Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu kaotik durum itibariyle birinci sınıf demokrasiye ihtiyacı olduğunu belirten Genel Sekreter Sındır; “diktatörlük hedefini somutlaştırmaya çalışan, baskı rejiminin en büyük korkusu birinci sınıf özgürlükçü demokrasidir. Bizim Türkiye olarak barışa ihtiyacımız var. Barış için kardeşliği, sevgi sözcükleriyle bir arada yaşam idealini öne çıkarmaya ihtiyacımız var. Bunun için tam birinci sınıf demokrasiye ihtiyacımız var. Biz özgür insan için birinci sınıf özgürlükçü demokrasi diyoruz. Demokrasiyi hayatın her alanında hakim kılacağız” dedi.
“DEVLETİN İNANCA, ETNİK KİMLİĞE, KÖR OLMASI GEREKİR”
Çoğulculuğu reddeden zihniyete karşı, barış ve kardeşlik ilkesi temelinde bir yaşamı tesisi için mücadele ettiklerini belirten CHP’li Sındır, “Demokrasi özgürlüklerinin olduğu bir yerde kimse etnik kimliğiyle hak talebinde bulunmaz çünkü etnik kimliğini özgürce yaşıyor demektir. İnanç kimliğiyle öne çıkmaz çünkü inancını özgürce yaşıyor demektir. Devletinde; inanca, etnik kimliğe, kör olması gerekir. Biz bu değerlere müdahale eden, baskı kuran, tahakküm kuran bir devlet değil; bu değerlerin özgürce ifade edilebildiği, yaşanabildiği bir devlet anlayışının egemen olması gerektiğini söylüyoruz. Onun için bugün birinci sınıf demokrasi mücadelesi veriyoruz. Daha güzel, daha aydınlık, daha çağdaş daha özgür bir yaşam arzumuz için işte o birinci sınıf demokrasiyi mutlaka ülkemizde hayata geçirmemiz gerekiyor” dedi.
“KÖTÜ SONA YAKLAŞIYORUZ!”
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik duruma ilişkinde de açıklamalarda bulunan Sındır, bugün Türkiye’de tamamen tüketime dayalı bir ekonomik modelin uygulandığını belirtti. Sındır sözlerini şöyle sonlandırdı, “Bugün yurttaşlarımız yanlış ekonomik politikalar nedeniyle alım gücünden uzak. Biz dışarıdan gelen sıcak paraya dayalı bir ekonomi değil, üretim yapan istihdam sağlayan bir ekonomi modelin hayata geçmesi gerektiğini söylüyoruz. Bugün, üretiminde; teknolojik, katma değeri yüksek, daha fazla gelir getirecek, hacimde küçük, pahada büyük üretim ekonomisi yerine Türkiye’de tam bir tüketim ekonomisi uygulanıyor. Türkiye’de yıllardır ithalata dayalı üretimi teşvik eden ekonomik model uygulanıyor. Sıcak para giriş – çıkışlarıyla Türkiye ekonomisini bugüne kadar bir şekilde ayakta tuttular ama artık üretemediğimiz için üretemeyen ekonomilerin kötü sonuna yaklaşıyoruz. Arzu ettiğimiz şey; üretim yapabilecek teşvik politikalarıyla sanayiciyi geliştirmek, ülkemize çok daha büyük zenginlik getirecek katma değeri yüksek üretimleri yapmak. İstihdam sağlayacak, üretime ve hakça bölüşüme dayalı üretim politikalarına ihtiyacımız var.”