CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın AK Parti Grup Toplantısı'ndaki "CHP heyeti Amerika'ya gitti, büyükelçimiz ile görüşmedi" yönündeki açıklamalarına tepki gösterdi. Özel, “Büyükelçi de fotoğraf paylaşmamışlar. Ama görüşme var. Devletin kaydında var. Siz nasıl devlet yönetiyorsunuz. Çıkıp bunu söyleyeceksin. Bir telefon açıp... Ülkenin ana muhalefet lideri gidecek 35 dakika büyükelçi ile görüşecek, bundan Dışişleri Bakanlığı'nın Cumhurbaşkanının haberi yok" dedi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in dün TBMM Genel Kurulu'ndaki Bartın’daki maden faciasına ilişkin bilgilendirmesi ile ilgili “18.15'te yaşandı olay. Bütün ajanslar böyle geçti. Sen de oradaydın, hepiniz bu bilgiyi verdiniz. Sonra bir şey ortaya çıktı. ‘Son ölçüm 18.09.’ Dün facia oluş saatini 18.10'a çekiyor. Neden? Çünkü ağır bir kusur var ya herkesin konuştuğu, 1.50'yi geçtiğiniz metan oranı alarma basacaklar, madeni boşaltacaklar. Ölçümle kaza arasını bir dakikaya indiriyor dün. Oysa kendi ifadeleri ile söylenen süre başka. Geldi, aydınlatacağına kafaları daha çok karıştırıp, şüpheleri artırıp çekti, gitti. Bu hem Meclis'i itibarsızlaştıran bir iş hem de artık Türkiye'nin nasıl yönetildiğini gözler önüne seren bir iş" dedi.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, TBMM'de basın toplantısı düzenleyerek gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı.
Özel, Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin AK Parti'ye katılmasına ilişkin, "Recep Tayyip Erdoğan; bir milletvekiline, siyasi tarihin en büyük ve en utanılacak 'U' dönüşlerinden birini yapan birine, rozet taktı bugün. Bütün yaz tweet sildi o, bütün yaz. AK Parti'yi, Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştiren tweetleri temizledi" dedi.
Özel'in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
"NORMAL ŞARTLAR O BAKANIN HESAP VERMESİ GEREKİYOR: Kötü, keyifsiz bir haftanın içindeyiz. Amasra'da yaşanan maden faciasında hayatını kaybeden 41 maden emekçimize bir kez daha Allah'tan rahmet, kalanlarına sabır diliyoruz. Bu konu dün Meclis gündemindeydi. Dün Meclis gündeminde gündem dışı olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatin Dönmez'i ağırladık. Normal şartlarda zaten o bakanın Meclis'e gelip hesap vermesi gerekiyor. Ancak gensoru diye bir müessese yok. Onlar hesabı bir kişiye veriyor. Onlar görevi bırakacak bile olsalar istifa edemiyorlar, af talep ediyorlar. Af talepleri uygun görülürse görevi bırakıyorlar. Böyle birisi gündem dışı konuşmadan yararlanarak, İçtüzük esnetilerek kürsüdeydi.
SARAYDAN ELİNE TUTUŞTURULAN BİR METNİ OKUDU: Bilgilendirme yaptı. Ama bilgilendirme eksikti, yetersizdi ve bir yönüyle de son derece hadsizdi. Şöyle, ona kimse taziye ziyaretine gittin mi, daha bugünden kime ne maaş bağlayacaksınız, kaç para bağlayacaksın; onu sormuyordu. Şunu soruyordu; dünyanın hiçbir yerinde artık böyle kömür madenlerinde ölümler olmuyorken Türkiye'de niye oluyor? Soma'dan ders alacaktık hani, niye almadık? Açıklamanda şüpheli konular var. Bunlara değinecek misin, onu bekliyordu herkes. Ama kendisi bunu yapmak yerine, saraydan eline tutuşturulmuş bir metni okudu.
