HAZIRLAYAN: HALİDE DEMİR POLATLI/EGEPOSTASI-Seçime Doğru programında Pınar Ağırbaş’ın sorularını yanıtlayan CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Tunç Soyer’in babası üzerinden yıpratılmak istenmesinin büyük bir haksızlık hatta günah olduğunu söyledi.
TUNÇ’U BABASI ÜZERİNDEN YIPRATMAYA ÇALIŞMAK DA BÜYÜK HAKSIZLIK VE GÜNAHTIR
CHP Milletvekili Sındır, “Kapasitesi, nitelikleri, vizyonerliği, kente katabileceği değerler, insani erdemleriyle değerlendirmek yerine babası şöyleymiş gibi yıpratmaya çalışmak büyük haksızlıktır, günahtır, suçtur. Allah adına söylemde bulunanlar bir insanı bu kadar haksız yere yıpratmaya çalışmanın günah olduğunu herhalde bilirler. Tunç’u babası üzerinden yıpratmaya çalışıyorlar, bu da büyük bir günahdır” değerlendirmesini yaptı.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na MYK’dan Bayraklı adayını da belirleme yetkisinin verilmesini de değerlendiren CHP’li Milletvekili Kamil Okyay Sındır, gösterilecek adayın etrafında birleşilmesi çağrısında bulunarak, “Bayraklı ile ilgili PM’de karar alınamadı. Sayın genel başkana yetki devredildi. Siz belirleyin diye. Adayı açıkladığında bu onun iradesiyle değil PM’den aldığı yetkiyle açıklanmış olacaktır. Dolayısıyla PM kararı olarak değerlendirilmelidir. Çünkü PM kendisine güven duyarak yetki devr etti. Bayraklı’da çok kıymetli aday adayları var. Bayraklı kendi içinden aday çıkarabilir. Sayın Durak ile ilgili teklif oldu. PM’de bu kabul edilmedi. Sayın genel başkanımız aldığı yetkiyle kimi tekrar aday gösterir bilemiyorum. Gösterilecek adayın en doğru aday olduğunu da hepimizin inanması, güvenmesi gerekiyor” diye konuştu.
AZİZ BEYİ OMUZLARIMIZDA TAŞIMAK HEPİMİZİN GÖREVİDİR
Kamil Okyay Sındır, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun önce aday olmayıp sonra aday olma kararını da değerlendirerek, “Bu kent üzerine sahip çıkma çabası ve söz söyleme hakkı her daim vardır. Görevi bittikten sonra da vardır, olacaktır, olmalıdır. Aday olmayacağını açıkladıktan sonra tekrar aday olması kente dair düşüncesiyle, kendi iradesiyle verdiği bir kararın açıklamasıydı. Saygı duymak gerekir. Anlayış ve sağduyuyla karşılıyoruz. Yaptıklarına şükran ve minnet duymak ve omuzlarımızda taşımak CHP’lilerin görevidir, olmalıdır” ifadelerini kullandı.
HÜNÜ VE YILMAZ’IN SÖZLERİNİ ELEŞTİRDİ
Milli Savunma eski Bakanı İsmet Yılmaz ve İzmir Esnaf ve Kredi Kooperatifler Birliği Başkanı Hünü’nün sözlerini eleştirerek, kimsenin Allah’a şirk anlamına gelebilecek söylemlerde bulunma hakkı ve haddi olmadığını söyledi.
SEN KİMSİN CENNETTEN BELGE VERECEKSİN
Sındır, “Allah kendisine şirk koşanları bağışlamaz. Kimse kendisini Allah’ın yerine koyamaz. Allah’ın bağışlamayacağı tek suç budur. Allah’a şirk koşmak. Allah adına bu tip söylemler, kendisine Müslümanım diyen kişilerin, dinini her şekilde en iyi şekilde yaşadığını söyleyenlerin bu tür söylemleri Allah’a şirk koşmaktır. Sen kimsin cennetten belge vereceksin, Allah adına nasıl konuşursun'” diye sordu.
HDP genel merkez yöneticileri aday çıkarmayacağız dedi. Bunun nedenlerini bilemem. İzmir başkanı HDP’nin aday çıkarmadık, Millet İttifakı’na oy vereceğiz demesi kendi açıklamalarıdır. Kendi iradeleridir. Özgür iradeleriyle açıklamışlardır. Bunun CHP ve Soyer ile organik bağı yoktur. O seçmen Soyer’e oy veriyorsa CHP seçmenidir derim onlara. Bir insanı Kürt ise etnik kimliği, o insanı PKK’lı terörist konumuna sokmaya çalışmak bölücülüktür. İYİ Parti çatısı altında varlığını sürdüren muhafazakar, milliyetçi kardeşlerimizin CHP ile ittifaktan uzak durmalarını heves ediyorlar.
