Ege Postası
Geri

Başkan Ösen'den çarpıcı açıklamalar; Türkiye genelinde AK Parti’de burada da CHP’de yaşıyoruz

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi İzmir İl Başkanı Seda Kaya Ösen, Türkiye ve İzmir gündemine ilişkin Egepostası’na konuştu. Ülke siyasetinde kutuplaşmaya ve iktidara güvensizliğe dikkat çeken Başkan Ösen, İzmir yerelinde ise CHP’yi ve İzmir Büyükşehir Belediye’sini eleştirdi. Belediye’de kadro vurgusu yapan Başkan Ösen, işin ehli ve liyakatli kadro olmadan İzmir’in sorunlarına çözüm olunamayacağını söyledi. Başkan Ösen ayrıca, DEVA Partisi Torbalı İlçe Başkanı İlknur Demirtaş’ın AK Parti’ye geçmesine ilişkin de çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Başkan Ösen'den çarpıcı açıklamalar; Türkiye genelinde AK Parti’de burada da CHP’de yaşıyoruz
Haberler / Yerel Politika
16 Haziran 2021 Çarşamba 14:57
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş

TENZİLE AŞÇI/EGEPOSTASI- Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi İzmir İl Başkanı Seda Kaya Ösen, Türkiye ve İzmir gündemine ilişkin Egepostası’na konuştu.

Mevcut iktidarın salgın yönetim sürecinde şeffaflıktan uzak olmasının vatandaşlarda güvensizlik yarattığını ve bu güvensizliğin ülke yönetiminin her alanında hissedildiğini ifade eden Başkan Ösen, erken seçim ve organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in iddialarına ilişkin de çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Başkan Ösen ayrıca, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in görevde geçirdiği iki yılı eleştirirken İzmir’in kronikleşmiş sorunlarına çözüm bulunamadığını ifade etti ve liyakatli kadro vurgusu yaptı.

“ROTANIZIN OLMASI YETERLİ DEĞİL”

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in İzmir’i konumlandırdığı yeri beğendiğini ifade eden Başkan Ösen, Soyer’in İzmir’i hedeflenen konumlara çıkaracak kadrolara sahip olmadığını ifade etti ve “Belediyeyle ilgili İzmir halkına en büyük sıkıntılarını sorduğumuzda aldığımız iki cevap, hantallık ve kadrolaşma oluyor. Bu da şuanda da gözle görülür bir şekilde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde görülen bir durum. Ben ilk günden beri Tunç Bey’in İzmir’i stratejik olarak konumlandırdığı yeri, bir Akdeniz yıldızı olması projesini, kültür-sanata verdiği önemi doğru buluyorum. İzmir için doğru bir rota. Fakat bunu yapmak için rotanızın olması yeterli değil. Bunu yapmak için çok ciddi bir stratejik planınızın, işinin ehli kadrolarınızın yani sadece belli bir yöreden geldiği için değil, o işi yapabildiği için orada olan insanların orada olması ve bu insanların hep beraber bir stratejik plan dahilinde çalışıyor olması lazım. Ben bu vizyonu tamamlayabilecek bir stratejinin arkada olmadığını düşünüyorum” dedi.

“İZMİR HİÇBİR ZAMAN ŞU VEYA BU PARTİNİN KALESİ OLMAMIŞTIR”

CHP’nin İzmir iktidarını AK Parti’nin Türkiye iktidarına benzeten Başkan Ösen, bu durumun CHP’de “garanticilik” ve “hantallığa” neden olduğunu belirtti ve “20 küsur senelik iktidardan bahsettiğiniz her yerde bir hantallık vardır. Bizim İzmir’de yaşadığımız da bu. Türkiye genelinde AK Parti’de burada da CHP’de yaşıyoruz. Tabii ki de çok iyi niyetli işinin ehli yöneticileri tenzih ediyorum. Ama genel olarak artık ‘Biz ne yaparsa, kimi aday yaparsak seçiliriz’ mantığının geldiği bir yer olduğunu düşünüyorum İzmir’in. Bunun doğru bir şey olduğunu düşünmüyorum. İzmir’in geçmişine baktığımızda hiçbir zaman şu veya bu partinin kalesi olmamıştır. Bazı yaşamsal değerlerin ve demokrasinin kalesi olmuştur. Şu anda da CHP’ye verdiği oyun tamamen ideolojik olduğunu düşünüyorum. Modern bir Türkiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına saygılı bir Türkiye hedefinin, laikliğin bir desteği olarak CHP’ye oy verildiğini düşünüyorum. Onun dışında çok iyi belediye yönettiği, çok iyi performansı olduğu, çok iyi adaylar gösterdiği ya da çok iyi kadroları olduğu için oy verildiğini düşünmüyorum” ifadelerini kullandı.