SEN BU RAPORU OKUMAYA KÜRSÜYE ÇIKTIYSAN ÇOK YAZIK: Nereden biliyoruz? Şuradan biliyoruz, Fahrettin Altun, biliyorsunuz bir Dezenformasyon Birimi kurdu, yasası yokken. Başına da bir dezenformasyon ustası getirdi. Dezenformasyon ustasının saraydan yayınladığı maden kaza ile ilgili raporda ne yazıyorsa onu okudu. Kardeşim bu raporu biz okuyoruz zaten. Basın mensuplarında da var bu. Sen bu raporu okumaya kürsüye çıktıysan çok yazık. Bunun dışında bir şey söylemiyorsan durum çok daha vahim.
BİZİM ÇOCUKLARI NİYE SOKTUNUZ DİYE AĞLIYOR ANNELER: Mesele biz 41 aileye pazartesi günü 20 milletvekilimiz ile beraber taziye ziyareti yaptık. O sırada bütün herkes şunu söyledi bizim arkadaşlarımıza; raporlarında var. Bir önceki vardiya gaz miktarı yükseldiği için iki saat erken çıkmış. Bizim çocukları niye soktunuz diye ağlıyor anneler. Buna bir şey söylemeniz lazım. Meclis kürsüsünde ama bir şey söylemiyor.
MADEN MÜHENDİSLERİ İLE BİLGİ PAYLAŞACAĞIZ DEMİYOR: Son ölçüm; kendileri MYK'dan perde arkası sızdırıyorlar, gazeteye haber oluyor. Yalanlamıyorlar da. MYK'ya bilgi verirken son ölçüm, 1,89 diyor, Meclis kürsüsünde 1,69 diyor. Tutanaklarda var. Milletvekili arkadaşlarımız dikkatle takip etmiş. 1,89 mu, 1,69 mu onu bile düzeltmiyor. Ya da tekrar söz alıp bu sorular cevap vermiyor. Maden Mühendisleri Odası'nın istediği bir sürü şey var. Diyorlar ki 'Biz bu olayı aydınlatabilmek ve bir sonrakinin yaşanmasını önlemek için hızla madenin haritası, tertip planı lazım, kurtarma raporu lazım. Hangi madencimiz nereden alınmış, o kişinin otopsi raporu lazım, eşleştirilebilecek bir şekilde. Böylelikle biz yananı, boğulanı görürüz, olayın nasıl olduğunu.' Bu konuda bir kelime söylemiyor. Maden Mühendisleri Odası ile bilgi paylaşacağız demiyor.
ÖLÇÜM İLE KAZA ARASINI BİR DAKİKAYA İNDİRİYOR DÜN: 18.15'te yaşandı olay. Bütün ajanslar böyle geçti. Sen de oradaydın, hepiniz bu bilgiyi verdiniz. Sonra bir şey ortaya çıktı. Son ölçüm 18.09. Dün facia oluş saatini 18.10'a çekiyor. Neden? Çünkü ağır bir kusur var ya herkesin konuştuğu, 1.50'yi geçtiğiniz metan oranı alarma basacaklar, madeni boşaltacaklar. Bu durumda ya ölçümle kaza arasını bir dakikaya indiriyor dün. Oysa kendi ifadeleri ile söylenen süre başka. Geldi, aydınlatacağına kafaları daha çok karıştırıp, şüpheleri artırım çekti, gitti. Bu hem bir Meclis'i itibarsızlaştıran bir iş hem de artık Türkiye'nin nasıl yönetildiğini gözler önüne seren bir iş. Milletin Meclis'ine, milletin vekillerine sorulan sorulara cevap vermeyeceksen bu ülkeyi nasıl yöneteceksiniz? Nasıl demokrasi diyeceğiz? Bunu görmek lazım.
SAYIŞTAY'IN NAL GİBİ RAPORU VAR: Dezenformasyon raporu; 'Sayıştay raporundaki öneriler dikkate alınmadığı iddiası...' Kardeşim alınmış mı? Sen buna nasıl dezenformasyon diyorsun. İşte dezenformasyon kanunu bunların ellerine emanet. Onu söylüyoruz. Sayıştay'ın nal gibi raporu var. Altında imzası var. İşine gelir gelmez. Devlet Bahçeli de diyor, 'Sayıştay yetkisi...' Ne yetkisini aşmış. Keşke her denetim böyle yetki aşımı ile sonuçlansa. Tehlikeye dikkat çekmiş. Ama gidiyor, dezenformasyon diye açıklama yapıyorlar. Hadi bakalım, İdris Kardaş dezenformasyonun ustası, üstadı gelmiş burada bunları söylüyor.
