Ege Postası
Geri

İzmir’de “direnişin lideri” ile dobra dobra

İzmir’de “Direnişin lideri” olarak görülen ve krizlerle dolu 2013 yılında meydana gelen sayısız toplumsal olayda emekçiler ile birlikte alanlarda, meydanlarda ön saflarda yer tutan DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, operasyonlarla çalkalanan ülke gündemini ve hareketli günler bekleyen İzmir’i A’dan Z’ye masaya yatırdı. 17 Aralık operasyonlarına “Deprem” benzetmesi yapan Sarı, “Hükümetin lastiği patladı. Bu pisliği halk temizleyecek” dedi ve 2014 yılını mücadele yılı ilan eden DİSK’in bu sene de alanlarda olacağını duyurdu. “Ayakkabı kutusundan çıkan sırrı” da açıklayan Sarı, diğer sendikalara da çatmayı ihmal etmedi ve “Karşımızda paralel devlet gibi paralel sendikalar yaratıldı. Biat eden sendikalar, işçinin kazanılmış hakkından vazgeçerek emekçiyi yoksulluğa mahkum ediyor” diyerek sert göndermelerde bulundu.
İzmir’de “direnişin lideri” ile dobra dobra
Haberler / İzmir
10 Ocak 2014 Cuma 11:55
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
 ERMAN ŞENTÜRK/HABER SERVİSİ- Güdeme dair dobra dobra açıklamalar yapan DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, son dönemlere damgasını vuran 17 Aralık operasyonlarının İzmir’e yansımasından örgütlü mücadelenin kıdem tazminatı zaferine, yürürlüğe giren asgari ücret zamlarından Gezi ile başlayan direniş ruhuna, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik düzenlenen ve sendikacıların da tutuklandığı 2 Mayıs operasyonundan sağlık reformunun perde arkasına dair çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Uzun süren suskunluğunu bozan Sarı, çok konuşulacak sözlerin altına imza atarak, hem ülke gündemine dair, hem de İzmir özelinde önemli mesajlar verdi.

“KIDEM TAZMİNATININ RAFA KALDIRILMASI BİZİM İÇİN ZAFERDİR”

Geçtiğimiz ay etkin bir eylem süreci ile sürdürdükleri kıdem tazminatı mücadelesini ve sonrasında yaşanan gelişmeleri değerlendiren DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı şunları dile getirdi; “Her sene olduğu gibi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 6 ay önce yine kıdem tazminatlarının kaldırılması konusunu getirip önümüze koydu. Ama karşılarında direnen bir örgüt olarak DİSK’i gördüler. 3 tane konfederasyon yani HAK-İŞ, DİSK ve TÜRK-İŞ Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın daveti üzerine bir araya geldiler. TÜRK-İŞ yaptığı açıklamada kıdem tazminatlarının kırmızı çizgileri olduğunu ve kaldırılmasının da grev sebebi olduğunu dile getirmişti. Ama biz bunu sadece söylemde değil, eylem de hayata geçirerek yaklaşık 3 ay süresince, Edirne’den Kars’a kadar toplam 36 ilde haftada bir eylem yaptık. #direnİŞÇİ adı altında başlattığımız eylem dizisi ile iş güvencemiz olan kıdem tazminatlarının kaldırılmasına karşı mücadele ettik ve Diren işçi kıdem tazminatını telsim etme dedik. Sonra Bakanlık bunu rafa kaldırma kararı aldı. Ancak bu Bakan Faruk Çelik’in insiyatifinde olan bir durum değildi. DİSK’in 36 ilde 500 bine yakın emekçi ile hep bir ağızdan dile getirdiği “76 yıllık emeğimizi gasp ettirmeyeceğiz” söylemi ve direnişimizin de büyük etkisi oldu. Sokakta mücadele etmedikçe, kimse gelip sizin hakkınızı size kendi elleriyle sunmaz.”


