CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Başkanlığındaki CHP MYK toplantısının ardından parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Öztrak, şunları söyledi:
“Kocaeli Derince Limanı yakınlarındaki TMO deposunda bir patlama meydana geldi. Patlamanın sebebi hakkında henüz net bir açıklama gelmedi. On vatandaşımızın yaralandığı bilgisi var. Umarız bir can kaybı olmaz. Yaralananlara acil şifalar diliyoruz. Bu üzücü haberlerin yanında bir de güzel haber var. Dünya Okçuluk Şampiyonası’nda altın madalya kazanarak bizlere büyük bir gurur yaşatan milli okçumuz Mete Gazoz’u kutluyoruz.
"VİTRİN YÖNETİMİ SONUNDA SARAYA UYDU"
Saray yönetiminin sebep olduğu güven bunalımını gidermek için vitrinine koyduğu, Merkez Bankası Başkanının ve Hazine ve Maliye Bakanının son açıklamaları, sekiz ay sonra yapılacak yerel seçimlere kadar enflasyonla mücadele konusunda hiçbir şey yapmak niyetinde olmadıklarını gösteriyor. En önemli önceliklerinin ‘Enflasyonu düşürmek’ olduğunu söyleyerek iş başına gelen vitrin yönetim de sonunda Saraya uydu. Verdikleri ücretleri, maaşları, aylıkları, her şeyi, vergiyle, zamla, enflasyonla misliyle geri alacaklarını, göz boyama stratejisini sürdüreceklerini, milleti ezmeye devam edeceklerini açıkladılar.
"İNSAN SÖYLERKEN UTANIR"
Yandaş basın, ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadeleyi ‘Dezenflasyon süreci, gerçek dezenflasyon, istikrar’ gibi yaldızlı laflarla süreçlere ayırarak, bir başka bahara ertelemesine ‘Ne kadar da rasyonel’ ‘Ne kadar da gerçekçi’ diyerek alkış tutuyor. Anlaşılan Bakan Şimşek de doğru dürüst, bütüncül, çapalara bağlanmış bir program yapma imkânı kalmadığını görmüş. Sorunların temelindeki asıl sebebinin ekonomi bilimiyle uzaktan yakından ilişkisi olmayan, ama ‘Ben ekonomistim’ diye caka satan, safsatalarıyla ekonominin altını üstüne getiren enflasyona rekor üstüne rekor kırdıran, ‘İtibardan tasarruf olmaz’ diyerek bir eli yağda, bir eli balda yaşayan Sarayın kibirlisi olduğunu biliyor. Fakat onun adını ağzına almaktan korkuyor. Bu yüzden Bakan Şimşek, olmayacak işi yaptı, enflasyonun sebebi olarak memur maaşlarına yapılan zamları gösterdi. Enflasyonun sorumlusu, enflasyonun ezdiği memur oldu. İnsan bu sözleri söylerken biraz utanır.
"İNSANİ OLAN HİÇBİR ŞEY KALMAMIŞ"
Enflasyon telafisi için dediğiniz yüzde 25 zammı emeklilerin çoğuna vermediniz. Emeklileri enflasyona ezdirip perişan ettiniz. Kaderine terk ettiniz. Çoğu 7 bin 500 liralık sefalet aylığına mahkum edilen emeklilerimize, bizim belediyelerimiz el uzattı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız, ‘İnsanı önceleyen belediyecilik, darda olanın yanında olmaktan geçer’ diyerek, şartları uyan tüm emekli hemşerilerinin sosyal yardımlardan yararlanmak için belediyeye başvurmalarını istedi. AK Partili belediye başkanları ise bunu alkışlayacaklarına, örnek alacaklarına, hakaret ettiler, iftira ettiler. Zamlarla ezdikleri milletimizle büyük bir duygusal kopuş yaşayan AK Parti kadrolarının, güzel olan, insani olan hiçbir şeye tahammülü kalmamış.
