İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, bu sabah FOX TV’de İlker Karagöz'ün gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Asgari ücret konusuna değinen Akşener, "Sayın Erdoğan asgari ücreti 8500 lira olarak açıkladı. Biz bütün hesaplamaları yapıp 9600 lira açıklamıştık. Açlık sınırı 7786 liraydı. Böyle bakınca 8500 lira tamam ama ocak ayı sonunda (açlık sınırı) 8707 lira olacak. Dolayısıyla tekrar açlık sınırının altına düşecek. Enflasyonla mücadele edilmesi lazım. Bu süreç içerisinde de düzenleme güncelleme yapılması gerekiyor" dedi.
Gıdaya erişim, ısınma ve elektrik konularında büyük problemler yaşandığını ifade eden Akşener, derin yoksulluk yaşayan evlere yönelik ziyaretlerini anlattı. "Çocuklarda protein almadıkları için bodurluk başladı" diyen Akşener, okullarda sabah kahvaltısı ve öğle yemeği verilmesi için başlatılmasını istedikleri çalışmanın reddedildiğini söyledi.
Akşener, "Bu akıl tutulması. Sayın Erdoğan eskiden bu işleri bilirdi. Bizim yaş grubumuz böyle yerlerden gelmeyiz. Cumhuriyet eğitim yoluyla farklı bir kazanç grubuna girmemizi sağladı. Ben bir köyden, sayın Erdoğan Kasımpaşa'dan çıkıp geldi. Eğitim bize bir yol açtı. Bizim gibilerin o alanları unutmaması gerekiyor. Güç sahibi olduğumuzda attığımız adımlar, problemleri ortadan kaldırmak üzere olmalı. Ancak Sayın Erdoğan maalesef saraya gitti. Saray kendi içinde farklı, paralel bir dünyadır. İlkeleri, değerleri başkadır. Sayın Erdoğan 'manda yoğurdu, kestane balı karıştırın yiyin' dedi. Bunu kendi kazancı ile yiyebilir ama dünkü Erdoğan vatandaşının bunu yiyemediğini bildiği için bunu söylemekten çekinir utanırdı. Ben gezerken emeklileri gördüm; 5 farklı maaş vardı. Emekli maaşı en azından asgari ücret kadar olsun. Maliyet yükseldi, kiralar uçtu, doğalgaz uçtu, bütün maliyetler arttı, buna karşın alım gücü düştü” diye konuştu.
Akşener, geçim şartlarının maliyetlerine dikkat çekerek şöyle devam etti:
“Ulaştırma Bakanı’nın aldığı maaşla asgari ücretlinin aldığı maaş, hatta 2 asgari ücret koyun; büyükşehirde asgari ücretle kira ödesin de görsün. 1 yıl önce 15 bin lira olan kira şu anda 30 bin lira. Ama o ailenin maaşı 15 bin liradan 30 bin liraya artmadı. Pazarcı esnafının da durumu berbat. Bu konuyu anlatmam mümkün değil. Devlet tarifinde açını doyurur, çıplağını giydirir. Vatandaşınızı aç bırakamazsın, açıkta bırakamazsın. Bu sosyal hak meselesini bir lütuf olarak çevirdikten sonra birçok konuda eksikler var. Vidaları sıkıştırmaya başladığınızda buna Saray’dan, Ulaştırma Bakanlığı’ndan başlayacaksınız. Buzdolabını açıyoruz içinde hoşaf var. Mercimek çorbasının içinde sadece su var. Motorlu Taşıtlar Vergisi’ne zam yapılmadı dediler ama yüzde 62 zam yapıldı.”
“KÜFE VATANDAŞIN SIRTINDA”
Akşener, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın; “Bizim sırtımızda küfe var” sözlerini de anımsatarak, “Küfe vatandaşın sırtında. Küfe 10 yaşındaki kızına meyve toplayan ve işsiz olan, plastik ve karton toplayarak geçinmeye çalışan babanın sırtında. Sayın Erdoğan beceremiyorsa gitsin. Hani ‘ver yetkiyi gör etkiyi’ydi. Varsa bir küfe kendiniz aldınız siz. Acayip lüks hayat var. 13 tane uçak var. Kardeşim 2 tanesi neyinize yetmedi?
Bu seyahatlere özel arabalar uçakla önceden gönderiliyor. Pek çok hükümetle çalıştık, acayip eleştirdik ama böyle bir şeyi anlatmam mümkün değil” dedi.
