İZMİR - Konak Belediyesi, Türkiye Lokantacılar Türkiye Lokantacılar ve Pastacılar Federasyonu ile Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği (ETİK) tarafından düzenlenen 2.Türk Mutfağı Zirvesi ikinci gününde İzmir Uluslararası Fuarı 5 nolu holde ‘Dünden Bugüne Geleneksel Türk Mutfağı’ paneli ile başladı.
Gazeteci Serdar Turgut’un moderatörlüğünü yaptığı panele; Türk Mutfağı Araştırmacısı Vedat Başaran, Hacı Abdullah Lokantası Genel Müdürü Abdullah Korun, Mutfak Araştırmacısı, Yazar Nevin Halıcı ve Yemek Yazarı, Araştırmacı, Esnaf Lokantası İşletmecisi Ebru Omurcalı katıldı.
Türk Mutfağı üzerine yaptığı araştırmalar ve kitaplarıyla duayen bir isim olan Nevin Halıcı Türk Mutfağı’nın da Fransız, İtalyan, Çin mutfağı gibi dünyanın seçkin mutfakları arasında gösterildiğini belirterek, dünyada mutfağa hızlı bir yöneliş olduğunu söyledi. Halıcı, “Türk Mutfağı’nın en önemli özelliği; çorbalardan tatlılara uzanan birbirine eşdeğer nefasette lezzetlerden örnek vermesidir. Ancak henüz kendi mutfağımızı tam olarak bilmiyoruz. Reçeteler belgelenmiş değil. Kültür Bakanlığı’nın bu konuda çalışma yapması gerekir” dedi. Nevin Halıcı, yemeklerin genleriyle de oynanmaması gerektiğinin üzerine basarak, füzyon mutfaklarının da olabileceğini ama öncelikle yemeğin aslını bilmemiz gerektiğini söyledi.
Korun: İşimize sahip çıkmalıyız
İstanbul’da Türk Mutfağı’na özgü yaptığı yemeklerle mesleğin duayenlerinden olan Abdullah Korun ise; yemekle uğraşan her işletmenin ustalık belgesini alarak Ticaret Odası’na kayıt yaptırması gerektiğine dikkat çekerek, “Osmanlı Dönemi’nde 126 bin esnaf lonca üyesiydi. Şimdi İstanbul’un nüfusu kaç, Ticaret Odası’na üye olan esnafın sayısı ka? Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’ndeki gibi esnaflığı görkemli hale getirmek için işimize sahip çıkmalıyız” diye konuştu.
Mutfağın genç temsilcilerinden, Araştırmacı-Yazar Ebru Omurcalı da Türk Mutfağı’nın dejenere edilmemesi gerektiğini belirterek, değerlerimize sahip çıkılması gerektiğini ifade etti.
Başaran: Gastronomide geç kaldık
Türk Mutfağı Araştırmacısı Vedat Başaran ülkemizin, kültürümüzün bir parçası olan Türk Mutfağı’nın devlet protokollerinde tanıtılması gerektiğine değinerek, “Ülkemizde bir şehrin yemeğini başka şehir bilmez. İzmir’in yemeğini Rizeli, Konya’nın yemeğini İstanbullu, doğu batıyı, batı doğuyu bilmez. Zeytinyağı ülkesinde zeytinyağı tüketmiyoruz. Yemeğin lezzeti malzemeden ve yöresinden gelir. Dünyanın en pahalı yemeği çok para ödeyerek yediğiniz yemek değil, lezzetinden en haz aldığınız yemektir. Gastronomide çok geç kaldık. Fransa 1832 yılında ilk gastronomi okulunu açarken, biz 1975 yılında açtık. Osmanlı’da gastronomi o kadar üst seviyeye ulaşmıştı ki; bugün o yemekleri yapınca uyarlama sanıyorlar” dedi.
Lezzetler yarıştı
Panelin ardından 7 seçkin otelin katıldığı ‘Ege Mutfağı Yarışması’ yapıldı. Food İn Life Dergisi’nin düzenlediği yarışmanın jürisinde Vedat Başaran, Nevin Halıcı, Abdullah Korun, Sahan Restoranları sahibi Tahir Öztan ve Et Uzmanı, Günaydın Restaurant Kurucusu Cüneyt Asan yer aldı. Seçimde oldukça zorlanan jüri başlangıç, ara sıcak, sıcak, ana yemek ve tatlıdan oluşan mönüleri titizlikle değerlendirdi.
Birinci olan Paloma Pasha Hotel şef ve ekibi ödülünü Barilla Genel Müdürü Güneş Karababa’nın elinden alırken, ikinci olan Ephesus Princess Hotel ekibine ödülünü Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan adına Meclis Üyesi Mustafa Dal verdi. Üçüncülüğü alan Sürmeli Efes Otel ekibi ise ödülünü Ak Parti İzmir İl Başkanı Ömer Cihat Akay’ın elinden aldı.