İzmir’de bir sosyal medya fenomeni var: İzmir’de Çevirme. Evet, o çevirme ki, tıpkı eski bir kaset gibi, her dönemde farklı melodilerle karşımıza çıkıyor.
Bu günlerde medya manipülasyonlarıyla aramıza mesafe koymak zor. Hele ki, bu iktidar döneminde medya yozlaşması ve çürümeyi en derinden hissetmeye başladık. Ulusal medyada alıştığımız manipülasyonlar bir yana, İzmir’de adeta bir medya akrobasi gösterisi sergileniyor. İzmir’in kirli çamaşırları sosyal medya arenasında sergilenirken, 'İzmir’de Çevirme' adını taşıyan sosyal medya hesabı çarpıtmada sınır tanımıyor.
‘İzmir’de çevirmeyi’ takip edenler yakında bilecektir. Seçim dönemlerinde AK Parti’nin adayı Hamza Dağ’ın borazanlığını yapan, arada sırada da operasyonel olarak kullanılan bu hesaptı.
Gerçek şu ki, İzmir’de Çevirme, sosyal medyada kendi küçük krallığını kurmuş durumda. Bu hesap, adeta İzmir’in siyasetini ve medyasını kendi çıkarları doğrultusunda şekillendiren bir tür ‘manipülasyon fabrikası’ gibi çalışıyor.
Geçtiğimiz günlerde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, Körfez’de yaşanan kirliliğin büyük gemilerden kaynaklandığını belirtti. Yani bu, İzmir’in çevre sorunlarına dair bir açıklamaydı ve son derece yerindeydi.
Ancak, sosyal medya dünyasında her şey olduğu gibi, bu açıklama da çarpıtılmak zorundaydı. “İzmir’de Çevirme” isimli sosyal medya hesabı, Tugay’ın açıklamasını öyle bir “çevirme” tekniğiyle servis etti ki, gerçeklikten neredeyse tamamen uzaklaşmış bir versiyon ortaya çıktı. “Buraya ait değil” dedikleri bu saçmalık, yalanın en açık haliydi.
Peki, bu şovun arkasındaki gerçek neden ne?
Belki de durumun ekonomik bir boyutu var. Önceki dönemlerde, Tunç Soyer’in döneminde bu sosyal medya hesabı, İzmir Büyükşehir Belediyesinden ciddi reklam anlaşmalarından besleniyordu. Ancak şimdi, reklam gelirleri ciddi şekilde kesilmiş. İşte bu nedenle, reklam gelirlerinin bir zamanlar bolca akıtıldığı sosyal medya hesabı, manipülasyonlara ve trollüğe yönelmiş olabilir.
Medya manipülasyonunun geldiği nokta, İzmir’de sadece bir sosyal medya hesabı düzeyinde değil, tam anlamıyla bir ekonomik strateji haline gelmiş durumda. Her şeyin ötesinde, “İzmir’de Çevirme”nin, gerçekleri çarpıtma çabası, sadece bir ekonomik aç gözlülüğün ötesinde, Cemil Tugay’a değil, İzmir’in demokratik yapısına açık bir saldırı niteliğindedir.
İzmir’de çarpıtma ve trollük adına yapılan bu hareketler, sadece ekonomik bir kaygıyı yansıtmakla kalmayıp, aynı zamanda toplumsal bilincimize karşı yapılmış bir saygısızlıktır. İzmir halkı, bu tür manipülasyonlara karşı dikkatli olmalı ve gerçeklerin peşinden gitmelidir.
Bu tür haberler, sadece toplumun yanıltılmasını sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda medyanın genel itibarını da zedeliyor. Medyanın güvenilirliğine olan inancı sarsan bu tür trollükler, doğru ve şeffaf haberciliği destekleyen medya kuruluşları tarafından deşifre edilmeli ve ifşa edilmelidir. Gerçekleri manipüle eden bu hesaplar, medyanın güvenilirliğine ciddi bir darbe vuruyor ve bu durum, medya kurumlarının ciddiyetle ele alması gereken bir sorundur.
Sonuç olarak, ‘İzmir’de çarpıtma’ ve trollük adına yapılan bu hareketler, sadece ekonomik bir kaygıyı yansıtmakla kalmayıp, aynı zamanda toplumsal bilincimize karşı yapılmış bir saygısızlıktır. İzmir halkı, bu tür manipülasyonlara karşı dikkatli olmalı ve gerçeklerin peşinden gitmelidir. Medya kuruluşları da bu tür hesapların üstüne gitmeli ve haberin doğruluğunu savunarak medyanın itibarını korumalıdır.