“PARALEL DEVLET GİBİ PARALEL SENDİKALAR YARATILDI”

Sarı, Başbakan’ın 17 Aralık depremi sonrasında dile getirdiği paralel devlet sözlerine de değinerek, “Doğru, paralel devlet var ama bunu biz yapmıyoruz. 11 yıldır iktidarda olan sizlersiniz. Bunu kendi elleriniz oluşturan da yine siz kendiniz oldunuz. İşçilerin, emeklilerin, çiftçilerin, köylülerin, emekçilerin bunda bir katkısı yoktur. “Ne istediniz de vermedik” sözleri de aslında bunun en basit kanıtıdır. Şimdi şunu söyleyeceğim, iktidara geldiğiniz bu günden yana paralel sendikalar kurdunuz. Yandaş sendikalar yarattınız. 24 yıldır KESK toplu sözleşme mücadelesi verirken, siz Memur-Sen’i kurdunuz ve güçlendirerek masa başında toplu sözleşme pazarlığını kıran, biat eden sendikalar oluşturdunuz. Ve bu sendikaların yoksulluk sınırının altında ücretlere imza atmasını sağlayarak, yaklaşık 2,5 milyon emekçiyi, memuru yoksulluğa mahkum ettiniz. Paralel devlet gibi paralel sendika anlayışını da yarattınız” dedi ve sendikalaşmada meydana gelen değişime tepki gösterdi.

“BAKAN DOĞRUYU SÖYLÜYORMUŞ DA HABERİMİZ YOKMUŞ…”

DİSK Ege Bölge Temsilcisi Sarı, çok tartışılan asgari ücret tartışmalarını da şöyle yorumladı; “Asgari ücret görüşmelerinde de sendikaları temsilen TÜRK-İŞ vardı. Orada DİSK ya da HAK-İŞ yoktu. Asgari ücret 850 TL oldu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı bundan bir yıl önce “Asgari ücretle geçinilir, bu ücret size yeter” demişti. Aslında Sayın Bakan bunu söylerken doğru söylüyormuş da bizim haberimiz yokmuş. Emeğin karşılığında çalışıp 850 TL ücret ile çalışan bizler neyin kastedildiğini 17 Aralık’tan sonra anladık. Onların verdiği asgari ücret ile ancak kibrit kutuları dolarken, bakanların oğullarının ayakkabı kutularında 3,5 milyon Euro ve para sayma makineleri çıkıyor. Bakan başka dünyada yaşadığı için bizim aldığımız paraların ayakkabı kutularını dolduracağını zannediyormuş. Gözüne perde çekilmiş olmalı… Bu da AKP hükümetinin ve bakanlarının vatandaşın, çarşının, pazarın, ekonominin nabzını tutamadıklarını gösterir.”

“ASGARİ ÜCRET EN AZ 1,317 TL OLMALIDIR”


Başkan Memiş Sarı, DİSK’in asgari ücret ile ilgili sıkça dile getirdiği kesin önerisini de hatırlatarak sözlerine devam etti ve, “Bizim asgari ücretlerle ilgili iki önerimiz vardı. İlki Başbakanlık’ın hükümete bağlı çalışan bir kurum olan TÜİK’in asgari ücret en az 1,205 TL olmalıdır yönündeki önerisini dikkate alması. Sonuçta burası bakanlığın görüş aldığı bir kurum. Evet, açlık sınırı 1,205 TL’dir. Asgari ücretin minimum 1317 TL olmasını ve asgari ücretten vergilendirmenin kaldırılmasını istiyoruz. Eğer asgari ücretten vergilendirme kaldırılırsa asgari ücret bu ülkede yeterli seviyeye gelecektir. Çok basit bir örnek, Kıbrıs. Burada asgari ücret 1,350 TL. Türkiye’de 850 TL. Türk parası orada da aynı, burada da aynı. Yaşam orada da aynı, burada da aynı. Yaşamın Kars’ı, Edirne’si, İzmir’i yoktur. Bu kadar ucuz iş gücüne rağmen hükümet, özel istihdam paketleri ile bölgesel asgari ücreti getirmeye çalışıyor. Biz bölgesel asgari ücrete karşı külliyen karşıyız. Çünkü 8 saatlik emek Kars’ta da aynıdır, İzmir’de de aynıdır, İstanbul’da da aynıdır. Hatta İstanbul’da daha yoğundur. Bölgesel asgari ücretle biz bunları dengeleyelim diyorlar. Kars’ta 500 TL, İstanbul’da 1000 TL, Ankara’da 800 TL, İzmir’de 600 TL yapalım diyorlar. Bakan’ın herhalde bu kanunu hazırlarken herhalde dünyadan haberi yok. Şeker, çay, ekmek, diğer tüketim malzemeleri her yerde aynı fiyat” diye konuştu.

