Kentliler, her yerel seçimden sonra modern ve çağdaş bir kentte yaşayabilmenin iyimserliğine kapılır hep. Bu iyimserliğin nedeni seçilenlerin, kendisine oy veren seçmenin üzerinde bıraktığı pozitif enerjiden kaynaklanır.
Halkın bu iyimserliğini özümseyerek göreve gelen belediye başkanları bu iyimserliği, seçilirken vaat ettiği vizyonunu, belediyesinin yönetim kadrosunu bir orkestra şefi gibi uyumlu şekilde yönetebildiği ölçüde gerçeğe dönüştürebilir.
Belediye başkanının yolculuğu yıpratıcıdır. İçinde bulunduğu imkânsızlıkları fırsat bilenlerin yaptığı haksız eleştiriler karşısında kendini ifade etmesi zordur. Ne yazık ki, halk ifade edilemeyen doğrulara değil sonuçlara bakar.
Politikacı olsun olmasın, birçok kişinin rüyalarına giren, seçilebilmek için uğruna yıllarca mücadele edilen, çoğu kez bir hayalden öteye geçmeyen belediye başkanlığı, halk tarafından bir kişiye altın tepsi içinde sunulan bir ödül değildir.
Oysa kentin balkonlarından, pencerelerden kendisine sevgiyle el sallayan, caddelerdeki kalabalığın arasından içten bir gülümsemeyle gelip elini sıkan hemşerilerinin, gönlüne girmeyi başarmış olmak bir belediye başkanı için en büyük ödüldür.
Son yerel seçimden sonra kent insanına gönül gözüyle bakan, on-larla sevgi diliyle konuşan, kendisini, onlardan biri olduğuna inandıran, halkın elini içtenlikle ve ruhunu vererek sıkan, sosyal demokrat belediye başkanlarını gördükçe sevinmemek elde değil.
Sözün özü:
Onların, gerçekleştireceği hizmetlerini ve başarı hikâyelerini, gelecek kuşaklara anlatmak için yeter ki, kalplerimiz kirlenmesin.