Limon markette 10 katı fiyattan satılıyor
Eylül ayından itibaren limonla başlayan hasat ve ihracat sezonu, mandalina, portakal, greyfurt, nar gibi ürünlerle devam edecek. Ancak yeni sezonda arz-talep dengesi ve bölgesel olumsuzlukların etkisiyle üretici “düşük fiyat şoku” yaşarken, ihracatta da sorunlar yaşanıyor. Tarlada kilosu 30 kuruş olan limonun markette on katı bir fiyata satılması ise çarpık yapının bir başka boyutunu, madalyonun öbür yüzünü yansıtıyor.
Türkiye’de narenciye denince ilk akla gelen illerden Mersin, tüm yaş meyve sebzelerde olduğu gibi narenciyede de geçen sezonu kötü kapadığı gibi, güz sezonuna da özellikle narenciyede olmak üzere oldukça kötü başladı. Mersinli üretici ve işletme sahipleri, piyasadaki durgunluktan yakınıyor. Mersin Hali’nde adeta yaprak kımıldamıyor…
Fabrikaya portakal 4 kuruştan
Aydın’ın önemli ölçüde narenciye üretimi yapılan Kuyucak-Sultanhisar hattında üreticiler bu yıl portakal, mandalina ve limonda yüzde 20 oranında bir artış bekliyor. Bu bölgede geçen sezon kaliteli bir narenciye üretimi yapılmasına rağmen üretici çiftçi mağdur oldu. Meyve suyu fabrikalarına kilosu 4 kuruşa portakal satıldı. Bunu 3,5 kuruşa mal eden narenciye üreticisi emeğinin karşılığını alamadı. Yeni sezon da narenciye üreticisi açısından kötü başladı ve gidiyor.
AKP, her gün yeni bir yapay gündem yaratıyor, Suriye ile uğraşıyor, perişan haldeki çiftçinin durumunu görmüyor. Sektörün kronikleşmiş yapısal sorunlarına çözüm yönünde adım atmayan hükümet, zirai mücadele başta olmak üzere çeşitli konularda AB standartlarını da aşan abartılı önlemler ve bürokratik uygulamalarla üreticiyi canından bezdiriyor, mağdur ediyor.
Suriye savaşı narenciye ihracatını vurdu
Hatay’ın Dörtyol ilçesi, Suriye’de yaşanan iç karışıklıklar nedeniyle narenciye ihracatında yüzde 35 düşüş yaşıyor. Suriye’deki olaylar yüzünden 11 Ortadoğu ülkesine yapılan narenciye ihracatı durma noktasına geldi. Geçen yıl yaklaşık 280 bin ton narenciye üretimi gerçekleştirilen ve bunun yüzde 70’ini ihraç edilen Dörtyol’da mevsimsel koşulların da etkisiyle bu yıl narenciye üretimi geçen yılki rekoltenin altında bekleniyor. Suriye’ye yapılan toplam meyve ve sebze ihracatında yüzde 75 dolayında düşüş yaşanırken, bölge tarımındaki ağırlığı dolayısıyla en büyük darbeyi narenciye üreticileri yedi.
AKP’nin dış politikadaki tutarsızlığı, komşularla ilişkileri sıfır sorun noktasından kanlı bıçaklı olma noktasına getirmesi, Suriye’de yaşanan karışıklıklar, narenciye üretiminin önemli bir yer tuttuğu Akdeniz ve Ege bölgesi illerin ekonomisini de olumsuz etkiliyor. AKP’nin Suriye ile tümden ipleri koparması yüzünden Lübnan, Ürdün, Suudi Arabistan, Mısır, Cezayir gibi ülkelere malın kara yoluyla gidememesi, yaşanan olumsuzluklarda önemli rol oynadı.
En büyük pazar konumundaki AB ülkelerine ihracat, bu bölgede yaşanan resesyon nedeniyle hızla gerilerken, Ortadoğu ülkelerine; komşulara yapılan ihracatta da sıkıntı yaşanması, arz fazlası yoluyla iç piyasada dengeleri bozuyor.
Üretici komisyoncuya, ilaççıya, gübreciye, fideciye, ambalajcıya, bakkala, markete, toptancıya borçlu durumda... Çiftçi, tarım kredi kooperatiflerine, bankalara, herkese borçlu... Bu maliyetler ve fiyat düzeyleri ile de üreticinin borçlarını çevirebilmesi zor.
Nar üreticisi de zor durumda
Narenciye üretiminde en önemli merkezlerden biri olan Antalya’nın özellikle Kumluca, Finike ve Demre ilçelerinin yüksek bölgeleri ağırlıklı olmak üzere batı alanlarında yetiştirilen narın bahçelerden toplanmasıyla birlikte oluşan fiyatlar da üreticiyi hayal kırıklığına uğrattı.
Geçen yıl kilosu 1 TL olan nar, yeni sezonda ortalama 50 kuruş dolayındaki fiyatlarla alıcı bulabiliyor. Bakımı ve işçiliği oldukça zor olan narın üreticisi, geçen yıla göre yüzde 50 kayıpta… Bu arada erken hasatla piyasalara sunulan olgunlaşmamış narlar da dış piyasalarda iyi fiyat oluşmasına engel oluyor. Yapay fiyat hareketlerine karşı çiftçi birliklerinin ortak bir tavır içinde olması gerekiyor.
