2,5 MİLYON TAŞERON İŞÇİNİN 600 BİNİ FAYDALANACAK
Kamuda çalışan ancak norm kadro sınırlaması nedeni ile belediye şirketleri çatısı altında istihdam edilen sözleşmeli personelin gelecekteki durumunu masaya yatıran DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, “Son günlerde Ekonomi Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı’nın “600 bin taşeron işçiyi kadroya geçireceğiz” şeklinde açıklamaları üzerine taşeronda çalışan işçiler heyecanlanmaya başladı. Ama bu açıklamaların sebeplerini ve detaylarını iyice araştırmak gerekiyor. Biz DİSK olarak yıllardır herkes kendi işinde, kendi kadrosunda çalışsın diye bas bas bağırıyorduk. Sağlık Bakanlığı’nda çalışan taşeron bakanlık kadrosunda, belediyede çalışan taşeron belediye kadrosunda, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan taşeronlar asıl kuruma bağlı olsun diye yıllardır alanlarda mücadele veriyorduk, isteklerimizi yerine getirdik. Türkiye’de yaklaşık 2,5 milyon taşeron işçisi var. Hükümet şimdi diyor ki, “600 bin taşeronu kadroya alacağız.” Ancak, bu 600 binlik sayı, kimleri kapsıyor, hangi kurumları, hangi illeri kapsıyor, henüz net değil. Kafalarda birçok soru işareti var” diyerek yaşanan durumu özetledi.
KAPSAMDA KİMLER VAR'
DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, “2,5 milyon taşeron içerisindeki 600 bin işçi kimlerdi? Bunun detaylandırılması gerekiyor. İnsanları boş umutlarla, boş hayaller ile avutmak bir seçim yatırımı haline dönüştürmek doğru değildir. Bunun karşısında olmak zorundayız. İkinci önemli soru, kıdem tazminatları ne olaca? bu konu halen daha aydınlanmadı. Kıdem tazminatlarınızı bırakın öyle gelin mi diyecekler yoksa, özlük hakları ile geçişe izin verecekler m? Özlük haklarının ne olacağı muamma. Üç, bunun içerisinde, torba yasa ya da bakanlar kurulu kararı ile gelecek olan düzenlemede kıdem tazminatını da fona devretme gibi bir dayatma olacak m? Bunun gibi oyunları daha önceden de gördük. 15-16 yıldır aynı kurumda çalışan emekliliğine kısıtlı süre kalan arkadaşlarımız var. 65-70 milyar TL’ye yakın kıdem hakkı olan arkadaşlar ne yapaca? Böyle bir hakkı bırakıp gelmek isteyen olur m? Yoksa gerçekten güvenceli ve kadrolu çalışmak mı önemli'” diyerek getirilecek düzenlemenin açıklığa kavuşturulması gerektiğinin altını çizdi.
“DÜZENLEME GETİRMEYİN, NORM KADRO SINIRINI KALDIRIN”
Sarı, güvencesiz çalışmaya karşı olduklarını hatırlatarak, uzun süredir kadro için mücadele verdiklerini de vurguladı ve, “Biz sendika olarak kesinlikle güvenceli ve kadrolu çalışmaktan yanayız. Çünkü her sene ihale yolu ile personel istihdam ediliyor. Her yıl “İhale ne oldu'”, “İhale taşerona mı gitti'”, “Çalışanlar işsiz mi kalacak'” gibi sorular ve sonrasında aynı krizler, aynı tartışmalar ile karşılaşmak istemiyoruz. Biz de bu ülkede üreten ve çalışan insanlar olarak, işimizi, geleceğimizi ve iş garantimizi sağlamak için kadro talebimizi yineliyoruz. Yapılacak bu düzenleme yerine norm kadro sınırlandırılması kaldırılsın ve herkes kadroya geçirilsin. Personel taşeron eli ile, ucuz emek gücü ile değil de, kendi kurumunun elmanı olarak çalışsın. Bu DİSK’in ve Genel-İş’in de yıllardır süregelen açık tavrıdır. Bizim 1992 yılında taşeron sistemi ve şirketler kurulduğunda isyanımız zaten buna olmuştu. Hatırlarsanız İzmir bu uygulamada pilot bölge seçilmişti ve İZELMAN ile İZENERJİ gibi firmalar kurulmuştu. Biz o zaman da bu şirketlere karşıydık. Çünkü insan ihale ile çalıştırılamaz, alınıp satılamaz. Eğer bu ülkede emekçilerin güvenceli bir işi olacaksa, bu hizmet alım ihalelerin devre dışı bırakılıp, ortadan kaldırılması gerekmektedir” dedi.
