Usta şair Arif Nihat Asya’nın kaleminde;
“İlk kundağın ben oldum, yavrum; ilk oyuncağın ben oldum. Acı nedir, tatlı nedir bilmezdin; dilin, damağın ben oldum. Elinin ermediği, dilinin dönmediği çağlarda yavrum; kolun kanadın ben oldum, dilin dudağın ben oldum. Belki kıskanırlar diye gördüklerini, sakladım gözlerden gülücüklerini; tülün, duvağın ben oldum! ARTIK İSTERLERSE ADIMI SÖYLEMESİNLER BANA… “ONUN ANNESİ” DİYORLAR… BU YETER SEVGİLİM, BU YETER BANA!... Bir dediğini iki etmeyeyim diye öyle çırpındım ki ve seni öyle sevdim, sana o kadar ısındım ki usanmadım, yorulmadım, çekinmedim; gün oldu kırdın, incinmedim… İlk oyuncağın ben oldum, yavrum son oyuncağın ben oldum... LAYIK DEĞİLDİM, LAYIK GÖRDÜLER; ANNEN OLDUM YAVRUM, ANNEN OLDUM!...” sözleriyle dile gelen ey SEVGİLİ ANALAR, sizleri anlatmaya hangi söz yeter ki…
Duyguların en yoğun olduğu fakat dile getirmeye, sözlerin, cümlelerin ve hatta kitapların bile çok yetersiz kaldığı nokta da SİZ VARSINIZ HEP…
İnsan varlığının var olmasında; YARADAN’ın kudretinden sonra, DOĞURAN olmanın kıymetini, şefkatini, merhametini sizler taşıyorsunuz… Doğurmaktan öte; doğurduğunu imanla, ahlakla, bilgiyle, sevgiyle, saygıyla yoğuran ve onu hayırlı evlat olarak yetiştirmeye çalışmanın gayretini sizler sarf ediyorsunuz…
Sizleri ne bir güne, ne bir yıla, ne de bir ömre sığdırmak mümkün…
MUHAMMEDÎ ifadeyle denilmesi gereken en güzel söz şudur ki; “CENNET, SİZ ANNELERİN AYAĞI ALTINDADIR!..”
Bu inanç ve bilinçle, gününüzü kutluyor, ellerinizden öpüyoruz...