Eleştirilere çözüm önerileri de getirdiklerini aktaran Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz İYİ Parti olarak eleştirilerimizi dile getiriyoruz sonra çözümlerimizi üretiyoruz. Al sen yap oyları da sen al. Herkes pandemide sandalyesinde otururken ben şehir şehir gezdim. Oralarda bir tane partiyi eleştirmedim. Somut çareler ürettik ve kamuoyu ile paylaştık. Gerçekten vatandaşın derdi çok yüksek. Gıda fiyatları, kiralar uçtu gitti. Deniliyor ki Avrupa da uçtu gitti. Avrupa’da pandemi sonrası pahalılık var ama bizde en ufak artış yüzde 110’da olmuş, onlarda en yüksek artış yüzde 70’lerde. Ben nerede yanlış yaptım diyeceksiniz. Muhalefete suçu atmak çare değil ki.
“GÖRÜYORUZ Kİ SAYIN ERDOĞAN VATANDAŞI İLE TAMAMEN KOPTU”
Sandıkta göreceksiniz. Bir de ‘onlar’ diye bir kavram var. Onlar diye bir şey yok. Bu millet için çalışıyoruz. Vergiler yüzünden sizin de maaşınız gitti. Bu vergileri ayarlamak gerekmiyor mu? Biz öneriyoruz, yapmıyorlar. Somut probleminize çözüm üretiyoruz, siyaset budur. Parmak sallayan pis dil sonuçta Saraylara tıktı, her şeyi ben yapayım oldu. Ama görüyoruz ki sayın Erdoğan vatandaşı ile tamamen koptu.”
“O ESNAFIN BÜYÜK BİR ÇOĞUNLUĞU AK PARTİ’DEN KOPTU”
Türkiye genelinde esnaf ziyaretlerine 20 Ocak 2020’de başladıklarını kaydeden Akşener, şöyle devam etti:
“Bugün aralık ayının sonundayız. O zamandan bu zamana en sert AK Partili kardeşlerimizden en doğru bilgileri aldık. Düşmanca bir dil kullanmadan dertleri dinlediğiniz zaman en doğru önerileri onlardan aldık. Bu zamana geldiğimizde o esnafın büyük bir çoğunluğu AK Parti’den koptu, dükkanlarını kapattı. İkinci turda gördüğüm kadarıyla 10 işçi çalıştırılıyorsa yarısı gitmiş. Diyorlar ki alım gücü düştü. Pandemide maliyeti 50 liraysa 75 lira oldu. Ama vatandaşın alım gücü böyle değil.
Bunların tamamı çözülür. İsrafı, yandaş kayırmayı bırakacaksınız. Kur Korumalı Mevduat sistemine gidecek para 200 milyar dolar. Merkez Bankası’na maliyetini sorduk, atanmış memur cevaplamadı. Çocuğunun yanına öğlen yemeği koymakta zorlanan aileler var. Ne olurdu o 5 müteahhide verilen paralar yerine o çocuklara beslenme verseydiniz?”
“BİZİM CUMHURBAŞKANI KATAR’A GİTMİŞ… KUPAYI KAZANAN ARJANTİN’İN BAŞBAKANI İSRAF OLMASIN DİYE GİTMEDİ”
İktidar tarafından yaşatılan israfa da dikkat çeken Akşener, şunları söyledi:
“Bizim Cumhurbaşkanı Katar’a gitmiş. Başka kimler vardı. Katar emiri, Macron zaten finaldeydi bir de Sayın Erdoğan. Kupayı kazanan Arjantin’in Başbakanı israf olmasın diye gitmedi. Suriye’den Irak’a, Ukrayna’dan İran’a 7 trilyon dolar hacim var. Türkiye bunlar içinde en iyi üreten ülke. Bunun içine Avrupa Birliği’ni Asya ve diğerlerini kattığımızda 21 trilyon dolar olur. Siz şahsım devleti ederseniz kim beni daha çok seviyor derseniz böyle oluyor. Vahim olan kişisel sempati ya da antipati üzerinden yürümesi. Dışişleri’nde Tanzimat’tan beri hafıza vardı. Monşer dendi o hafıza kaybedildi. Milletvekilinden büyükelçi yapıldı. Ülkeler arasındaki ilişki kurumsaldır.”
