Ali Babacan, bugün partisinin genel merkezinde haftalık bilgilendirme toplantısı düzenledi. Babacan, şunları söyledi:
“BUNLAR TAM DA ERDOĞAN TARZI ‘SEÇİM YAKLAŞIYOR’ ADIMLARI: Belli ki Sayın Erdoğan seçim dönemini başlattı. Hukuksuzluğun sembolü olmuş Kavala dosyası kararı, parti kapatmayı ima eden açıklamaları, bol keseden para vaatleri ve Suudi Arabistan ziyareti… Bilen bilir, bunlar tam da Erdoğan tarzı ‘seçim yaklaşıyor’ adımları. Seçimi ne zaman yaparsa yapsın, ne yaparsa yapsın, ben buradan ilan ediyorum; biz seçimlere hazırız. DEVA Partisi hazır. Ve biz kazanacağız. Kendisi gerilimi istediği kadar artırmaya çalışsın. Biz, bu seçim dönemini nefrete ve öfkeye teslim etmeyeceğiz. Huzur kazanacak. Aklına ne geliyorsa tek imzayla yapıversin. Biz, bu otoriter rejimi değiştireceğiz. Ve korkulu rüyadan uyanıp, kabustan uyanıp bir yudum su içmenin hızıyla ülkemiz derin bir nefes alacak.
DEMOKRASİ VE ATILIM PARTİSİ, ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMLERE KENDİ ADIYLA, KENDİ ŞANIYLA, KENDİ LOGOSUYLA GİRME KARARI ALMIŞTIR: Bakın arkadaşlar, hep beraber takip ettik. Meclis’e son getirdikleri bu seçim yasasıyla beraber bir propaganda kampanyası başlattılar. Hükûmetin kadrolu köşe yazarları, maaşa bağladıkları yorumcular, koro halinde bağırmaya başladılar. Neymiş efendim, bu yasa çıktıktan sonra yeni kurulan partilerin işleri zorlaşmış. Kendi logolarıyla seçime giremeyeceklermiş. İttifak içinde olmak da anlamını yitirmiş. Falan filan. Tam bir koro. Tek merkezden kurmuşlar, hepsi aynı şeyi konuşuyor. Siz bu rüyaları görmeye devam edin. Daha çok rüya göreceksiniz. Kardeşim, bizim kendimize güvenimiz tam. Kendimize sonuna kadar güveniyoruz. Milletimizin de bize güveni tam. İşte ben, buradan ilan ediyorum. Duymayan kalmasın. Demokrasi ve Atılım Partisi, önümüzdeki seçimlere kendi adıyla, kendi şanıyla, kendi logosuyla girme kararı almıştır. Ülkemiz için, demokrasimiz için hayırlı olsun.
HODRİ MEYDAN: Daha önce söyledim, tekrar söylüyorum: Türkiye 1’den büyüktür ve Türkiye kazanacaktır. Hodri meydan. Elinizden geleni ardınıza saklamayın. Ne geliyorsa yapın. Barajları yıkıp geçeceğiz.
BİZİM YERİMİZ 84 MİLYONUN YANIDIR: Bizim yerimiz belli, yurdumuz bellidir. Biz nerede miyiz? Biz, ülkesinin özgürlüğü için mücadele eden gençlerin yanındayız. Biz, çocuğuna harçlık veremeyen annenin yanındayız. Biz, dükkanında masraf olmasın diye elektriğini açamayan esnafın yanındayız. Biz, her gün canını dişine katarak ekmeğinin peşinde koşan kurye arkadaşımın yanındayız. Biz, tohum, gübre, mazot, elektrik fiyatları altında ezilen çiftçilerimizin yanındayız. Biz, beraat ettikleri halde hakları iade edilmeyen KHK’lıların yanındayız. Ayrımcılığa uğrayan, kendisini ikinci sınıf hisseden, hor görülen tüm vatandaşlarımızın yanındayız. Bizim konumumuz budur, koordinatlarımız budur. Nerede olduğumuzu görmek isteyenleri işte bu konuma davet ediyoruz. Bizim yerimiz, 84 milyonun yanıdır.