BUZ GİBİ YALANA SESSİZ KALIYORSAN NASIL OLACAK: İstanbul Valisi (Ali Yerlikaya) Kadıköy'deki patlama konusu ile ilgili İBB'ye kusur yüklemek için doğal gaz patlaması dedi ya onu yaz. İstanbul Valiliği'nin doğal gaz patlaması yalanı... Niye yok raporda. Peki AFAD'ın trafo patladı dezenformasyonu... Sonradan çekilmiştir yazarsın altına. Niye yok. Sen dezenformasyon ile mücadele ediyorsan işine gelmeyen gerçeklere dezenformasyon, buz gibi yalanlara sessiz kalıyorsan nasıl olacak.
GENEL BAŞKANIMIZ BÜYÜKELÇİNİN ÇAYINI İÇTİ: Hadi bakalım Recep Tayyip Erdoğan, dumanı üstünde dezenformasyon... Tütüyor, şuracıkta yaptı beş dakika önce. Ne dedi, 'CHP heyeti Amerika'ya gitti, büyükelçimiz ile görüşmedi.' Bir; bak şimdi, büyükelçiliğin önünde fotoğraf. Bakıyor fotoğrafta büyükelçi yok. Ben bunu söyleyeyim, iki ihtimal var; büyükelçi ile 35 dakika, biz oturduk. Genel Başkanımız, büyükelçinin çayını içti. Soranlara da giderken devlet geleneğidir, ülkenin temsilcisine uğramadan olmaz dedi ve gitti. Çayını içti. Görüşmeyi yaptı. Nezaketle ayrıldı. Sadece büyükelçi ile fotoğraf paylaşma noktasında büyükelçinin de heyetin de bir talebi olmamış. Büyükelçilikte fotoğraf var, büyükelçiyle olan yok. Biz anlayış gösteriyoruz böyle şeylere. Kızar mızar, niye randevu verdin der, falan diye herhalde... Büyükelçi de fotoğraf paylaşmamışlar. Ama görüşme var. Devletin kaydında var. Siz nasıl devlet yönetiyorsunuz? Çıkıp bunu söyleyeceksin. Bir telefon açıp... Ülkenin ana muhalefet lideri gidecek, 35 dakika büyükelçi ile görüşecek, bundan Dışişleri Bakanlığı'nın haberi yok, Cumhurbaşkanının haberi yok.
CUMHURBAŞKANININ YALANINI YAZARSAN SENDEN ÖZÜR DİLEYECEĞİM: Bir; ya buz gibi yalan söylüyor, dezenformasyon olsun diye; onu dinleyenler diyecek ki 'Kemal Bey de ayıp etmiş.' İki; bunların artık yönetim yetisi kalmamış. Olacak iş değil. Dumanı üstünde dezenformasyon. Haftaya göreceğim bakalım, İdris Kardaş... Dezenformasyon raporunda birinci maddeye Cumhurbaşkanının, ‘Kemal Kılıçdaroğlu Amerika'ya gitti büyükelçiyi ziyaret etmedi’ yalanını yazarsan vallahi de billahi de Meclis'te tutanak altında senden özür dileceğim. Yazamazsın. Yaz, diyeceğim ki Cumhurbaşkanının dezenformasyonunu ortaya koydu, bu kurum görevini yapmaktadır diyeceğim. Ama olacak iş değil.
SOMA İLE AMASRA ARASINDA; İKİ SOMA, İKİ AMASRA VAR: 1946'da Almanya'da son madenci kömür madeninde ölmüş. İngiltere'de 73'te, Fransa'da 74'te. Milletin 50 sene önce son şehidini verdiği yerde Soma'dan bugüne 675 madenci daha ölmüş. Soma ile Amasra arasında iki Soma, iki Amasra daha var. Kimse buradaki sorumluluğunu örtmeye, görmezden gelmeye çalışmasın.
