CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 6 Şubat depremlerinin birinci yıldönümünde Hatay'da Kırıkhan Endüstri Meslek Lisesi Temel Atma Töreni'ne katıldı. Törende konuşan Özel, şunları söyledi:
“6 Şubat 2024 Türkiye Cumhuriyeti'nin, tarihinde yaşanmamış en büyük acılardan bir tanesi. 86 milyon yüreğimizin bir yanından geçen sene bugüne ve devamındaki birkaç ayı yaşayan herkesin yüreğinin bir yanında taşıyacağı bir ateş olarak yüreğimizi yakmaya devam edecek bir yas olarak her birimizin hayatında yer aldı.
Bu gece aynı zamanda Miraç Kandili. Bütün İslam aleminin Miraç Kandili'ni kutluyorken; bu gece ilahi huzura Hz. Muhammed'in kavuştuğu gece. Bir yıl önce de her birisi suçsuz günahsız, ertesi gün evlatlarının karnını doyurmak için uyanmak üzere gözlerini yumup bir daha gözlerini açamayan ve ilahi huzura kavuşmuş olan herkese bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum. Bundan sonra Allah ülkemize ve Hatay'ımıza bir daha böyle acılar yaşatmasın temennisiyle sözlerime başlamak isterim.
“50 BİN 783 CANIMIZI KAYBETTİK. TÜM TÜRKİYE'NİN SEFERBER OLDUĞU BİR SÜREÇTİ”
50 bin 783 canımızı kaybettik. Tüm Türkiye'nin seferber olduğu bir süreçti. Sayın il başkanım, siyasi partilerin temsilcileri, meslek örgütlerinin temsilcileri, değerli muhtarlarımız... Buraya genel başkan yardımcılarımızla, grup başkanvekillerimizle, parti meclisi üyelerimizle geldik. İBB'nin değerli Başkanı Ekrem İmamoğlu'yla gedik. Aynı bir yıl önce koşup buraya geldiğimiz gibi. O sabah birbirimizi uyandırdık. Haberi alır almaz. Ben Malatya İl Başkanımız Barış'tan öğrenmiştim haberi. Her birimiz bir diğerimize ulaşmaya çalıştık. Önce Ankara'da toplandık. Biraz önce söylendiği gibi İstanbul Büyükşehir Belediyemiz, Hatayla AFAD üzerinden ilişkilendirildi. Bütün büyükşehirlerimizi çeşitli illerle ilişkilendirildiler. 27. Dönem milletvekillerimizi o günden itibaren ilk mesaj olarak bulduğunuz ilk vasıtayla deprem bölgesine gidin mesajını çektik. Onlar yoldayken onları illere dağıttık ve burada yaklaşık 90 gün boyunca gece gündüz 10 ilimizde nöbet tuttular. Sonra büyük hasar alan 5 ilimizde düzenli nöbet tutmaya devam ettiler.
“KAYNAKLARI, DEPREME KARŞI DİRENÇLİ KENTLER YARATMAK İÇİN, GERÇEK ANLAMDA BİR KENTSEL DÖNÜŞÜM İÇİN HARCAMAK YERİNE BAMBAŞKA YERLERE HARCADILAR VE TAM SEKİZ KEZ İMAR AFFI ÇIKARDILAR”
Bugün 28. Dönem milletvekillerimizin tamamı yine deprem bölgesindeler. Dün gece 970 ilçemiz, deprem saatinde ışıklarını açtılar. 81 ilde 970 ilçemiz, CHP'liler saygı duruşunda bulundular. Anma programındaydılar. Bu tip olayların anılması, unutulmaması ve bir daha yaşanmaması için gerekenlerin düşünülmesi, hatırlanması için son derece önemli. Biz bu süreçte ilk günden itibaren bu meseleyi siyasi bir mesele olarak siyasetin gündemi içine alarak onu istismar etmekten geri durduk. Elbette depremdeki can kayıpları fevkalade politik ve siyasi meselelerdir. Çünkü, siyaset öncelik belirleme işidir. Siz önceliğinizi bir kentin rantını aktarmaktan yana mı kullanıyorsunuz? Yoksa o kenti dirençli hale getirmek için mi kullanıyorsunuz? Sele karşı, yangınlara karşı ve depreme karşı dirençli kent yapmak, bir siyasi tercihtir. O kentin arsalarını ranta açmak, bir başka siyasi tercihtir. Ama biz gündelik siyaset içinde canlarımız, enkaz altındayken halen daha her yerde bir umut arama kurtarma çalışmaları sürüyorken bunu sıcak siyasetin bir parçası yapmak istemedik bu konuda son derece özenli bir dil kullandık.