"MEMURA, EMEKÇİYE YOK"
Emekliye, emekçiye, memura üç kuruşu çok gören Erdoğan ve şürekası, yandaşlarına yaptırdıkları yollar, köprüler, tüneller için dolarla, avroyla verdikleri garantiler karşılığında bu yılın ilk 6 ayında 25 milyar lira ödemiş. Geçen yılın ilk 6 ayına göre artış yüzde 167. Emekliye yüzde 25 artışı çok gören hükümet. Yandaşa yaptığı ödemeleri yüzde 167 artırıyor. Emekliye, kendisinin neden olduğu enflasyon farkını vermeyen hükümet, geçiş ücretlerini, bırakın bu ülkedeki enflasyona göre güncellemeyi Amerikan enflasyonuna göre güncelliyor. Garantili geçiş ücretlerinde sebebi olduğu kur artışları yetmez gibi Amerikan enflasyonunu da Türk milletinin sırtına bindiriyor. Tüm bunlara para var. Memura, emekliye, emekçiye yok.
"TMO ÇİFTÇİYİ YALNIZ BIRAKTI"
Genel Başkanımız da bu hafta sonunda Erzincan’daydı. Çiftçinin, esnafın sorununu konuştu. Paramızın artan enflasyon karşısında nasıl değer yitirdiğini anlattı. Erzincanlılardan yerel seçimde CHP adayına desteklerini istedi. Yerel seçim sürecini meydanlarda başlattı. Ben de Parti Sözcüsü olarak, hafta sonunda seçim bölgem Tekirdağ’daydım. Çiftçinin derdini dinledik. Bir dokunduk, bin ah işittik. Trakya’da ciddi bir kuraklık var. ‘Sarı gelin’ ayçiçeğinde bu yıl çok büyük bir rekolte kaybı bekleniyor. Trakya illerinin milletvekilleri olarak hem çekirge zararlısı, hem de kuraklık nedeniyle bölgenin afet bölgesi ilan edilmesi için bir kanun teklifi verdik. Borçların faizsiz ertelenmesini ve zararların sigortadan karşılanmasını istedik. Bu teklifin bir an önce Meclis gündemine alınması için Genel Başkanımız, Grup Başkanımıza ve Grup Başkanvekillerimize talimat verdi. Tekirdağ’da Toprak Mahsulleri Ofisi’nin alım merkezini de ziyaret ettik. Ofis çiftçinin kara gün dostudur. Ama maalesef hükümet de ofis de çiftçiyi yalnız bıraktı.
Depolarda ithal üründen yer kalmayınca, bizim çiftçimizin yerli ve milli ürününü ‘Ürün kaliteni beğenmedim’ diyerek, ofisin kapısından geri çeviriyorlar. Çiftçinin traktörü, römorkundaki buğdayı boşaltmadan TMO kapısından geri dönüyor. Buna derhal son verin, çiftçiyi tüccarın insafına bırakmayın. Elin çiftçisinin ürünü bizim depoları doldururken, bizim çiftçimizin alın teri, tüccarın insafına bırakılıyor. Bu, ciddi bir yönetim zafiyetidir. Çiftçimiz bu uygulamalarla giderek topraktan, üretimden kopuyor. Ve bu stratejik sektörde de ipler giderek daha fazla yabancıların eline geçiyor.
Trakya’da çiftçi isyanda. Akbelen’de çevreciler sahada, yurdun dört yanında sağlıkçılar, emekliler, mühendisler eylemde. Ama milletimiz yalnız değil. Parti yönetimimiz, kadın kollarımız, gençlerimiz, örgütlerimiz, milletvekillerimiz ve Genel Başkanımız dört koldan sahada, vatandaşlarımızın yanındayız. Yanında olmaya devam edeceğiz. Nitekim Akbelen’deki çevre katliamını görüşmek için bu hafta salı günü bizim talebimiz üzerine Meclis toplanıyor. Bu defa AK Parti vekilleri, çocuklar gibi kapıların arkasına saklanmasınlar. Millet inim inim inlerken tatillerinden vazgeçsinler de, Meclis çalışmaya başlasın. İşleri sarayın keyfine bırakmayalım. Milleti ezdirmeyelim.
