Konu, Çin’in Sezuan şehrinde geçer. Üç tanrının, iyi bir insan aramak üzere dünyaya inmesiyle başlar. Sezuan şehrine gelen tanrılar kendilerine barınacak yer sağlayan kişiyi iyi insan seçme kararı alırlar. Sezuan şehrinde tanrıların yolları, yaşamını fahişelik yaparak sürdüren Sezuan’ın en güzel kadını Shen-Te ile kesişir. Kendilerine barınacak yer için fahişe Shen Te’den başka kucak açan olmaz.
Tanrılar Shen-Te’ye bu iyiliğinin karşılığı olarak yüklü miktarda bir para verirler ve bu parayı yine iyilik için kullanmasını isterler. Shen-Te, fahişeliği bırakır. Tanrıların kendisine verdiği parayla bir tütün dükkânı açar. İlk günlerde çevresindeki insanlara yaptığı iyiliklerle çok mutlu olur. Fakat bir süre sonra insanlar Shen Te’nin bu iyiliğini sömürmeye ve kendisine zarar vermeye başlamışlardır.
Dükkânına İyi de olsa kötü de olsa gelen insanların hiç birine ‘hayır’ diyemeyen Sezuan’nın iyi insanı Shen Te, bu duruma bir çözüm yolu bulmaya çalışır ve Shui -Ta kişiliğine bürünerek katı yürekli acımasız bir insan rolünü oynamak zorunda kalır. Bu hayali karakterini insanlara hayır diyebilmek için kullanır.
“Sezuan’ın İyi İnsanı” Shen Te gibi kuşkusuz hepimizin sevdiği ve bizim için çok değerli olan, hayır diyemediğimiz insanlar vardır mutlaka. Ancak insanların iyi niyetlerini sömürenler, iyi insanları iyiliklerinden uzaklaştırır ve iyiliklerinin sonradan kötülüğe dönüşmesine neden olurlar.
Ünlü Alman yazar Bertolt Brecht, “Sezuan’ın İyi İnsanı” adlı oyunuyla hem iyi insan olmak, hem bunu sürdürmenin zorluğunu ortaya koyarken, yıllar öncesinden günümüzdeki sosyal çürümüşlüğe ayna tutmuştu sanki.