“UMUT TACİRLİĞİ YAPMAYIN, ÇIKIN DETAYLARI AÇIKLAYIN”
Memiş Sarı sözlerinin devamında hükümete seslenerek, “Eğer hükümet burada samimi ise, öncelikle bir taslak varsa bunu kamuoyu ile paylaşmak zorundalar. Ortada fol yok, yumurta yok… İnsanların kafasını karıştırarak, insanların morallerini bozarak, çalışanlara umut tacirliği yaparak bir yere varılamaz. Bir şey yapılacaksa, taslak ortaya çıkar, ilgili bakan da çıkar bunu tüm kamuoyu ile paylaşır. Çalışan personel de hangi şartlarda nereye geçeceğini bilir. Kim kadrolu ve güvenceli çalışmak istemez k? İhale sisteminde yaşanan sıkıntılar ortada. Bunu İzmir özelinde de geçtiğimiz yıl açık açık gördük. Sendika olarak hükümete çağrımız da şudur; öncelikle kafalardaki soru işaretlerini giderin, çıkın net bir açıklama yapın. 2,5 milyon taşeronun 600 binini kimler kapsıyor'” diye konuştu.
“KUMPAS OYUNLARI”
DİSK Ege Bölge Temsilcisi Sarı, sendika olarak konun takipçisi olduklarını belirterek, İzmirli emekçilerle birlikte alanlara çıkmaya hazır olduklarını bildirdi ve şöyle konuştu; “Eğer bunu 17 Aralık sendromu olarak, bir seçim yatırımı anlamında ortaya atıyorlarsa, üreten insanların umutları ile oynuyorlarsa, bu durum kendilerine karşı ters tepecektir. Torba yasada kıdem tazminatına karşı bunu kullanacaklarsa, bu da ters etki yaratacaktır. Herkes kendi kadrosunda çalışmalıdır. Biz sendika olarak önümüzdeki günlerde yasanın da netleşmesi ile birlikte kadro talebimizi alanlarda duyurup, konuyla ilgili tavrımızı ortaya koyacağız.”
HİZMET ALIM İHALELERİNDE ALT SÜRE 3 YILA ÇIKIYOR
Hizmet alım ihalelerinde süre aralığının da 1 yıldan 3 yıla çıkartılması, taşeronun esnekliğini çoğaltmak amacı ile atılan bir adım olduğunu savunan Sarı, sözlerinin sonunda şunları dile getirdi; “Eskiden bir yıl çalışınca personel izin hakkı ve kıdem tazminatı alamıyordu. Bu hakkı mahkeme yolu ile ve dava açarak kazanıyordu. Şimdi bu düzenleme ile açılan davaların önüne geçebilmek için, “En az 3 yıl, en çok 5 yıl olacaktır” şartı ile hizmet alım ihalelerine uzun süre sınırı getiriyorlar, iş akitlerini uzatıyorlar. Bunun arkasında da şöyle bir şey yapıyorlar, 4857 sayılı yasanın 2 No’lu maddesinde yer alan düzenlemeyi ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Alt işvereni sorumlu hale getiriyorlar. Alt işveren işi alır, herhangi bir sorunda, ücret ödemediğinde de üst işveren sorumluluk alır ve çalışana hak edişlerini öderdi. Şimdi üst işveren sorumluğunu kaldırmaya çalışıyorlar. Bu torba yasanın içindeki tehlikeler. Biz bu kumpas oyunlarına karşı uyanık olmak zorundayız. Evet bir yandan kadro isterken, bizim özlük haklarımızı da ortadan kaldırmak için torba yasa gibi ihanet yasaları çıkarmamalıdırlar” diyerek sözlerine son verdi.