İzmir’de siyaset, gökyüzünde süzülen bir uçak gibi mi, yoksa toz duman içinde kalan bir inşaat alanı mı?
Cevabı net değil, ama İzmir’in göbeğinde gündemi belirleyen “pilot ama ihalelerin aktörü” Murat Bakan” hakkında neler konuşuluyor, bir bakalım. Bakın, CHP’de bir genel başkan yardımcısıyla ilgili bu tür iddiaların parti kulislerinde fısıltı gazetesine konu olması, hele hele belediye koridorlarında konuşulması, büyük bir handikap değil de nedir?
Bu iddiaların mesnetsiz olduğu düşünülebilir.
Ancak kazancın hukuk alanında elde edilmediği iddiaları düşünülürse, siyasetten gelen “gelir” kapılarının nerelerde aralandığını sorgulamak gerekir. O dönem AK Parti’nin Grup Başkanvekili Özgür Hızal Bakan ile ilgili birçok iddiayı gündeme getirmişti…
Canlı yayında, İzmir’in göbeğinde, herkesin gözü önünde dillendirdi bu iddiaları.
Sonrasında ne oldu?
Sessizlik.
Veya üstü kapalı bir "unutma" politikası.
Ama en çarpıcısı nedir, biliyor musunuz?
Bu kadar iddia karşısında dokunulmazlık zırhının devreye girmesi!
Şaşırıyor muyuz?
Hayır.
Beklenen bir senaryo, değil mi?
Hele ki Rönesans’ın avukatlığını yapıp İzmir’deki projelerde önü açılan biri söz konusuysa…
Çekincesiz, pervasızca bir güç gösterisi mi bu?
Bir siyasetçi, tüm kariyerini ne uğruna riske atar?
Hele ki, CHP’nin “beşli çete” ilan ettiği yapının en güçlü figürlerinden biri olan Rönesans grubunun avukatlığını yaparken. Evet, CHP Genel Merkezi o dönem bu yapıya savaş açarken, Murat Bakan tüm riskleri göze alarak o kulvarda kendine yer açtı.
Şimdi bakıyoruz ki, bu hamlesiyle ciddi kazançlar elde etmiş.
CHP’nin savunduğu değerlere ters bir çizgide yürümek, parti içindeki konumunu bile gözden çıkaracak kadar ileri gitmek mi?
Görünen o ki, Murat Bakan için bu sorular “tercih” değil, “strateji” meselesi olmuş. Herkesin dokunulmaz bir kariyer inşa etmeye çalıştığı bu dönemde Bakan, risk alarak kazananlar listesine ismini yazdırmış.
Peki, bunun bedeli nedir?
İzmir’de, parti içinde ve kamuoyunda yüksek sesle konuşuluyor. Ancak bir soru daha var: Bu riski alırken Bakan, sadece kendi kazancı için mi yoksa belli bir yapı için mi oynuyordu?
Bugün dönüp baktığımızda, CHP’nin başına dikilip “beşli çeteye” bayrak açanların yanında duran değil, tam karşısında saf tutan bir figür var karşımızda. Bir siyasetçinin bu çizgiyi savunmasının karşılığında ne kazanmış olduğunu, İzmir sokaklarında fısıltı gazetesinde dinlemek mümkün.
CHP Genel Merkezi’nin politikaları hiçe sayılıp “beşli çete”ye yakın durulmuşsa ve bu riskin sonu kazanç olmuşsa, burada cevaplanması gereken başka sorular yok mu?
Bir siyasetçinin gücünü yalnızca koltukla sınırlı sananlar yanılıyor.
Murat Bakan, Rönesans ile yakaladığı güçle CHP Genel Merkezine adım attı, oradan da belediye koridorlarına. Dedikodulara göre, o dönem bazı başkan adaylarıyla ‘hatırı sayılır ilişkiler’ kurmuş; atamalarda göz ardı edilemeyecek bir ‘hatır’ oluşturmuş.
Şimdi bu ‘sihirli el’in belediyelerde nasıl devreye girdiğine bakalım.
Buca Belediyesi’nde düz memurken birdenbire başkan yardımcısı koltuğuna oturtulan İbrahim Tunçol örneğini alalım.
Kimdir İbrahim Tunçol?
Geçtiğimiz dönemlerde astsubaylıktan ayrılarak buca belediyesinde sıradan bir belediye memuru; hatta bir dönem Bakan’ın bizzat şoförlüğünü yapmış bir isim.
Ancak bir gün sihirli bir el ona dokundu ve Tunçol, başkan yardımcısı olarak terfi ettirildi.
Bu kadar mı?
Elbette hayır.
Ona ihalelerin yapıldığı müdürlükler de bağlandı.
Şimdi sormazlar mı; bu terfi Murat Bakan’ın güçlü eliyle mi gerçekleşti?
Ve neden ihalelerin başında bu isim var?
İşte güç dediğimiz şey, tam da böyle bir şey.
Belediye koridorlarında Bakan’a yakın isimler koltuk kaparken, halkın merak ettiği sorular birer fısıltıdan ibaret kalıyor. Ama sorular bitmiyor. Belediye içinde “Bakan’ın sihirli eli” ne kadar uzağa uzanıyor?
İzmir sokakları bu soruları sormaya devam ediyor.
NOT: Dün kaleme aldığım yazıda bazı şirketlerle ilgili çarpıcı iddiaları gündeme getirdim. Bu noktada özellikle vurgulamak istiyorum: “Eğer bu iddialar doğru ise” ifadesini bilinçli olarak kullandım. Yazımda geçen bu şirketlerle ilgili bilgilerin bir iddiadan öte olmadığını, doğruluğu teyit edilmemiş söylentiler olduğunu belirtmekte fayda görüyorum. Amacım, kamuoyunda tartışılan bu konuların şeffaf bir zeminde değerlendirilmesine katkıda bulunmaktır.