Belediye başkanları ve Jül Sezar
Güz günleri gelip çattı yine. Gökyüzünde renkler uçuklaşıyor, tonları değişiyor. Sabaha karşı şafak vakti çiğ düşerken bozkır toprağına, dağ yamacında yanan çoban ateşi, insana evini, sıcacık yatağını hatırlatır, hüzünlerini, umutlarını alır götürür uzaklara. Küçük beyaz bulutlar, ayrılık zamanıymış gibi hüzünleniyor. Sararmış yapraklar dallarından küçücük bir esintiyle yere düşerken, bir şeylerin sonunun geldiğini, içinden bir şeylerin kopup gittiğinin hissine kapılıyor insan.
Kimi zaman hayatımızın sekteye uğradığı, işlerin ters gittiği günler olur. Her şeyin üstümüze geldiğini sanırız. İnsan, nedense en çok sevinçlerini, üzüntülerini, vefakar dostlarıyla, sevdikleriyle ile paylaşmak ister ve bekler.
Vefa, kaderde, kıvançta yüreği bir atan, birbirini beklentisiz ve çıkarsız seven, duygu ve düşüncelerde aynı şeyleri paylaşan kişilerin karakteridir. Jül Sezar’ın, kendisine suikast yapıldığında, elindeki hançerini göğsüne saplayan, en güvendiği ve dost bildiği Brütüs’le göz göze gelince, dudaklarından, yıllar boyu yeryüzündeki tüm ihanetlerin simgesi haline gelen şu tarihi sözü döküldü: “Sen de mi, Brütüs!”
Belediye başkanlığı makamının, kimi politikacılar yüzünden, toplumda, güç ve çıkar bileşeni gibi algısı yaratması belediye başkanları için büyük bir handikaptır. Bu haksız algıyı yok etmek, belediye başkanlarının en öncelikli görevidir. Yasaların, kendisine verdiği gücü, kimilerinin çıkar sarmalından koruyamayan belediye başkanı, eli ayağı prangalı bir mahkum gibidir.
Kentlilerin, belediye başkanlarından beklentileri önemlidir. İlkeleri, prensipleri, hayalleri olan, koltuğunu, ikbal makamı gibi görmeyen bir belediye başkanı olmak zor zanaattır. İyi çalışsa da çalışmasa da, hep hedefteki adamdır. Bir aile reisi gibi, kentinin her şeyinden sorumlu tutulur. Ayağı taşa takılan, suyu akmayan, çöpü, zamanında alınmayan hep ona küfür eder. Kimi zaman, kentteki yaşamını kolaylaştıran çalışmaları görmezlikten gelinir; acımasızca eleştirir. Kimi zaman forslu, lüks makam arabasıyla kent sokaklarında elit insan edasıyla caka satıyor diye kıskanılır.
Belediye başkanı, bütün bu eleştiriler karşısında metanetli olmalı, yılgınlık göstermemelidir. Başkanı olduğu kentin, kültürel, sosyal yapısını çok iyi bilmeli, modern, çağdaş kentleşmeyi özümsemiş bir vizyona sahip olmalıdır. Kadrosunda, dürüst, yetenekli, bilgili, liyakatli kişilere yer vermelidir.
Belediye başkanı, herkese sevecen görünmeli, herkesi memnun etmeye özen göstermelidir. Mahallenin birine hizmet götürürken, diğerini asla ihmal etmemelidir. Hastası, cenazesi olanın yanında olmalı, kentlilere karşı güler yüzlü, saygılı davranmalıdır.
Belediye başkanı, adam kayırmacılıktan uzak durmalı, akçeli konularda, kimseye taviz vermemeli, şeffaf, başı dik, yürekli olmalıdır. En önemlisi, hukuka saygı göstermelidir. Astığı astık, kestiği kestik bir belediye başkanı profili çizmemelidir.
Belediye başkanı tanışıklığını, arkadaşlığını, fırsat bilerek rant peşinde olanlara göz yummamalı, onların tuzağına düşmeyerek, onurundan, kişiliğinden, erdemliliğinden, doğruluğundan asla taviz vermemelidir.
Belediye başkanı, dostunu, düşmanını iyi tanımalı, konumu, görevi ne olursa olsun; etrafındaki, haysiyet yoksunu dalkavuklara, riyakarlara, yalakalara prim vermemelidir. Bir gün onların kendisine, herkesten önce ihanet edeceğini de asla unutmamalıdır.
Sözün özü:
Vefalı dost, yanlışları gördüğünde, sorgulamadan, rencide etmeden fikrini söyleyendir.