Çıray: Türk Milletini uyarıyorum

Ne yazı ki AKP iktidarının Suriye’de yaptığı insan hakları ihlalleri artık en az Esat rejimi kadar uluslararası hukuk ve insan hakları çevrelerinin takibi altına alınmıştır. Sözde özgürlük ordusuna verilen destek bizi sadece Suriye’yi değil, bir süre sonra Irak ve İran’ı da kapsayacak olan bir savaşın içine çekecektir.

Davutoğlu’nun ölümcül stratejik bataklık vizyonu Türk insanını bir felaketle sonuçlanması mukadder olan bu savaşa ikna etmek için kurgulanmıştır.

Tezgahlanan oyun bellidir; AKP iktidarının bütün maskeleri düşmüştür.                                                                         Gerek medyadaki Suriye Ordusu tarafından eğitilen PKK’lı güruhlar haberleri, gerekse CNN-Türk tarafından Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesinden yapılan canlı savaş yayınları tarihimizin en kabiliyetsiz, en vizyonsuz ama çok daha önemlisi en kötü niyetli Dışişleri Bakanının güdümünde Milletimizi savaş oldu bittisine razı etme operasyonlarının bir parçasıdır.

Ben aynı zamanda bütün milletimizi temsil etme sorumluluğunu hakkıyla yerine getirmeye çalışan İzmir milletvekili olarak Türk Milletini şimdiden uyarmayı sadece siyasi değil, aynı zamanda milli, ahlaki ve vicdani bir görev biliyorum.

Kendi zorbalık sistemini kurmaya çalışan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, çapsız bir Dışişleri Bakanının kanlı fantezileriyle Suriye’de savaşa girmek için bahaneler aramaktadır. Bu ikili Milletimiz için gerçek bir felaketle sonuçlanacak bir yolun taşlarını döşemektedirler.

Savaşın bahanelerini, yazılan senaryolara göre silahlandırdıkları ve eğittikleri özgürlük savaşçısı görünümlü kanlı çapulcular hazırlamaktadırlar.

Sayın Başbakan, medya üzerinde kurduğu zorbalık düzeni nedeniyle savaş bahanelerini, sanki gerekliymiş gibi Türk Milletine allayıp pullayıp sunacaktır.

Bu Birinci Dünya savaşında Almanların bizi savaşa sokmak için tezgahladıkları  tuzağın ve oyunun başka bir versiyonudur.

Bilindiği gibi Alman Kayzer Deniz Kuvvetleri’nin koramiral Wilhelm Souchon kumandasındaki Goeben ve Breslau adlı ağır kruvazörlere Osmanlı İmparatorluğu’nu savaşa sokmaya yönelik bir strateji sonunda 16 Ağustos 1914’te Osmanlı Bayrağı çekilmiş ve bu iki gemi Yavuz ve Midilli adını almıştı.

Bu plan tezgahlayanlar açısından hedefini tam 12’den vurmuş ve Milletimiz tarihindeki belki de en büyük maddi ve manevi kayıplara uğradığı bir felaketler sürecine girmişti.

Biz bu felaketler sürecinden Mustafa Kemal Atatürk’ün ve kurucu arkadaşlarının olağanüstü vizyonları ve fedakarlıkları sayesinde çıkmıştık.

Şimdi bu vizyondan ve makamını borçlu olduğu ulusal (milli) devletten nefret eden, kurucularına kin duyan,  nankör bir sözde siyasetçi yüzünden Türkiye bir savaşın tam merkezine sürüklenmektedir.

Eğer bu tezgahlar başarılı olursa, karşı karşıya kalacağımız felaketler ve sonuçlar da   maalesef aynı ağırlıkta olacaktır.

Bütün Milletimize bu oyunu bozmaya ve bütün bu çirkin tezgahların sahiplerine direnmeye ve tepki göstermeye çağırıyorum.

Yoksa vakit hepimiz için çok geç olacak, sıra başka evlatlarımızın şehit olmasına gelecektir.