Karabağ'dan bayrak krizi açıklaması ve süreç yorumu
Diyarbakır'a giden İzmir heyetinde yer alan Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde Türk bayrağı asılı olmadığını belirterek tepkisinde haklı olduğunu söyledi.Süreci de değerlendiren Karabağ, " Bir otobüs var, siz durakta bekliyorsunuz. İlla ki binin diyorlar, şarkılar, türküler, eğlenceli, konforlu bir otobüs ama gittiği yer belli değil. Böyle bir yolculuk mu olu? Bu yolculuğa herkes tereddütle bakmakla haklı, bu konuda ben de endişeliyim” dedi.
ERMAN ŞENTÜRK/HABER SERVİSi - Geçtiğimiz gün gerçekleşen ve 200’e yakın kanaat önderinin katıldığı Diyarbakır gezisinin perde arkasında ufak çaplı bir bayrak krizi yaşandı. Diyarbakır Valiliği’ne gerçekleşen ziyaretin ardından programı yarıda kesen Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde Türk bayrağı asılı olmadığını belirterek tepkisinde haklı olduğunu söyledi. Başkan Karabağ, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’in aynı yolda devam ettiğini savunarak, çözüm sürecini ise “Nereye gittiği belli olmayan bir otobüs” olarak nitelendirdi.
“Çözümü sadece çözenler biliyor”
Gerçekleştirilen Diyarbakır Gezisi hakkında detaylı bir açıklamada bulunan Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ, “Büyükşehir Belediye Başkan’ımızın organizasyonu ile Diyarbakır’a gidildi. Sivil toplum örgütlerinden, derneklerden, odalardan, başkanlarımızdan bazılarının katılımı ile bu ziyaret gerçekleşti. Gezinin ana fikri ile ilgi daha önceden bir toplantı yapılmadı. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı daha önceden kentimize bir ziyaret gerçekleştirmişti, ben onun karşı ziyareti gibi algıladım. Onun dışında çözüm süreci ile ilgili, şahsen söylüyorum, oraya bir tavır olsun diye gitmedim. Çünkü, çözüm sürecinin çözümünü sadece çözenler biliyor. Çözenlerin bildiği bir şeyi de bizim bilmemiz mümkün değil. Bir şeye karşı koyabilmek için özünü bilmek lazım. Bizim partimizin genel başkanı “Ben bilmiyorum” diyor. Birçok insan da bilmiyor. Dolayısı ile bizim bilmemiz de mümkün değil. Özet olarak, barıştan yanayız, kavgada kimse yer almak istemez. Keşke barış olsa. Bu da sağlıklı bir altyapı ile mümkün. Dolayısı ile böyle bir geziydi ve ben tamamen kişisel bir tavır içerisindeydim. Bir kere Belediye Başkanı Baydemir’in kamuya yansıyan açıklamalarını ben hiçbir zaman kabul etmemiştim. “Özerk Kürdistan”dan bahsedildi. “Türk bayrağının yanına yeşil-sarı-kırmızı asılsın” dendi. Bizime hiç örtüşmeyen böyle radikal söylemler vardı. Benim siyasi görüşümden değerlendirirsek, tüm bu açıklamaları etnik zemin üzerine oturtulmuş açıklamalar olarak gördüm. Tasvip etmediğimi de baştan söyledim. Bu açıklamaları da hiçbir şekilde tekzip edici söylemi olmadı. Peki niçin ziyaret edilecekt? Büyükşehir Belediye Başkanı kendisine ziyaret gerçekleştiği için oraya gidecekti. Ama ben, Valilik ziyaretine katıldım, Büyükşehir Belediyesi ziyaretine katılmadım. “Gittin de ne oldu, gitmedin de ne oldu'” diye sorabilirler, ancak o beni ilgilendirir. Sonuçta o benim tavrımdır. Ben gitmedim, kendi açımdan yaptığımı da doğru buldum” diye konuştu.
