ŞİLAN KOCADAĞ/EGEPOSTASI- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayını belirlemek için gerçekleştireceği ön seçimin tek adayı Ekrem İmamoğlu’nun 35 yıllık diplomasının iptal edilmesi ve gözaltına alınması ülke genelinde büyük yankı uyandırdı.
İmamoğlu’na destek olmak ve gözaltı kararını protesto etmek için vatandaşlar sokağa dökülerek sloganlar eşliğinde eylemler gerçekleştirdi.
Siyaset Bilimci ve Akademisyen Emrah Gülsunar, İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesini ve ardından şafak operasyonuyla gözaltına alınmasını değerlendirdi.

YARGI TAMAMEN ERDOĞAN’IN ELİNDE!
İmamoğllu’nun diplomasının geri iade edilme ihtimalini değerlendiren Gülsunar, “Böyle bir şeyin mümkün olduğunu ben zannetmiyorum. Bu kararlar siyasi iktidarın en tepesinden alınan kararlar… Dolayısıyla bu kararı verenler, verdikleri kararı sonradan iptal edeceklerse neden bu kararı alsınlar? Bu kararı almalarının ardında yatan nedenler belli. Ekrem İmamoğlu’nu herhangi bir seçime hiçbir şekilde sokmamaya çalışıyorlar. Amaç buysa zaten bunun değişmesi de mümkün olmayacaktır. Hukuk sisteminin ve yargının normal işlediği bir ülkede yaşasak tabi ki mümkün olabilirdi ama öyle bir ülkede yaşamıyoruz. Şu an yargı erki tamamen yürütmenin yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kontrolünde yürüyor. Bu işler zaten Erdoğan’ın orkestra etmesiyle gerçekleşiyor. Onun amacı da zaten Ekrem İmamoğlu’nu seçime sokmamak. Hangi hâkim bunun aksi yönünde bir karar verebilir ki?” dedi.
ERDOĞAN’IN KARARINI DEĞİŞTİREBİLECEK BİR MAHKEME YOK!
Eski Türkiye’de yargı ve hukuk sistemi olduğunu söyleyen Gülsunar, “Bir karar alındığı zaman mahkemeden dönebiliyordu. Biz artık öyle bir Türkiye’de yaşamıyoruz. Biz artık herhangi bir suçu olmadığı halde İstanbul Belediye Başkanının apar topar sanki bir suç örgütü lideriymiş gibi delil uydurularak gözaltına alındığı bir Türkiye’de yaşıyoruz. Böyle bir yerde hiçbir hakim çıkıp da ‘hayır ben farklı karar veriyorum’ diyemez. O eşik çoktan geçildi. Hukuk diye bir şey kalmadı, her şey keyfileşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aldığı herhangi bir kararı değiştirebilecek bir hakim bir mahkeme şu an Türkiye’de yok. Anayasa mahkemesi de dâhil buna.” dedi.
‘ÖN SEÇİME KİTLESEL KATILIMIN OLMASI GEREKİYOR’
İmamoğlu’nun nasıl bir yol izlemesi gerektiği hakkında Gülsunar, “Şu an en kısa vadede yapılacak şey Pazar günü yapılacak ön seçime çok kitlesel bir katılımın olması gerekiyor. Eğer burada kitlesel bir katılım olursa mevcut otoriter rejime, halkın İmamoğlu’nun arkasında olduğuna dair güçlü bir mesaj olacak. İmamoğlu’na güçlü bir halk desteğinin ortaya çıkması rejimi biraz düşürür. Hatta geri adım atmasına bile bir ihtimal ilerleyen dönemde yol açabilir.” ifadelerine yer verdi.
‘KAYYIM ATANACAK KİŞİ BİLE BELLİDİR’
İmamoğlu’nun yerine kayyım atılmasının artık büyük bir ihtimal olduğunu söyleyen Gülsunar, “Bazı gazeteciler var. Onlara önden sufle veriliyor, söylüyorlar. Sonra bir bakıyorsunuz söyledikleri gerçekleşiyor. Bu gazeteciler kayyım meselesini de söylüyorlar. Gözaltından sonra bir karar çıkması gerekiyor. Ya serbest bırakılacak ya da tutukluluğuna karar verilecek. Çok büyük bir ihtimalle tutukluluğuna karar verilecek. Tutuklu olduktan sonra İçişleri Bakanlığı harekete geçecek. Orada bir kayyım süreci başlayacak. Ki o atanacak kişi bile bellidir. Önümüzdeki birkaç hafta içinde bunlar gerçekleşir.” ifadelerini kullandı.