DEVA Partisi’nin CHP’ye alternatif olabileceğini söyleyen Başkan Ösen, “Biz Temmuz ayında İzmir’le ilgili kendi yerel politika raporumuzu açıklayacağız. DEVA Partisi, tabii ki de CHP’ye alternatif olabilir. Biz zaten hem yerelde hem genelde iddialı bir partiyiz. Her yerde iktidarı hedefliyoruz. Dört kutuplu bir siyasi arena var ve AK Parti ile CHP arasında bir geçişkenlik çok çok az. Bizim en büyük farkımız, her taraftan oy alan bir parti olmamız. Bu açıdan İzmir’de de iddialıyız” diye konuştu.

“BAZI ŞEYLERİ ÇÖZEBİLECEK OLSA BENCE BUGÜNE KADAR ÇÖZERDİ”

CHP’nin İzmir’in kronikleşmiş sorunlarına pansuman olamadığını da belirten Bakan Ösen, stratejik plan ve liyakatli kadro vurgusunu yineledi ve şunları söyledi; “İzmir’de trafik, koku ya da altyapı gibi soruların çözümü için atılan adımların efektif olduğunu düşünen biri olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Hepimiz bu şehirde yaşıyoruz. Bu şehrin trafiğini de, yağmur yağdığında su basan yerleri de biliyoruz. Kalıcı bir çözüm olsa bunu hepimiz yaşayarak görürdük diye düşünüyorum. 20 senedir iktidarda olan bir partiden bahsediyoruz. Bazı şeyleri çözebilecek olsa bence bugüne kadar çözerdi. Tabii ki de iklimler eskisi gibi değil, tabii ki geçtiğimiz sene İzmir için çok şanssız bir sene oldu. Depremi bir kenara bırakıyorum selinden hortumuna kadar gördük. Bunlar normal şeyler değil. İzmir’in alışık olduğu iklim koşullarının olmadığı kesinlik. Ama dünyadaki kesim değişikliği de bir kesinlik. Biz artık iklim değişikliği diye bir şeyin olduğunu biliyoruz, İzmir’in önümüzdeki 20 ya da 50 sene sonra nüfusunun kaç olacağını aşağı yukarı biliyoruz, iklim değişikliğinin ne yöne gideceğini, yağışta artan metreküpün ne olacağı, nüfusun ne yöne büyüyeceği artık bazı sapmalarla tahmin edilebilen bilimsel veriler. Bütün bunları bildikten sonra hala iklimin ve nüfusun suçlanması bana saçma geliyor. Bunların önlemleri önceden alınabilir. Stratejik bir plan ve liyakatli kadrolarla çözülebilir şeyler olduğunu düşünüyorum. Çünkü iklim değişikliği, nüfus artışı bütün dünyada var. Bunu çözebilen kentler olduğu kadar beceriksizce çözemeyen kentler de var. Bu konu aslında bu kadar objektif.”

“ONLARIN SİYASET ANLAYIŞI BİRAZ DAHA FARKLI OLABİLİYOR”