İŞTE PROGRAMIN SATIR BAŞLARI:
Bir vasiyete, büyük önderimiz Atatürk’ün vasiyetidir, yok saymaktan başka bir şey değil sayın Erdoğan’ın yapmaya çalıştığı. Hissesini CHP’ye devretmiştir, vasiyeti bellidir. TDK ve TTK’na da eşit dağıtılmasını vasiyet etmiştir büyük önderimiz. Ayrıca Atatürk’’ün kızı Ülkü’ye mutlu ve huzurlu yaşam sağlayacağı bir maaş bağlanmasını talep etmiştir. Ülkü Hanım vefat edinceye kadar çok değil, mütevazi, günlük ihtiyaçlarını karşılayabilecek maaş talebinde bulunmuştur. Rahmetli oldu. Onun dışında Türkiye İş Bankası’nın hissesi üzerinden CHP’ye gelen gelir parti hesabına girmeden iki kurumun kasasına gider. Bankadan gelen hisseden gelen kar, anında direkt kurumlara gönderilir. CHP kasasına bir kuruş para girmez, faizi dahil olmak üzere. Etik, ahlaki ve yasal bir anlayışa sahip çıkıyoruz. Bunun dışındaki tüm söylem ve açıklamalar vasiyeti yok saymak anlamına gelir. Genel başkanımızın dediği gibi gündemi başka bir yere çekmektir. Vatandaşın gerçek gündemi yoksulluk, yoksunluk. Bunların üstünün örtülmesidir. Gündemi değiştirmek üzere tahrikkar sözler olacaktır. Ancak biz bu konuda kararlıyız.
VATANDAŞIN TEMEL SORUNU KARNINI DOYURABİLMEK
Önümüzde 31 Mart yerel seçimleri var. Adaylarımız yerelde kalkınmaya yönelik, sürdürülebilir bir geleceğe yönelik yatırım, hizmet ve projelerini ortaya koyarak oy talep edecektir. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi vardır, en temel ihtiyaçlar en alttadır. Bunun en temel gereği beslenmedir. Bir insana yerelde park, yol demenizin bir anlamı yoktur, aç olan insana. Vatandaşın temel sorunu karnını doyurabilmek. Bu meseleyi salt yerel seçim olarak görmemek gerekiyor. Siyasal iktidarın muhasebesinin yapılması gerekiyor. Açlık, sefalet, işsizlik adına bunun sorgusunu yapmak önemli.
35 MİLYON DÖNÜM TARIM ARAZİSİ TARIM DIŞI HALE GELDİ
Çiftçinin hakkını vermiyor merkezi hükümet. Enflasyonun temel sebebi olarak üreticiye yüklenmek isteniyor. Üniversite hocalığımda işletmecilik ve planlama dersleri de verdim. Kaynakların en doğru dağılımına yönelik yatırım hizmet e projelerde önceliklerin belirlenmesine yönelik ders verdim. Tarım ekonomisinin temel kuralıdır, fiyatları arz ve talep belirler. Arz düşük olursa talep fazla olursa, arz düştüğünde piyasada o mal az bulunur hale geldiğinde fiyatlar yükselir. Tarımsal üretimde son 15 yıl içinde yaklaşık 35 milyon dönüm tarım arazisi tarım dışı hale geldi. Üretilmiyor, boş. Büyük kısmında üretici üretmiyor. Çünkü girdi maliyetleri çok yüksek. Dünyanın en pahalı mazotu kullanılıyor. Kontrolsüz, plansız üretim var. Destekleme ödemeleri planlı ve vizyoner değil. Böyle bir tarımsal üretim olmaz. 21’inci madde der ki, gayri safi milli hasılanın yüzde birinden az olamaz der. Ödemeler yüzde birin yarısına bile ulaşmadı.
ÇİFTÇİYE YASA GEREĞİ VERİLMESİ GEREKEN DESTEĞİN YARISI BİLE VERİLMİYOR
Çiftçiye verilmesi gereken desteğin yarısını bile vermiyorsunuz, yasa dışı işlem yapıyorsunuz. Ondan sonra da helali hoş olsun diyerek lütufkar konuşuyorsunuz. İnanılmaz şekilde tarımı sahipsiz, plansız programsız yapma söz konusu. Çiftçiyi de ithalat sopasıyla terbiye etmeye çalışıyorsunuz. Üretici ne yapsı? Maliyetler ortada.
ÇİFTÇİ BİTİK DURUMDA
Çiftçi bitik durumda. Kredi kartlarını takla ettirmeye çalışıyor. Gideyim de şehirde asgari ücretle çalışayım derdinde. O nedenle arazisi boş durumda. Samanı bile ithal eden ülke haline gelirseniz, ürün fiyatları çok yükseldi falan. 15 yıldır kim yönetiyor ülkey? Fiyatları yönetmesi gereken ki? Pazarda ürünün fiyatı yüksekse bunun nedeni yönetendir, tek adamdır, hükümettir. Bunun tek müsebbibi sayın Cumhurbaşkanıdır, AKP Genel Başkanıdır. MHP son yıllarda Cumhur ittifakı nedeniyle bu sorumluluğu paylaşmak durumunda. Halk değil bunun sorumlusu. Bu ülkeyi yönetemeyen, yönetmeyenlerdir.