BAHÇELİ… SEN SOMA'DAN SONRA KAZA MI DEDİN, CİNAYET Mİ DEDİN?: Gelelim Devlet Bey'e... Devlet Bey, şuna dönmüş; 'Maden ocağındaki patlamayı bahane ederek felakete siyaset karıştırmak için el ovuşturan kim ya da kimler varsa samimi değildir. Amasra'yı konuşurken Soma'yı hatırlatmak maksatlı, hastalıklı yaklaşımdır.' İnsan bu cümleyi kurmak için… Kafama silah dayayacaklar, ‘vururuz seni diyecekler’; bu cümleyi kurmam. 41 kişi daha ölüyor ve Soma'nın üzerine kurulan komisyon raporundaki 111 öneriden bir tanesi yapılmadı diye ölüyor; Soma'yı hatırlatmak kötü niyetmiş. Ve ne diyor, efendim biz diyormuşuz ki kaza değil cinayet... Ona kızıyor beyler. Devlet Bahçeli, Soma'dan sonra ne dedin sen, kaza mı dedin cinayet mi dedin? Soma'ya cinayet deyip Amasra'ya katliam, cinayet demeyi suç ilan ediyorlar. Aç bak bakalım Erkan Akçay, Necati Özensoy. Neler yazmışlar Soma Komisyonu'na muhalefet şerhine. Bir aç bak bakalım. Bir kazadan siyaset yapılmaz da sen Soma'dan sonra aylar niye siyaset yaptın kardeşim. Senin milletvekillerin neler neler söyledi. Şimdi taraf değişince vicdan da mı değişiyor? Taraf değişince kalbin mi değişiyor? İnsafın mı değişiyor? Bir de tutmuş, bunu söyleyen odur, budur. Esas senin söylediğini söylemek için kalpsiz olmak lazım. Ben siyaseti bırakmayı, hayatımı kaybetmeyi göze alırım ama 'Amasra ile Soma'yı birlikte anmak hastalıklı yaklaşımdır' demem. Denmez kardeşim. Kimse dedirtemez. Sarayı da onları olsun size verdikleri makamlar da öyle olsun, Sayıştay'a koyduğunuz, seçtirdiğiniz kişiler de sizin olsun derim bırakır giderim kardeşim. Olacak iş değil bu.
5 YIL İLERİ AL, CHP, MİLLET İTTİFAKI; CUMHURBAŞKANI BUNU SÖYLEDİ DE VALLAHİ OLUR: Tayyip Erdoğan, 'Türkiye artık iyi eğitimli evladını kariyer için yurtdışına gittiği değil, yurtdışında eğitim gören evlatlarını kendine çeken bir cazibe merkezidir' demiş. Cümleyi koy, saatleri 5 yıl ileri al. CHP, Millet İttifakı; Cumhurbaşkanı bunu söyledi de vallahi olur. Çünkü biz bunu vaat ediyoruz, sen bunu yapmadın ki. Şu anda anketlerde yüz gencin 72'si yurtdışına gitmek istiyorum diyor. Bütün dünyanın üzerinde hayal kurduğu bu güzelim memleketin canım gençleri yurtdışında hayal kuruyor. Sen yaptın bunu. Ne cazibe merkezi, tahliye merkezi oldu. Millet buradan dışarıya gidiyor. Durmak istemiyor. Gidemeyen de gitme hayaliyle yanıp tutuşuyor. Biz de gençlerimizle bir araya geldiğimiz her toplantıda Genel Başkanımız bizler yalvarıyoruz, 8 ay daha dişinizi sıkın. Geçen sene bir sene daha dişinizi sıkın diyorduk. Lütfen gitmeyin, bu ülke güzel bir ülke, değişecek diyoruz. Ama bu ülkeyi bu hale getiren fail çıkmış diyor ki hepsi değişti bana inanın. Sadece yalan üzerinden sürdürülecek bir siyasetin karşılığının olacağını sanıyorlar ya işte sona geldiklerinin en önemli göstergesi de budur.
