Bugünlerde siyasetin gündemi yine mal varlıkları, vaatler ve "ben yaparım" naraları ile çalkalanıyor. Bu defa sahnede CHP İzmir Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan var. Bakan, canlı yayında AK Parti adayı Hamza Dağ'a mal varlığını açıklaması için meydan okudu.
Ne güzel, ne kutsal bir talep değil mi?
Kamu görevlilerinin mal varlıklarını açıklaması, şeffaflık ve hesap verilebilirliğin temeli.
Peki, ama ya Murat Bakan'ın kendisi?
Murat Bakan, siyasi kariyerine başlamadan önceki mal varlığı ve bugünkü arasındaki fark konusunda ne düşünüyor acaba? Kendi talebi gereği, belki de kendi mal varlığı üzerine de bir ışık tutmalı. Unutmayın, siyaset sahnesinde "siz önce" demek, "ben de varım" demektir.
Bakan'ın serveti hakkında CHP içinden bile ciddi iddialar var.
Acaba bu iddialar karşısında ne diyecek?
"Mal varlığında ciddi bir artış olduğunu düşünüyorum" diyen bir vatandaş olarak, ben de merak ediyorum. CHP'li belediyelerin maaş ödemekteki zorluklarına rağmen, bir milletvekilinin "biz bu işleri çözeriz, gerekirse bağış toplarız" diyerek ortaya atılan iddialara belki de dolaylı bir onay vermesi ne anlama geliyor?
Murat Bakan ve tüm siyasetçiler, mal varlıklarını açıklamalı, halka hesap vermelidir. Çünkü unutulmamalıdır ki, siyasetçilerin en büyük sermayesi halkın güvenidir. Bu güven, şeffaflık, dürüstlük ve hesap verilebilirlik ile sağlanır. Ve eğer bir siyasetçi, halkın çocuklarına rızık sağlamanın sorumluluğunu üstlenmişse, bu, onun kendi çocuklarından çok, tüm toplumun çocuklarını kapsar.
Söylemek gerekirse; Murat Bakan, top senin sahanda...
Mal varlığını açıklayarak, siyasette yeni bir şeffaflık dönemi başlatmaya ne dersin?
Diğer taraftan ise, en çarpı konuyu ele alalım…
Tunç Soyer döneminde İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin kulislerinde etkili bir isim olarak anılan Murat Bakan, birdenbire rotasını değiştirerek politik sahnede yeni bir yol çizmeye karar verdi. Soyer’in treninden inip karşısına geçen Bakan, artık CHP içinde farklı bir pozisyona ve etkiye sahip. Öyle ki, bir toplantıda, "Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay'ı biz atadık, büyükşehirdeki müdür ve daire başkanlarının atamaları yapılırken Cemil Tugay tek başına karar vermeyecek, buna yuvarlak masa karar verecek" dediği iddia edildi.
Bu onun siyasi özgüveninin ve parti içindeki etkisinin altını çiziyor.
Bu "yuvarlak masa" kimdir?
Siyasi bir konsorsiyum mu, yoksa CHP içindeki stratejik bir akıl mı?
Murat Bakan, bu yuvarlak masanın bir parçası olarak, İzmir politikasında nasıl bir dönüşüm yaratmayı hedefliyor?
Ve daha önemlisi, 31 Mart seçimlerinden sonra bu özgüveni koruyabilecek mi?
Seçimler, siyasi aktörler için hem bir sınav hem de bir fırsattır. Eğer CHP seçimi kazanırsa, Bakan’ın siyaset sahnesindeki rolü ve etkisi muhtemelen artacak. Ancak seçim sonuçları beklenilenin aksine giderse, Bakan ve onun siyasi geleceği için durum nasıl olacak?
Seçmenin kararı, yuvarlak masanın planlarına meydan okuyabilir mi?
Murat Bakan, seçim sonrası İzmir ve CHP içinde önemli bir aktör olmayı sürdürebilir mi, yoksa seçim sonuçlarına bağlı olarak politik sahneden sessizce çekilmek zorunda kalır mı? Her politik dönüşümün ardında bir hesaplaşma, her siyasi kararın sonunda bir halkın sesi vardır. Ve unutulmamalıdır ki, siyasette en güçlü masa, yuvarlak masa değil, halkın kendisidir.
Murat Bakan ve onun politik kaderi, seçimler sonrasında daha net bir şekilde ortaya çıkacak. Yuvarlak masa ne derse desin, siyasi gelecek halkın iradesiyle şekillenir. Bakan’ın siyasi manevraları, yalnızca seçmenin vereceği kararla değerlendirilecek. Seçimlerin ardından sokaklardan kaçmak yerine, halkın sesine kulak vermeyi tercih eden politikacılar tarihe not düşer.