Ülkemiz ağır bir travmadan geçiyor. Darbe girişimiyle demokrasiyi rafa kaldırmak isteyenlere karşı kahraman Türk halkı kendini canını hiçe sayarak topun, tüfeğin önüne atarak darbecileri püskürttü.
Darbe girişiminden sonra FETÖ yapılanmasına karşı sürdürülen operasyonlarda hükümet kararlı bir şekilde yoluna devam ederken; muhalefetin de tam destek vermesiyle bu örgütün uzantılarını yok edecek hamleler birbiri ardına atılıyor.
Zaman içinde taşların yerine oturacağını düşünüyorum…
Şimdi gelelim “FETÖ”ye karşı yapılan operasyonlarda medya ayağına… Ülke genelinde farklı çizgide olan medya dayanışması her kesimi şaşırttı. Hükümete muhalif olan olmayan bütün medya kuruluşları darbeye karşı birlik oldu…
Tek sesle yayın yaptı…
Türkiye’de bunlar yaşanırken, İzmir medyasında iç hesaplaşama dönemi yaşanması anlaşılacak gibi değil…
Bunları takip ederken hayrete kapılıyorum…
Bu haberleri yapanlar ya da sosyal medyada bunu dile getirenlerin ülkenin geleceğiyle ilgili kaygıları yok mu'
O bu derken aslında yazılan sayfaların bu dönem ne kadar kıymetli olduğunu bilmiyorlar mı'
Sinsi bir tavır içinde intikam alma duygusuyla yapılan haberler ülke içinde yaşanan dayanışma ruhundan uzak kişisel bir tavırdan başka bir şey değil… Bunu yapanların da kendisini sorgulaması gerekir…
Yıllardır İzmir’de medya kuruluşlarının ve mensuplarının birbirlerine karşı yaşadıkları kıskançlık ve küçük hesaplaşmalar yüzünden yaşananlar ortada… Üç kişi bir araya gelemez oldu…
Buna isterseniz kişisel hırs deyin isterseniz kıskançlık deyin ne derseniz deyin…
Şimdi son günlerde sosyal medyada FETÖ terör örgütü lideri Fethullah Gülen’e yakın olan İzmirli gazeteciler diye yaygara yapılan isimlerle ilgili bölüme gelmeden önce kendim yaşadığım bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum…
AK Parti’nin geçtiğimiz dönem Türkiye’de yaşanan Kürt sorunuyla ilgili attığı en önemli adımlardan biri olan “AÇILIM SÜRECİNDE” bizde İzmirli gazeteciler olarak Doğu ve Güneydoğu’ya yapılan ziyaretlere gitme ve yerinde inceleme fırsatı bulduk...
O dönem AK Parti’den İzmir Milletvekili olan Rıfat Sait 100 kişilik bir heyetle 8 Mart tarihinde Diyarbakır’a yaptığı ziyaret sırasında gazeteciler olarak yapılan ziyaretleri takip etmiş ve burada yapılan görüşmeleri kaleme almıştık. Hatta o zaman Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’le röportaj yapma fırsatı bulmuştuk.
Baydemir röportajda İzmir ve İzmirliler için önemli bir mesaj vermişti. Ve İzmirli bir gazeteci olarak dışardan bir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın İzmir için söylediği sözler inanılmaz kıymetliydi… Bu röportajın her satırını büyük bir keyifle yazdım…
Ve önemli güzel dönüşler aldık.
İzmirli bir gazeteci olarak Türkiye açısından önemli bir döneme tanıklık etmek ve orada yaşayan insanların Türkiye gerçeğiyle ilgilendiklerine şahit olduk. Ve Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’in İzmir’i birçok İzmirliden daha iyi anlatması da önemliydi.
Ve çok özeldi…
Röportaj sırasında Osman Baydemir’le fotoğraf çektirmiş…
Ve bunu İzmir halkı ile paylaşmıştım.
Ben bu röportajın keyfini yaşarken “bazı kendini bilmezler” beni PKK terör örgütü sempatizanı ve örgüt propagandası yapan biri olarak lanse etmeye kalkıştı.
Oysa gazetecinin dünyanın en suçlu veya en kötü adamıyla röportaj yapmak için neler yapmayacağını az çok hepimiz biliriz…
Gerçekten gazetecilik faaliyeti içinde olan bir kişiye bugün Fethullah Gülen’le röportaj yapacaksın deseler, acaba kimler gitmez. Aslında bu işi yapan koşa koşa o röportajı yapmaya gider…
Şimdi birkaç günden beri İzmir’de sosyal medya üzerinden bazı gazetecileri hedef alan yazılar ve fotoğraflar paylaşılıyor… Buna böyle bir dönemde İzmirlilerin ilgi göstermeyeceklerini düşünüyorum…
Ama bu dönemde yapılan bu yanlışı ve gazeteci dostlara yapılmak isteneni de ifade etmek gerekiyor…
Fotoğrafta İzmir’in önemli simge gazetecilerinden Yeniasır’dan Şebnem Bursalı, Milliyet’ten Hamdi Türkmen ve Ben TV’den Erol Yaraş gibi önemli isimlerin 2011 yılında Fethullah Gülen’e yapılan bir ziyaret sırasında çekilmiş fotoğrafı İzmirlilerin önüne koyarak “işte FETÖ’cü İzmirli gazeteciler” diyerek yaygara koparılıyor…
Ve bu isimleri hedef gösteriyorlar…
Bu yapılmak istenen gazetecilik ahlakı içinde etik bir davranış değil… Dün Gülen’e ait televizyon ve gazetelerde yapılanla aynı mantıkla eşdeğer bir davranış biçimi…
Oysa Fethullah Gülen’in MHP’nin başbuğu Alpaslan Türkeş, adı dağlara taşlara “Karaoğlan” diye yazılan Bülent Ecevit, Cumhurbaşkanlarından Abdullah Gül, Süleyman Demirel şuan görevde olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Gülen’le samimi çekilmiş yüzlerce fotoğrafı var…
O mantıkla bakarsak bu isimlerin hepsi “FETÖ’ye üye isimler” diye yorumlamak gerekiyor…
Oysa geçmiş dönemde yaptığı hizmetlerle birçok kişinin kalbinde taht kurmuş daha sonra elde ettiği güçle başka yollara sapıyorsa bu ona inanların suçu değil, yoldan ve amacından sapanların suçu… Bu nedenle geçmişte benimde Osman Baydemir’le çektirdiğim fotoğrafın ardından nasıl terör örgütü propagandası yapıyor söylemi ne kadar gerçekdışıysa bu isimlerin de FETÖ’cü olduğu o kadar gerçekdışıdır.…
Oysa bu isimlerin yıllardır gazetelerinden yaptıkları ortada… Bunlara FETÖ’cü demek “ahmaklıktan” başka bir şey değil…
NOT: Buradan İzmir medyasında bu küçük hesapları yapan arkadaşlara sesleniyorum… Ülkemizin geleceği için kendi içimizdeki hesaplaşmaları bir kenara bırakıp, ülkemiz için susalım ülke normalleştikten sonra ne yapmak istiyorsanız onu yapın!