Sayın Abonemiz, "Başkasının hukukuna tecavüzü doğuran hakkın kullanımını hukuk kabul etmez" başlıklı haberimizde Yargıtay Başkanı Ali Alkan'ın ismi, sehven 'Ali Kalkan' olarak yazılmıştır. Haberimizi düzelterek tekrar servis ediyoruz.
Yargıtay Başkanı Ali Alkan, ifade özgürlüğünün bir enstrumanı olan gösteri ve yürüyüşlerin serbest olmasına rağmen, başkalarının hukukuna tecavüz sonucunu doğuran hakkın kullanımını, hiçbir hukuk düzeninin kabul etmeyeceğini vurguladı. Alkan, bilişim suçlarını yargılamakla görevli ihtisas mahkemelerinin kurulmasını da isteyerek, adli soruşturmanın bir öğesi olan kolluk güçleri bilişim konusunda uzmanlaşsa bile, yargılama makamında aynı uzmanlaşma olmaması halinde, istenen sonuca istenen hızda ulaşılmasının mümkün olmayacağına dikkat çekti.
İzmir’de İZFAŞ ve Türkiye Bilişim Derneği tarafından 26-28 Haziran tarihleri arasında düzenlenen 3. Uluslararası Bilişim Hukuku Kurultayı, başladı. Kurultaya katılan Yargıtay Başkanı Ali Alkan da, Gezi Parkı protestolarıyla gündeme sosyal medya ve bilişim hukuku üzerine konuştu. Bilişim ve hukuk denildiğinde ilk akla gelecek şeyin çelişki olduğunu ifade eden Alkan, "Bilişim denildiğinde, hızla gelişen teknoloji akıllara gelirken hukuk denildiğinde nispeten belli kurallara bağlı uygulamalar çağrıştırmaktadır. Ancak gelinen noktada bilişimin hukuktan, hukukun da bilişimden ayrı olamayacağı anlaşılmıştır." dedi. Bilişimin geldiği nokta itibariyle dünyayı perdesi olmayan evlerden oluşan küçük bir köy haline getirdiğini kaydeden Yargıtay Başkanı Alkan, "Evimizdeki duvarlar ve perdeler sanal hale, sanal dünya ise gerçek hale gelmiştir. Günümüzde bilişim alanındaki gelişmeler toplumlarda sosyal, siyasal ve ekonomik değişimleri ve gelişimleri doğrudan etkilemektedir. Sosyo ekonomik yapıdaki değişim, başka bir ifadeyle toplumun sayısallaşmasının birçok siyasal, ekonomik, hukuki sonuçları bulunmaktadır. Buna bağlı olarak hukuk alanında yeni düzenlemelerin yapılmasını zorunlu kılmaktadır." diye konuştu.
"SOSYAL OLAYLARA TEPKİLER ARTIK BİLİŞİM ARACILIĞIYLA"
Sosyal olaylar ve sosyal olaylara verilen tepkilerin artık bilişim aracılığıyla gerçekleştirilir ve ölçülür hale geldiğini de vurgulayan Alkan, 8 milyar web sitesinin olduğu internet dünyasında sosyal paylaşım sitelerindeki Türk kullanıcı sayısının 32 milyona ulaştığını, bu rakamla Türkiye'nin dünyada 6., Avrupa'da ise 1. sırada yer aldığını belirtti. Sosyal medya denilen alanda insanların birbirleriyle iletişim kurduğunu, bazen bu iletişimin kişileri iyi ya da kötü farklı yönlendirdiğini dile getiren Alkan, "Son yıllarda özellikle Ortadoğu ülkelerinde daha fazla demokrasi talebiyle gelişen sosyal olaylarda bilişimin çok büyük rolü olmuştur. Ülkemizde de son günlerde başta çevreci bir duyarlılıkla başlayan sonraları ise kimilerine göre siyasi iktidarın uygulamaları nedeniyle daha fazla demokrasi talebine dönüşen, kimilerine göre ise anarşi ve vandalizme dönüşen olaylarda da sosyal medya önemli bir rol üstlenmiştir. Anlık ileti gönderilmesi hatta polis telsizine karşılık sosyal medya aracılığıyla bas konuş benzeri programlar kullanılmıştır. Sosyal medyanın artan gücü ifade özgürlüğünün geldiği aşama anlamında oldukça önemlidir. Ancak her hakkın kullanımının da bazı ilkeleri bulunduğu gözetilmelidir." şeklinde konuştu.
"İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ TEMEL HAKTIR"
Çağdaş toplumlarda olduğu gibi Türkiye'de de ifade özgürlüğünün bir enstrümanı olan gösteri yürüyüşleri serbest olduğunu vurgulayan Yargıtay Başkana Alkan, "Ancak, başkalarının hukukuna tecavüz sonucunu doğuran hiçbir hakkın kötüye kullanımını, hiçbir hukuk düzeni kabul edemez. İfade özgürlüğü bir temel haktır ve bu hakkın kullanımı için devlet pasif değil belki aktif rol üstlenmelidir. Ancak kişilerin seyahat özgürlüğü, mülkiyet hakkı, kişi özgürlük ve güvenliği de temel bir haktır ve bu hakkın kullanılması için de devlet aktif rol almak zorundadır. Kişilerin kendisini güvende hissetmesini sağlayacak olan kamu otoritesi, bu güvenliğin hukuki güvenliği de kapsadığını bilmelidir." uyarısında bulundu.