“BU PİSLİĞİ HALK TEMİZLEYECEK”

Başkan Sarı 17 Aralık operasyonları sonrasında çalkalanan ülke gündemini de masaya yatırdı ve, “Sosyal politikada, sosyal devlette, ülke insanına daha rahat yaşam hakkı ve daha yüksek refah seviyesi sunmak vardır. Ama 11 yıldır din iman sözleriyle dökülen söylemlerin arkasında bir yolsuzluk olduğunu herkes gördü. Biz demokratik kitle örgütleri olarak bunu zaten biliyorduk, ama lastiğin nerede patlayacağını bilmiyorduk. İşte lastik 17 Aralık’ta patladı. AKP hükümeti de ne yapacağını şaşırdı. Şu anda biat kültürü ile kendi milletvekillerini zor tutuyorlar. Bu ülkede birçok operasyon yapıldı. KCK, Ergenekon, Balyoz derken, devleti dizayn etmek adına bir sürü operasyon yapıldı. Bunlardan biri de muhalif belediyelere yapılan operasyonlar kapsamında 2 Mayıs 2011 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan operasyondur. Her şey manidar. Askerler, politikacılar, akademisyenler, gazeteciler, sendikacılar tutuklandı. O zamana kadar her şey güzel, herkes görevini yapıyordu. Ama yargı size dokunduğunda, iki bine yakın polis amiri ve yargı görevlisinin yeri değişti. Polis savcıyı dinlemiyor, savcı polisi dikkate almıyor, Adalet Bakanı yetkiyi tek elde toplayarak diktatörlük getirmeye çalışıyor… Bülent Arınç’ın bir sözü vardı, “Kaçma ihtimali bile olmayan insanların evlerini sabahın altısında bastınız. Haber verseydiniz onlar gelirdi” dedi bakanların oğulları için. Peki bakanın oğlunun diğer vatandaşlardan ne farkı va? Biz sendikacıları da sabahın altısında alıp götürdüler. Peki neden o zaman sesiniz çıkmad? Bizi de davet etselerdi biz de giderdik. Bizim korktuğumuz, kaçtığımız bir şey yoktu. Neden o zaman o emniyet müdürlerini görevden almadınız da, kuyruğunuzu acıttıklarında hemen böyle bir operasyona giriştini? Biz Büyükşehir operasyonları sırasında İzmir için adalet istiyoruz dedik. Aslında sadece İzmir için değil, tüm Türkiye için adalet istiyoruz. O zaman da söylemiştik, herkes için adalet istiyoruz demiştik. Adalet sadece bize lazım değilmiş, demek ki adalet herkese lazımmış. O yüzden adalet tek taraflı olmamalı. Adalet herkese aynı teraziden bakmalı. Bu pisliği halk temizleyecek. Gezi ile başlayan bir isyan var. Ne faiz lobisi, ne de paralel devlet. Artık keser döndü, sap döndü, şimdi iktidar da adalet istiyor… Kendi çıkar çatışmaları sonucunda kirli oyunlar gün yüzüne çıkmıştır ve AKP hükümetinin bundan kaçacak yeri de yoktur” sözleri ile hem emekçinin hem de halkın operasyonlara bakışını özetledi.

