullulara yeni gelişme alanı sağlamak için İzmir erişebilir kılınmaya çalışılıyor. Bu yatırımları, otoyolları, tüp geçit ve çılgın projelere aktarılan kaynakları altyapı ve kentsel donatılara ayrılması çok daha mantıklı” değerlendirmesini yaptı.
O YAPININ YÜKSEKLİĞİ KADİFEKALE’NİN YÜKSEKLİĞİNİ GEÇİYOR
Basmane Çukuru olarak bilinen alanda yargının yürütmeyi durdurma kararı verdiğini anımsatan oda başkanı Halil İbrahim Alpaslan, yapının ‘kentsel dokuya zarar vermeyecek şekilde yeniden planlanması gerektiğini’ vurguladı:
“Basmane Çukuru’nu en son yargı durdurdu. Belediye yeniden plan yaptı. Oranın aslında bir kamu arazisi olduğunu biliyoruz. Özelleştirilip satılmış ne yazık ki imar ayrıcalıkları verilerek. Uzun yıllar ciddi ve hukuki sorunlar yaşanan süreç başlatılmış. Gelinen noktada da biz kentin o bölgesinde yüksek bir yapının olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Altyapı ve silüet açısından. O yapının yüksekliği Kadifekale’nin yüksekliğini geçiyor. İzmir’in Akropol’ü olan Kadifekale’nin daha yükseğine çıkacak bir gökdelen kabul edilemez. Binanın kendisine değil yani orada gökdelene karşıyız.”
BÜYÜKŞEHİR ADININ BİR HOLDİNGİN ADIYLA BU KADAR YAKIN ANILMASI…
Oda başkanı Alpaslan, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin adının hizmet binasının da yer alacağı alandaki söz konusu yüksek yapıyla anılmasının da doğru olmadığını savundu:
“Aziz Bey konuya rakamlar üzerinde bakıyor. Yüzde 30’lara çıkardık. İBŞB’nin bir holdingin yaptığı yüksek yapıda bulunmasının doğru olmadığını düşünüyoruz. Yapının kendisi orada doğru değil zaten. İBŞB’nin bir holdingin adıyla bu kadar yakın anılması doğru değil. o yapının oradaki kentsel dokuya zarar verilmeyecek şekilde tekrar planlanması gerektiğini düşünüyoruz. Belediye payının kamusal işlevlerle kullanılmasının daha doğru olduğunu düşünüyoruz. Tabi ki kullanılmalı ama belediye hizmet binası olarak kullanılması doğru değil.”
BÜYÜKŞEHİR KÜLTÜRPARK’TA DA KATILIMCI BİR YÖNTEM İZLEMEDİ VE…
Doğal ve tarihi SİT alanı olan Kültürpark alanı hakkında da değerlendirmelerde bulunan Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Halil İbrahim Alpaslan, büyükşehiri defalarca uyarmalarına karşın kendilerinin görüşü alınmadan yapılan planlamanın da bilimsel olmadığını ancak hala plan revizyonu yapılmadığını, büyükşehir belediyesi yöneticilerinden daha katılımcı bir yöntem izlemelerini beklediklerini dile getirdi:
“Kültürpark gündemini yaşadık. Orada da belediye ile işbirliğini ne yazık ki sağlayamadık. En değerli alanlardan birsi. Hem doğal hem tarihi SİT alanı. Dikkatle korunması gereken, müdahale yapılacaksa hassas ve kamuoyuna açık süreçlerle geliştirilen müdahalelerle şekillenmesi gereken bir alan. Belediye ne yazık ki şeffaf olmayan bir şekilde proje oluşturdu. Koruma kuruluna sunduktan sonra kamuoyuna haber verdi. Meslek örgütlerinin ve kamuoyunun proje yapıp bitirilip sunduktan sonra haber verildi. Katılımcı bir süreç değil bu. Biz de projeyi değerlendirdik. Dedikodu şeklinde duyduk proje yapıldığına dair. Belediyeye gidip bir proje varsa açıklar mısınız dedik. Onlar bittikten sonra açıklama yöntemini seçtiler. TMMOB’un ilgili odaları olarak projeyi değerlendiren raporlar hazırladık. Ancak ne yazık ki belediye hala herhangi proje revizyonu yapmadı. Ya da biz bilmiyoruz. Bilgi akışında sorun var. İlk ağızdan değil genellikle basın yoluyla duyuyoruz ne yaptıklarına dair.”
KÜLTÜRPARK TARİHİNE VE KARAKTERİNE UYGUN BİR ŞEKİLDE KENT YAŞAMINA KATILMALI
Oda Başkanı Alpaslan, Kültürpark’ta öncelikli olarak koruma amaçlı imar planının yapılması şeklindeki uyarılarının dikkate alınmadığını anlatarak, süreçte yaşananları şu şekilde aktardı:
“Koruma amaçlı imar planı yapılır bir SİT alanında öncelikle. Ardından buna uygun proje geliştirilir. Biz belediyeyi bu yöntemi takip etmesi konusunda da uyardık. Ancak ne yazık k bu yöntemi tercih etmedi belediye. Sonuçta Koruma Kurulu bakanlığın da görüşünü sorarak bizim öngördüğümüzü vurguladı. En çok üzüldüğümüz şey kent para ve zaman kaybediyor. Çok ciddi rakamlarla maketler yapıldı, projeler yapıldı. Kültürpark’ın mutlaka bir iyileştirmeye ihtiyacı var. Böyle kalsın demiyoruz Kültürpark. Karakterine ve tarihine uygun bir şekilde, zenginleştirilerek kent yaşamına katılsın istiyoruz.”
