Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı Yusuf Tekin, AK Parti’nin anayasa teklifinde üniter yapı içerisinde başkanlık sistemi önerisinde bulunduklarını belirtti. Tekin, üniter yapıdan bir sıkıntıları olmadığını, federasyon gibi bir önerilerinin bulunmadığını, dolayısıyla 'bölüneceğiz' diyenlerin doğru söylemediğini ifade etti.
AK Parti Ar-Ge Başkanlığı tarafından Nevşehir’de düzenlenen ‘Türkiye Başkanlık Sistemini Konuşuyor’ konulu toplantı öncesinde gazetecilerin sorularını cevaplandıran Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı, siyaset hukukçusu Yusuf Tekin, Türkiye'nin, son 10 yıllık süreçte yakaladığı ekonomik, diplomatik, uluslararası ilişkiler, siyasal açıdan yakaladığı ivmeyi kaybetmemesini istediklerini belirtti. Tekin, ülkedeki istikrarı yakalamanın hükümet sisteminin sürekli istikrarı sağlayacak bir yapıya kavuşması ile mümkün olacağını ifade etti.
Tekin, ”Türkiye'de yaklaşık olarak 150 yıldır yürümekte olan parlamenter sistem her dönem tartışma konusu olmuş, yarattığı siyasi istikrarsızlık açısından, hükümet bunalımı açısından, ekonomik istikrarsızlık açısından hep tartışma konusu olmuş ve ülke sorunlarının temel kaynağı haline gelmiş. Bugün Türkiye, 2002 seçimleriyle başlayan ve bugüne gelen süreçte bir istikrar yakaladı ama bu istikrar parlamenter sistemlerde, Türkiye'deki parlamenter sistemlerin uygulandığı dönemlerde çokça rastladığımız bir örnek değil. İstisnai bir durum. Biz diyoruz ki Türkiye, bu 10 yılda yakaladığı ekonomik ivmeyi, diplomatik, uluslararası ilişkiler, siyasal açıdan yakaladığı ivmeyi kaybetmesin. Kaybetmemesi için Türkiye'deki hükümet sisteminin sürekli istikrarı sağlayacak bir yapıya kavuşması lazım.” dedi.
"HÜKÜMET SORUNLARININ ANAYASADA ÇÖZÜMÜNÜ TARTIŞIYORUZ"
Düzenlenen bu toplantılarla hükümet sistemiyle ilgili sorunların anayasada nasıl çözüme ulaşacağını tartıştıklarını anlatan Tekin, “Biz aslında başkanlık sistemiyle ilgili konferanslar vermiyoruz. Yaptığımız şey Türkiye'nin hükümet sistemiyle ilgili sorunlarının anayasada nasıl çözüleceğini tartışıyoruz. Yasama organları itibarıyla ilgili sorunlarımız var. Yasama organları kendi işini yapamadığına dair, yürütmenin etkisinde kaldığına dair tartışmalar var. Bizim istediğimiz şey yasamanın yürütmeden bağımsız hale gelmesi. İkinci istediğimiz şey, yürütme organını da halk seçsin, güçlü bir yürütme olsun, istikrarlı bir yürütme olsun, parlamentoda belirlenen bir hükümet değil de doğrudan halkın seçtiği bir hükümet olsun, diğer yandan iki başlı bir yürütme değil de tek başlı bir yürütme olsun.” diye ifade etti.
Bugüne kadar gelinen noktada, sürekli olarak Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında bir çatışmanın gözlemlendiğini vurgulayan Tekin, içte ve dışta ciddi sorunlara neden olan bu sorunun, önerilen sistemle sorun olmaktan çıkarıldığını ileri sürdü. Tekin, daha sonra şöyle konuştu: “Türkiye örneğinde şunu gördük, Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında sürekli bir çatışma, her çatışmanın ekonomik kriz, siyasal kriz, darbeler, bütün bunların temelinde bu iki başlılık yatıyor. Bütün bu sebeplerden dolayı biz diyoruz ki bunlar ortadan kalksın, itibarlı bir parlamento olsun, kendi işini yapan, yürütmenin etkisinde kalmayan parlamentomuz olsun, halkın seçtiği yürütme organı olsun ve bu yürütme organına tek başına hesap soralım istiyoruz. Bunları yan yana koyduğumuz zaman bunun adına dünyada başkanlık sistemi deniyor, bizim istediğimiz şey ne olursa olsun başkanlık sistemini getirmek değil. Türkiye'nin bu saydığım problemlerine çözüm üretecek bir formül üretmek. Biz bu formülü üretiyoruz.
DÜNYADA BAŞKANLIK SİSTEMİNİN VARSAYIMLARI
Dünyadaki başkanlık sistemi örneklerinin iki temel varsayımı var. Bir tanesi yasama ve yürütmenin birbirinden kesin çizgilerle ayrılması. İkincisi de yürütmenin tek başlı olarak halk tarafından seçilmesi. Bizim şu anda istediğimiz tek şey bu. Bunun dışında, dünyada başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelerin tamamında bu iki prensip hayata geçirilmiş durumda. Biz diyoruz ki bunu bir hayata geçirelim, bundan sonraki kısımda dünyada ülkeler farklılaşıyorlar. Bu sistemin yaratacağı olası krizlerin çözümünde farklı farklı modeller var, Güney Amerika ülkeleri başka modeller uygulamış, başka tedbirler getirmiş, ABD başka tedbirler getirmiş, biz de kendimize göre başka tedbirler getirelim ama getireceğimiz tedbirler başkanlık sisteminden uzaklaştırmıyor. Bu sistemi veri olarak kabul ediyoruz, yaratacağı krizleri kendimize ait anayasal önerilerimiz var, bunları tartışıyoruz. Mode mod aldığımız bir ülke yok. Saydığım iki kriteri örnek alıyoruz, onun dışındaki tedbirler açısından kendimize ait bir model üreteceğiz. İşte AK Parti'nin anayasa değişikliği teklifinde de Başbakanımızın Türkiye'ye özgü olarak tanımladığı kısım var. Başkanlık sisteminin ana unsurlarını alıyoruz, tedbirlerle alakalı olarak her ülke farklı tedbirler getirmiş, biz de kendimiz has tedbirler getiriyoruz.”
