ANKARA- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ana dilde savunma hakkı ile ilgili "En iyi şekilde kendini nasıl ifade edebiliyorsa öyle etsin. 'Bu iş resmi dil talebini getirir' diyorlar. Geçin bu işleri. Bu ülkenin resmi dili Türkçe'dir. Bitti" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Başbakan Erdoğan, "Ana dilde savunma demeyelim, kelimelere dikkat edelim. En iyi şekilde kendini nasıl ifade edebiliyorsa öyle etsin. 'Bu iş resmi dil talebini getirir' diyorlar. Geçin bu işleri. Bu ülkenin resmi dili Türkçe. bitti" diye konuştu.
Başörtüsü konusuna da değinen Başbakan Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizim partimiz yargılandı. Okumak ise okumak, derece ise derece. Başı açık olanla kapalıyı neden ayırt ediyorsunzu. En doğal yaşam hakkı. Hayatını idame ettirmek için çalışmak zorunda. Ev ekonomisine katkıda bulunacak. Ama bu zaman kadar bu acımasızca engellendi. Artık anayasa mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı var. Bence vatandaşlar burada bunu kullanmalı. AİHM'ne gideceğine bu hakkı var. Biz bazı gariplikleri ülkemizde yaşıyoruz. Ülkemde bazı gadre uğrayan insanımızın hakları dört dörtlük savunulamamıştır. Sabır sonunda zaferi getiriyor. Bunu imam hatip liseleri konusunda yaşadık. Meslek lisesi konusunda yaşadık. İngiltere'de gümrük görevlileri arasında Sihler var. Şu anda anayasa'da başörtüsünü engelleyen bir madde yok. 1982 yılında bir yönetmelik var. Yasalar içerisinde bu konu var, sabır."
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ŞU ANDA KENDİ PARLEMENTER SİSTEMİ İLE EN UYUMLU HALE GELMİŞ DURUMDA
'Darbeler maddesinden Türkiye ne zaman kurtulacak'' sorusuna Başbakan Erdoğan şöyle yanıt verdi: "Türk Silahlı Kuvvetleri şu anda kendi parlementer sistemi ile en uyumlu hale gelmiş durumda. Bazı medya organları Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı çok haksız davranıyorlar. Kırsal kesimde güvenliği sadece polis teşkilatı ile yürütün. Yürütemezsiniz. Demek ki ihtiyaç var. Bir zamanlar ilçelerde jandarma vardı. Şimdi beldelerde var. Belki bir zaman sonra beldelerde de olmayacak. Hudut koruması ile ilgili asker alımı yapalım dedik. Çok düşük bir sayı geldi. Bedel konusunda piyasadan çok farklı rakamlar olmasına rağmen talep yok. Şu anda içeride 400'e yakın emekli, muvazzaf subay, astsubay var. Hemen hemen hepsi tutuklu. Mağdur ya da şüpheli olarak gelenler oluyor. Çok daha ağır olanı örgüt kurmaktan, örgüt elemanı olmaktan. Böyle bir şeyin hükümleri kesinse işi bitir. Ama kesinlik yoksa yüzlerce subayı bu şekilde değerlendirirsen, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içindeki bütün moralleri alt üst eder. Terörle nasıl mücadele edecek bu insanlar. Benim Genelkurmay Başkanım Şemdinli'ye kadar gidip operasyon yönetebiliyor. Bu mücadeleyi veren inasanlara arka taraftan örgüt elemanı dersen, nasıl oluyorda bu örgüt orada terörle mücadele ediyor. Bu yenilir yutulur birşey değil. 232 kişi bu şekilde sürekli çağırılınca, üste de kuvvet komutanlarımız biz bu mücadeleyi verirken ben bu 232'yi nasıl göndereceğim diyor oralar. Bunu anlamak mümkün değil."