“SAYIN İMAMOĞLU’NA ‘AHMAK’ DENDİ. SAYIN İMAMOĞLU O SÖZÜ İADE ETTİ”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen siyasi yasak cezasına ilişkin şunları söyledi:
“Millet iradesine ‘çak’ yapıldı aslında. Sayın Erdoğan da hapishaneye giderken ‘çak’ yapmamıştı. Dünün mağduru bugünün vesayetçisi millet iradesine tokat attı, hem de yine Saraçhane’de. İstanbul’da yapılan ilk seçimi sayın İmamoğlu 134 bin 500 oy farkla kazandı. Sonra millet iradesini yok saydınız, sadece büyükşehir belediye başkanının oyunu yok saydınız sonra 805 bin oy farkla İmamoğlu yine başkan oldu. Meclis üyeliklerini de yenileseydiniz acaba bugün ne olurdu?
Sayın İmamoğlu’na ‘ahmak’ dendi. Sayın İmamoğlu o sözü iade etti. Sonra o ahmak lafından çıkan 2 yıl 7 aylık süre. Siz 1998’i hatırlasanıza? O karar verildiğinde ne halde olduğunu hatırlasana? Orda ‘çakmak’ olmaz, orada teselli olur. Benim sayın İmamoğlu’na yerimden kalkıp sarılma nedenim budur.
“BU KARAR ERDOĞAN’IN KARARI. SEÇİME GİDERKEN MUHTEMELEN İSTANBUL’A ÇÖKME KARARI”
Bizzat İstanbul’a çökmek ve siyasi yasak vermek için verilmiş bir ceza. Ben biliyorum ki milli irade kendisine uzatılan eli kırmıştır, sandıkta göreceğiz. AK Partili bir vekilin bir açıklaması var. Bu durumun rahatsız ettiği yönünde. Biz bir kanun teklifi verdik. Biz diyoruz ki yapılan bir yanlış, biz bunu düzeltelim. Bakalım AK Partili vekiller buna ne diyecek. Birçok gruba sayın Erdoğan ‘terörist’ dedi. Binali Yıldırım’a mı oy vereceksiniz Sisi’ye mi diye sordu. Bu çok çirkin bir dil. Ben de Denizli’de çıkıp ‘Merhaba teröristler’ dedim. Erdoğan da beni hapse atmakla tehdit etti. Ben de çantamla çıktım çünkü eskiyi hatırlattım. Bir yargı problemi var Türkiye’de. Bu böyle olamaz. Bu karar sayın Erdoğan’ın kararı. Bu bir seçim gündemi. Seçime giderken muhtemelen İstanbul’a çökme kararı. 16 milyonu ilgilendiren bir bütçe var ve o bütçe sistemin dışına çıktı.
‘Bunlar gelirse her şeyi keserler’ dediler, Millet İttifakı belediyeleri bunun önüne geçti. Millet İttifakı belediyeleri pandemide vatandaşın yanında oldu. 16 milyon İstanbullunun ürettiği bir değer bu. Şimdi mamalar kesildi, İstanbul’a çökme işi bu. Köprüyü nasıl yıkarız, böyle bir şey mümkün mü? Hayal etsenize elimizde kazmayla yıkıyoruz. Saray bütün mantığı attaya götürdü.
“HABUR’DA MAHKEMELER KURULDU, RAHATSIZLIK OLMASIN DİYE DEVLET DAİRELERİNDE ATATÜRK RESMİ KALDIRILDI”
Ankara ve İstanbul’u kaybetmenin koma hali var. İçişleri Bakanlığı hemen terör soruşturması başlattı. Ben eski bir İçişleri Bakanı olarak söyleyeyim. Pek çok FETÖ iltisaklısı çıktı. Bunları işe almada imza sahiplerine ne oldu? Güvenlik soruşturmasında eksik bilgi varsa sorumlu sizsiniz, işe alan değil. Habur’da mahkemeler kuruldu, rahatsızlık olmasın diye devlet dairelerinde Atatürk resmi kaldırıldı. Şimdi görülüyor ki devran değişti. Aldığınız kararların sonuçlarının sorumluları vardır.”
