EGEPOSTASI- İzmir 30 Ekim tarihinde meydana gelen 6.9 şiddetinde depremde 116 kişi hayatını kaybederken bin 35 kişi de yaralandı.
Deprem felaketinde İzmir genelinde 17 bina yıkılırken 176 bina ise ağır hasar aldı. Binaları hasar alan ya da riskli olan 10 binin üzerinde vatandaş ise çadır kentlere yerleşmek zorunda kaldı.
Deprem sonrasında açıklama yapan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, depremzedeler için bir yıl içerisinde bitirmek üzere toplamda 3 bin dairelik, içerisinde cami, okul ve millet bahçesinin de bulunduğu deprem konularının inşa edileceğini duyurmuştu.
Rezerv konut alanı için ise yeni yapılan kent hastanesinin yanındaki 1 milyon 400 bin metrekarelik alan gösterilmişti.
Türkiye Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği (TMMOB), hazırladığı bir rapor ile depremzede konut alanının imara uygun olup olmadığını kamuoyu ile paylaştı. Konut rezerv alanının imar planlarında orman olarak geçtiğinin belirtildiği raporda, bölgenin imara açılması halinde konutlara yerleştirilen vatandaşların sel felaketi ile karşı karşıya kalınacağı konusunda uyarılarda bulundular.
“YENİ RANT ALANLARINA İZİN VERİLMEMELİ”
Alınan kararla bir depremzedeler için yeni bir felaketin zeminin oluşturulduğunun belirtildiği raporda, “Depremzedelerin daha güvenli bir yerde kalıcı konutlarına bir an önce kavuşturulması gerekmektedir. Ancak; deprem gibi sel baskınının da önemli bir doğal afet olduğu göz ardı edilmemelidir. Ayrıca İzmir merkezinin yeşil alan ve orman bakımından sınırlı olanaklara sahip olduğu bilinen bir gerçektir. Buna karşın; yoğun emek ve milyonlarca lira para harcanarak yapılan çalışmalar sonucunda ortaya çıkarılan değer ile İzmir için hayati bir önem kazanan bu orman arazisinin depremzedelerin konut ihtiyacının karşılanması gibi hassas bir gerekçeye sığınılarak yeni bir rant alanı yaratılmasına asla izin verilmemelidir. Bu alandaki erozyon kontrolü çalışmalarının sel önleyici fonksiyonu görmezden gelinerek izin verilecek yapılaşma ile bir felaketin yaralarını sarmaya çalışılırken bir başka felakete zemin hazırlanacaktır” denildi.
Raporda deprem gerekçesiyle belirlenen alanın yürürlükte bulunan plan kararlarına ve koruma statülerine aykırı olduğu belirtilerek şu ifadelere yer verildi; “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından depremden etkilenen vatandaşların ihtiyacına yönelik olarak belirlenen rezerv alanı alelacele alınmış bir karar olup, bilimsel dayanaktan yoksun ve yürürlükteki plan kararları ve koruma statülerini hiçe sayan bir işlemdir. Söz konusu rezerv alan; Çevre Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan İzmir-Manisa 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni ‘Orman Alanı’ kullanım kararında kalmakla birlikte, alanın bir kısmında ‘Doğal Sit Alanı’ sınırındadır. Alan ayrıca İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi kararıyla uygun görülerek onaylanan 389 hektarlık alanda sit bütününde hazırlanan Karşıyaka Atatürk Ormanı 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planında bahse konu alanın bir kısmının “Orman Alanı” ve Günübirlik Tesis Alanı” kullanım kararında yer almaktadır. Yürürlükte bulunan plan kararları, koruma statüleri ve alana dikilerek yetiştirilmiş ağaç dokusu düşünüldüğünde, bahse konu alanın imara açılması durumunda geri dönülmesi mümkün olmayan zararlara neden olacağı açıktır… Öte yandan depremden etkilenen vatandaşların konut ihtiyacını, imar mevzuatına uygun olarak ilgili idarelerce onanmış ve henüz yapılaşma gerçekleşmeyen alanlarda karşılanmasının şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararı açısından uygun olacağı düşünülmektedir.