YARGIYI, YARGILAMA GİBİ BİR GAYRETİN İÇERİSİNDE DEĞİLİM
Cezaevlerindekiler için hastalık ve yaşlılık durumlarının belirtilmesi ile Başbakan Erdoğan sözlerini şöyle sürdürü: "Bunların arasında mama ile beslenenler var. Sayın Cumhurbaşkanımıza bırakmadan yasa ile bu işi çözelim. Hapishanede bunlar ciddi bir cezayı orada çekiyor. Bu ifadeleri kullanırken yargıyı, yargılama gibi bir gayretin içerisinde değilim. Ama attığımız bir yanlış adımın çok daha dikkatle ele alınmasının gereğine inanıyorum. Bu insanların moral değerler, motivasyon noktasında eğer biz darbeyi vurusak, terörle mücadele konusunda çok büyük darbe yeriz. Bunların içerisinde, karacısı var, denizcisi var. Neredeyse komuta kademesinde oralara gönderilecek komutanımız kalmıyor. Öyle şey olmaz."
5 TANE DAİMİ ÜYENİN İKİ DUDAĞININ ARASINDA DÜNYADA ADALET ÇIKMAZ
Türkiye'ye yerleştirilen patriot bataryalarıyla ilgili kaygıların hatırlatılması üzerine Başbakan Erdoğan şöyle konuştu: "Gerek Rusya, İran ve Çin noktasında sıkıntılarımız var. En başta Çin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde, daimi üye olarak ki ortak bir akla destek vermiyorlar. Sürekli orada engel oluşturuyorlar. Bu da zaten Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin oluşumun ne kadar yanlış olduğunu gösteriyor. Hatta benim iki yıldır yaptığım konuşmalar bunu vurguluyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi şu anda tartışmalıdır. Buradan adalet, hukuk beklemeyin, çıkmaz. 5 tane daimi üyenin iki dudağının arasında dünyaya adalet çıkmaz. Savaş zamanının anlayışı içerisinde kurulmuş bir yapı ve bu yapı adalet dağıtacak. Olmuyor. Bir tanesi hayır dediği anda olmuyor. Putin gerek İstanbul'da ki görüşmelerde, gerekse daha sonra, 'Ben Beşar'ın avukatı değilim' dedi. Fakat gelişmelerde ikimizde dışişleri bakanlarını görevlendirelim dedik. Hala bu konuda bir gelişme yok. Bu süreci biz bırakacak mıyı? Hayır. 60 bin Suriye'de ölüm var. Bu bilineni. 'İçeri'de artık Beşar'ın dayanması mümkün mü'' derseniz. Beşar şu anda arkadan desteklerle duruyor. Ama Suriye halkının desteğini her gün kaybediyor. Muhalif güçler destek aldığı sürece er ya da geç Suriye halkı kendi iradesini iktidara getirecektir. Bu şekilde bunun gitmesi mümkün değil. Her geçen gün muhalif güçlerin güçlendiğini görüyorum. Şu anda Şam, kuşatma altında. Halep büyük ölçüde muhalif güçlerin elinde. Tablo çok daha farklı olacaktır diye düşünüyorum."
SURİYE'YE UMULMADIK YERLERDE, UMULMADIK MÜDAHALELER GELİYOR
Konuşmasında Suriye'deki son durumu da değerlendiren Başbakan Erdoğan, "Suriye'de bu durum Suriyeliler tarafından çözülür. Biz hükümet olarak bütün imkanlarımızla 500 milyon doların üzerinde destek verdik" diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz bunları AFAD'dan milli bütçemizden veriyoruz. Birileri, 'harcamalar fırladı' dedi. Buralar elimiz uzatmamız gereken yerler. Ancak uluslararası camiayı bizim bu nokada ateşlememiz gerekiyor. Amerika'ya gittiğimizde gündeme getireceğiz. 'Biz bunları yaptık, sizin elinizde ne var' diyeceğiz. Daha sıkı bir müdahale gerekiyor buraya. Gerekirse Rusya'yı, Amerika'nın da sıkıştırması gerekiyor. Suriye'ye umulmadık yerlerde, umulmadık müdahaleler geliyor. Bu bizi çok üzüyor."(dha)