Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atlantik Konseyi Enerji ve Ekonomi Zirvesi Açılış Töreni'ne katıltı.
Burada bir konuşma yapan Erdoğan'ın gündeminde Avrupa'ya mülteci akını ve terör saldırıları vardı.
Terörle mücadelede uluslararası işbirliğinin önemine değinen Erdoğan, "Bunu hep birlikte yapmalıyız. Eğer yapamazsak, Ankara'da bizim kapımızı çalan, bunu geçenlerde de söyledim, yarın da sizin kapınızı çalar. Nitekim Paris'te kapıyı çaldılar. Fakat, Paris ile bitti m? Başka bir yerde de bu kapıyı çalar" dedi.
Paris saldırısı sonrası Müslümanlara yönelik bazı saldırılar olduğunu hatırlatan Erdoğan, İslamafobi tehlikesine de işaret etti.
Cumhurbaşkanı, "Avrupa'da ve diğer ülkelerde tırmanan ırkçı saldırıların ve fanatik akımların önüne geçilememesi halinde, yeni ve tehlikeli faciaların yaşanılması kaçınılmazdır. İslam düşmanlığıyla birleşen ırkçılık, en büyük felaket en büyük tehdit bu" diye konuştu.
Irak ve Suriye'den mülteci akını konusuna da değinen Erdoğan, "Maalesef Türkiye insani krizler karşısında verdiği onurlu mücadelesinde yalnız bırakıldı" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
"Tüm dünyanın hassas sınamalardan geçtiği bir dönemin içerisindeyiz. Göç hareketleri, terör gibi küresel sorunlar giderek öne çıkıyor. Bunların hepsiyle de etkin ve hızlı bir şekilde mücadele etmeliyiz.
Hiç kimse yaşanan krizlerden kendini tecrit etme lüksüne sahip değildir. Türkiye güvenlik kaygılarının odağı olan ülkelerin hemen yanında istikrarını sürdürme gayreti gösteriyor.
"35 YILDIR MÜCADELE EDİYORUZ"
Biz 35 yıldır hem içimizde terörle mücadele ettik, şimdi de bu mültecilere, bu göçmenlere kapımızı kapamadık, kapımızı açtık. Çünkü biz varil bombaları altında olan o insanlara kapımızı kapayamazdık. Sivil toplum kuruluşlarımızla hayırsever vatandaşlarımız, şu anda İstanbul'da olduğu gibi şehirlerimizde yaşayan göçmenler için parayla mukayese edilemeyecek yardımlar yapıyor. Buna karşılık uluslararası toplum, bilhassa da Avrupa ülkeleri, bu sorunu görmezden gelmekle kalmadı, krizin daha da derinleşmesine yol açacak bir tutum içine girdi.
"TÜRKİYE YALNIZ BIRAKILDI"
Maalesef Türkiye insani krizler karşısında verdiği onurlu mücadelesinde yalnız bırakıldı. Yaklaşık 5 yıldır Suriye ve Irak'tan gelen 2,5 milyon göçmenin yol açtığı ekonomik ve sosyal yükün tamamını ülke olarak tek başımıza karşıladık, sırtlandık. Sadece Suriye'den gelen göçmenlere kamplarda verdiğimiz hizmetler için harcadığımız para, sadece kampları söylüyorum, 8,5 milyar dolardır.
Peki bu kamplarda ne kadar kişi yaşıyor 280 bin. Bunun dışındakiler ülkemizin değişik şehirlerine dağılmış vaziyette. Sadece şu İstanbul'umuzdaki göçmen, mülteci sayısı ne biliyor musunuz Yaklaşık 500 bin.
Bunun sosyolojik travmalarını düşünebiliyor musunu? Hem gelenlerde meydana gelen travma hem bizim toplumumuzda meydana gelen travma... İnsanlık Türkiye bunun hakkından gelir deme lüksüne sahip m? Bu dünyayı beraber paylaşıyoruz. başının çaresine baksın deme lüksüne hiçbirimiz sahip değiliz. Biz hem terörle mücadele ettik hem mültecilere kapılarımızı açtık. STK'lar göçmenler için para ile mukayese edilemeyecek yardımlar yapıyor.
Geçtiğimiz cuma günü Paris'te yaşanan terör eylemleri, hem terörizmle mücadele hem de göçmenler konusunda bizleri yeni bir yol ayrımına getirdi. Antalya'da yapılan Liderler Zirvesi'nde, G20'de bu meseleyi enine boyuna konuştuk. Hem yaptığım ikili görüşmelerde ki 17 ülkenin lideriyle başa baş görüşmelerim oldu, heyetler arası görüşmeler yaptık. Bunları bütün teferruatıyla değerlendirdik. Zirve sonunda mutat bildirinin yanında bir de terörizmle mücadele bildirisi yayınladık. Bu bildiride, Paris, Ankara, Gaziantep, Beyrut, bütün buralardaki saldırıları kınadıktan sonra terörle mücadele konusunda birlik içinde olduğumuzu vurguladık.
Terörün bir grupla ilişkilendirilemeyeceğini söyledik. Barış dini olan bir İslamı gölgelendiren DAİŞ denilen bir terör örgütü var. Bu terör örgütü nereden türedi, El-Kaide'den.
