Eski Soma Maden Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Torun, Bartın’ın Amasra ilçesinde yaşanan maden faciası ile ilgili açıklama yaptı. ANKA Haber Ajansı’na konuşan Torun, şunları söyledi:
“DAHA ÖNCE DE SOMA’DA AYNI ŞEKİLDE 'TRAFO PATLAMASI' DENİLMİŞTİ 301 ÖLÜMLÜ FACİADA DA…”
“Bugün Bartın Amasra’da çok acı bir olay yaşadık, öncelikle başımız sağ olsun diyorum. Bir grizu faciası yaşadık, resmî açıklamalara göre 14 kişi hayatını kaybetti ama muhtemelen bu sayı daha da artacak. Deniz seviyesini sıfır kabul edersek, denizin 350 metre altında emeği için ekmeği için çalışan insanlar grizu patlamasında hayatlarını kaybediyorlar bu devirde. Bunun nedenlerini tabi tam olarak şu anda bilmek mümkün değil ama izlenimimiz şu grizu patlaması olarak görülüyor. Önce trafo patlaması olarak denildi ki bunun trafo patlamasının olmadığını ben dahil bir sürü uzman arkadaşımız söyledi, olması mümkün değil dedi. Daha sonra da bakan düzelterek olayı grizu faciasına bağladılar. Daha önce de Soma’da aynı şekilde trafo patlaması denilmişti 301 ölümlü faciada da. Ben o zaman maden odası başkanıydım; itiraz ettik, ‘bu trafo patlaması değildir, mümkün değildir, böyle bir olay olmaz teknik olarak’ diye deneyimlerimizle söylemiştik. Nitekim haklı çıktık.
“YERALTINA GİREN İŞÇİLERİN KENDİ KORUYUCU MASKELERİN 45 DAKİKA SÜRESİ VAR”
Burada da şimdi anlaşılan AFAD sehven diyerek olayı düzeltmeye çalıştılar. Yeraltında metan gazı, kömürün bünyesinde bulunan bir gaz ve kömür oluşumu ile beraber meydana geliyor. Önemli olan bu gazın tahliye edilmesi, çalışılan ortamda tutulması yüzde 2’nin altında tutulması gerekiyor. Eğer 100 metreküp havada 2 metreküpten fazla metan gazı olursa bu tehlike arz ediyor ve bu ocakta çalıştırılmıyor kanun gereği. Şimdi sensörler var, sensörler bu gazları ölçüyorlar ve yüzde 2’ye geldiği zamanda hem sesli hem ışıklı ikaz ederek uyarıyorlar insanı. Böyle bir durumda bu patlamanın olmasını anlamak mümkün değil. Tabi bu patlama ile beraber ciddi anlamda bir basınç ortaya çıkıyor. Tahkimatı bozuyor, göçükler oluşuyor, ciddi bir ısı açığa çıkıyor. Biriken kömür tozların dağılmalarıyla ortalıkta göz gözü görmüyor ve sonuçta can kayıpları artıyor. Bura 45 dakikası sonrası çok önemli. Çünkü, 45 dakika neden önemli? Yeraltına giren işçilerin kendi koruyucu maskeleri var. 45 dakika süresi var onların. Yani bir patlama durumunda, bu tür tehlike durumunda maskelerini takarak ortamdan uzaklaşıp sağlıklı bir ortama geçme şansları var. Bu 45 dakikalık bir sürede bir maske görev yapabiliyor. 45 dakikadan sonra bu görevi yapamıyor.
“MADENCİLERİN KADERİ BU DEĞİL”
Kurtarma ekipleri ocakta, onların da işleri zor. Çünkü önce kendi hayatlarını da korumaları gerekiyor. Kapalı devre sistemi çalışıyorlar. Dolasıyla sırtlarında kilolarca cihazlar, ağızlarında maskeler sağlıklı ve hızlı çalışma yapamıyorlar. O şartlarda bile o mucizeyi arıyorlar aslında. Umarım o mucize gerçekleşir. Zaman aleyhimize işliyor, bunu söyleyebilirim. Burada sorumluların hesap vermesi gerekirken, ‘başımız sağ olsun, fıtrat, kader’ diyerek eskiden yaptıkları gibi geçiştirilmeye çalışılacak. Bunu doğru bulmuyorum. Çünkü madencilerin kaderi bu değil; artık gelişmiş ülkelerde, insana değer veren ülkelerde bunlar olmuyor. 21. Yüzyılda bizim bu tür olayları yaşamamız ne yazık ki ülkemize de yakışmıyor. Ülkemize baş sağlığı diliyorum, umarım son olur diyorum ama bu zihniyet ile devam edecek gibi gözüküyor.”