Ege Üniversitesi’nde geçtiğimiz yıllarda yaşanan olaylardan sonra güvenlik önlemleri arttırılmış, üniversitenin giriş çıkışları tel örgülerle çevrilmiş, kapılara yüksek turnikeler konulmuş ve kampüs içerisinde çevik kuvvet ekipleri 24 saat nöbet tutacak şekilde uygulamalara başlanmıştı. Tüm bu uygulamalar gerek öğrenciler gerekse akademik ve idari kadrolar tarafından “Ege Üniversitesi dışarıdan bakıldığında adeta hapishane görüntüsüne büründü. Üniversite yarı açık cezaevine döndü” şeklinde yorumlanmıştı.
Şimdi ise Ege Üniversitesi’nin yeni atanan rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’ın talebi üzerine Bornova İlçe Emniyet Müdürü Ramazan Çankaya, Ege Üniversitesi’ne emniyet müdürü olarak görevlendirildi. Türkiye’de ilk kez gerçekleşen bu uygulamaya kamuoyunda tepkiler sürüyor.
Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Murat Bakan da konuyu TBMM gündemine taşıdı. Başbakan Binali Yıldırım tarafından yanıtlanması istemiyle yazılı soru önergesi veren CHP’li Bakan sordu: “Bilimsel özerkliği sağlayabilmek ve özgür düşünce ortamını yeniden inşa edebilmek için kolluk kuvvetlerinin üniversiteden çıkarılmasına yönelik bir çalışma yapacak mısınız'”
‘AKADEMİK ÖZGÜRLÜK’ VURGUSU
Verdiği önergede ‘akademik özgürlük’ vurgusu yapan Bakan, “Üniversitenin ürettiği bilgi her şeye ve herkese dairdir; istediği bilginin peşinden koşabilme özgürlüğü, istediği bilgiyi istediği yöntemlerle araştırma özgürlüğü, elde ettiği bilgiyi istediği yöntemlerle istediği şekilde istediği yerlere aktarma yayma özgürlüğüdür. Akademik özgürlük soyut değildir, toplumsal değerlerle ilgilidir. Akademik özgürlük tek başına bir kurum ya da grup ya da birey tarafından kullanılacak bir şey değildir. Toplumsal değerlerle kurulması gerekmektedir. Akademik özgürlük; ifade özgürlüğü ve konuşma özgürlüğüyle iç içedir, ifade özgürlüğünün bütünü değildir ama önemli bir parçasıdır. Belirli bir kuruma, toplumsal kesime, hakikatin araştırılmasına adanmış kişilere atfedilen bir parçadır. Bilimsel bilginin artması toplumun temel hedeflerinden biridir; bilimsel camianın içinde hakikatin araştırılması ve hedeflenmesi ise toplumun doğasına yöneliktir. Bu; ‘ortak iyilik’ ve ‘kamu faydası’dır. Özgürlüğün bir kısmı ‘serbest fikir ile bilimsel üretim’ boyutudur. Diğeri ise güvencedir. Yani akademi özgürlüğünden kasıt sadece bilim üretmek değildir, aynı zamanda güvencedir de. Fakat bugün gelinen noktada kurumlar, özerklik yerine, iktidarın güçlü bir aygıtı olma haline getirilmiştir” ifadelerini kullandı.
AKADEMİK ÖZGÜRLÜK KHK İHRAÇLARIYLA TEHDİT ALTINDA!
Akademik özgürlüğün KHK ihraçlarıyla tehdit altında olduğunu vurgulayan Bakan, “Bugün üniversitelerde bilimsel üretimin ve kamusal eğitimin piyasaya tabi kılındığı, güvencesiz istihdamın tüm üniversite emekçilerine dayatıldığı, akademik özgürlüklerin KHK ihraçlarıyla tehdit altında tutulduğu ağır bir baskı döneminden geçiyoruz. Üniversitelere yönelik bu iktidar döneminde daha da derinleşen baskılara karşı üniversitelerden yükselen toplumsal muhalefet dinamikleri çeşitli yöntemlerle sindirilmeye çalışılıyor. Akademisyenler ihraç baskısı ile boyunduruk altına alınmaya çalışılırken, öğrencilerin her türlü demokratik talebi ve eylemleri soruşturmalarla sindiriliyor, polis baskısına maruz bırakılıyor” diye konuştu.
ÜNİVERSİTE ÖZERKLİĞİNE KARŞI EN BÜYÜK SALDIRILARDAN BİRİ!
Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilen bu uygulamayı, Ege Üniversitesi’nin başta akademik kadroları ve öğrencileri olmak üzere tüm bileşenlerine verilen bir gözdağı olarak değerlendiren Bakan, “Özel güvenlik gibi çeşitli sorunlara neden olan bir kolluk kuvveti uygulaması söz konusu iken bu yeni uygulama ile akademik ve idari özerklik alenen kamu adına zor kullanma yetkisini temsil eden kolluk kuvvetlerinin baskısı altında boğulmak istenmektedir. Açıkça hukuka, evrensel üniversite değerlerine aykırı olan bu uygulama ile üniversite özerkliğine yönelik ağır saldırılara bir yenisi eklenmektedir. Atanacak Emniyet müdürü şahsı ile ilgili olmaksızın temsil ettiği kamu gücü Ege Üniversitesindeki zaten son derece azalmış demokratik ifade hakkına ve iktidarı eleştirebilme özgürlüğüne kelepçe takılmak istenmektedir. Üniversitede müdürlük olarak teşkilatlanmış kalıcı bir polis varlığı, akademik özgürlük ve üniversite özerkliğine karşı yapılabilecek en büyük saldırılardan biridir” dedi.