İlk 6 ayda bütçe 483 milyar lira açık verdi. Bunun yarısından fazlası, 275 milyar lirası faiz harcaması. Kur Korumalı Mevduat garantilerine 25 milyar lira, KÖİ’lerin dövizli garantilerine bir o kadar daha gitmiş. Merkez Bankası’nın döviz kasasından satışlar da yeniden başlamış görünüyor. Seçim sonrasında biraz toparlanan rezervler, yeniden piyasaya sürülüyor. Temmuz ortasında 56 milyar dolara kadar inen net rezerv açığı yeniden 60 milyar dolara yükseldi. Dünyada kredi temerrüt riski primleri düştü. Biz de de 400’ün altını gördü. Şimdi yeniden ayrışarak 400’ün üzerine doğru hareketlendi. Bütçe açığı ve rezerv açığına, 60 milyar doları bulan bir cari açık eklendi. Temmuz ayı dış ticaret verilerine göre enerji fiyatlarındaki düşüşe rağmen dış ticaret açığı önceki yılın aynı ayına göre yüzde 16 artmış. Yıllık dış ticaret açığı ise yüzde 46 artışla 121 milyar dolara yükselmiş. Dış dengedeki bozulma devam ediyor. Gelir dağılımı da hızla bozuluyor. En zengin yüzde 20 toplam gelirin yarısını alıyor. Gelir adaletsizliğinde son 16 yılın rekoru kırıldı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre destek alan aşırı yoksul hanelerin sayısı geçen yıla göre 1 milyon artışla 3,7 milyona ulaşmış.
"VATANDAŞ TATİLİ UNUTTU"
Bir yılda; dana eti yüzde 143, yumurta yüzde 114, kuru soğan yüzde 113, kuru fasulye yüzde 101 zam görmüş. Patatesin fiyatı yüzde 99, beyaz peynirin fiyatı yüzde 83 artmış. TÜİK aylık enflasyonu ısrarla tek hanede tutmaya çalışırken, vatandaşın en çok kullandığı gıdalarda enflasyon bırakın iki haneyi çoktan üç haneye dayanmış. Resmi verilere göre, 63 milyon vatandaş konut masraflarının, 44 milyon vatandaş borçlarının altında eziliyor. 35 milyon vatandaş iki günde bir sofrasına bir kap et yemeği koyamaz halde. Yaz geldi vatandaş tatili unuttu. 50 milyon yurttaş, evden uzak 1 hafta tatil masrafını karşılayamaz durumda.
"BU YAŞAMAK DEĞİL"
OECD içerisinde vatandaşları en çok geçim kaygısı taşıyan ülke Türkiye. Bu yaşamak değil. Sabah işe git, akşam dön. Hafta sonu bir şey yapama, çocuğunu dışarıda bir yere götüreme. Bir hafta bile tatil yapama. Dört nüfus çalış yoksulluk sınırını geçeme. Bu hayat değil. Ekonominin her yeri yamalı bohçaya dönmüşken, tedbir alınacağına Hazine ve Maliye Bakanı, ‘Akıl dışı’ olmakla eleştirdiği politikalara, seçimler yaklaşırken usul usul geri dönüyor. Ekonomideki oyuncular da bunu görüyor. Herkes ekonomide zamanında çözülmeyen ertelenen her sorunun, sonunda katlanarak karşınıza çıkacağını biliyor. Tulumbada su bitti. Şimdi kavgada söylenmeyecek sözler söyledikleri gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın katili olmakla 15 Temmuz’un finansörü olmakla suçladıkları, Körfez şeyhlerinin eline eteğine yapıştılar. Darbeci diye görüşmeyi kestikleri Sisi’yle el ele pozlar verdiler. Şimşek ve Erkan ikilisi geçtiğimiz hafta da SPK’nın daha 3 ay önce 33 milyon TL ‘piyasa bozucu eylem cezası’ kestiği JP Morgan’ın basına kapalı yatırımcı toplantısına koşa koşa gittiler. Ama sızan bilgilere bakılırsa kan emici, vur-kaççı kısa vadeli fonlar hariç Şimşek-Erkan ikilisinin anlattıklarına ciddi yatırımcılar fazla itibar etmemiş. Para politikasına dair ‘Somut ve öngörülebilir’ bir çerçeve bulamamışlar. Nasıl bulsunlar? Zaten Merkez Bankası Başkanı ‘Dinamik optimizasyon problemindeki en büyük kısıt’ sözleriyle vaziyeti anlattı. Hata, gömleğin ilk düğmesinden başlıyor. Masanın başında oturan, Erdoğan gibi bir ‘kısıt’ var.