Ancak depremin iki gün sonrasında 8 Şubat günü, ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı 'Hiç kimse merak etmesin. Deprem konutu ihtiyacı 600 binin üzerinde. Hepsini bir yıl içerisinde herkese teslim edeceğim. Bu devlet sözüne güvenin' diyerek; hem devlet gücünü bir siyasi partinin çıkarlarına tahvil etmeye, hem devletin gücünü olduğundan farklı göstererek hem de bir yıl sonrasıyla ilgili tutamayacağı sözler vererek; aslında depremi, muhalefet partileri siyasete alet etmiyorken ilk günden niyetinin ne olduğunu, birkaç ay sonra yaklaşan bir seçimi gözeterek göstermiştir. O güne baktığımızda ülkeyi nasıl bir iktidar yönetiyordu dediğimizde, cumhuriyet tarihinde kolay kolay kimseye nasip olmayan bir iktidar yönetiyordu. 21 yıldır yönetiyordu. Meclis'te çoğunluğu vardı. Yürütmenin her kademesindeydiler ve kadrolaşmalarını tamamlamışlardı.
Ayrıca öyle hazin bir durum ki 1999'da yaşanan büyük deprem, onun yarattığı toplumsal sarsıntı... Buna karşı en acımasız eleştiriler; depremin üçüncü günü hala çadır yok diyerek, öyle bir depremin müsebbibini adeta siyasi iktidarmış gibi göstererek; en acımasız eleştirileri yaparak iktidara gelmişlerdi. Ve cumhuriyet tarihi boyunca 79 yılda, Cumhuriyet hükümetlerinin topladığı toplam verginin 4 katını toplamışlardı. 3 trilyon dolar. Ayrıca bir önceki deprem için çıkarılmış olan; ‘deprem vergisi’ diye bildiğimiz adına sonra, ‘özel iletişim vergisi’ denilen vergiyle 40 milyar dolarlık deprem vergisi tahsil etmişlerdi ve depreme karşı hazırlık yapmamak için ne süre sen, dile kolay 21 yıl... 21 yıldır iktidardaydılar ve ellerinde inanılmaz bir kaynak vardı. Ama gömleğin ilk düğmesini yanlış ilikleyerek başlamışlardı. Kaynakları, depreme karşı dirençli kentler yaratmak için, gerçek anlamda bir kentsel dönüşüm için harcamak yerine bambaşka yerlere harcadılar ve tam sekiz kez imar affı çıkardılar. Çıkardıkları imar aflarından aldıkları 26 milyar lirayla övündüler. Ama o parayı bile deprem için harcamadıkları, kurulan komisyonların raporlarında ortaya çıktı.
“BİZ ENKAZIN ALTINDAN CANLARIMIZ ÇIKARILSIN DERKEN YANİ O OLGUYLA UĞRAŞIRKEN BİRİLERİ ALGIYLA UĞRAŞIYORDU”
6 Şubat'ta 04.17'de ilk deprem, 13.24'te ikince deprem yaşandığında gördük ki bu ülke, 21 yıldır kendisini yöneten hükümet eliyle depreme karşı son derece korunaksız ve ter edilmiş bir haldeydi. Ardından biraz önce büyükşehir belediye başkanımızın ifade ettiği üç gün yaşandı. O üç gün, büyük bir koordinasyonsuzluk, büyük bir panik ve hatta görevi ihmale varılabilecek yanlış kararların alındığı günlerdi. Bütün belediyeler, yollara düştüler ama iktidar yapamıyor da belediyeler mi yapıyor görüntüsü olmasın diye şehirlerin girişinde tırlar, vinçler bekletildi ve yapılabilecekler birkaç gün gecikti. İlk akla gelen Türkiye'nin en organize kurumu, en zinde kuvvet... Silahlı kuvvetler, alarm verildiğinde dakikalar için birliklerden çıkmaya hazır, teçhizatı tam silahlı kuvvetler tam üç gün boyunca yoktu. Sonradan öğreniyoruz ki orduyu çıkar dediklerinde orduyu çıkarması kolay, geriye sokması zor diyordu birisi. Yani bir darbe paranoyasıyla ya bu büyük bir deprem, toplumsal olaylar olur, ordu yönetime el koyar, iktidar