İZMİR- Gözaltına alındığı karakolda dövülen Fevziye Cengiz'in avukatı Hanife Yıldırım'ın, olay günü Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi'nde görevli nöbetçi Dr. A.K. ile karakolda görevli polis memurları Ş.Ü. ve C.İ. hakkında 'Suçu bildirmeme ve görevi kötüye kullanma'dan suç duyurusunda bulundu. Cumhuriyet Savcısı Murat Veysel Sular, hazırladığı iddianamede, Fevziye Cengiz'in polis merkezinde dövülmesinden sonra rapor için götürüldüğü Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde nöbetçi Dr. A.K. tarafından muayene edildiğini ancak, müştekiden şikayetini, yönetmelik ve genelgelere uygun sormadığını ve yeterince muayene etmeden, sağ kolu ve yüzünde eikimozların saptadığını belirtmekle yetindiğini belirtti. Cengiz'in aynı gün İzmir Adli Tıp Kurumu Şube Müdürlüğü'nde yapılan muayenesinde vücudundaki darp ve cebir izlerinin ayrıntılı olarak tespit edildiğini belirterek, Dr. A.K.'nin 'Görevi kötüye kullanma' suçunu işlediğini söyledi. Dr. A.K. hakkında 6 ay ile 2 yıl arasında, olay günü görevli polis memurları Ş.Ü. ve C.İ.'nin müştekinin dövülmesi olayını görmelerine rağmen bu olayı yetkili makamlara bildirmedikleri gerekçesiyle, 'suçu bildirmeme' suçundan 1 yıl hapis cezası istemiyle yargılanmalarını istedi.
İzmir 10'uncu Sulh Ceza Mahkemesi'nde açılan davanın bugün yapılan duruşmasına, 1 yıl hapis cezası istemiyle yargılanan polis memurları Ş.Ü. ve C.İ, 6 ay ile 2 yıl arasında hapis cezası istenen Dr. A.K. ile Fevziye Cengiz'in avukatı Hanife Yıldırım katıldı. Sanık polis memurları önceki savunmalarını tekrar ederek üzerlerine atılı suçu kabul etmediklerini söyledi. Muayeneyi mevzuata uygun yaptığını, müştekinin görünen kısımlarındaki bulguları rapora yazdığını belirten Dr. A.K. de, "Müşteki olay günü kısa kollu kıyafet giydiği için sırtının üst kısmı açıktı. O kısımında bir bulgu yoktu. Kendisi 'Benim bir şikayetim yok, bırakın gideyim' dediği için karın bölgesini açtırıp, muayene etmedim. Bu konuda zorlama yetkim de yoktur. Aksi takdirde yasal olmayan muayene veya taciz iddiası olabilir. Yaptığım muayene mevzuata uygun şekilde yapılmıştır. Suçlamayı kabul etmiyorum" diye konuştu.
Hakim Yıldıray Çakıcı olayla ilgili polis merkezi görüntülerini izleyip, CD çözümlerini inceledikten sonra temyiz yolu açık olmak kaydıyla sanıkların beraatleriine karar verdi.
Fevziye Cengiz'in avukatı Hanife Yıldırım, duruşma sonrası gazetecilere yaptığı açıklamada, kararın işkenceyi meşrulaştırdığını ileri sürerek, temyizi için başvuracaklarını söyledi. Yıldırım, "Olay tamamiyle kamera kayıtlarında görülüyor. İşkence görüldüğü, duyulduğu halde kör, sağır ve dilsiz kalınması kabul edilemez. İçeride bir kadın dövülüyor, çığlıklar atıyor, dışarı çıkarılıp ters kelepçeyle uzun süre oturtuluyor. İşkence gördüğü bariz görülüyor. Hakimlerin verdiği beraat kararı tarafımızca anlaşılamadı. Toplum açısından baktığımızda da üzücü bir karar. İşkence görmek kabul edilebilir oldu. Biz bu kararı temyiz edeceğiz" diye konuştu.
HAKİMDEN ORDUEVİ ÇIKIŞI
İzmir 12'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde, 'Tehdit ve şantajla askeri bilgi ve belge temin etme' davasında sanık avukatları, savunmasını tamamlayan Narin Korkmaz'a sorular yöneltti. Örgüt lideri olmakla suçlanan Bilgin Özkaynak'ın Avukatı Muzaffer Sevgi Sakarya, orduevinden yer ayırttığına dair tape kayıtları bulunan Korkmaz'a bunu sordu. Sanık Korkmaz, orduevinden yer ayırttığını söyledi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Atilla Rahman, "Orduevinden biz bile yer ayırtamıyoruz" serzenişinde bulundu. Sanık avukatları, Narin Korkmaz'a yine dinleme kayıtlarında yer alan, "Sizden fazla OHAL'im var" sözlerini hatırlattı. Bu sözlerin arkadaşları arasında geçen 'Geyik' tabir edilen konuşmalar olduğunu belirten Korkmaz, "Onlardan biri olarak davrandığım için onlar da yadırgamıyor. Bu kadar aşk ve sevgiyle bağlı olduğum kuruma ihanetle suçlanıyorum" diye konuştu.
