Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, bugün parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Karamollaoğlu’nun açıklamaları şöyle:
“BUGÜN, TÜM ZORLUKLARA VE İMKANSIZLIKLARA RAĞMEN MİLLETÇE ZAFERİMİZİ İLAN ETTİĞİMİZ GÜNDÜR”
“Tarihimizin dönüm noktalarından bir günün yıl dönümünde sizlerle bir aradayız. Bugün bundan tam 101 yıl evvel, Dumlupınar’da nihai zafere ulaştığımız gündür. Bugün, tüm zorluklara ve imkansızlıklara rağmen milletçe zaferimizi ilan ettiğimiz gündür. Kahraman ecdadımızın uzun yıllar boyunca fedakarca verdiği mücadelemizin ardından kazanılan bu zafer öncesi ve sonrasında alınacak elbette onlarca belki yüzlerce ders vardır. İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy, çıkarmamız gereken o derslerin en önemlilerinden birini şöyle haykırmıştır: ‘Girmeden tefrika bir millete düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.’ Bizler bir ve beraberce bugüne dek nice badireler atlatmış, nice zorluklara göğüs germiş bir milletiz. Bizler, inancımıza sarılarak birbirimize omuz vererek yedi düvele meydan okumuş bir milletiz. Bizler zaferin ardından yine birlik ve beraber içerisinde Anadolu’yu yeniden inşa ve ihya etmiş bir milletiz. Maddi olarak zayıf düştüğümüz dönemler olmuşsa da bizler, maneviyatımızdan aldığımız güçle düştüğümüz yerden her seferinde yeniden kalkmayı başarmışızdır. Farklı ideolojiler değil, ortak inancımız; meseleler karşısında farklı değerlendirmelerimiz değil, ortak değerlerimiz bizi biz yapmış ve böylelikle bu mübarek toprakları kendimize vatan payı yapmayı başarmışız. Öyleyse bugün bizlere düşen yine inancımıza ve değerlerimize sımsıkı sarılarak birlik ve beraberliğimizi yeniden tesis ederek ortak sorumluluklarımızı kuşanmak ve kutuplaşmaya, kamplaşmalara artık bir son vermektir.
“BİR SEÇİM OLMUŞ, BİTMİŞ. FAKAT ERDOĞAN VE İTTİFAK ORTAKLARI, HÂLÂ AYNI ZEHİRLİ DİLİ KULLANMAYA DEVAM EDİYORLAR”
Bu noktada özellikle ve öncelikle iktidarın bir anlayış değişikliğine gitmesi şarttır. Ülkemizin bir yarısını diğer yarısına adeta düşman göstermeye çalışan anlayıştan mutlaka vazgeçilmelidir. Muhalefeti terörist, muhalefete oy veren insanlarımızı vatan haini, kendileri gibi düşünmeyen herkesi kategorisinde değerlendiren bu çarpık anlayıştan vazgeçilmelidir. Bolca yalan, iftira ve hakaret cümleleri içeren bu zehirli dilden bir an evvel vazgeçilmelidir. Bir seçim olmuş, bitmiş. İnsanımızın bir yarısı bir adaya, hemen hemen diğer yarısı da bir başka adaya oy vermiş. Sonuç itibarıyla bir miktar oy farkıyla Sayın Erdoğan seçimi kazanmıştır. Tebrik ederiz. Fakat Sayın Erdoğan ve ittifak ortakları, hâlâ aynı zehirli dili kullanmaya devam ediyorlar maalesef. İnsan artık haykırmak istiyor: Yeter artık. Allah aşkına nedir zihniyet, nedir bu öfke, nedir bu hırs? Biz bugüne kadar sadece bu sisteme değil, bu dile ve bu anlayışa da itiraz ettik, ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz.
“SIRF BU SİSTEMİ DEĞİŞTİRMEK İÇİN SEÇİM İTTİFAKLARI YAPTIK”
85 milyonu temsil etmesi gereken, herkesin hakkını gözetip koruması gereken Cumhurbaşkanı, sırf yerel seçimlerde üç-beş belediye daha fazla kazanabilir miyim düşüncesiyle, milyonlarca vatandaşını terör parantezine sıkıştırmaya çalışıyor. İşte biz 2017’den beri bu sisteme bunun için karşı çıktık. İşte bunun için, sırf bu sistemi değiştirmek için seçim ittifakları yaptık. Cumhurbaşkanlığı makamı ile bir siyasi partinin genel başkanı olmak arasındaki farkı çok iyi biliyor, bunun yol açacağı sorunları da öngörebiliyorduk. Seçim kazanma hırsının, devlet yönetme sorumluluklarının önüne geçeceğinden adımız kadar emindik çünkü. Nitekim de öyle oldu. Ne yazık ki yine haklı çıktık. Ne yazık ki diyorum, zira ülkemizin ve milletimizin hayrına en azından bu kez haksız çıkmayı canıgönülden isterdik. Tıpkı adalet, eğitim, tarım, sağlık ve dış politikadaki öngörülerimizde en az bir kez dahi olsa haksız çıkmış olmayı istememiz gibi.
