Siyaset arenasında zaman zaman fırtınalar kopar, bazen de umut dolu rüzgarlar eser. İşte Tunç Soyer, İzmir'den esen bu rüzgarların baş kahramanı.
Gelin, bu siyasi yürüyüşün kıyılarında gezinelim.
İzmir, CHP'nin kalesi. Ancak kaleler bile iç çatışmaların huzursuzluğuna maruz kalabiliyor. Soyer ve Tugay arasındaki bu gerginlik, parti içi dinamiklerin bir yansıması.
Şimdi, size bir hikâye anlatayım: Bir yanda Tunç Soyer, İzmir'in sevilen büyükşehir belediye başkanı. Diğer yanda Cemil Tugay, CHP'nin büyük umutlar bağladığı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı. Ancak bu iki isim arasında kıyamet kopmuş durumda.
Neden mi?
Soyer, İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'nun yanında boy gösterip, İzmir'deki parti çalışmalarına katılmamakla suçlanıyor.
Tugay ise Soyer'in bu hareketini “partiye ihanet” olarak görüyor.
Sevgili Tugay, evet, haklısınız, Soyer sizin kampanyanız için İzmir'de olmalıydı. Ama bu siyaset arenası, her daim sürprizlere gebe bir yer. Belki de Soyer'in İstanbul'a gitmesi, sizin kampanyanıza farklı bir açıdan katkı sağlayacak bir strateji olabilir.
Bu olay, bana CHP'nin zaman zaman yaşadığı “iç çatışmaları” hatırlatıyor.
CHP'li dostlar, eğer İzmir'de bir zafer kazanmak istiyorsanız, ilk önce kendi iç çatışmalarınızı çözmeniz gerekiyor.
Yoksa bu gidişle İzmir'de sadece martılara anlatacak hikayeniz kalır.
, İzmir'deki bu gerilim, aslında Türk siyasetinin mikrokozmosu gibi...
Herkesin birbiriyle rekabet ettiği, ama aynı zamanda bir arada çalışması gereken bir ortam… Umarım CHP, bu iç çatışmayı birlik ve beraberlik içinde çözer. Yoksa İzmir, martılara değil, siyaset dersleri veren bir laboratuvara dönüşecek.
Tunç Soyer, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, son zamanlarda gündemimizi allak bullak eden bir isim. Soyer, siyasi maratonunda, İzmir'den Türkiye geneline uzanan bir rotada koşuyor gibi gözüküyor.
Narlıdere Metrosu açılışında Soyer'in söyledikleri, kulağa hoş gelen bir demokrasi melodisiydi: "Başka bir siyaset mümkün". Bu sözlerle CHP’lilerin umutlar yeşertti. Siyasetin, yaşamı iyileştirme sanatı olduğunu söyledin ve bu sanatı toplumla birlikte icra edeceğini vadettin.
Evet, halkçı bir dönüşüm vaadi bu.
Peki, bu vaatlerin İzmir sınırlarını aşacak mı?
Gelelim Soyer'in İstanbul seyahatine ve Ekrem İmamoğlu ile yaptığı o meşhur görüşmeye.
Ne konuştular acaba?
Belki de Türkiye siyasetinin yeni bir rotasını çiziyorlar.
Sonrasında İzmir'e dönüş, Özgür Özel ve Cemil Tugay ile buluşma...
Bu buluşma, tıpkı bir siyasi film sahnesi gibi.
Şimdi soralım: Soyer, acaba CHP'nin genel başkanlığı için mi koşuyor?
Eğer öyleyse, bu çok ilginç bir gelişme olur.
31 Mart sonrası, CHP'de olası bir liderlik boşluğu ve kurultay hazırlıkları söz konusu olursa, Soyer'in adı kesinlikle ön planda olacaktır.
Kılıçdaroğlu'nun da desteğini arkasına alarak, Soyer, belki de CHP'nin yeni yüzü, yeni umudu olabilir.
Bu siyasi manevralar, Soyer'i sadece İzmir'in sevilen belediye başkanı olmaktan çıkarıp, Türkiye'nin dört bir yanında tanınan bir lider konumuna getirebilir. "Uzun mesafe koşucusu" dedi ya, işte bu koşu, sadece İzmir'in caddelerinde değil, Türkiye'nin geniş siyasi yollarında devam ediyor.
Tunç Soyer'in bu siyasi yürüyüşü, kesinlikle göz ardı edilmemeli.
İzmir'den başlayıp, tüm Türkiye'ye yayılan bir liderlik yolculuğu bu… Eğer Soyer, sözlerini eyleme döküp, bu yolu başarıyla tamamlarsa, Türkiye siyasetinde yeni bir dönem başlayabilir.
Şimdi diyeceksiniz ki, "Mithat Umutoğulları yine abartıyor." Ama inanın bana, Soyer'in siyaset anlayışı, Türkiye'de yeni bir dönemin habercisi. O, sadece İzmir için değil, tüm Türkiye için çalışan, ülkenin siyasetine yeni bir soluk getiren bir lider.
Soyer'in bu yürüyüşünü dikkatle izleyin. Eğer başarılı olursa, Türkiye siyasetinde yeni bir dönem başlayacak. Ve o zaman hepimiz, "Başka bir siyaset gerçekten mümkünmüş" diyeceğiz.