elden gider gibi korkunç bir paranoyayla, en kıymetli 24, 48, 72 saati bu müdahalenin imkanlarından bu ülkeyi mahrum bırakan bir iktidarla karşı karşıyaydık. Sonra koordinasyonsuzluklar yavaş yavaş sivil toplumun meseleyi ele alması, belediyelerin buraya ağırlıklarını koymaları ve o büyük mücadelenin devamını hep birlikte izledik. Ama madem yıldönümüdür. Şunu da hatırlamadan geçmemek lazım: Çadır çadır diye insanlar perişandı ilk günlerde. Çadır yoktu ama o günlerde Kızılay'ın çadır sattığını sonradan öğrendik ve öyle bir süreç yaşadık ki herkes yardım beklerken depremzedelerin cep telefonlarına bile IBAN attılar. Buraya para yollayın, depremzedelere yardım edelim diye. Elbette günü gelirdi, dayanışma örgütlenirdi. Ama çok zamansız, çok küstahça, çok duyguları hiçse sayan, işini yapacağına algı yönetmeye çalışan birilerini yaşadık. Hatırlayın yanlışlıkla erken gösterime girdi 100 yılın felaketi filmi. Yani aman ha buna isyan etmeyin, aman ha yaşananların karşısındaki acziyetimizi görmeyin diye birileri, biz enkazın altından canlarımız çıkarılsın derken yani o olguyla uğraşırken birileri algıyla uğraşıyordu. Bu depremin büyük olduğu algısını ne kadar erken yayarsak siyasi maliyeti o kadar az olur diye akıl vermişler beyefendiye. Onun için depremin dördüncü, beşinci günü 100 yılın deprem felaketi deprem filmini çekmişlerdi bile. Sonra da bütün siyaseti bunun üzerine oturttular.
“50 BİN KONUT OLACAK, BİR YILDA VERECEĞİZ DEDİLER. 15 MART GELİNCE 650 BİN KONUTUN 319 BİNİNİ BİR YILIN SONUNDA VERECEĞİM DEDİ. BUGÜN İTİBARİYLE SÖZÜ 319 BİN KONUT. BUGÜN İTİBARİYLE 18-19 BİN KONUT VERMİŞ DURUMDA”
Evet konu vaadettiler. 650 bin konut olacak, bir yılda vereceğiz dediler. 15 Mart gelince 650 bin konutun 319 binini bir yılın sonunda vereceğim dedi. Bugün itibariyle sözü 319 bin konut. Bugün itibariyle 18-19 bin konut vermiş durumda. Bugün verilen konut sayısı, toplam konut ihtiyacının yüzde 2.7'si. Kendisinin iki ay içinde 75 bin konut vereceğim sözü doğru bile olsa ihtiyaç olan konutların sadece yüzde 5'ini teslim etmiş olacak. Yani yüz depremzededen 95'i verilen devlet sözüne, seçim sathı mahallinde o kullanılan o büyük propaganda aygıtının en kullanışlı söylemine rağmen 100 depremzeden 95'i ya konteynerde ya halen daha çadırda bu memlekette. Görünen o ki bu sorun, yıllara sari devam edecek bir sorun olmaya devam ediyor.
“BU DEPREM YAŞANMADAN ÖNCE 21 YIL BU İKTİDARIN SÜRESİ VARDI, İMKANI VARDI AMA TERCİHLERİNİ BU YÖNDE KULLANMADI”
Ne Erdoğan ne de 6 Şubat depreminin çevre bakanı Murat Kurum, bu riskli yapılarla meşgul olmadı. Verilere göre, Hatay'da deprem anında 13 bin 883 bina çöktü. Oysa onlar, Antakya, Defne, Hassa, Kırıkhan'da binaların yüzde 29 ila yüzde 51'inin depreme karşı dirençsiz olduğu daha önce yayınlanan raporlarda yazıyordu zaten. Önlem almak yerine imar affı çıkarmayı tercih ettiler. Hatay'da 56 bin, Malatya'da 22 bin, Kahramanmaraş'ta 39 bin yapı, temel mühendislik aldıkları şüpheli oldukları halde toplamda 294 bin yapı, imar affından yararlandı. Affedildi ve deneti dışında bırakıldı. Bu deprem yaşanmadan önce 21 yıl bu iktidarın süresi vardı, imkanı vardı ama tercihlerini bu yönde kullanmadı.