"PARİS İLE BİTTİ Mİ'"
Hiçbir dine, o dinin olumsuz, kötü insan tipleri üzerinden yargılama yapamayız, yapmamalıyız. O dinin diğer mensuplarına asla böyle bir yaklaşım gösteremeyiz. Bunlar Müslümanların arasından çıktığı gibi Hristiyanların arasından da çıkar, Musevilerin arasından da çıkar. Aynı şekilde mezheplerin içinden birçok çıkanları var. Ben şu anda mensubu bulunduğum, şeref duyduğum dinimin içinden çıkan bu teröristleri şiddetle lanetliyorum, telin ediyorum ve bu noktada bizler G20'de de bunu konuştuk. Dünya Müslümanları olarak, halkı Müslüman olan ülkelerin siyasi liderlerini de ağırlıklı olarak tavır koymaya davet ederken, aynı şekilde ilim adamlarını da bu konuda tavır koymaya hatta hatta din adamlarını da bu konuda tavır koymaya davet ettik, davet ediyoruz.
Bunu hep birlikte yapmalıyız. Eğer yapamazsak, Ankara'da bizim kapımızı çalan, bunu geçenlerde de söyledim, yarın da sizin kapınızı çalar. Nitekim Paris'te kapıyı çaldılar. Fakat, Paris ile bitti m? Başka bir yerde de bu kapıyı çalar. Onun içinde bu tavrı uluslararası bir mutabakat içerisinde ele almalıyız. Bu dünya barışı tüm dünyanın ortak meselesi, sorunudur.
İSLAMAFOBİ UYARISI
Avrupa başta olmak üzere Müslümanların azınlıkta olduğu ülkelerde bilhassa Müslümanlara karşı giderek ön yargılı, menfi ve dışlayıcı bir havanın yayılmakta olduğunu görüyoruz. Nitekim bizler Paris saldırısını tüm samimiyetimizle kınarken Fransız halkının acısını paylaşırken çeşitli ülkelerde Müslümanlara yönelik saldırı haberleri almaya başladık. Burada şu hususun altını özellikle çizmek isterim. Bilhassa göçmenlere yönelik tutumların sertleşmesi, yaşanan insani dramı derinleştirmekten başka bir işe yaramayacak. Bu konuda dünyadaki tüm liderlerin toplumlarına sağduyu çağrısı yapmasını bekliyoruz.
Avrupa'da ve diğer ülkelerde tırmanan ırkçı saldırıların ve fanatik akımların önüne geçilememesi halinde, yeni ve tehlikeli faciaların yaşanılması kaçınılmazdır. İslam düşmanlığıyla birleşen ırkçılık, en büyük felaket en büyük tehdit bu. Özellikle Avrupa için ifade ettiği tehlikeyi, tüm ülkelerin, liderlerin gördüğüne inanıyorum.
"SEBEP ESED"
Bölgemizdeki ülkelerde yaşanan insani dramların ve terörizm faaliyetlerinin öncelikli sebeplerinin doğru anlaşılması şarttır. Bugün yaşadığımız insani krizlerin ve terör olaylarının baş müsebbibi, kendi halkından 380 bin kişiyi katleden Esed rejimidir. Esed, bir devlet terörü estirmektedir. Çok açık ve net söylüyorum; devlet terörü estiren bu kişinin arkasında duranlar, en az onun kadar suçludur. Varil bombalarıyla kimyasal ve konvansiyonel silahlarla katledilen 380 bin Suriyeli, bir istatistik değil, her biri bir candır, insandır. Hala gitsin mi gitmesin mi bunu tartışmanın tüm Suriye halkına değil, insanlığa ne tür bir mesaj olduğunu çok iyi değerlendirmemiz lazım.
Bugün bölgedeki tüm terör örgütleri, doğrudan veya dolaylı olarak Esed rejimine hizmet etmektedir. DAİŞ, Esed tarafından desteklenmektedir. Esed, şu anda DAİŞ'in petrolünü almakta ve paraya çevirmektedir. Bunu görmemek için kör olmak lazım. Bu açıkça ortada.
"ŞİMDİ KUZU SARMASI OLDULAR"
DAİŞ ile PYD'nin YPG'nin hiçbir farkı yoktur. Esed PYD'yi desteklemektedir. Düne kadar oradaki Kürtlere düşmandı, şimdi destekliyor. Biz ona kimlik ve pasaport vermesi için baskı yapıyorduk. Şimdi kuzu sarması haline geldiler.
AVRUPA'YA İŞBİRLİĞİ ÇAĞRISI
Suriye ve Irak başta olmak üzere sorunlu bölgelerden Avrupa'ya yönelen göçmen akını, Türkiye - Avrupa Birliği'nin ilişkilerinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Şu gerçeği artık herkesin görmesi gerekiyor. Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki etkin iş birliğinin, Avrasya ve Ortadoğu'yu ilgilendiren çeşitli alanlarda derin tesirleri olacaktır. Türkiye ile olumlu ilişkiler kuran herkes gibi Avrupa Birliği de bundan kazançlı çıkacaktır.
"İSLAMLA ALAKALARI YOK"
DAİŞ'le mücadele adı altında PYD'ye destek veren, bu iki örgüte de aynı nazarla bakmayan herkes, bir şekilde terörizme müsamaha gösteriyor demektir. Hele DAEŞ üzerinden İslam'ı ve Müslümanları tahkir edenler, kesinlikle büyük bir yanlışın içindedir. Esasen, El-Kaide, Boko Haram gibi İslam'ı istismar eden tüm terör örgütleri, ekseriyetle Müslümanları katletmekte, Müslümanlara zarar vermektedir. Bu örgütlerin hiçbirinin İslam'la en küçük bir ilişkisi yoktur, olamaz. Bu örgütlerin katlettiği her bir masumun kanı, onların gerisindeki güçlerin de eline bulaşmaktadır."