SANDIK KURULACAK VE TÜRKİYE NEFES ALACAK: İnanın, vatandaşlarımız, bu keyfi sistemi sona erdirmek için sandık gününü iple çekiyor. Sabrediyorlar. Sabrediyorlar, çünkü gün gelecek ve sandık önlerine konulacak. Evet, sandık kurulacak ve Türkiye nefes alacak. O gün hepimizin bayramı olacak. Hemen ardından, yargı bağımsızlaşacak. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarını çiğneyen bir ülke olmayacak.
KARAR, YARGININ SİYASETE NASIL ALET EDİLDİĞİNİN ÇARPICI BİR GÖSTERGESİ OLDU: Az evvel söyledim; Kavala davası. O kararın altında imzası olan sadece yargıçlar değil. O kararın altında en tepeden yargıya parmak sallayan bugünkü iktidarın da imzası var. Karar, yargının siyasete nasıl alet edildiğinin çarpıcı bir göstergesi oldu.
HUKUKUN ALNINA KAPKARA BİR LEKE SÜRÜLDÜ: Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ekmekçi ve Tayfun Kahraman. Bu isimlerin hepsi haksızlığa uğradılar. Hukukun alnına kapkara bir leke sürüldü. O lekeyi biz temizleyeceğiz. Hak yerini bulacak. Adalet yerini bulacak.
YARGI, İKTİDARIN TOPLUMU HİZAYA SOKMAK İÇİN KULLANDIĞI SOPAYA DÖNMÜŞTÜR: Adaletsizlik yaparak, hukuksuzluk yaparak devlet yönetilmez. Herkes aklını başına alsın. Geldiğimiz noktada yargı, korku ikliminin aracı haline getirilmiştir. Yargı, iktidarın toplumu hizaya sokmak için kullandığı sopaya dönmüştür. İş dünyasını, sivil toplumu, basını, tek tek her birimizi susturmak için araçsallaştırılmıştır. Ülkemizi bu korku sarmalından çıkartmak ise bir hayat memat meselesidir. Türkiye’nin sinir uçlarını germeye çalışanlar, bunun faturasını sandıkta ödeyeceklerdir. Hiç endişeniz olmasın. Bu ülke huzura kavuşacak. Türkiye’nin sessiz çoğunluğu, iktidar ortaklarının dayattığı bu korku ve yoksulluk komplosunu boşa çıkaracak. Bu millet, haksızlık karşısında susmadı. Yine susmayacak. Bu millet, susanın dilsiz şeytan olduğunu çok iyi bilir. Sözünü de sandık günü söyler. Yine söyleyecek.
ÜLKEMİZİ ‘NÖBETLEŞE ZORBALIK’ DEDİĞİMİZ ÇIKMAZ SOKAĞA SÜRÜKLEMEYECEĞİZ: Biz, bu ülkede adalet ve merhamet gibi değerlerin yere düşürülmesine asla müsaade etmedik, etmeyiz. Biz, özgür ve adil yarınlar için bir araya gelen demokrat insanların partisiyiz. Bir kez daha tekrar ediyorum: Türkiye’yi hiçbir koşulda öfkeye teslim etmeyeceğiz. Üste çıkanın alttakini ezmesine müsaade etmeyeceğiz. Ülkemizi, ‘nöbetleşe zorbalık’ dediğimiz çıkmaz sokağa sürüklemeyeceğiz. Bu kısır döngüye girmeyeceğiz. Kin ve intikam zehriyle alınan kararların adaletsizlikten başka hiçbir şey getirmediğini tarih boyunca deneyimledik, deneyimliyoruz. Türkiye’yi ‘rövanşların ülkesi’ yapmayacağız. Bizim yolumuz belli. Bizim ilkelerimiz net. Bizim mayamızda karşılıklı sevgi var, saygı var. Bizim hayalimizde, herkesin kendisini özgür ve eşit hissettiği bir Türkiye var. Önce, bu ülkenin bütün demokratları olarak birleşeceğiz. Ardından bu karanlık tünelden hep beraber çıkacağız. Adaletle çıkacağız. Adaletle.