PARTİ İÇİ TARTIŞMALAR KAVGA GİBİ YANSITILMAYA ÇALIŞILIYOR
CHP parti içi demokrasinin, mükemmel olduğunu söyleyemem ama, en üst düzeyde olduğu partidir. On yıllardır ilk kez adaylarını, milletvekillerini ön seçimle belirlemiş bir siyasi partidir. Parti içi demokratik mücadelede parti içi yönetim noktasında daha doğruyu bulmak adına mutlaka farklı sesler olacaktır. Olması da doğaldır. Yandaş, havuz medyası ve kanalları bunu sürekli kaşıyorlar. Parti içi tartışmalar ve doğruyu bulma arayışları kavga, tartışma, sorun haline döndürülmeye çalışılıyor. CHP tarihinde hep olmuştur. Sayın Bülent Ecevit, Erdal İnönü, Deniz Baykal, Önder Sav dönemlerinde de olmuştur.
DİNİ İSTİSMAR EDEN BU İNSANLARA ASLA VE ASLA SANDIKTA OY VERMESİNLER
Kur’an-ı Kerim dinimizin kutsal kitabı. Bu kitap dışında söylenenler din adına söylenenler, din adına halkı kandırmaktır. Bu söylemleri Kur’an-ı Kerim’in Nisa Süresine bakarsak, Allah’a şirk koşmakla ilgili bölüm var. Allah kendisine şirk koşanları bağışlamaz. Kimse kendisini Allah’ın yerine koyamaz. Allah’ın bağışlamayacağı tek suç budur. Allah’a şirk koşmak. Allah adına bu tip söylemler, kendisine Müslümanım diyen kişilerin, dinini her şekilde en iyi şekilde yaşadığını söyleyenlerin bu tür söylemleri Allah’a şirk koşmaktır. Sen kimsin cennetten belge vereceksin, Allah adına nasıl konuşursu? Sayın Hünü’nün söylediği de böyle. Haşa. Allah adına nasıl söylersiniz bun? İnanılır gibi değil. Ama buna inananlar var maalesef. Onları daha iyi bir Müslüman sanıyor halkımızın bir bölümü. Halbuki Kur’an-ı Kerim’in önce insan, önce kendini bil sözü ortada. İnsanı kamil olmayı bize hedef gösteren kutsal kitabımızın gereklerini yaşama geçirmiş olan insanlar değil de bunu istismar eden insanlar siyasette bir yere gelebilmek için Allah’a şirk anlamında sözler sarf edebiliyor. Sayın İsmet Yılmaz, sevdiğim saydığım bir insan ama inanamadım, kulaklarıma inanamadım. Meclis başkanlığı yapmış, eğitimli bir insanın böyle bir söylemi. İşte geldikleri nokta bu. O kadar büyük bir acziyet içindeler ki. Düne kadar başörtüsü gibi dini değerler üzerinden siyaset yaptılar, artık ellerinde araç kalmadı şimdi artık cennete uzandılar. Dini istismar eden bu insanlara asla ve asla sandıkta oy vermeleri doğru değil.
APO’YA SAYIN ÖCALAN SÖYLEMİNİ KULLANANLAR AKP’NİN TA KENDİSİYDİ
Kendi üzerlerindeki suçu, günahı başkalarına çamur atarak göstermeye çalışıyor AKP’liler. Bu ülkede Kürt, Türk, Boşnak, Çerkez olsun hangi inanç kimliğinde olursa olsun, hangi siyasi görüşte olursa olsun her bir yurttaşımız önce insan ilkesiyle bizim yurttaşımızdır. CHP’yi PKK ile birmiş gibi göstermeye çalışanlar kendi geçmişlerine baksın. Habur sınır kapısında Apo ve PKK bayraklarıyla gelip de affedilip ülkeye sokan kimd? Kandil ile görüşmeler yapan, Oslo’da PKK ile protokol imzalayan, Apo’ya Sayın Öcalan söylemini kullananlar AKP’nin ta kendisiydi.