“KARDEŞİ HAKKINDA SORUŞTURMA VAR, İÇİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI’NIN HABERİ YOK”
Akşener, İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı’nın kardeşi hakkında ihbar olduğunu hatırlatarak; “Kardeşi hakkında soruşturma var, İçişleri Bakan Yardımcısı’nın haberi yok. Gerçekse ben gece uyuyamam. Gerçekse nelerin olabileceği belli değil. Dümense anlarım orada sorunu göremiyor. Çeşitli iftiralarla karşı karşıya olduğumuz için Türkiye’de en çok temkinle giden biziz. Ben aday adaylarını sordurdum, hala Ergenekon’dan suçsuz olduğu halde sicili düzelmeyenler çıktı. Sayın Çataklı kardeşinden dolayı suçlu olamaz ama bize gelince biz her konuda suçluyuz. Benim çok geniş bir ailem var. Benim babamın babası yörenin en önemli din alimlerinden biri. Ben hep FETÖ’cülükle suçlandım. 7 göbek sülalemde 1 tane çıksın ben siyaseti bırakırım” diye konuştu.
“SADECE İSTANBUL ÇERÇEVESİNE KOYARSANIZ BU ŞARKI BİTER”
Akşener, Erdoğan’ın yargılandığı süreci tekrar hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürdü:
“16 milyon İstanbullunun iradesine uzanmış bir el var. Bu milli iradeye el uzatma hadisesine karşı 84 milyon senin yanında mesajı verdim. Bu Türkiye’nin milli iradesine çökmedir. Sadece İstanbullunun meselesi, İmamoğlu’nun meselesi olarak bakarsak yanılırız. Dünün vesayetçileri Sayın Erdoğan’a yapmıştı.
Başından beri Sayın Erdoğan’a yapılan haksızlığın karşısında olmuş bir kişiyim. Şiirin suç olmadığını söyledik. Ben o zaman DYP’de Genel Başkan Yardımcısıydım. Bizim hakkımızda fezlekeler verildi. Ben 2 defa tazminat verdim. Refah Partisi’ne açılan kapatma davasına karşı olan çok sert beyanatı ilettik. Sonra bize tazminat davası açıldı. Hem onun için hem de Erdoğan için tazminat ödedim. O zamanki parayla yanlış hatırlamıyorsam her biri için 3,5 milyar lira tazminat ödedim. Bu bir dayanışma meselesi. Anayasa Mahkemesi kapatma davası açmış, sayın Erdoğan hapse girmiş, DYP’nin Genel Başkan Yardımcıları bu karşı tutum almış. Dünün mağduru bugünün vesayetçisi oldu. Şimdi sayın İmamoğlu’nunki de bitmeyecek. Sadece İstanbul çerçevesine koyarsanız bu şarkı biter.”
“KİMSEDEN İZİN ALMAYA MECBURİYETİM YOK. BÖYLE BİR ŞEY SÖYLEYENE DE FENA ÇARPARIM”
Akşener, İmamoğlu’nun davası sırasında İstanbul’a gidişine ilişkin şunları söyledi:
“Ben Sayın Kılıçdaroğlu’nu aradım, biz de birbirimizin telefonları var, özel kalemler devreye girmeden arıyoruz. Aradığım da kapalıydı. Almanya meselesi unutmuşum. Sonra döndüm bir kalabalık oluşturalım diye Sayın Gültekin Uysal’ı aradım, konuştuk. Yanlış anlaşılmasın izin almak için aramadım. Aksi taktirde kimseden izin almaya mecburiyetim yok. Böyle bir şey söyleyene de fena çarparım çünkü bu belediye başkanları iki partinin ittifakıyla seçilmişler, Mersin hariç. Seçtirdiğimiz belediye başkanı için kimden izin alacağım, CHP üyesi olarak seçilebilirler ama onların sorumluluğu hepimize ait. Orada bir güç gösterisi yapabilelim diye aradım hepsini.
Demek ki İmamoğlu’nu orada yalnız bırakmak siyasi nezaket, feraset, saygıymış. Ben böyle bir ahmaklık hiç görmedim. O gün orada olmasaydık. Hüseyin Baş da oradaydı, EMEP Genel Başkanı da oradaydı. AK Parti’nin ‘Meral Akşener’in bilgisi var, o sebep oldu’ algısının üzerinden yüründü.”