“ERKEN SEÇİM KARARI ALINMALIDIR”

“Tez olan erken seçim kararıdır” diyen DİSK Ege Bölge Temsilcisi Sarı, “Bu kararı kendileri mi alırlar, TBMM’mi alır bilemem… Bu konuda TBMM başkanına ve cumhurbaşkanına büyük görev düşmektedir. Eğer bu ülkede gerçekten yolsuzluk, yoksulluk ve hırsızlığa karşıyız diyerek iktidara geldilerse, bunu temizlemenin tek yolu da sandıktır. Biz de buna inanıyoruz. O yüzden adalet siteminde de eşitlik gelmeli. Ergenekon’da, Balyoz’da, KCK’da, Büyükşehir Davası’nda sessiz kalan hükümet, kendi yandaşlarına yapılan operasyonlara karşı birçok kurum ve kuruluşta değişikliğe gidiyorsa yolsuzluğu kabul etmektir. O müdürler neden görevden alınd? Operasyonları devam ettirmesin diye. Demek ki, orada bir yolsuzluk vardı. Bıraksınlar, herkes işini yapsın. Biz biber gazı, tazyikli su, cop, göz yaşartıcı bombalar yerken, eli sopalı polislerle mücadele ederken, neden buradaki polisler ödüllendirildi de görevden alınmad? Neden bunun hesabı verilmiyor da, üç bakanın oğlu tutuklanınca yer yerinden oynuyo? Benim babam bu ülkede 40 sene çalıştı, bir tane tapulu evi yoktu. 29 yaşında Rıza Zarraf’ın bankada milyarlarca dolar parası çıktı” ifadeleri ile Türkiye’nin mutlak surette erken seçime gitmesi gerektiğini belirtti.

“NEDEN İNŞAATTA ÇALIŞAN İŞÇİYİ TATİLE GÖNDERMİYOR'”

Memiş Sarı, sözlerine devam ederken, gündemde atlanan bazı ayrıntılar olduğunu belirterek, “Basından öğreniyoruz ki, Ali Ağaloğlu, Savcı Zekeriya Öz’ün 72 milyon dolarlık otel masrafını karşılamış. Herkes de diyor ki “Vay savcı rüşvet yemiş…” Peki neden kimse Ali Ağaloğlu’nun bu masrafı neden karşıladığını sormuyo? Bunun karşılığında ne ald? Hangi suçları örtbas edild? Bunları sormak varken, “Vay efendim savcı gitmiş tatil yapmış” deniyor. Soruna bir de bu açıdan bakmak gerek. Peki Ağaloğlu neden bu ülkeye hizmet veren bir işçimizi tatile göndermiyo? Neden o inşaatlarda yok parasına saatlerce çalışan işçimizi ailesi ile birlikte bir hafta tatile göndermiyo? Aynı Ağaloğlu üç gün önce oturmuş savcı ile tavla oynuyordu. Gerçekler ortaya çıksa daha neler neler dökülecek…” meydana gelen gelişmelerin iyi sorgulanması gerektiğini söyledi.

“AYAKKABI KUTUSUNDAN ÇIKAN PARANIN SIRRI…”

DİSK Ege BölgeTemsilcisi Sarı, “Biz DİSK olarak bundan bir yıl önce “Türkiye taşeron cumhuriyeti olmayacak” demiştik. Kamu kurum ve kuruluşlarında hizmet alım ihaleleri ile insanlar ucuz fiyata alınıp satılıyor demiştik. Rant buradan başlıyor. Buradan elde edilen kazanç ve rant belli insanlara, belli yandaşlara yayılarak, onların güçlendirilmesi hedefleniyordu. Ayakkabı kutusundan çıkan paranın sırrı da işte buydu. Soruyoruz, sağlığa harcanan para ne kadar diy? 29 katrilyon TL. Bu paranın büyük kısmı özel hastanelere gitmiş. Bu rakamı sağlık kadrolarını, devlet kadrolarını büyütmek için devlet hastanelerine harcayın. O zaman Türkiye’de beş insana bir doktor düşer. Sağlıktaki özelleştirme sonrasında özel hastanelerin aldığı ekipmanları bugün devlet temin edemez m? Eder. Önce devlet hastanelerini yozlaştırıp, kötüleştirdiler. Sonra da insanları özel hastanelere yönlendirdiler. Devamında katkı paylarının arttırılması, muayanane ücretleri geldi. Şimdi de özel hastanelerde parmak izi, avuç izi gibi uygulamalarla fişleme geldi. Bizi açık açık fişliyorlar. Özel hastaneler pilottu, yarın bu durum devlet hastanelerine de sıçrayacak. Ben bir suç işlemeden benim parmak izimi almaya hangi kurum ve kuruluş yetkili olabilir. Bu bilgiler arka planda birilerine aktarılıyor. Bilgileriniz anında Amerika’dan görülebiliyor. İlaç firmaları ilaç üretimini buna göre yapıyor” dedi ve Türkiye’nin sosyal ve ekonomik anlamda yaşadığı sıkıntıları dile getirdi.

