Lösemili Çocuklar Haftası nedeniyle gündem dışı konuşma yapan CHP Parti Meclisi ve TBMM KİT Komsyonu Üyesi, İzmir Milletvekili Avukat Sevda Erdan Kılıç’ın lösemili çocuklarla empati yapılması için yaptığı maske takma çağrısı karşılığını buldu ve Kılıç’ın konuşması sırasında genel kurulda bulunan iktidar ve muhalefet milletvekilleri maske taktı.
CHP’li Kılıç, bütün meclisi birleştiren konuşmasında şunları söyledi.
"Bazen siyaset susar, bazen bürokrasi susar. Lösemili çocuklarımıza dikkat çekmek için tüm vekil arkadaşlarımızı otuz saniye maske takmaya davet ediyorum. Ne kadar çok karşılaşıyoruz değil mi bu görüntülerl? Yüzünde maske, saçları dökülmüş, minicik elleri, kocaman yürekleriyle hayata tutunmaya çalışan çocuklar bizim çocuklarımız, en değerli varlıklarımız, geleceğimiz. Sadece çocuklar m? Büyükler, yetişkinler, yaşlılar çünkü "modern çağın vebası" olarak adlandırılan kanser ne büyük ne küçük ne zengin tanıyor.
Dünya Sağlık Örgütünün açıklamalarına göre ülkemiz ne yazık ki kanser kuşağında yer alan bir ülke. Sağlık Bakanlığınca açıklanan 2015-2016 verilerine göre de ülkemizde her yıl 200 bin insana kanser tanısı konulmakta. Yaklaşık 150 bin insanımız her yıl bu hastalıktan yaşamını yitirmektedir. Yani düşünebiliyor musunuz, bir şehir dolusu insanımız her yıl bu hastalıktan yaşamını yitiriyor. Bu korkunç bir rakamdır, geleceğimizi tehdit etmektedir.
Kanserin çığ gibi büyüdüğü, kontrolsüzce ilerlediği bu çağda sağlıklı doğmak, sağlıklı büyümek, sağlıklı yaşamak inanın bir şans ama ne yazık ki her çocuk, her birey bu şansa sahip olamıyor. Kimi zaman anne babadan, kimi zaman çevresel etkilerden, kimi zaman da bilinmeyen nedenlerden doğar doğmaz hastalıkla mücadele ediyor. Bu hastalıkların en başında ise lösemi geliyor. Hâlen ülkemizde 31.500 lösemi hastasının olduğu bilinmektedir. Her yıl ortalama ne yazık ki ve maalesef 2 bine yakın çocuğumuz lösemiye yakalanmakta. Genel bir istatistik ve tarama yapılmadığı için ülkemizdeki lösemili hastaların gerçek sayısına ulaşamamaktayız. Tam olarak nedenleri bilinmemekle birlikte genetik yatkınlıklar, beslenme, yiyecekler, çevresel faktörler ve tüm kanserojenler bunlara neden olmakta. Yaygın olarak kemoterapi, kök hücre yani kemik iliği nakliyle hastalık büyük ölçüde iyileştirilmektedir. Ancak gerek teşhis aşamasında gerek tedavi aşamasında inanılmaz zorluklar yaşanmaktadır. Öte yandan, kök hücre bağışında da büyük sorunlar yaşanmaktadır. 80 milyonluk ülkemizde maalesef donör sayısı yüzde 1'i bile geçmemektedir. 2014 yılında faaliyete geçen Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezinin verilerine göre son üç yılda gönüllü donör sayısı 300 bindir, gönüllü bağışçılar sayesinde yaşama döndürülen hasta sayısı ise sadece 601'dir. TÜRKÖK kayıtlarına göre ilik nakli bekleyen hasta sayısı ise şu an itibarıyla 2 bin civarındadır.
Lösemi diğer kanser hastalıkları gibi tedavisi çok zor, yıllarca süren ve pahalı bir hastalıktır. Bu nedenle sadece hastayı değil, tüm aileyi, tüm yakınlarını da etkilemektedir. En temel hak olan sağlıklı yaşama hakkı gereği bu konuda başta devlet olmak üzere, bütün topluma hele de bizlere önemli sorumluluklar düşmektedir. Bir insanı yaşama döndürmekten daha kutsal hangi iş olabilir diye düşünüyor ve bütün doktorlarımıza, sağlık çalışanlarımıza da bu konuda teşekkürü borç biliyorum. Bu bağlamda, LÖSEV'e de ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Yaklaşık 30 bin lösemi hastasının tedavisiyle uğraşan, sadece hastaya değil, dar gelirli ailelere de yardımcı olan ve lösemiyle mücadelenin öncülüğünü yapan LÖSEV, her türlü takdiri fazlasıyla hak ediyor.
Bu düşüncelerle asırlar öncesinden bizlere seslenen Şeyh Edebali'nin "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." sözlerini hepinize hatırlamak istiyor, bir anne olarak lösemiyle mücadele eden küçük elli, kocaman yürekli çocuklarımıza umut olmak dileğiyle hayatımız, çocuklarımız diyor, yüce Meclise saygılar sunuyorum.”