VEYSEL KÖSELE'Yİ BABAMIN GÖREVİ NEDENİYLE TANIYORUM
Narin Korkmaz'ın ardından adı örgüt koordinatörleri arasında adı geçen ve 'Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak', 'Kişisel verilerin kaydedilmesi', 'Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek' suçlarından ömür boyu ile 9 yıl hapis cezası istenen, Akhisar Kaymakamı'nın kızı tutuklu sanık Safiye Köten, özel hayatının iddianameye yansıtılmasının mahcubiyetini yaşadığını söyledi. Köten, sanıklardan Onur Süer, Doğan Şahin ile Ege Üniversitesi’nde okuduğu dönemde kişisel bakımı yaptırmak için gittiği kuaför olması nedeniyle de Filiz Albayrak'ı tanıdığını belirtti. Tutuklu sanıklar arasında yer alan askerlerden Onur Süer ile Foça'da görev yaparken tanıştıklarını ve bir süre arkadaşlık yaptıklarını anlatan Köten, "Babam bir dönem Foça Kaymakamı olarak görev yapıyordu. Veysel Kösele'yi de babamın görevi nedeniyle görüştükleri için tanıyorum. Sanki onun koramirallik terfisinde etkili olduğum şeklinde gösterildim" dedi.
"ASKERİ TESİSE GİRMEDİM"
Foça'da hiçbir askeri tesise girişinin olmadığını belirten Köten, hakkındaki suçlamaları reddetti. Geçmişteki sorumsuz yaşamının kendisini iddianameye sürüklediğine ilişkin savunmasında yer veren Köten, "Benim kendimden başka hiç kimseye kötülüğüm olmadı. Hayatımda hiçbir örgütün içinde harici ve dahili yer almadım. Lise ve üniversite hayatımda hiçbir örgütün içinde yer almadım. Son yıllarda örgüt üyeliği, gizli bilgi ve belge temin etme davasında yargılanıyor olmak vatandaşlık onuruma ağır gelmektedir. Ben tamamen vicdanlarınıza sormak istiyorum. Tamamen özel hayatıma ait telefon konuşmalarının iddianameye dahil edilmesi ve burada okunması hangi vicdana sığa? Saygıdeğer babamın da isminin geçmesini kınıyorum. Özel hayatımın bana ve aileme karşı zalimce kullanıldığı bu hukuksuz saldırıya daha fazla maruz kalmak istemiyorum. Beraatimi istiyorum" dedi.
"ÖZEL HAYATIM SİLAH OLARAK KULLANILDI"
Özel hayatının kendisine ve ailesine karşı silah olarak kullanıldığını de kaydeden Köten, üç kişi dışında yargılan hiç kimseyi tanımadığını, evinde bulunduğu söylenen kan tüplerinin kendisine ait olmadığını iddia etti. Köten, parmak izi ve biyolojik inceleme yapılması talebinde de bulundu.
"NARİN'İ TANIMIYORUM"
Köten avukat Hakkı Çelik'in sorusu üzerine, sanık Narin Korkmaz'ı tanımadığını söyledi. Köten, avukat Kemal Saraçoğlu'nun İzmir'deki ikametgahında kan tüpleri olduğu ve üzerinde el yazısıyla isimler yazıldığını, bu isimleri tanıyıp tanımadığının sorması üzerine, tanımadığını, kan tüplerinin ve içinde bulunduğu çantanın kendisine ait olmadığını, tüplerin üzerinde parmak izi incelemesi ve el yazısı karşılaştırmasının yapılmadığı karşılığını verdi.
KOORDİNATÖR ONUR SÜER
Müebbet ile 9 yıl hapis cezası istenen muvazzaf askerlerden tutuklu sanık Teğmen Onur Süer de suçlamaları kabul etmedi. İddianamede özel hayatının ifşasının ötesinde vatan haini gibi gösterilmesinin kaygı verici olduğunu belirten Süer, yine iddianamede 112 yerde 'Şüpheli Onur Süer' adının geçtiğini söyledi. Süer, ele geçirildiği iddia edilen materyallerin hukuksuz aramalar sonucu elde edildiğini, evinin buzdolabının arkasında çıkan hard diskin kendisine ait olmadığını belirtti.
Rütbesinin teğmen olduğunu hatırlatan Süer, iddianameye göre örgütte kendisinin altında çalışan albayların bulunduğunun iddia edildiğini, böyle bir durumun Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yapısına ters olduğunu söyledi. Süer, 357 sanıktan birisinin bile 1 saniyelik gizli çekim görüntüsünün bulunmadığını, iddia edildiği gibi hiçbir şekilde şantaj unsuru olarak kullanılmadığını, iddianame okunurken rahatsız olduklarını, TSK personeli hakkında okunan iddiaların vahim olduğunu söyledi. Onur Süer, iddianamede Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Koramiral Veysel Kösele ile ilgili bölümde, altında başbakan, cumhurbaşkanının imzasının bulunduğu YAŞ kararlarına müdahale etmiş gibi gösterildiğini belirterek, “Bu durum, izah edilyemez” dedi.(DHA)