7 kg nar satıp bir bardak çay içebiliyor
Tüm meyveler gibi narda da yaşanan düşük fiyat sorununda en önemli rolü ihracattaki arz talep dengesi oynuyor. Fethiye’nin Kemer Beldesi’ne bağlı köylerde yüzlerce dönümde üretilen nar, alıcı bekliyor. Meyve suyu fabrikalarının kota koyup, alımları durdurmaları nedeniyle yeni sezon ürünler telef olmaya başladı. Çok sayıda üretici ürününü tarlada bırakırken, toplayanlar da alıcı bekliyor. Bazı nar üreticileri, yeni mahsulün kilosunu 10-15 kuruştan bile zor sattıklarını, tonlarca ürünün dalında beklediğini söylüyor. Nar üreticisi 10 kilo nar satarak bir ekmek satın alabiliyor, 7 kilo nar satıp bir bardak çayı zor içiyor. Fethiye’nin Alaçat Köyü’nde üreticiler, satılmayan narları traktörle Eşen Çayı köprüsünden aşağıya dökerek hükümeti protesto ettiler.
Zirai mücadele yanlış uygulanıyor!..
Narenciye ve nar yetiştiricisi zirai mücadele konusunda çok büyük sıkıntı yaşıyor. Tarımsal ürün ihracatı konusunda karşılaşılan zirai ilaç kalıntısı sorununa çare olarak ve tarım mevzuatının AB uyum sürecine paralel olarak yeniden düzenlenmesi sırasında birçok kimyasal maddenin kullanımı yasaklandı. AKP hükümeti, kimi zaman Avrupa ülkelerindeki değerlerin bile altında sınırlar koyarak veya AB ülkelerinde halen kullanımı belli sınırlar çerçevesinde mümkün olan bazı kimyasalları topyekûn yasaklayarak sert ve kesin önlemler getirdi.
Ancak bu uygulamalar Türkiye’de zirai mücadele süreçlerini baltalayacak düzeyde altyapıdan yoksun ve üretici kesiminin kendisini hazırlayamayacağı şekilde başlatıldı. Sonuçta narenciye üreticisi eli kolu bağlı şekilde “unlu bit”e teslim olmuş durumda, nar üreticisinin durumu da daha iyi değil.
Birçok zararlıyla mücadele etmek zorunda kalan üreticinin mevzuata göre kullanabileceği ilaç sayısı ise sınırlı... Geçen sezon Finikeli 30 kadar üretici bir kimyasal ilacın kullanımıyla ilgili mahkemeye verildi. Ancak mahkeme, bu kimyasalın AB ülkelerinde hem de daha yüksek MRL değerlerine izin verildiği için beraat kararı verdi. Bu olay bile AKP hükümetinin çiftçiye, üreticiye yönelik duyarsız ve katı bürokratik yaklaşımı gözler önüne seriyor.
Akredite laboratuvar sorunu çözülmeli!..
Narenciye ihracatçıları, akredite edilmiş laboratuvar sorunu da yaşıyor. Üreticinin her TIR için ayrı ayrı analiz zorunluluğu bulunuyor. Bu da zaman kaybı ve ek maliyete yol açıyor. Bu işlemde her TIR başına ayrı ücret ödeniyor. Bu ödemeler, narenciyede rekolte ve fiyatların düştüğü dönemlerde ihracatçı için daha büyük bir yük haline geliyor. Bu durum üreticiye de yansıyor. Analiz sonuçlarını beklemek zorunda kalan firmalar, ihracatın yoğun olduğu dönemde akredite laboratuvar sıkıntısı çekiyor. Bu alanda fazla seçenek de yok; Mersin, Adana ve Antakya’da sadece birer tane laboratuvar bulunuyor. Laboratuvar sayısının yetersizliği, ihracat faaliyetlerini yavaşlatıyor, aksamalara yol açıyor. AKP hükümeti çiftçinin bu önemli sorununa da yıllardır kayıtsız davranıyor.
Laboratuvar sayısının artırılması, TIR başına analiz yapıp her biri için ayrı para tahsil etmek yerine, büyük tonajlarda ya da ürünün bahçedeyken analizi yoluyla bu sorun çözülmelidir.
Türkiye’de narenciye tüketimi yetersiz
Türkiye’de toplam narenciye üretiminin yaklaşık yüzde 85’i Adana, Mersin ve Hatay başta olmak üzere Çukurova Bölgesi’nde gerçekleştiriliyor. Dünyada narenciye üretiminde ilk 10 ülke arasında yer alan Türkiye’de yeterince narenciye tüketiminin olduğunu söylemek ise güç… Türkiye’nin yıllık 2 milyon ton dolayındaki narenciye tüketimi dünya ortalamasının çok altında bulunuyor. Oysa üretim-tüketim zinciri ve fiyat oluşumundaki sorunları çözerek halkın tüketim alışkanlıklarını değiştirmek, iç piyasadaki tüketimi artırmak ve bu yolla sektöre de bir canlılık getirmek mümkün… Hem üreticiyi, hem de tüccarı mağdur etmeyecek bir politika ile bunu yapmak lazım. Yeni kuşaklara narenciye tüketimi alışkanlığı kazandırarak, onların sağlıklı bireyler olarak yetişmelerine katkıda bulunmak da hükümetin görevi. Ancak bunun için üretici ve tüketiciyi düşünen, önlem alan, proje geliştiren bir hükümete ihtiyaç bulunuyor.