İzmirli metropol belediye başkanlarımızın göreve gelişlerinin 100’üncü gününde, kendilerinden önceki dönemi bir kenara bırakarak, kendi projelerini ölçülü, abartısız bir dille anlatırken yaşadığı heyecanı görmek gerçekten umut vericiydi.
Seçimle gelinen makam ve mevkilerin sayılı günleri, kum saatinin eksilen taneleri gibi tekrar geri gelmesi mümkün değildir. Hizmet yolunda bir tek günün bile heba edilmemesi önemlidir.
Çiçeği burnunda belediye başkanlarımızın, seçilmeden önceki özgün kişiliğini korumalıdır. Kendisine duyulan sevgiyi, saygıyı, belediye başkanlığı makamının büyüsüne kapılarak kentlileri için düşlediği hayallerinin yok olmasına izin vermemelidir.
Bu olağanüstü büyünün cazibesine karşı koyamayan makam ve mevki sahipleri toplum içinde giderek yalnızlaşır ve çevresinden kopar. İnsan yalnızlaştıkça, çevresinden koptukça gerçekleri görmezden gelmeyi alışkanlık haline getirir ve hayallerinden vazgeçer.
Belediye başkanlarımız, geçmiş dönemlerde örneklerini gördüğümüz gibi kendini toplumdan soyutlayanların günü kurtarmak için etik olmayan davranış ve girişimlerin tuzağına düşmemelidir.
Diğer bir konu da “Ben değişmem, ben buyum. İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur.” gibi çok iddialı ve riskli politik söylemlerin arkasında dik durmak önemlidir. Bazen öyle bir zaman gelir ki, günün koşullarına ve yaşamın gerçeklerine kolayca karşı konulamaz.
Bir de belediye başkanlarımız, kişilerin iyi niyetli yapıcı önerilerine, sorgulayıcı eleştirilerine tepki göstermeden, öfkelenmeden hoşgörüyle dikkatle dinlemeli ve kendilerine teşekkür etmelidir.