GÜYA AK PARTİ BÜROKRATİK VESAYETE KARŞI KURULMUŞTU, DANİSKASI: Son rezalet pazartesi günü akşam üstü Plan ve Bütçe'de... Merkez Bankası; Plan Bütçe'de var. Kur Korumalı Mevduat fakirden alıp zengine kaynak, servet transferi... Sen parayı dolar yapma TL yap. Dolar artarsa farkını biz garibanlar toplayıp sana vereceğiz. Bunun süresini uzatıyorlar. Gelmiş. Kur Korumalı Mevduat'ın bir maliyeti var hepimize. Bu maliyet bütçeden yapılan kısmı olmuş 86 milyar. Vazgeçilen vergiler olmuş 18 milyar. 100 milyarı geçmiş. Ama en az 86 milyar kadar daha Merkez Bankası'nda ödenen var. Neden? Çünkü TL kısmı bütçeden; dolardan dönenler Merkez Bankası'ndan karşılanıyor. Bilgi ver diyorsun. Merkez Bankası'ndan bir bürokrat gelmiş. Bütçe ve Finans Raporlama Genel Müdürü İrfan Yanar diyor ki 'bilgi veremem, bunu gizli tutuyoruz, bilgi veremem bu bana yasak.' Ya nasıl vermezsin. Güya bu AK Parti, bürokratik vesayete karşı kurulmuştu. Daniskası. Bir bürokrat Plan Bütçe Komisyonu'na geliyor ve milletin seçtiği milletvekiline 'bu konuda size bilgi vermem' diyor. Bu Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Cevdet Yılmaz'ın ağırına gitmiyor. Böyle izliyor. Müdahale etsene; ara Merkez Bankası Başkanı'nı derhal buraya gel de, nasıl bir adam yollamışsınız de. Diyemiyorlar.
ERDOĞAN'IN SİZİN SADECE PARMAĞINIZA İHTİYACI VAR: Ya Meclis Başkanı... Yazılı başvuru yaptık. Olacak iş değil. Ne yapsın daha. Ne yapabilir bir bürokrat hakaret etmek için, gelip küfür mü edecek milletvekillerine? Böyle yaparsa hakaret olur. Bu bürokratta suç yok, onu oraya yollayan zihniyet. Merkez Bankası'nın başındaki; onu oraya getiren sarayın başındaki zihniyet. Milleti oy almak için bir araç olarak görüyor. Hizmet etmek için bir araç değil... Orada itiraz etmeyen tüm milletvekilleri; siz parmak milletvekilisiniz. Recep Tayyip Erdoğan'ın sizin sadece parmağınıza ihtiyacı var.
ERDOĞAN, SİYASİ TARİHİN EN UTANILACAK 'U' DÖNÜŞLERİNİ BİRİNİ YAPAN BİRİNE ROZET TAKTI: Recep Tayyip Erdoğan; bir milletvekiline, siyasi tarihin en büyük ve en utanılacak 'U' dönüşlerinden birini yapan birine, rozet taktı bugün. Bütün yaz tweet sildi o bütün yaz. AK Parti'yi, Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştiren tweetleri temizledi. Konuşurken ona da o yakışır. Çocuk sayısı soruyor. Eşim kariyer yapınca deyince de eşinin kariyeri çocuk yapmak olsun diyor. Bu gerçekten çok üzücü. Tanık olduğumuza çok üzüldüm. Recep Tayyip Erdoğan'a yakışır ama Türkiye'ye yakışmaz. Bunları eşinin yanında duymak kimseye yakışmaz.
HERKES ANLADI, BEN SÖYLEMEYE UTANIYORUM: Ve devam ediyor. Çok çocuk yapın diyor. Bakın PKK'da 5'e, 10'ar çocuk var diyor. Sayın Erdoğan, Süleyman Soylu, diyor ki 'Türkiye'de PKK'lı kalmadı, burunlarını bile çıkaramıyorlar, sayısı şuna düştü, tepelerindeyiz' falan. Süleyman Soylu, 5, 10 çocuklu PKK'lılar neredeymiş bir söylesin de sen başka bir şey ima ediyor olmayasın. Bu cümle derhal düzeltilmeye muhtaç bir cümle. Bunu sadece o teyp kayıtlarını sildirerek ajansın dökümünden çıkararak kurturamazsınız. Sen kime diyorsun 5, 10 tane çocuğu var PKK'lıların diye. Siz de yapın. PKK ile mücadele yöntemi olarak. Herkes anladı ben söylemeye utanıyorum. Olmaz. Bir kariyet yapan akademisyene senin kariyerin çocuk yapmak olsun Cumhurbaşkanı diyemez. Sonra da dönüp bu cümleyi de kuramaz. Kabul edilebilecek bir iş değildir. Ayıp, utanç verici bir iştir.