Torbalı seçimlerinden önce DEVA Partisi Torbalı İlçe Başkanı ve Torbalı Belediye Meclis üyesi olan İlknur Demirtaş, seçim öncesinde CHP’nin adayını destekleyeceğini belirtmiş ancak seçimden hemen sonra AK Parti rozetini takmıştı. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Başkan Ösen, farklı siyasi ekol ve adaptasyon sorunu kavramlarına dikkat çekti ve “Bizim orada CHP’nin adayını destekleme kararımız Genel Merkez tarafından alınan bir karardı ve o zamanki meclis üyemiz kendisi de bu kararı desteklediğini belli etmişti. Aslında burada bizim tavrımız belli bir aday ya da partiyi desteklemek amacıyla olan bir karar değildi. Sonuçta orada halk bir seçim yapmış ve kendini yönetmesi için bir partiye yetki vermiş. Belediye başkanı da vefat ediyor. Orada Menemen ve Urla’dan farklı bir durum var. Normalde nezaket gereği öbür tarafın aday bile çıkarmaması gerekirken siyasetin kirliliği yüzünden bu noktaya gelindi. Bizim buradaki çıkışımız tamamen prensipler üzerineydi. Eğer bir ilçe halkı bir partiye kendisini yönetmek için oy verdiyse o seçmenin iradesine sahip çıkak gerekir. Biz bunun prensibiyle CHP’nin adayını desteklediğimizi ilan etmiştik. Çok uzun süre siyaset yapan bazı arkadaşlarımız, farklı siyasi ekollerden geldiği zaman bu yeni sisteme adapte olmakta zorlanıyorlar. Onların siyaset anlayışı biraz daha farklı olabiliyor. Onun için de bu yolda bizden ayrılanlar da yeni katılanlar da olacaktır. Bizim yeni siyaset çizgimiz benim DEVA Partisi’nde olmam için bir tercih sebebiydi. Ama aynı şekilde bazı siyaseten alışkanlıkları kemikleşmiş insanlar için de DEVA Partisi’nde olmama sebebi olabiliyor” dedi.

“ARZU ETTİĞİMİZ PERFORMANSI BENCE GÖSTEREMEDİK”

Koronavirüs salgını döneminde iktidarın şeffaflıktan uzak politikalarının halkı güvensizlik ve umutsuzluğa sürüklediğini ifade eden Başkan Ösen, “Benim görüşüm en başından beri en büyük sıkıntının şeffaflık alanında olduğu ve bir güvensizlik ortamının olduğu. Aslında toplum genel olarak kendini yöneten insanlara güvenmek ve bir şey söylediklerinde onlara inanmak istiyor. Türkiye’de her alanda olduğu gibi sağlık alanında da güvensizliğin deformasyonunu yaşadık. Sayın Sağlık Bakanı en başlarda çok güvenilir bir portreyle başladı ama daha sonra vaka sayısının hasta sayısına dönüştürülmesi veya rakamlara olan güvensizlik, gelecek olan aşı rakamlarıyla tarihlerinin ilan edilmesi ve bunların olmaması gibi durumlar toplumu bir umutsuzluğa sürükledi. Sağlık tabii ki en öncelikli savaştı ama bir de yoksulluk bilançosu oldu. Salgın, beklenenden uzun sürdükçe insanların üzerindeki ekonomik bilanço ağırlaşmaya başladı. Bu da insanları ekstra bir umutsuzluğa ve çaresizliğe itti. Şu anda geldiğimiz noktada günde 750 bin gibi aşı oranları yakalanıyor. Bu çok umut verici. Eğer bu rakamlar bu şekilde devam ederse, bu yaz koronavirüsle geçirdiğimiz son yaz olacak. Biz bu konuda arzu ettiğimiz performansı bence gösteremedik. Ama burada bence en kötüsü, toplumum olarak birbirimize ne kadar güvensizleştiğimizin ve devleti yönetenlerin sözlerine ne kadar inanmadığımızın ispatı oldu” dedi.

“ÜLKE OLARAK BU SINAVDAN KALDIĞIMIZI DÜŞÜNÜYORUM”