“BURADA BİR SİYASİ PARTİNİN İÇİŞLERİNE KARIŞMA DİYE BİR DURUM YOK”
Akşener, “Böyle bir dava süreci olsaydı siz gider miydiniz (Almanya’ya)” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Bu konuda yorum yapmak bir siyasi partinin içişlerine karışmak olur. Yorum yapmayayım, hiç yapmadım bugüne kadar, yapmayayım. Normalde Sayın Kılıçdaroğlu’nun söylediği söz oraya gitmekle alakalı değil. Oraya gitmekle alakalı sözler genellikle ‘kurmaylardan’ geldi. Dolayısıyla bu beni, benim arkadaşlarımı incitse bile, biz buraya koyduk. Kılıçdaroğlu’na şöyle bir soru soruldu; ‘Meral Hanım diyor ki büyükşehir belediye başkanlarından birisini adaylık olarak getirirlerse biz bunu kabul ederiz’ ama bunu 1,5 yıl evvel karşılıklı olarak CHP’yi ziyaretimizde söylediğimiz bir söz bu, daha sonra da kamuoyuyla paylaştığım bir söz. O nedenle bu söz yeniden ortaya çıktı. Sonuç itibariyle bu soruyu sordular. Sayın Kılıçdaroğlu da içişlerine karışmakla ilgili bir cümle sarf etti. Burada bir siyasi partinin içişlerine karışma diye bir durum yok. Altılı Masa, neticede Cumhurbaşkanı adayını bizzat Sayın Kılıçdaroğlu’nun talebiyle, isteğiyle, gayretiyle Altılı Masa toplandı. Ve liderlerine bu seçim bırakıldı.”
Akşener, İmamoğlu’nun cezasının onanması durumunda adaylığının bir risk olup olmayacağına ilişkin; “Ben bunları burada konuşmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Sayın İmamoğlu haksız bir çökme işiyle karşı karşıya. O masadan aday çıkacağına göre, bu konuda bir karar birliği olduğuna göre daha masada konuşulmayan bir konuyu da burada konuşulmayı doğru bulmuyorum” dedi.
“SAYIN KILIÇDAROĞLU İLE GÖRÜŞMELERDE TIKANIKLIK YOK”
Akşener, Kılıçdaroğlu’nun “Biz baba oğul gibiyiz” sözleri ile Erdoğan’ın; “İmamoğlu başka ebeveyneler arıyor” sözlerine ilişkin şunları söyledi:
“Sayın Kılıçdaroğlu ile görüşmelerde tıkanıklık yok. Sayın Kılıçdaroğlu ile Sayın İmamoğlu arasındaki ilişkiye saygı duyarım. Ama burada belden aşağı vuran bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı. Çok pis bir dil bu. Benim evim basıldı. Ben haksızlığa uğrayan herkesin yanında olmuşumdur. Beni evim basıldıktan 2 gün sonra Saadet Partisi Genel Başkanı dışında arayan olmadı. Eşimle çok büyük bir iş yaptığımı söyledi. İsmail Kahraman bana ‘Meral Kılıçdaroğlu’ dedi. Bu çok ağır bir söz, o zaman da beni kimse aramadı. Mahkeme süreçlerini tek başıma yürüttüm.”
“MASA KAZANACAK”
Akşener, önümüzdeki seçimlere ilişkin de şunları söyledi:
“Masa kazanacak. 13’üncü Cumhurbaşkanı masadan çıkacak göreceksiniz. Benim kırgınlığım yok. Siyaset ya da kurumsal hayat böyle bir şey değil. İlkeler ya da kurallar üzerinden yürür. 6’lı masanın kurulma meselesi 3 meseleden kuruldu. Birincisi parlamenter sisteme geçiş, ikincisi seçim güvenliği, üçüncüsü ise seçilecek adayın yolculuğunda kullanması gereken işler. Sorasında biz siyasi partiler bir araya gelip nasıl bir işbirliği yapacağız o ayrı bir konu.
Hala başbakan olmak istediğimi söylüyorum. 31 Mart’ta CHP’ye gidip İstanbul ve Ankara’yı birlikte alma teklifim fedakarlıktı. Ben bu haktan 1,5 yıl önce feragat ettim. Biz 2018’de farklı adaylarla gittik ama olmadı. Ben aday değilim diyerek seçmenime benim söylediklerim samimidir. Biz tek adayla gitmeliyiz ve kazanmalıyız diyorum. Üçkağıtçılık yapmıyorum. Bunun karşılığı da Başbakanlıktı. Kimseyle pazarlık yapmadım, onun kararını millet verecek.”