“KEŞKE ONLAR İSRAF VE YOLSUZLUKTAN VAZGEÇMİŞ OLSALARDI DA BİZ HAKSIZ ÇIKSAYDIK”
Biz biliyorduk vazgeçmeyeceklerini, fakat keşke onlar israf ve yolsuzluktan vazgeçmiş olsalardı da biz haksız çıksaydık. Biz biliyorduk üretim ve istihdam ekonomisini uygulamayacaklarını da fakat keşke onlar yanlış yatırım anlayışlarından vazgeçmiş olsalardı da biz yanılmış olsaydık. Biz biliyorduk Irak işgali ve Suriye politikasının devamı mahiyetinde İslam aleminin dertleri ile değil, sadece mali imkanlarından yararlanmak için yol aradıklarını ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) eşbaşkanlığını üstlenerek Ortadoğu’da sınırları yeniden çizecek bir anlayışa zemin hazırladıklarını. Fakat keşke biz yanılmış olsaydık da onlar şahsiyetli bir dış politikayı benimsemiş olsalardı.
“EN UFAK ELEŞTİRİ, HATTA ÖNERİ KARŞISINDA PANİĞE VE ÖFKEYE KAPILAN İKTİDARIN, BU RUH HALİNDEN KURTULMASI GEREKİR”
Keşke onlar faiz ekonomisine hakikaten sırt çevirmiş olsalardı da biz çıkıp kendilerinden özür dileseydik. Keşke onlar çiftçinin, fındık ve mısır üreticisinin hakkını eksiksiz verselerdi de biz çıkıp kendilerini alkışlasaydık. Keşke onlar emeklinin, asgari ücretlinin, işçi ve memurun insanca yaşam standartlarına kavuşacağı zam oranları belirleselerdi de biz de gidip kendilerine canıgönülden teşekkür etseydik. Bizim Saadet Partisi olarak meselelere yaklaşımımız böyledir, bakış açımız işte budur. Derdimiz haklı çıkmak değil, her hak sahibinin hakkını alabilmesini sağlamaktır. Muhalefet etme biçimimiz yıkıcı değil, yapıcı ve yol göstericidir. İtirazlarımızı elbette dile getireceğiz; zira neyi teklif ettiğimizden önce neye karşı çıktığımızı açıklamak da sorumluluklarımızın gereğidir. En ufak eleştiri, hatta öneri karşısında paniğe ve öfkeye kapılan iktidarın, bu ruh halinden mutlaka ama mutlaka kurtulması gerekir.
“81 İLİMİZİN TAMAMINDA BÜYÜK BİR KRİZE VE AYNI ZAMANDA HUZUR VE GÜVENLİK PROBLEMİNE YOL AÇAN KİRA FİYATLARI İÇİN PLANINIZ VAR MI?”
İnsanımız, sınırlarımızın adeta kevgire dönüşü karşısında paniğe kapılırken, uyuşturucu ve asayiş olayları karşısında korku ve öfkeye kapılırken iktidar bu problemlere çözüm üretmek yerine bunları dile getirenleri susturma telaşı ve gayretine düşmüş gözüküyor. Şehirlerimizin orta yerinde evlatlarımıza zehir satılıyor, her gün bir başka kan donduran cinayet işleniyor. Peki bunlar karşısında iktidar ne yapıyor, hangi adımları atıyor veya atacak? Soruyoruz ve cevaplarını bekliyoruz: Önce büyükşehirlerde, ardından da 81 ilimizin tamamında büyük bir krize ve aynı zamanda huzur ve güvenlik problemine de yol açan kira fiyatları için planınız var mı, nedir? Sözde bir zamanlar dershaneler kapatılacaktı, hatırlayın. Peki şimdi ne oldu? Özel okul ve dershane ücretleri birbiriyle yarışır hale geldi. Sadece olup biteni izlemeye devam mı edeceksiniz?
“VERGİLERİ VE FAİZİ ARTTIRMAKTAN BAŞKA PLANINIZ VAR MI? ÖRNEĞİN İSRAF VE YOLSUZLUKLARDAN VAZGEÇMEYİ HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?”
Okullar açılacak yakında. Aileler kantin ve kırtasiye masraflarına, servis ücretlerine nasıl yetişeceklerini kara kara düşünüyorlar. Peki siz iktidar olarak hangi çözümü düşünüyorsunuz veya insan ister istemez soruyor, hiç düşünüyor musunuz? Üniversiteler yakında açılacak. Yurt bulabilmek, bulduktan sonra ücretini ödeyebilmek, burs bulabilmek ve bulsa bile o bursla geçinebilmek gençlerimiz için artık çok ama çok zor. Bu konuda hangi adımları atmayı planlıyorsunuz, daha doğrusu bir şey planlıyor musunuz? Vergileri ve faizi arttırmaktan başka bir planınız var mı? Örneğin israf ve yolsuzluklardan vazgeçmeyi hiç ama hiç düşündünüz mü?