MİLLİYETÇİ, MUHAFAZAKAR KARDEŞLERİMİZİN İTTİFAKTAN UZAK DURMASINI HEVES EDİYORLAR
Bunları yapanlar CHP’ye PKK falan diyor. HDP genel merkez yöneticileri aday çıkarmayacağız dedi. Bunun nedenlerini bilemem. İzmir başkanı HDP’nin aday çıkarmadık, Millet İttifakı’na oy vereceğiz demesi kendi açıklamalarıdır. Kendi iradeleridir. Özgür iradeleriyle açıklamışlardır. Bunun CHP ve Soyer ile organik bağı yoktur. O seçmen Soyer’e oy veriyorsa CHP seçmenidir derim onlara. Bir insanı Kürt ise etnik kimliği, o insanı PKK’lı terörist konumuna sokmaya çalışmak bölücülüktür. İYİ Parti çatısı altında varlığını sürdüren muhafazakar, milliyetçi kardeşlerimizin CHP ile ittifaktan uzak durmalarını heves ediyorlar.
TUNÇ’U BABASI ÜZERİNDEN YIPRATMAYA ÇALIŞIYORLAR, BU DA BÜYÜK BİR GÜNAH
Soyer’i tanıyorum. BAL’da okuduk ikimiz de. Çok yakın çalışmalarımız oldu. Kendisinin kapasitesini, vizyoner kimliğini ve kişiliğini birçok kişiden daha iyi bildiğimi söylemek isterim. SODEM’in kurucusu ve başkanlığını yaptı. O dönemde de SODEM çatısı altında çok çalışma yaptık. Avrupalı belediyelerle ortaklıklar kurduk. Seferihisar gibi mütevazi bir kasabayı dünya kenti haline getirmiş bir kardeşimizdir. Kapasitesi, nitelikleri, vizyonerliği, kente katabileceği değerler, insani erdemleriyle değerlendirmek yerine babası şöyleymiş gibi yıpratmaya çalışmak büyük haksızlıktır, günahtır, suçtur. Allah adına söylemde bulunanlar bir insanı bu kadar haksız yere yıpratmaya çalışmanın günah olduğunu herhalde bilirler. Babası üzerinden Tunç’u yıpratmaya çalışıyorlar. Ülkücüler de devrimciler de 12 Eylül döneminde işkence gördü. O dönemin bir savcısı olarak görev yapmıştır babası.
BAYRAKLI’DA DA ESAS OLAN PARTİ MECLİSİDİR AMA SAYIN GENEL BAŞKANA YETKİ DEVREDİLDİ VE…
Hiçbir adaya PM iradesi dışında karar verilmez. Esas karar organı PM’dir. Soyer’in aday olmasına karar veren organ da PM’dir. Sayın genel başkanımız partimizin en üst yöneticisidir, liderimizdir. Biz onun söyledikleri, ağzından çıkan hersözün arkasında dururuz parti disiplini açısından örgüt olarak. Genel başkanımız MYK’ya, MYK PM’ye önerdiğinde birtakım eleştiriler getirilebilir. Bu karar hakkında söz söylenebilir ama sonuçta oylanır. Esas olan Parti Meclisi’dir. Bayraklı ile ilgili PM’de karar alınamadı. Sayın genel başkana yetki devredildi. Siz belirleyin diye. Adayı açıkladığında bu onun iradesiyle değil PM’den aldığı yetkiyle açıklanmış olacaktır. Dolayısıyla PM kararı olarak değerlendirilmelidir. Çünkü PM kendisine güven duyarak yetki devr etti.
GÖSTERİLECEK ADAYIN EN DOĞRU ADAY OLDUĞUNA HEPİMİZ İNANMALI, GÜVENMELİYİZ
Bayraklı’da çok kıymetli aday adayları var. Bayraklı kendi içinden aday çıkarabilir. Sayın Durak ile ilgili teklif oldu. PM’de bu kabul edilmedi. Sayın genel başkanımız aldığı yetkiyle kimi tekrar aday gösterir bilemiyorum. Gösterilecek adayın en doğru aday olduğunu da hepimizin inanması, güvenmesi gerekiyor.
SEÇİM İÇİN BİR AY BİLE YETER, GEÇ KALINMIŞ DEĞİL
Sahaya hala inmedik kaygısı var. 2014’te 9 Şubat’ta sahaya inmiştik. Geç olup olmadığı noktasında, seçime ne kadar kaldığına bakarak değerlendirebiliriz. AKP’nin adaylarına bakarak kıyaslamak doğru değil. Seçime iki ay var yaklaşık. Seçim çalışması öyle bir çalışmadır ki, ben de bizzat bulunmuştum, sandık gününe ulaşıldığında sizin adaylığınızın seçmen tercihlerinde zirvede olduğu gün önemli. Bir ay bile yeterli. Zamanlaması stratejik, bilimsel, sosyolojik çalışmalara da dayanan bir söylem. Çok geç kalındı demenin doğru olmadığını düşünüyorum. Aday belirlendi önce diye seçmenin iradesine ipotek konulamaz. Onların önceden çıkmış olmaları aslında söylenecek söylemleri kalmadığını da gösterir. Sizin daha baskın olma şansınız var.