Bilişim suçu kavramının giderek değerini yitirmeye başladığına dikkat çeten Alkan, klasik suçlar dahil neredeyse her suç bilişim sistemleri kullanılarak işlenir hale geldiğini aktardı. Elektronik sözleşme, elektronik satış, elektronik ödeme kavramlarının hukuk hayatının vazgeçilmezi olduğunu da kaydeden Alkan, neredeyse elektronik olmayan işlem kalmadığını belirtti. Hukukçuların bilişimden anlamam, bilişim hukukçusu değilim deme lüksüne sahip olmadığını söyleyen Alkan, " Her hukukçu asgari olarak bazı bilişim kavramlarını bilmek zorundadır." dedi. Kendilerinin de çağın gerisinde kalmamak amacıyla Yargıtay'da UYAP ile entegre Yargıtay Bilgi Sistemi'ni kullandıklarını anlatan Alkan şöyle konuştu: "Elektronik imza, elektronik kartlı geçiş sistemi, elektronik ödeme sistemleri gibi birçok elektronik işlemi yapmaktayız. Bu işlemlerin bilimsel olarak nasıl gerçekleştiğini tam anlamasak ta hayatımızı kolaylaştıran bu yeniliklere hemen alışmaktayız. Bu kapsamda Yargıtay, oluşan içtihatları tüm yerel mahkemelerle paylaştığı gibi tüm kamunun paylaşım ve bilgisine sunma çalışmalarına devam etmekte olup, kişisel verilerin kararlardan ayıklanması noktasında sıkıntılar siz değerli bilişimcilerin katkısı ile aşıldığında Yargıtay oluşan içtihatları ve bilgi birikimini tüm kamunun hizmetine sunacaktır. Bilişim alanındaki bu hızlı gelişmeler belki biz hukukçulara da çabuk karar alma yolunda katkı verecektir."
"SİBER SUÇLAR SÖZLEŞMESİ TBMM'DE ONAYLANMALI"
Yargıtay uygulamaları ile bilişim suçları ve bu suçlar içindeki kavramların tanımlandığını ancak genel ve geçerli tanımlamaların yer aldığı Avrupa Siber Suçlar Sözleşmesi'nin bir an önce TBMM tarafından onaylanması gerektiğini belirten Yargıtay Başkanı Alkan, "İç hukuk hükmü haline getirilerek doktriner hukuk açısından referans noktası olması sağlanmalıdır." diye konuştu. Alkan, bilişim suçlarını yargılamakla görevli ihtisas mahkemeleri oluşturulmalı, mahkemelerin oluşumu için gerekli sayıda konunun uzmanı hakim ve Cumhuriyet Savcısı ile bu konuda yetişmiş personel ataması yapılması gerektiğini de dile getirdi. Alkan, adli soruşturmanın bir öğesi olan kolluk güçlerinin bilişim konusunda uzmanlaşsa bile, yargılama makamında aynı uzmanlaşma olmaması halinde, istenen sonuca istenen hızda ulaşmak mümkün olmayacağına dikkat çekti. Bilişim suçlarının cezaların az olduğunun görüldüğünü de dile getiren Alkan, cezaların caydırıcılığının artırılmasına yönelik kanuni düzenleme yapılması gerektiğini de kaydetti. Kişi hak ve özgürlüklerinin başında gelen özel hayatın gizliliğini ihlal gerekçe gösterilerek hırsızlık suçunda dahi şüphelinin evinin aranması talebine çoğu kez red kararı verildiğini hatırlatan Yargıtay Başkanı Alkan, şahsın tüm özel hayatının içerisinde bulunabileceği bilgisayar ve dijital materyallere inceleme kararı çok basit konularda bile rahatlıkla verilebildiğini, para cezası veya takipsizlik kararı verilecek basit bir hakaret suçunda dahi şüphelinin tüm dijital materyallerine el konularak tüm bilgileri incelenebildiğini söyledi.
Türkiye Bilişim Derneği (TBD) Başkanı Turhan Menteş de, bilişim suçlarının Türkiye'de tanımlanmamış bir suç olduğu söyledi. Spamları örnek vererek bunun bir çok ülkede suç olarak kabul edildiğini Türkiye'de ise tanımlanmasının yapılmadığını ifade eden Menteş, bilişim suçlarının son günlerde sosyal medya, diğer teknolojiler aracılığıyla tekrar gündeme geldiğini, orada işlenen suçların TCK'da karşılığının bulunduğunu ifade ettti. Menteş, kişisel verilerin korunmasıyla ilgili kanunun öncelikle Meclis'ten çıkması gerektiğini de vurguladı. Türkiye'de kullanılan Ulusal Yargı Ağı Projesi'nin (UYAP) gelişmiş ülkeler de dahil yakınından geçen bir proje bulunmadığını da belirten Menteş, UYAP'ın bir çok ülkeye pazarlanabileceğini kaydetti. Kurultaya sponsor olan Turkcell'in Genel Müdür Yardımcısı Tayfun Çataltepe de, Türkiye'de 70 milyona yakın mobil telefon abonesi, 44 milyon da internet abonesi bulunduğu söyledi. Rakamların Türkiye'nin gelişen teknolojilere ne kadar kısa sürede uyum gösterdiğinin bir göstergesi olduğunu kaydetti. Çataltepe, bu gelişmelerin ülkede bir çok hukuki sorunu beraberinde getirdiğini de sözlerine ekledi. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 1. Hukuk Müşaviri Atilla Öztürk, bilişim hukukunun sanal bir dünyanın hukuku olduğunu vurguladı. İnternetin vatandaşların ve kurumların her geçen gün daha fazla kullandığı mecra olduğunu kaydeden Öztürk, "Zamanla bütün işlemlerin internet ortamına sağlanması gereklidir. İnternetle ilgili hukuk mevzuatının, delilinin, tespitinin de çok hızlı bir şekilde oluşturulması gerekmektedir. İçtihatların oluşmasını beklemeye vaktimiz yok, zaman koşarcasına ilerlemektedir." dedi.