“NİHAYET DÖNDÜLER, DOLAŞTILAR YİNE IMF REÇETELERİNE SARILDILAR”
10 yıldan fazla bir zamandır 2023’ü işaret edenlerin, bugünlerde sık sık 2053’ü işaret ettiğine şahit oluyoruz. Zira 2023 hedefleri ile gerçekler arasındaki devasa fark ortada. Geldik, 2023’e dayandık. Nihayet döndüler, dolaştılar yine IMF reçetelerine sarıldılar. Dün düşman ilan ettikleri kim varsa bugünlerde tek tek kapılarını çalıp, sıcak para istediler ancak umduklarını bulamadılar. Borç-faiz-borç sarmalından çıkamıyorlar, çıkamazlar da bu gidişle. Zira daha fazla faiz demek, daha fazla borç demektir. Borçlu olmak demek, bağımsız karar verememek demektir. Hiç şaşmaz; ‘Borç alan, emir alır.’ Önce kaynaklarımızı çarçur ettiniz, sonra borç üstüne borç aldınız, sonra borçları ödeyemeyince yüksek faizle daha çok borç aldınız; şimdi de size ne deniliyorsa onu yapıyorsunuz. Hatta garip olan artık demelerine bile gerek kalmadan siz onların ne isteyeceğini bildiğiniz için harfiyen uyguluyorsunuz.
“PUSULANIZ ŞAŞTI. FAİZLE İLGİLİ ‘NAS’I ARTIK HİÇ DİLE GETİRMİYORSUNUZ. İSRAF VE YOLSUZLUKTAN BİR TÜRLÜ VAZGEÇEMİYORSUNUZ”
Pusulanız şaştı. Faizle ilgili ‘nas’ı artık hiç dile getirmiyorsunuz. Çünkü ekonomi; sadece faizden etkilenmiyor. İsraf ve yolsuzluktan bir türlü vazgeçemiyorsunuz. Bu böyledir, her daim de böyle olmuştur: Faiz saadet değil, bela getirir. Ama diğer gerçekleri de göz ardı edemezsiniz. Bu gerçekler, bilmelisiniz ki yıllar önce terk ettiğiniz Millî Görüş politikalarındadır. Yolsuzluk sebep, yoksulluk sonuçtur. İsraf sebep, borç sonuçtur. Yanlış yatırım anlayışı sebep, enflasyon ve işsizlik sonuçtur. Sonuçlara bahane aramaktan, sonuçların sebeplerini yanlış yerlerde aramaktan ne zaman vazgeçeceksiniz? 2000’li yılların başında çıkardığınız bir kanunla; her yıl çiftçiye, üreticiye milli gelirin en az yüzde 1’i kadar destek vermeyi vadetmiştiniz. Bir kere bile bunu ödediniz mi ki bugün çiftçinin dertlerinin ve hayat pahalılığının sebeplerini başka yerlerde arıyorsunuz? İsraf ve yolsuzluğa bir kere dur dediniz mi ki yoksullukla mücadelede başka mucize formül arayışlarına giriyorsunuz? Milyonlarca insanı İstanbul’a istiflemekten vazgeçtiniz mi ki bugün deprem ve göç problemine kalıcı bir çözüm bulabilesiniz?
“ÇARE MİLLİ GÖRÜŞ’TÜR. POLİTİKALARIMIZLA, KADROLARIMIZLA HER ZAMAN HER SEÇİME HAZIRIZ, EN DOĞRU ŞEKLİYLE ŞEHİRLERİMİZİ VE ÜLKEMİZİ YÖNETMEYE TALİBİZ”
Bir kere biz Millî Görüşçülere, Saadet Partimizin politikalarına kulak verdiniz mi ki ülkemizin problemlerine çözüm üretebilesiniz? Siz Millî Görüş gömleği size dar geliyor zannettiniz; halbuki gerçekte olan sizin oburlaşmanız neticesinde yağ bağlamanızdı. Aslında problemler de çareleri de bellidir. Çare Millî Görüş’tür, çözüm reçeteleri bizdedir, umudun adresi burasıdır. Biz dün yaptık, bugün yine yaparız. Dün belediyecilikte bir çığır açtık, bugün yine çok daha iyi örnekler ortaya koyarız ve Allah’ın izniyle koyacağız da. Dün elimize geçen en küçük fırsatları her daim milletimiz lehine kullandık, bugün de yine öyle yapıyoruz; böyle yapmaya da devam edeceğiz. Politikalarımızla, kadrolarımızla biz her zaman her seçime hazırız, en doğru şekliyle şehirlerimizi ve ülkemizi yönetmeye talibiz. Yarım asrı aşkın birikim ve tecrübemizle, aynı inanç, aynı azim ve kararlılıkla biz buradayız.
“BİR VE BERABER OLARAK, MİLLETÇE NİCE ZAFERLERE, NİCE BAYRAMLARA ULAŞMAMIZI TEMENNİ EDİYORUM”
Aziz milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı tebrik ediyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bu zaferi bizlere armağan eden İstiklal Mücadelemizin kahramanları ile tüm şehit ve gazilerimizi şükranla yâd ediyorum. Bir ve beraber olarak, milletçe nice zaferlere, nice bayramlara ulaşmamızı temenni ediyorum.”