BİZ, 6’LI MASADA BUGÜNE KADAR VERMİŞ OLDUĞUMUZ BÜTÜN SÖZLERİN ARKASINDAYIZ: Bu noktada vurgulamak istediğim bir husus var. Konuşmamın başında söyledim. ‘Partimiz kendi adıyla, kendi logosuyla seçime girme kararı almıştır’ dedim. Bu kararımızın herhangi bir yanlış anlamaya sebep olmasını arzu etmem. Biz, 6’lı masada bugüne kadar vermiş olduğumuz bütün sözlerin arkasındayız. Ortak çalıştığımız konularda, her türlü katkıyı vermeye de devam edeceğiz. O masada yer alan her partiyle iş birliği yaptığımız alanları genişletmek konusunda da güçlü bir iradeye sahibiz. Bunu da herkesin bilmesini isterim.”
“SAVCININ TEK TARAFLI BİR DEĞERLENDİRMESİDİR. BENİM ‘MAĞDURUM’ DİYE BİR BAŞVURUM YOKTUR”
Gezi Davası’na ilişkin bir soruya Babacan’ın yanıtı şu oldu:
“Gezi Davası ile ilgili benim ve o dönemdeki bütün bakanların mağdur olarak tanımlanması, bu dosyadaki savcının tek taraflı bir değerlendirmesidir. Benim ‘mağdurum’ diye bir başvurum yoktur. Benim bir şikayet başvurum yoktur. Bu konuda ısrarla ve inatla hala benim müşteki olduğumla ilgili haberler yapılıyor. Ben bunu defalarca açıklamama rağmen benim müşteki olduğum eğer ifade ediliyorsa burada bir kasıt vardır. Ben bunu böyle bir gazetecilik hatası olarak görmüyorum.”
“ORTAK ÇALIŞMA ALANI OLARAK BELİRLEDİĞİMİZ ALANLARDA YOĞUN BİR ŞEKİLDE KATKI VERMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
Seçime kendi logolarıyla girme kararı ve 6’lı masadaki iş birliği hakkındaki bir soruya da Babacan şöyle yanıt verdi:
“Bugüne kadar verdiğimiz bütün sözlerin arkasındayız. Ortak çalışma alanı olarak belirlediğimiz alanlarda yoğun bir şekilde katkı vermeye devam edeceğiz. Ve o masadaki siyasi partilerin her biri ile iş birliği alanlarını genişletmek konusunda da tam bir irademiz var.”
“BİZİM A PLANIMIZ, 6’LI MASADA BİR ORTAK ADAY OLUŞTURUP ORTAK ADAYLA SEÇİMLERE GİTMEK”
Babacan, ortak cumhurbaşkanı adayına ilişkin bir soruyu da şöyle yanıtladı:
“Bu konuda da biliyorsunuz, 6’lı masa ile ilgili bizim verdiğimiz sözler var. ‘Onun arkasındayız’ dedik. Dolayısıyla en son geçen pazar günü yaptığımız toplantının sonunda bir açıklama yaptık biliyorsunuz. Ortak bir açıklama. Ve ortak bir açıklamada da altı partinin ortak cumhurbaşkanı adayının niteliklerini tarif ettik. Dolayısıyla benim işin en başında söylediğim gibi, partilerin ortak bir cumhurbaşkanı adayı çıkartması, seçimlerde başarı sağlamak için çok önemli bir yöntem olacaktır. Dolayısıyla bizim birinci tercihimiz budur. Ama olur da hani o 6’lı masada ortak bir aday konusunda mutabakat sağlanamazsa o zaman farklı tercihlere, seçeneklere kuşkusuz bakılır. Ama bizim A planımız, daha önce söylediğimiz ve söz verdiğimiz gibi, 6’li masada bir ortak aday oluşturup, bir isim üzerinde mutabakat sağlayıp, ortak adayla, tek adayla seçimlere gitmek. O sözümüzün arkasındayız.”
“BİZİM BARAJ DERDİMİZ YOK”
Babacan, yüzde 7’lik seçim barajı hakkındaki bir soru üzerine de şöyle konuştu:
“Bizim baraj derdimiz yok. Onu çok açık ifade edeyim. Biz, bu 6’lı masadaki her bir parti ile iş birliği alanlarımızı geliştirmek, genişletmek konusunda irade sahibiyiz derken bize gelebilecek farklı tekliflere, iş birliği alanlarına açık olduğumuzu, bunları görüşmek konusunda da her zaman diyalogdan yana olduğumuzu daha önce ifade ettik.”