TWEETLERİN SİLİNMESİ DEĞİL, BU TWEETLERİ ATAN BİRİNİ BÖYLE BİR MAKAMA LAYIK GÖRÜLMESİ SORUN: Muhterem İnce. Bu da bütün yaz tweet sildi. Sildiği tweetler milletvekillerimize hakaret ettiği tweetler. Ey Muhterem İnce. O tweetler silinecekti ise neden atıldı? Bugün bir AYM üyesinin sahiplenemeyeceği, kabullenemeyeceği bir siyasi partiye hakaretlerle dolu tweetleri varsa bu nasıl Anayasa Mahkemesi üyesi olabilir? Nasıl tarafsız davranabilir? Nasıl yeminindeki tarafsızlıkla ve hakka saygı duygusu içerisinde her türlü etki ve kaygıdan uzak Anayasa'nın dayandığı temel ilkelere uygun hukuk anlayışı içinde sadece vicdanının emrine uyarak yerine getireceğine namusu ve şerefi üzerine ant içti bu adam. Nasıl olacak? CHP’ye terörist diyen yalancılar diyen, CHP'ye provokatör diyen, terörist besleyicileri diye CHP’li belediyelere iftira atan birisi nasıl CHP’nin anayasa başvurularında tarafsızlıkla ve vicdanla karar verecek? Tweetin silinmesi değil bu tweetleri atan birinin böyle bir makama layık görünmesi sorun.
MİLLETE KEMER SIK DİYORSUNUZ... SEN 500 YENİ ARAÇ ALACAKSIN: 2023 bütçe teklifi ulaştı. Ama daha detaylı incelemeye geçmeden 3 bin 240 tane taşıt alımı. Hazine Bakanlığı’na da 500 tane araç. Vatandaşa kemer sık diyorlar, kendileri en pahalı Mercedes'e binip emniyet kemerini hemen bağlıyorlar. Bu kadar pahalı araçların olduğu yerde, utanmadan vatandaşa kemer sıkın, tasarruf edin, kombiyi 19’a düşürün, ütüyü fişten çekin, 5 dakika geriye kalanı ile ütü yapın... Bunları ne yüzle söylüyorsunuz. Tasarruf genelgesi yayınlıyorlar; saray ve Meclis hariçmiş. Vatandaş bu kışı nasıl geçireceğini hesap ederken bunlar 3 bin 240 tane yeni araçla geçirmeye çalışıyorlar. Akıl alır gibi değil. O Nebati milleti ne hallere düşürdünüz, 500 tane daha araç senin neyine? 50 kuruş ucuza ekmek almak için ekmek kuyruğunda bekleyecek. Yağmur altında kilometrelerde ekmek kuyruğu olacak Sen 500 tane araç alacaksın. Kabul edilebilir bir iş değil bu.
ANAYASA İHLALİNE GÖZ YUMMAYIZ: Sanayi Bakanı Varank’a düzeltme yapmak durumundayız. Ben Varank'ı düzeltmekten yoruluyorum ama o gerçekleri çarpıtmaktan yorulmuyor. Biz Anayasa Mahkemesi’ne gitmişiz. Beyefendi girişim fonları tahsis ediyoruz diyor, CHP bu maddeyi AYM’ye götürüyor diyor. CHP’nin içinde benden akıllı bir sürü insan var. Bu kadar büyük yalana ihtiyaç duyuyorsan, senin o bakanlık koltuğunda 8 ay ömrün kalmış. Bir yere fon koymak Meclis’in işi. CHP, ‘fon sağlanacaksa kanun çıkması lazım, denetimi bizde olur.’ Sen bunu Cumhurbaşkanı kararına tanımlarsan; ben yaptım onlar bozdu diyorsun. Biz göz göre göre hiçbir Anayasa ihlaline göz yummayız. Bu yalanı tekrar ettin. Seni bu yalana sürdürmekten menediyoruz." (ANKA)