SIRA MANSUR YAVAŞ’A GELİYOR!
Gülsunar tutuklamaların ve gözaltların devamının geleceğini belirterek, “Muhtemelen sıranın Mansur Yavaş’a doğru ilerlediğine dair bir takım göstergeler var. Bahsettiğim gazeteciler Mansur Yavaş’ın da ismini ağızlarına alamaya başladı. Asgari düzeyde, demokratik ve adil bir seçimde Erdoğan’ın Türkiye’de seçim kazanma ihtimali bitti. Ekrem İmamoğlu’na karşı da Mansur Yavaş’a karşı da ihtimali yok. Bunları Ekrem İmamoğlu’na yapan Mansur Yavaş’a neden yapmasın? Geçtiğimiz aylarda konserle ilgili bir şeyler çıkmıştı. Bu sefer de konser ya da başka bir şeyi öne sürerler ve onu da gözaltına alırlar.” diye konuştu.
‘TOPLUMSAL HAREKETLER FAY HATLARI GİBİDİR’
Protestoların büyüyüp bir ihtimal de olsa ikinci bir Gezi Olaylarının yaşanabileceğini söyleyen Gülsunar, “Sokak protestolarını önceden ön görmek çok mümkün olmuyor. Gezi eylemleri de çok öncede görülebilen bir durum değildi. Bir anda patlayıveriyor bu olaylar. Çünkü halkta bir tepki ve öfke birikiyor. Siz o birikmeyi dışarıdan çok fazla gözlemleyemiyorsunuz ama birikmiş oluyor ve bir anda dışarıya boşalıyor o öfke. Fay hatlarında da jeoloji mühendisleri der ki, ‘ önümüzdeki 10 yıl içerisinde deprem olacak’ ama tam tarih veremezler. Toplumsal hareketler de biraz öyledir. Halkın öfkesi birikir, bir yerde dışarı vurulur. Senin beklediğin an vurulmaz ama beklediğin anda da vurulabilir. Şu anki gösteriler ‘gezi’nin seviyesine ulaşmış değil. Gezi eylemlerindeki gibi eylemler olma ihtimali var mı? Var. Yine de bilemeyiz. Bu protestolar insanların umut duygularıyla alakalı. Gezi eylemlerinden sonra o protestocuların istediği değişim ve dönüşüm yaşanmadı. O da bir hayal kırıklığı beraberinde getirdi. İnsanlarda, ‘zaten gösteri yapsak ne fark ediyor’ psikolojisi olabilir.” dedi.
‘DAYANIŞMA SANDIĞI DOĞRU BİR FORMÜL’
Pazar günü CHP’nin Cumhurbaşkanı adayını belirlemek için gerçekleştireceği ön seçim hakkında Gülsunar, “Birikmiş öfke ve tepki buraya yansıyabilir. Orada çok kitlesel bir katılım olabilir. CHP sadece üyelere değil dayanışma için de bir sandık kuracak. Üye olmayanlar da oy verebilecek. Oraya bir tepki yansıyabilir. Sadece üyelerle sınırlı da kalabilir bu tepki… Nasıl sokak protestolarını kestirmek zorsa bunu da kestirmek zor… Asgari düzeyde bir katılım olacak tabii ki. Üye olmak da bir süreç gerektiriyor. İnternet yoluyla bu ne kadar kolaylaşsa da bir sürü işi var o işlemin. Bunlarla da vatandaş uğraşmasın ama aynı zamanda da tepkisini gösterebilsin diye böyle bir formül üretmişler. Mantıklı ve doğru bir formül… O şekilde zaten olması gerekiyordu, doğru yapmışlar.” ifadelerine yer verdi.