Kente dair sorumluluklarını yerine getirmelerine karşın zaman zaman iktidar ve yerel yöneticilerle karşı karşıya gelmek zorunda kaldıklarını ancak bu durumun doğrulardan yana olmalarına engel oluşturmayacağını belirten Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Halil İbrahim Alpaslan, son olarak İzmir Ticaret Odası (İTO) Başkanı Ekrem Demirtaş ile Kordon’daki yeni ticaret odası binası ve Balçova’daki tıp fakültesi inşaatlarındaki sıkıntı nedeniyle karşı karşıya geldiklerini dile getirdi.
İTO BİNASINDA YÜKSEKLİĞİN 24.80 OLARAK BIRAKILMASI GEREKİYORDU AMA…
“Bu dönem İzmir Ticaret Odası ile de ne yazık ki karşı karşıya geldiğimiz konular oldu. En çok göze batanı Kordon’daki yeni ticaret odası binası. Kordon’un mevcut siluetini aşan yükseklikteki binası. O binayı yapmak için iki nitelikli bina yıkıldı. Üst düzey mimari niteliğe sahip binalardı. İkincisi bu binanın Kordon siluetinin üstüne çıkmasını kentsel bir sorun olarak görmekteyiz” diyen Alpaslan, süreçte sorumluluğun büyükşehir belediyesinde olduğunu kaydetti:
“Bu daha çok belediyenin yol açtığı bir durum. Biz Konak Belediyesi’ne buradaki yükseklik sınırının kat sayısı üzerinden değil metre olarak verilmesi teklifini verdik. Belediye kabul etti ama büyükşehir bunu reddetti. Yüksekliğin 24 metre 80 santim olarak sınırlandırılması gerekiyor oysa. Onlar kat sayısı olarak bıraktı. (8 kat) Yeni yönetmeliğin getirdiği boşluktan yararlandı İTO. Bu mücadele esnasında raporlar hazırlayıp belediyeye sunduk, açıklamalar yaptık. Bu çabalarımız esnasında İTO Mimarlar Odası Yönetim Kurulu aleyhine binalarının itibarını zedelediğimiz için gerekçesiyle dava açtı. Çok komik. Biz binaya kötü demedik. Odaya da kızmadık. Onlara hakkı veren büyükşehir belediyesi.
TIP FAKÜLTESİ İNŞAATINI DURDURDUK ÇÜNKÜ..
İTO Başkanı Ekrem Demirtaş ile Balçova’da bulunan İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin karşısında yapılacak tıp fakültesi inşaatı nedeniyle de sıkıntı yaşadıklarını belirten Oda Başkanı Alpaslan, süreci şöyle anlattı:
“İEÜ karşısındaki Balçova Teleferik eteğinde ciddi hafriyat yaparak tıp fakültesi inşaatına girişti İTO. Biz dava açarak oradaki inşaatın yanlış olduğunu savunduk. İnşaat durduruldu. Üçüncü konu da Hacılarkırı’ndaki Askeri Alanın imara açılması konusu. Ekrem Demirtaş, Bakanlıkta planını yaptırarak, orayı ticaret merkezi olarak imara açtı. Dava açarak durdurduk, Kasım ayında. Tüm bunlar dolayısıyla İTO Başkanıyla aramız açıldı. Bütün bunlar bizim kamu yararını özeterek müdahil olduğumuz alanlar. Dolayısıyla herhalde böyle bir görüş ayrılığı dolayısıyla da bu seçimde karşımıza çıkacak gruplardan biri olacaklar.”
FAALİYETLERİMİZ OHAL NEDENİYLE KISITLANIYOR
OHAL nedeniyle örgütsel faaliyetlerinin ve açıklamalarının engellendiğini kaydeden Başkan Alpaslan
“İki yıl önce büyük ölçekten bakacak olursak zordur. Ülke açısından. Siyasi eylemler darbe girişimi. Bu olaylar demokrasimizi etkiledi. Darbe sonrası gelen OHAL yönetimi ve kısıtlamaları her alana yansıdı. Mimarlık camiasına da doğrudan etkileri oldu. Örgütsel faaliyetlerimiz kısıtlandı. Birtakım eylem ve etkinlikler yapmamız ve sesimizi duyurmamız güçleşti. Eskiden hızlı basın açıklamaları yapıyorduk. Gündeme dair görüşlerimizi izin almaksızın açıklayabiliyorduk. Bu dönemde açıkçası bu izinler zor alınıyor, ya da hiç alınamıyor. TMMOB OHAL yönetiminin dezavantajlarına yönelik bir eylem yapacaktı en son. Buna valilik izin vermedi” diye konuştu.
MESLEK ÖRGÜTLERİMİZİN SİYASİ VE ÇIKAR ODAKLARININ TEHDİDİ ALTINDA OLDUĞUNU ÖNGÖRÜYORUZ
Meslek örgütlerinin siyasi ve çıkar odakları tarafından ele geçirilme riski içinde olduğunu belirten Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Halil İbrahim Alpaslan,
“Bu dönem meslek örgütlerimizi hem siyasi hem çıkar odakları tarafından ciddi bir tehdit altında olduğunu öngörüyoruz. Bunun en önemli nedeni; toplumda yapılan yanlış işlere, hangi kurum veya kişi olursa olsun, yüksek sesle itiraz edebilen nadir kurumlardan birisiyiz. Farklı niyet ve amaçları olan çok sayıda grup, oluşum ya da kişinin hedefi haline gelmemizden daha doğal bir şey yok. Ancak biz de tüm dinamiklerimizle odamıza, ilkelerimize sahip çıkıp savunmak için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bu yoldaki en büyük desteğimiz de üyelerimizin çoğunluğunun yanımızda olduğunu bilmemiz ve mesleğimize olan inancımız” ifadelerini kullandı.