Türkiye’nin mevcut ekonomik durumunu da değerlendiren Başkan Ösen, krizin nedeninin sadece pandemiye bağlanamayacağını söyledi. Başkan Ösen, krizin ana sebebinin daha önce ekonomi alanında atılan yanlış adımlar olduğunu ve salgının bu krizi daha da derinleştirildiğini belirtti ve “Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu ekonomik darboğazın nedeni aslında pandemi değil, çok daha önce atılmış yanlış adımlar ve içinde bulunduğumuz durum. Türkiye bu pandemiye bazı ülkelerde olduğu gibi hazırlıklı, rezervleri dolu ve yedek akçeleri kenarda bekler bir şekilde yakalansaydı… Yedek akçe, salgınlar savalar gibi durumlar için devletin biriktirdiği, zor zamanlarda halkının mağdur olmasını engellemek için kullandığı kara gün parasıdır. Bizim öyle bir mali politikamız olsaydı devletimizin yapması gereken; bu dönemde güvencesi olan ya da olmayan insanlara şunu demekti: ‘Siz çalışmayın. Evinizde oturun ama size bakalım. ‘Bir devletin bunu söylemesi gerekirdi ama bizim devletimiz bunu yapamadı. Bir seferlik olan hibelerle, borçların ötelenmesi veya açıklanan kredi paketleriyle günü çevirmeye çalıştı. Aslında halkın içinde bulunduğu sıkıntıyı ve buhranı anlamadığını bize gösteren emarelerle bu işi yönetmeye çalıştı. Şu anda gelmiş olduğumuz noktada esnaf, ciddi bir sıkıntıda. Bu saatten sonra bu işler düzelse bile bu bir senenin faturası birçok insanı batırdığıyla kaldı. Birçok esnaf ve iş insanında da çok kolay onarılamayacak hasarlar bıraktı. Sonbaharda çok ciddi iflaslar olacak. Ben bunun hükümete ciddi bir güvensizlik olarak geri döndüğünü düşünüyorum. Ülkemizde günübirlik çalışan ve yasaklarda sokağa çıkamadığı için evine ekmek götüremeyen insanlar var ve pandeminin faturası onlar için çok daha sert oldu. Pandemi gibi durumlar ekonomik olarak güçlü ve güçsüz ülkeleri ayıran şeyler. Biz de bunu yaşadık. Güçlü ülkeler aşılarını önceden aldılar, insanları karantinada evlerine kapattılar ama kiralarını ödediler, maaşlarını, minimum giderlerini ödediler ve onları açlığa mahkûm etmediler. Zaten aşılarını aldıkları için hem aşılama yapıp hem de insanlarını destekleyerek bu olayı atlattılar Ama bizim gibi ekonomik olarak güçlü olmayan ülkeler için intiharlara varan travmatik olaylara sebebiyet verdi. Bunun bir sınav olduğunu ve bizim ülke olarak bu sınavdan kaldığımızı düşünüyorum” diye konuştu.

“GÜVEN OLDUĞU ANDA HEMEN HAVA DEĞİŞEBİLİR”

Ekonomik sorunların çözümünün güvene dayalı olduğunun altını çizen Başkan Ösen, şunları söyledi; “Ekonomi tam bir güven üzerinden kurulu bir mekanizmadır. Bir ülkenin ekonomisine güven duyulduğu anda, hem kendi vatandaşı hem yabancı yatırımcı o ülkenin sistemine, ekonomisine ve yönetenlerinin liyakatine güvendikleri anda hemen hava değişebilir. Şu anda yatırım yapabilecek parası olan Türk vatandaşlar bile yatırım yapmak istemiyorlar. Çünkü ülkedeki ekonomiye güven duymuyorlar. Böyle bir ortamda kendi ülkenin vatandaşı yatırım yapmıyorken yabancı yatırımcıdan yatırım yapmasını bekleyebilir misiniz? Bu yanlış sistemde ekonominin düzelmesi en kolay şey. Türkiye ekonomisi, işinin ehli, liyakatli kadroların yönettiği bir ekonomi olursa dünya ekonomisi buna kolay tepki verecektir. Zaten şu anda dünyada çok ciddi bir nakit bolluğu var. Tek sorun bu paraların Türkiye’ye gelmemesi. Bizim esas sorunumuz adalette, eğitimde, dış politikada yaşadığımız sıkıntılar. Bunlar, onarılması çok daha uzun süre alacak sorunlar. Ekonomi bunların en kolayı.”

“SORUNLARIMIZIN ÇÖZÜMÜ İÇİN BİR MAFYA LİDERİNDEN MEDET UMUYORUZ”