"GÜVENDİĞİNİZ DAĞLARA KAR YAĞAR"
Erdoğan yaklaşan yerel seçimlerin 2023’te başlayan seçim sürecinin son durağı olduğunu görüyor. Burada yaşayacağı bir hezimetin iktidarına mal olacağını biliyor. Bu nedenle yerel seçimlere kadar Enflasyonla mücadele önceliği değil. Ekonomiyi şişirme, hormonlama, ne yapıp edip büyümeyi sağlama peşinde. Yerel seçime kadar 2000 öncesinin emme basma tulumba düzeni sürecek. Önce vatandaşın ücretine, maaşına, aylığına zam, sonra gelsin vergi, harç artışları. Gelsin benzin, gaz, elektrik zamları. Gelsin enflasyon dar ve sabit gelirliye kaşıkla verdiğini kepçeyle geri al. Teker böyle döner sanıyorlar. Biz bu filmi gördük yaşadık. Dönmedi, dönmez. Gerekenin yapılmadığı her dakika, ekonominin fay hatlarında biriken gerilim, daha yıkıcı hale gelir. Güvendiğiniz dağlara kar yağar.
Seçimlerin ardından milleti zamlarla ezen Erdoğan, kendini destekleyenler başta olmak üzere milletle büyük bir duygusal kopuş yaşıyor. Bu nedenle de adaleti hukuku kendine göre eğip bükmeyi artırdı.Açıkça zulmediyor. Muhalefetin sesini kesmek için elinden geleni ardına koymuyor. Depremin vurduğu Hatay’ın milletvekili Can Atalay hala haksız, hukuksuz şekilde içeride tutuluyor. Hataylıların, milletin iradesine pranga vuruluyor. AK Parti Diyarbakır milletvekilinin sözlerini anımsatarak, Erdoğan Hükümeti’nin yeni bir açılım süreci başlatma ve terörist başını salıverme niyetinde olduğunu açıklayan gazeteci Merdan Yanardağ tutuklanıyor. TELE-1 ekranları Merdan Yanardağ’a isnat edilen suçla uzaktan yakından alakası olmayan bir yasa maddesine dayanılarak hukuksuz bir şekilde 7 gün karanlığa gömülüyor. Gazeteci Barış Pehlivan, denetimli serbestlikten yararlanabilecekken 8 ay daha içeri atılma tahdidi altında. Memleketin her yanında Her gün silahlar patlıyor.
Sinan Ateş cinayetinin soruşturması bir türlü ilerlemiyor. Limanlarımız uyuşturucu rotalarının uğrak noktası haline gelmiş. Türkiye ‘dünyanın en tehlikeli 20 ülkesinden biri’ sayılıyor. Dünya klasmanında yerimiz Kolombiya ile Pakistan arasında bir yerde. Hükümet bunlar duyulmasın diye Harıl harıl gazetecileri tutuklattırıyor. Milletin artık sadece sofrasındaki ekmek değil, Canı da tehlikede.
"HATALARIMIZI TELAFİ EDECEĞİZ"
Depremin üstünden 6 koca ay geçmiş. Hala barınma sorunu, tuvalet sorunu, temiz suya ulaşım sorunu konuşuyoruz. Depremzedeleri okul yurtlarından İcra yoluyla atmaya kalktıkları söyleniyor. Tüm bu konuları incelemek üzere kadın milletvekillerimizden oluşan bir heyet deprem bölgesine gidecek. Heyetimiz Hatay’dan başlamak üzere son durumu yerinde inceleyecek. Bu hükümet, kendi seçmenleri dahil tüm milletle bağını koparmış bir vaziyette. Mayıs seçimlerini kazanamadık, bunun için en çok biz üzgünüz. Ama vakit yılgınlık vakti değil ayağa kalkacağız, eksiklerimizi gidereceğiz, yenileneceğiz, hatalarımız telafi edeceğiz. Yerel seçimlerde 25 milyonu 30 milyona, 35 milyona çıkaracağız.”
“10 BİNİN ÜZERİNDE ÖNERİ"
Öztrak, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Öztrak, CHP’deki tüzük değişikliğiyle ilgili soruya, “Büyük hızla, üyelerimizin katılımına açık olarak sürüyor. Parti üyelerimizin katkılarını, önerilerini internette açtığımız platformda bize bildiriyorlar. Şu ana kadar partimizde intikal eden tüzük değişikliği önerilerinin sayısı 10 bini aşmış durumda. Görüş bildirme süresi 10 Eylül’e kadar sürecek” dedi.