“GELİNEN NOKTADA BİR DE DEPREMDEN SONRA YAŞANANLARIN BUGÜNE SİRAYET EDEN SORUNLARI VAR”
Raporda göre yıkılan binalar arasında daha önce riskli oldukları için dönüşümü sağlanan çok sayıda bina da bulunuyor. Yani yapılan kentsel dönüşümler de usulüne uygun ve dirençli binalar yaratmak üzere değil göstermelik olmak üzere ortaya çıkmıştı. Gelinen noktada bir de depremden sonra yaşananların bugüne sirayet eden sorunları var. Örneğin sağlık sorunları... Halen daha salgın hastalık riskli halen daha asbest yüzünden kanser riski, uyuz, bit gibi çoktan geride bırakılmış olan rahatsızlıkların ciddi şekilde bildiriliyor olması, solunum yolu enfeksiyonları, çok önemli sorunlar olarak dile geliyor.
“KAYIP ÇOCUKLAR VAR”
Kayıp çocuklar var. Kurulmasını teklif ettikleri komisyona hayır oyu verdikleri kayıp çocuklar var. Halen daha kayıp depremzedeler var. Halen daha sevdiklerinin mezarına kavuşamamış depremzedeler var. Ve bir yandan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde sarfettiği sözler üzerinden, aslında hepimizin bildiği ama belki bir çocuk kral çıplak der de görünür derken kralın çırılçıplak karşımıza çıkıp kendini ifşa ettiği o manzara var. Diyor ki kral 'Merkezi yönetimle yerel yönetim uyum içinde olmazsa diyor hizmet gelmez' Sonra bakıyor Hataylıların gözlerinin içine geldi mi diyor. Gelmedi diyor. Mahsun kaldınız işte diyor. Bana oy vermediğiniz için size hizmet etmedim. Vermezseniz yine etmeyeceğim diyerek dünya siyasi tarihinin en utanç verici şantajını milletimizin yüreğine havale ediyorum. Yazıklar olsun.
“SAMANDAĞ'DA YAN YANA ÇALIŞIYORDU CHP'NİN YENİŞEHİR BELEDİYESİYLE AK PARTİLİ UŞAK BELEDİYESİ”
Oysa biz, örneğin Samandağ'da yan yana çalışıyordu CHP'nin Yenişehir Belediyesiyle AK Partili Uşak Belediyesi. Hiçbirimizi, hiçbirini o çalışanların bir başka partinin belediyesi gözüyle görmedik. Hepsi kamu görevi yapıyordu. Ben Uşak Belediye Başkanını o gün de teşekkür ve tebrik için aramıştım. Bugün de Uşak Belediye başkanını aradım. Bu kente hizmet etmek için siyasi ayrım yapılıyorsa, bu lafı söyleyenin kalbinde kalp yok taş var arkadaşlar. Bunu herkes böyle bilsin.
“CHP'Lİ BELEDİYELER, 9 BİN 600 ARAÇLA BURADA OLDULAR”
Diğer yandan yapılan hizmetleri küçük gören, görmezden gelmeye çalışan bir anlayış... Oysa CHP'li belediyeler, 9 bin 600 araçla burada oldular. 28 bin 500 personel, 7200 tır, 4 uçak, 6 gemiyle, 155 mobil mutfak kurdular buraya. 163 ikram aracı, 18 mobil fırın, 3 milyon battaniye ve 266 bin ısıtıcı, 49 bin 931 çadır, 1809 konteynerle ilk iki ay içerisinde CHP'li belediyelerin yaptıkları bunlardı. Bunu belki Recep Tayyip Erdoğan görmüyor olabilir. Bunu sadece Hataylılar değil, depremden yıkıma uğrayan her yerdeki insan gördü. Eğer bu sözlerime rağmen CHP, bir şey yapmadı diyorsa milletimiz, Recep Tayyip Erdoğan'a da notunu versin. Eğer yaptıysak CHP'lilere de öyle not falan vermesin sadece bir helallik versin yeter bize.”