SİVİL ANAYASA
Sivil anayasa ile ülkenin vesayet rejimini, bir daha geri gelmeyecek şekilde uzaklaştıran bir hükümet modelinin getirilmesi gerektiğini vurgulayan Tekin, “Sivil bir anayasa yapacaksak mutlaka Türkiye'nin vesayet rejimini öteleyen, vesayet rejimini bir daha gelmeyecek şekilde uzaklaştıran bir hükümet modelinin getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü vesayet dediğimiz yapı darbeleri doğurdu, darbeler beraberinde hükümete müdahaleyi doğurdu, onunla beraber ekonomik, siyasi istikrarsızlık geldi. Dış politikada itibarsız tutumlar geldi. Ben bir akademisyen olarak, yapılacak anayasanın üzerinde durulması gereken, asla vaz geçilmemesi gereken ana unsurunun hükümet sistemi olduğunu düşünüyorum.” şeklinde konuştu.
FEDERASYON ÖNERİSİ YOK
AK Parti’nin verdiği anayasa teklifinde, başkanlık sisteminin üniter yapı içerisinde ortaya konulmasının hedeflendiğini kaydeden Tekin, başkanlık sisteminin federasyon sistemi içerisinde yer alacağı şeklindeki değerlendirmelerin ise gerçeği yansıtmadığını aktardı. Tekin, şöyle konuştu: “Parlamenter sistemlerde iki başlı yürütmenin esprisi şudur; yürütmenin bir tarafı yani bizdeki cumhurbaşkanına karşılık gelen tarafı yetkisiz, sorumsuz, bu sebepten dolayı da partiler üstü ve tarafsız bir pozisyondadır. Biz şimdi parlamenter sistemi uygularke, 1923'ten itibaren seçtiğimiz bütün cumhurbaşkanlarının tamamı bir çok yetkili oldu, sorumsuz oldu ama hiç birisi partiler üstü ve tarafsız olmadı. Şimdiki cumhurbaşkanı seçiminde de böyle bir durumla karşı karşıyayız. Cumhurbaşkanımız seçim meydanlarında bir siyasi parti tarafından aday gösterilecek, desteklenecek, dolayısıyla bir siyasi partinin adayı gibi lanse edilecek. Bu da parlamenter sistemin temel önermelerine ters. Bu parlamenter sistemlerin ön gördüğü biçimiyle yürütmenin sorumsuz ve partiler üstü kanadının varlığına aykırı bir durum. Bunun olmaması lazım ama Türkiye'de böyle. Türkiye’nin üniter yapısı ile bir sorunumuz yok. AK Parti’nin anayasa teklifinde başkanlık sistemi var ama federasyon önerisi kesinlikle yok. Biz üniter yapı içerisinde başkanlık sistemini öneriyoruz. Türkiye’yi böleceksiniz diye söyleyenlere ‘Yalan söylüyorsunuz ‘ deyin, çünkü AK Parti’nin verdiği anayasa teklifinin hiçbir yerinde federasyonla başkanlık sistemi olacak diye bir ibare yoktur. “
"2020 OLİMPİYATLARI İÇİN İDDİALIYIZ"
Tekin, ayrıca, 2020 yılında olimpiyatların Türkiye’de yapılması yönünde yoğun bir çabanın ortaya konulduğunu ifade etti. Tekin, hem siyasi hem ekonomik güç açısından Türkiye’nin bu alanda dikkati çeken bir noktada yer aldığını kaydetti. Tekin, “Olimpiyatlar, malum, dünyada en prestijli spor organizasyonu, her ülkeye olimpiyat vermiyorlar. Olimpiyatların elde edilmesi için başta siyasi istikrardan tutun, güçlü ekonomiye kadar birçok faktör devrede. Türkiye, bugüne kadar olimpiyatlardaki bu kriterlere uygunsuzluktan dolayı elendi. Şimdi hem siyasi istikrar açısından, hem ekonomik büyüklük ve güç açısından Türkiye oldukça iddialı pozisyonda. Biz de bakanlık olarak üstümüze düşeni yaptık. Hala da yapıyoruz. Bu alanda eksik olduğunu düşündüğümüz tesisleri programımıza aldık, bu da Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin dikkatini çekti. Türkiye, bu yönüyle yani siyasi istikrarı açısından, hem ekonomik istikrarı bakımından hem de spor tesisleri açısından, olimpiyatların en ciddi adayı. Hem Türkiye halkı hem de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanımız olmak üzere herkes bu sürece sahip çıkıyor. İnanıyoruz ki 7 Eylül'de 2020 olimpiyatlarının Türkiye'de yapılacağı kararını Uluslararası Olimpiyat Komitesi verecek. Bu bakanlığımızın tek başına bir projesi değil, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin bir projesi.” dedi.