“REZERV ALAN HANGİ KRİTERE GÖRE TERCİH EDİLDİ”
TMMOB, alanın belirlenmesinde bilimsel analizler yeterli yapılıp yapılmadığı konusunda şüpheler olduğunu belirterek yetkililerin cevaplaması istemiyle şu soruları sordu;
“Kentsel alan içerisinde rezerv alan/alanlar olarak belirlenebilecek kamu mülkiyetindeki alanlar olup olmadığı konusunda bir araştırma yapıldı mı'
Alternatif alan araştırması yapıldı ise yukarıda bahsedilen kaygıları oluşturan nedenler varken rezerv alan hangi kriterlere göre tercih edildi'
Belirlenen bölgede 5 kat yüksekliğinde konutlar yapılacağından bahsediliyor. Kat yüksekliğine jeolojik etütler sonucunda mı karar verild? Ortada bir jeolojik etüt raporu var mı'
Yıkım olan bölgenin jeolojik etüdü olmamasına rağmen hangi çalışmaya istinaden yeniden bina yapılması öngörülmektedir'”
“DEPREM BAHANESİYLE İMARA AÇILIYOR”
“Ortada bu sorular dururken yeni felaketlere neden olacak kararlar verilmemelidir” uyarısında bulunulan raporda, İzmir’de yeterli konut stoku varken yeni konut alanlarının oluşturulmaması gerektiği belirtildi ve “Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2018 yılı verilerine göre İzmir’de toplam bağımsız konut birim sayısı 2.168.651 adettir. Aynı yılın verilerine göre İzmir İl nüfusu 4 milyon 280 bin kişidir. İzmir İli ortalama hane halkı büyüklüğünün 3 kişi olduğu dikkate alındığında yaklaşık 6 milyon 500 bin kişiye yetecek kadar bağımsız birimin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu rakam, 2018 nüfus verileri ile karşılaştırıldığında yaklaşık 2 milyon 220 bin kişiye yetecek konut olduğu, yaklaşık olarak 740 bin adet bağımsız konut biriminin fazla olduğu görülmektedir. Fazla olan bağımsız birimlerin bir kısmının yazlık gibi ikincil konut olduğu düşünülse dahi bu varsayım, İzmir’de konut fazlası olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Söz konusu veriler dikkate alındığında, İzmir’de depremden etkilenen vatandaşların ihtiyacını fazlasıyla karşılayacak konut bulunmaktadır. Böyle bir araştırma yapılmadan korunması gereken alanların deprem bahanesiyle imara açılması kabul edilemez! Yıllardır TOKİ ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aracılığıyla kent merkezlerinde yer alan kamu mülkiyetindeki araziler satılmaktadır. Kentsel alanlarda arazi stoku yapmayan merkezi idare afet ve acil durumlarda ne yazık ki gözünü yerleşim için uygunluğu tartışmalı alanlara dikmektedir”
ANAYASAYA AYKIRI
Depremzedeler için seçilen konut rezerv alanı olarak belirlenen ormanlık alanın İzmir için yaşamsal öneme sahip olduğunun altının çizildiği raporda, alanın “üstün kamu yararı taşımadığı” için orman dışına çıkarılamayacağı ve yapılacak işlemin . Yapılacak işlem anayasanın “ormanlar daraltılamaz ilkesine” aykırı olduğu belirtildi. TMMOB alan ilişkin şu önerileri sıraladı; “Kentsel alan içerisinde rezerv alan/alanlar olarak belirlenebilecek ve imar mevzuatı yönünden planlama süreçlerinde herhangi bir sıkıntı olmadan planlanan, kamu mülkiyetindeki alanlar konusunda araştırma yapılarak; ulaşımı, altyapısı hazır olan alanlara öncelik vermek hem kent çeperinde plansız büyümeyi engelleyecek ve kent içinde sağlıklı dönüşümü sağlayacak, hem de kamunun sırtındaki maliyetleri azaltacaktır. Depremin en çok etki ettiği ve şu anda yıkılan bazı bölgelerinin bakanlık tarafından proje alanı seçildiği Bayraklı bölgesinde zemin etüt çalışmaları yapılarak yeni yapılacak inşaatlara yönelik bütün süreçlerin hiçbir tereddüte yer bırakmaksızın kamuoyuyla paylaşılması gereklidir. Buna göre binaların güçlendirmesi ya da yıkılıp yeniden yapılması konusundaki belirsizlikler giderilmeli, binasını yenilemek isteyenler için destekler sağlanmalıdır. Bu bölgede yerleşmiş bulunan bütün vatandaşların (mülkiyet sahibi olup olmadığı fark etmeksizin) herhangi bir hak kaybı yaşamadan yeni konutlara yerleştirilmeleri için özen gösterilmeli, her türlü hukuki destek sağlanmalıdır.”