“NEREYE KADAR SESSİZ KALACAĞIZ'”

Yaptığı değerlendirmelere Gezi Parkı olaylarında yaşananları hatırlatarak devam eden Sarı, çarpıcı bir değerlendirmede bulundu ve, “Tarıma bakıyoruz, tarıma uygulanan kotalar var. Türkiye tarım ülkesi, Türkiye hayvancılıkta birinci olan ülkeydi. Şimdi kuru fasulyeyi bile ithal etmeye başlıyoruz. Pos cihazlarının kullanımını zorunlu hale getirdiler. Şimdi bu cihazları getirenler yine AKP iktidarına yakın birkaç firma. Hep bunlara sessiz mi kalacağı? Nereye kadar sessiz kalacağı? ODTÜ’de bir direniş oldu. Ağaçları kesip yol yapmaya başladılar. ODTÜ bugün dünya sıralamasında en üstlerde yer alan bir üniversite. ODTÜ’lü öğrenciler direnirken, polis copunu kaldırıyor, ODTÜ’lü öğrenciye “Akıllı ol oğlum” diyor. Çocuk da “Ben ODTÜ’lüyüm ama” diyor. Eğitim düzeyi düşük, yüksek çalışma saatlerinden ötürü ailesini göremeyen, psikolojisi bile bozuk olan polisler, bırakın bitirmesini, Türkiye’nin girmesi bile en zor üniversitesindeki çocuklara “Akıllı ol” diyor. Onlar zaten akıllı oldukları için bunu yapıyor” diye konuştu.



Konuşmasının sonunda İzmir özeline de değinen DİSK Ege Bölge Temsilcisi Sarı, 2014 yılının DİSK ve emekçiler için oldukça hareketli geçeceğini duyurarak şunları kaydetti; “Önümüzdeki süreçte başlayacak eylemlerle birlikte 2014’ü yolsuzluklara hayır demek için, haklarımızı kazanmak için, tekrar mücadele alanlarında olacağız. DİSK 2014 yılını mücadele yılı olarak belirledi. Bizi boğan bu karanlıktan ve diktatörlükten kurtulmak zorundayız. Bu pisliği halk temizleyecek” dedi ve 2014 yılına Ankara’da başlayacakları eylemin ardından İzmir’de devam edeceklerini kaydederek sözlerine şöyle son verdi; “Ocak ayı içerisinde yolsuzluğa ve rüşvet operasyonlarına tepki göstermek amacı ile DİSK olarak KESK, TMMOB, TTB ile birlikte İzmir’de alanlarda olacağız. tüm demokratik kitle örgütleri ve siyasi partileri de bu süreçte aramızda görmek istiyoruz. Bu mitingleri halk ile birlikte yapacağız. Ama asıl talebimiz Taksim’dir. 1 Mayıs’tan önce Gezi ruhunun da katılımı ile Taksim’e ineceğiz. O Taksim’i nasıl zamanında açtırdıysak, o meydanlar yine bizim olacak. Ne olursa olsun, Taksim’e gireceğiz.”

YORUM EKLE

Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır

YORUMLAR


   Bu haber henüz yorumlanmamış...

DİĞER HABERLER

Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
POLİTİKA YEREL POLİTİKA GÜNCEL İZMİR EGE 3. SAYFA YAZARLAR FOTO GALERİ VİDEO GALERİ SPOR YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ DÜNYA KÜLTÜR - SANAT GENEL MAGAZİN SEÇİM
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Ege Postası