Türkiye bir süredir suç örgütü lideri Sedat Peker’in bakanlıklar düzeyindeki ciddi iddiaları ile çalkalanıyor. Peker’in iddialarının bu denli takip edilir ve insanlar tarafından kabul edilir olmasını vatandaşın mevcut iktidara güvensizliğine ve vatandaşın umutsuzluğuna bağlayan Başkan Ösen,“Sedat Peker’in iddialarını ben seyredemiyorum çünkü çok üzülüyorum. Sonuçta konuşan insan bir mafya lideri ve ne söyleyeceğinin dört gözle beklenir ve önemsenir olması aslında toplumun içinde bulunduğu umutsuzluk ve buhran durumunu gösteriyor. Toplumun yüzde 40’ı falan kendini umutsuz olarak nitelendiriyor. Bu zor zamanlarda değişik çareler aranıyor. Ben Sedat Peker’in ‘arkası yarın’ gibi açıklamalarının takip edilmesinin zor zamanların insanların psikolojisinde yarattığı bir travma olduğunu düşünüyorum. Ama bir taraftan devleti yönetenlere güvensizlik o kadar hat safhaya ulaşmış durumda ki bir mafya liderinin yaptığı suçlamaları herkes doğru kabul edebiliyor. Aslında bu da sistemin ne kadar kirlendiğini, Türkiye’yi yönetenlerden ne kadar kötü şeyler bekleyebileceğimiz gösteriyor. Ne kadar yolsuzluğa karışırsa karışsın bu normalleştirilmiş durumda. Çok acı bir durumun içindeyiz. İnsanlar Sedat Peker’den medet umar durumda. Demokratik bir ülke olduğumuzu iddia ediyoruz, sorunlarımız var ve bunların çözümü için bir mafya liderinden medet umuyoruz. Trajikomik bir durum. Bu AK Parti’nin ve iktidar ortağının kendi iç dengeleriyle alakalı bir durum. Aralarındaki iş birliklerinin ve sıkıntıların sonucu olarak ortaya çıktığını düşünüyorum. Çünkü bahsettiğimiz mafya lideri, daha bir sene öncesine kadar iktidarın mitinglerinde boy gösteren, ‘iktidarın mafyası’ olarak nitelendirilen bir organizasyondu. Bugün bu tarafa dönmüş olması, liyakati görmeyip geri dönmüş olmasından değil, çıkarına bir şeylerin ters gidip kendisine dönüş bileti yakalamak istemiş olmasıdır diye düşünüyorum. Ama tabii ki ülke olarak geldiğimiz durumu çok net özetleyen bir tablo. O yüzden çok acı olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

“İKTİDAR PARTİSİ ŞU ANKİ KADAR NEGATİF BİR DURUMDA KENDİSİNİ SANDIK KARŞISINA ÇIKARMAK İSTEMEZ”

Muhalefet partilerinin sıkça dile getirdiği erken seçim çağrılarına da değinen Başkan Ösen, seçimin gerekli olduğunu ancak iktidar partisinin mevcut nagatif koşullarda vatandaşın önüne sandık koyamayacağını söyledi ve “Türkiye’de Sedat Peker olayı bile siyasi konjonktürün ne kadar kısa zamanda ne kadar dramatik bir şekilde değişebileceğini gösteriyor. Bizim bir ay içinde yaşadığımız olaylar normal bir Avrupa ülkesinde 1-2 yılda yaşanmayan olaylar. Sürekli ‘bu kadar da olmaz’ dediğimiz şeylerle karşılaşabiliyoruz. Halkın içinde ciddi bir umutsuzluk ve tepki var. Biz sürekli sahadayız. Biz bunun tepkisini sahada açıkça görüyoruz. Halkta çok ciddi bir umutsuzluk ve daha önce olmayan bir tepki var. Biz sahaya ilk ekim ayında çıktık. O zamanda çıktığımız sahayla 15 gün önce çıktığımız saha arasında dağlar kadar fark var. Bütün bir kış pandemi, ekonomik koşullar, umutsuzluk, güvensizlik insanları katlayarak sıkıntıya sokmuş durumda. Bu, başkanlık sisteminin ne kadar işe yaramadığının bir göstergesi olmasının dışında iktidar partilerine ciddi bir güvensizlik olarak sandıklara yansıyacağını düşünüyoruz. Ben çok çabuk bir erken seçim olacağını düşünmüyorum. Çünkü hiçbir iktidar partisi şu anki kadar negatif bir durumda kendisini sandık karşısına çıkarmak istemez. Ama normalde olması gereken tarihten önce olacağını düşünüyorum. O kadar da dayanamaz” dedi.