“Kendi halkı da Baydemir’e karşı”
Valilikteki ziyaretin ardından gerçekleşen toplantıda, ortamda Atatürk resmi ve Türk bayrağı olmadığını basın mensuplarından öğrendiğini söyleyen Başkan Karabağ şöyle devam etti, “Ben bunu öğrenince, gitmemekte haklı olduğumu da görmüş oldum. Peki, madem bazı adımlar atılıyor da, o zaman niye saygı gösterilmesi gereken bazı şeyler için de gereken yapılmıyo? Çevremde siyaset yapan isimler bile, Diyarbakır’da bazı önde gelen isimler bile, orada, o ortamda Osman Baydemir’in Türk bayrağı asması gerektiğini bana söylediler. Dediğim gibi, ben de tavrımın doğru olduğunu anlamış oldum. Ben kendi açımdan rahatım. Benim Diyarbakır’a karşı bir tavrım yok. Bizim Kürt insanı ile hiçbir sorunumuz yok. Ama bizim Türkiye’nin bölünmesi ile ilgili sorunumuz var. Yani etnik devletler yaratmak, emperyalist güçlerin hedeflerine ulaşmasına yarar. Aynı şey Balkanlar’da yapıldı ve hedefine ulaşıldı. Kürt hareketinin önerleri, Amerikan güçlerinin Ortadoğu çevresinde dini ve etnik zeminli devletler yaratmasına izin vermemeli. Kürt hareketini savunan insanlar sol görüşü harekete geçirerek bunu hayata geçirebilirler.Dünyada bunun tarifini sol ve sosyalist görüşün temsilcileri yapmış. Etnik, dil, din, ırk gibi ayrımları reddeden Deniz Gezmiş, idama giderken “Yaşasın tam bağımsız Türkiye” demiş, arkasından da “Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği” demiş. İşte o üç genç, asılırken bunları söylemiş. Onlar kendilerini ölüme bile götüren sehpada bunları söylerken, Türk bayrağını ve cumhuriyet bayrağını tanımamak, onu bir etnik bayrak gibi algılamak, Atatürk’ü sanki bir etnik zeminin lideri gibi algılanması, BDP zeminindeki bazı arkadaşların bu tavrı gerçekten kabul edilebilir bir davranış değil. Kürt hareketinin önderleri ve savunucularının bunu ırkçı bir zemine oturtmaları sonları olur. Giderek bu zemine oturtuluyor, ve halkın da buna katılmadığını gördüm. İnsanlar bir kere kavga dövüş ve ölüm istemiyor. Orada Diyarbakırlı bir arkadaşımızla sohbet ettik. Kendisi “BDP’liyim ama, onlar da kavga dövüşten beslenen bir parti. Ben böyle istemiyorum. Ben sol bir parti istiyorum” dedi. Yine yanımızdaki başka bir arkadaşı ise, “Diyarbakır insanı hep böyle, herkes aynı şeyi düşünüyor” dedi. Diyarbakır insanı hep politize olmuş ve oradaki halk da tıpkı bizim gibi düşünüyor.”
İşte “Bayrak krizi”nin detayları…
Diyarbakır’da bayrak krizi yaşandığını savunan ve tepkisini de buna bağlayan Başkan Karabağ, çözüm sürecini nereye gittiği belli olmayan bir otobüse benzeterek, barış sürecini şöyle yorumladı,”Diyarbakır Valiliğini ziyarete gittiğimizde Türk bayrağı vardı, ancak Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde bayrak yoktu. Osman Baydemir bıraktığım yerde duruyor. Ben onu ne diye ziyarete gideceği? Öne doğru bir adım atmamış ki. Bazı arkadaşlar bir adım atmadığını söylüyor. Evet, sarı-kırmızı-yeşil örtüler yoktu. Ne kadar yeterli bir davranış bilmiyorum tabii. Oldu olacak, Türk bayrağının yerine bir de onu koysalardı… Ortada böyle bir tablo var. Benim bu süreçle ilgili hiçbir bilgim yok ve şahsen kaygılarım var. Nedir bu süre? Ne konuşuld? Bu süreç meselesini yöneten Amerika ve onun işbirlikçileridir. Dolayısı ile, bu milli bir süreç değil ve de her zaman olduğu gibi gayri milli insanlar tarafından yönetiliyor. Sonunda bize hayırlı olabileceğini de düşünmüyorum. Türkiye’nin bölünmesine yol açabilecek gelişmelerle karşı karşıyayız. Özerklik vaadi gibi bir sözdür bu. Genel Başkan’ımız Kılıçdaroğlu eleştiriliyor ancak, o bu durumda ne yapabili? Bu konu hakkında bilgilendirilmiyor ve işin sonu hüsran olursa ne yapaca? Bir otobüs var, siz durakta bekliyorsunuz. İlla ki binin diyorlar, şarkılar, türküler, eğlenceli, konforlu bir otobüs ama gittiği yer belli değil. Böyle bir yolculuk mu olu? Bu yolculuğa herkes tereddütle bakmakla haklı, bu konuda ben de endişeliyim” dedi.