“BÜYÜKŞEHİRLERDEKİ TEŞKİLATLANMALARIMIZ DA BİTTİKTEN SONRA…”

Olası bir erken seçimde DEVA Partisi’nin konumunun ne olacağının büyükşehirlerdeki teşkilatlanma çalışmalarının tamamlanmasının ardından belli olacağını ifade eden Başkan Ösen, iktidarı hedeflediklerini söyledi ve “Bizim bir anket çalışmamız yok. Öncelikle pandemi ortamında anketler yüz yüze yapılamıyor hepsi telefonla yapılıyor. İnsanların üzerinde iktidarın ciddi bir korkusu var. Belki hiç oy vermeyenler bile iktidar partilerine oy verdiklerini söyleyebiliyorlar. Onun için biz yapılan anketleri hem pandemi hem de iktidarın baskısı yüzünden çok güvenilir bulmuyoruz. Bir sebep daha şu: Bizim büyükşehirlerdeki teşkilatlanmamız daha bitmedi. Bizim büyükşehirlerdeki teşkilatlanmamız bu yaz hızlanacak. Bence büyükşehirlerdeki teşkilatlanmalarımız da bittikten sonra bizim gerçek oy oranımızın ortaya çıkacağını düşünüyorum” diye konuştu.

İKİLİ GÖRÜŞMELER VAR

Olası bir seçimde ittifaka soğuk bakmadıklarını ifade eden Başkan Ösen, seçim tarihi belirlendikten sonra ittifakların gündemlerine geleceklerini söyledi ve “İttifaklar yeni sistemin vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Bizim yeni sistemde net olarak gördüğümüz şey, ittifakların seçim ittifakları olduğu. Seçim kararı alındıktan sonra tarih belirlendiği zaman ittifak konusu o zaman değerlendirilir. Ama bizim genel başkanımızın ve genel merkezimizin bütün muhalefet partileriyle birebir ikili görüşmeleri var. Tabii ki de parlamenter demokrasiyi savuna bütün partiler olarak hepimiz aynı taraftan hareket ediyoruz. Parlamenter demokrasiye geçil de belli bir süreç olacak. Çünkü bundan sonraki ilk seçimde tekrar cumhurbaşkanlığı sisteminde bir seçim olacak. Fakat parlamenter sisteme geçmek için bir ara dönem ve transfer olması gerekiyor. Bununla ilgili bütün muhalefet partilerinin bir konsensüs etrafında birleşmesi ve bir hareket planı çıkarması gerektiğini düşünüyor genel merkezimiz. İttifaklar da önümüzdeki günlerde bu açıdan değerlendirilecek” diye konuştu.

SİYASETTE KADIN

Siyasette kadın olmak… Benim en büyük görevlerimden biri daha çok kadını İzmir siyasetine sokmak. Ben bu amaçla da siyasete girdim çünkü hayatım boyunca siyasette yeterince kadın olmamasını eleştirdim. Daha sonra bana böyle teklifler geldiği zaman daha fazla kaçamayacağımı düşündüm çünkü bu kendimle çelişmek olacaktı. Aynı şekilde ben birçok kadını siyasete sokmaya çalışıyorum. Bizim şu anda 5 tane kadın ilçe başkanımız var. 20’de 5. Ben daha fazla olmasını isterdim. Ama benim ilçe başkanlığı teklif ettiğim kadınların yüzde 50’si beni reddetti. Ama erkeklerin hiçbiri reddetmiyor. Kadınların siyasete karşı ciddi bir çekinceleri var. Hem toplumsal görevleri hem de bu siyasetin kirlenmiş ve çirkin algısı yüzünden. Biz bunu yıkmak için çalışıyoruz. DEVA Partisi Türkiye’de siyaset yapmak isteyen kadınlar için bir şans. Bizim bu şansa ne kadar sahip çıktığımız bence Türkiye’deki kadınların siyasetteki temsili açısından ciddi bir dönüm noktası olacak diye düşünüyorum. Diğer partilerde kadını teşvik eden bir yapını olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Bizde il başkanları seçilirken tanıdıkla seçilmedi. Herkes veri bankasından mülakatlarla seçildi ve her görüşmede mutlaka bir kadın olması gerekiyordu. Biz her ilde kadın il başkanları adayı aradık. Benim bunca senedir İzmir’de ilk defa bir kadın il başkanı olmam İzmir’in ayıbı. Bizim şu an Muş, Kayseri, Van, Isparta, Gümüşhane, Samsun ve Niğde il başkanlarımız kadın.

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
POLİTİKA YEREL POLİTİKA GÜNCEL İZMİR EGE 3. SAYFA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SPOR YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ DÜNYA KÜLTÜR - SANAT GENEL MAGAZİN SEÇİM
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Ege Postası